Hülya YILMAZ

25 Mart 2020

HAYDİ GEL KÖYÜMÜZE GERİ DÖNELİM

Bir virüs çıktı uzaklardan koşup geldi "bu gidiş nereye " dedi...
Allah'ın Kitab'ı kıyamete kadar elçi ,uyarıcı, yaşam yasası olarak kenarda, duvarlarda durdu veya şairin dediği gibi :

"Ya bakıp geçtik nazım celilin yaprağına, ya üfleyip geçtik bir ölünün toprağına ! "
"Doğrusu insan nankördür" buyuruyor ya Rabbimiz ! Müstesna kul olma zahmetine giremedik pek çoğumuz...
İnsanlık olarak hep ihanet ettik !
Havaya, toprağa, suya , yeryüzüne,fıtratımıza hep ihanet ettik...
"Ben etmedim efendim."
Olabilir tabi fakat kötüler kadar etkili olamıyorsak istisna olmanın da bu dünyada çok faydası yok demek ki...
Yine de sığınırız Rabbimizin merhametine...
Bu minvalde virüs münasebetiyle 65 yaş dışarı çıkma yasağı ile muhasebe yapmaya gayret ediyorum bugün...
"Hadi gel köyümüze geri dönelim !"
Böyle bir şarkı vardı doksanlı yıllarda...
Evet şehir hayatı,yaşam şartları çok cazip geldi hep gözlerimize zihinlerimize...
Şehirlere göç ettik, imkanı olan apartman daireleri aldı, olmayanlar, imar olmayan yerlere gecekondu yapıp yerleşti... Kendi tarlalarımızı terkedilip sanayi alanında fabrikalarda  vasıfsız iş hayatına işçi sınıfına adım attı çoğumuz. İnşaat sektörü hızla gelişti. Modern hayatın parçası olmaya başlamıştık...
Bir süre sonra gecekondu yaşamı da beğenmedik izinsiz tapusuz kullandığımız alanlara imar gelmedi, tapu verilmedi diye hep kızdık,söylendik.
Hükümetler çare aradı, birçoğu seçimlerde başarılı olabilmek için altyapı hizmetini gözetmeksizin bu taleplere boyun eğdi,istekleri yerine getirdi. Artık apartmanlarda modern, dertsiz, tasasız hijyen, konforlu yaşam süreceğiz diye çok sevindik. Elbette refah yaşam her insanın hakkı... Fakat biryerlerde birşeyleri  ihmal ettik ıskaladık. ..  
Şehirde bir ev yetmedi birçok dairelerimiz olsun istedik... Arabamız oldu, yetmedi hanımın çocukların da olsun dedik. O kadar aracın içinde vaktimiz yok çocuklar servise binsin dedik... Yaşlıları gezdirecek halimiz yok altmışbeş yaş üstü bedava olsun onlar toplu taşımada gezsin istedik.
Hep bir yerlere yetişmeye çalıştık...
Şehirde evlerimiz dairelerimizin etrafı aynı bizimkiler gibi, biz gibi insanların talepleriyle bina bina bina doldu... Heryerler asfalt... Otopark avm, v.s Binaların çoğu müteahhit ve evsahibi daha fazla alan sahibi olsun istedik... Uyduruktan iki metre genişlikte bina etrafına bahçe duvarı çevirdik o iki metrede de toprak yok fayans karo granitlerle pırıl pırıl ettik. Koca semtlerde minnacık çocuk parkları dahi toprak yerine plastik kaplı...
Tabi ona da şükür.İkişer bank konuldu yaşlılar torunlarını götürüp iyi kötü hava alıyorlar egzoz gazları içinde...
Toplu büyük park bahçeler var elbet. Yenileri yapılıyor devasa parklar bahçeler çok güzel... Fakat buralara gidebilmek için evimizden çıkıyor belki arabalara binip trafiğe çıkıp gitmek durumundayız.
Oysa Köy hayatında insanlar evinin az bir bahçesinde hayvan bakıyor, toprağına üç beş bişey ekip dikiyor, iki ağacının altında hava alıyor, ev yaşamına devam ediyordu.
Şunu demek istiyorum !
Çarpık yapılaşma ve zihniyet ile doğaya ihanet ettik ! Cemre düşecek yer bulamıyor artık ! Virüsler toprak yüzü göremiyor  insan bina araç yığınları arasında nereye tutunacaklarını şaşırıyorlar bence... 

Biz kendimize zulmettik insanlık olarak...
İnşaallah bu başımıza gelenlerle yeniden toparlanıp, rant ağaları yerine çiçeği burnunda ehil mimar ve mühendislerimiz ile  fıtratımıza uygun  izole olabileceğimiz tarzda yaşam alanları oluşturulabilir...
Ve bunun haricinde inşaallah imkanı olanlar,  yeniden gençlerimiz yaşlılarımızla köylerimize dönüş yapabiliriz... Daha gelişmiş hizmetlerle yeniden günümüz şartlarına uyarlayarak köyde yaşama devam edebiliriz...

Neden olmasın ?