Bilal KUL

18 Nisan 2009

KUDÜS

Kudüs hakkında konuşmak… La ilahe illallah Muhammedun rasulullah diyen ve kendisini İslam olarak niteleyen herkes -en azından (büyük çoğunluğu)- Kudüs için ayrı bir yer ayırmıştır kalbinde. Peki, düşünün biri geldi ve size dedi ki; "Al sana on dakika, bana Kudüs''ü anlat." Cevabımız ne olur?

 

Önce şaşırmamız gayet normal ve fakat şaşkınlığımız geçtikten sonra kaçımız Kudüs''ü anlatabilir. On dakika çok mu gelir acaba ya da kaçımız on dakikaya sığdıramaz Kudüs''ü?

"Kudüs kanayan bir yara", "Kudüs üç din için kutsal mekânları barındıran kutlu şehir?", "Kudüs bizimdir", "Kudüs dinlerin barıştığı yer?", "Kudüs zalimlerin utanmadığı diyardır", "Kudüs bir imtihandır"... Ve hâkeza kalıp kalıp sözler. Sanki konuşmuyoruz da bir kitabın başlıklarını okuyoruz. Ama bu bizim halimiz. Evet, çoğumuz bu cümleleri kullanırız ya da daha afilli laflar buluruz. Kimi de kendisini misak-ı milli sınırlarıyla ya da daha başka şeylerle sınırlandırdığından olsa gerek şöyle der; "Ya, tamam Kudüs önemlidir, ama daha yakınlarımıza bakalım.", "Önce evin içi, sonra bahçe". Ne hikmetse bu yakın bir türlü T.C. sınırlarını aşamaz. Oysa benim hayallerim Endülüs ve Osmanlı'nın sınırlarının bittiği yerden başlar. Benim yakınım hem de en yakınım Kudüs'tür.

Peki, ya Grozni, ya Kabil, ya Bağdat? Evet, onlar da bana yakın, ama Kudüs başka, bambaşka. Bir Yahudi diyor ki; "Eğer ki, Musa kendisi bile Yahudilere Filistin'den başka bir yeri yurt edinmeye çağırmış olsaydı, bir tek kişi peşinden gitmezdi." Yahudiler ve Hıristiyanlar için Kudüs'ün anlamı kutsallık olmayabilir. Belki petrol, belki de dünya siyasetinin merkezî yerinde olması… Kutsallığı belki onlar için sadece avamı kandırmak için bir hikâyedir. Fakat ya biz Müslümanlar için? Bizim için Kudüs ve Filistin nedir?

Terörist İsrail'e göre Kudüs sözde İsrail devletinin başkentidir. BM'ye göre bu kabul edilemez ve uygulanamaz. Birkısım Müslümanlara göre Doğu Kudüs Filistin'in başkentidir. Kararları ve yasaları boş verelim. Bugün Kudüs fiilen işgal altındadır. Hem de teröristler tarafından işgal edilmiştir. Kudüs'te ve Filistin'in geri kalanında bu teröristler etraflarına korku salıyorlar. İnsanlar doğmaya bile korkuyorlar!

Belki sokakları kan kokmuyor Filistin'in, ama haberleri kan kokuyor. Ne duysam Kudüs'e dair içinde kan var. Bir Ahmed Yasin vardı bir zamanlar. (Allah ona rahmet etsin.) O varken Kudüs'ün bir direnişi vardı. Evet, yine Müslümanlar eziliyordu ama ezenlere karşı bir başkaldırı vardı. Şimdiki gibi bir sandığa oy atıp beklemek o zaman ayıptı -ve belki de münafıklıktı.- Kudüs o varken sokak sokak kenetlenmiş ve onun tekerlekli sandalyesi bu kenetlenmişliğin en büyük simgesi haline gelmişti.

 

Ya biz Anadolu Müslümanları? Daha ana rahminde iken Kudüs'lü olanlar… Ne yapıyoruz Kudüs adlı memleketimiz için? Ne kadar biliyoruz o sokakları? Kaçımızın derisi ıslanıyor şehid haberlerinden sonra? Bu sorunun cevabı sükût olursa daha şerefli olur. Ama biliyorum birileri utanmadan cevap yetiştirecek. Oysa ben cevap vermediğim gibi, cevap da beklemiyorum. Susalım ki adamsı bir halimiz olsun.

 

Geçtiğimiz aylarda İstanbul'da Kudüs gecesi yapılamamış, internetten takip edebildiğim kadarıyla. Kudüs gecesi iptal ediliyor. Kaçımızın bu iptal edilişte ne kadar rolü var? Gecenin yapılamamasında iptal edenler ve ettirenler hiç ama hiç suçlu değildirler. Suç iptale karşı suskun kalan bizlerde. Kimse etrafına bakınmasın, ben önce kendimi işaret ediyorum.

Biz Müslümanlar ciddi miyiz? Eğer ciddiysek, konuştuğumuzda Kudüs'ü konuşalım, yazdığımızda Kudüs'ü yazalım, uyuduğumuzda Kudüs'ü görelim rüyamızda, Namaz kıldığımızda duamız ilk kıblemiz olsun. Sohbete, konferansa, panele geldiğimizde Kudüs için bir şeyler yapmanın hesabını yapalım. Kudüslü kitaplarımız, sitelerimiz, şiirlerimiz, tablolarımız, bestelerimiz olsun. Çocuklarımız olsun, adları vatanları gibi Kudüs olan; Kudüs'ün Anadolu sokağındanım diyen.

Birileri ırkçılık naraları attığında nasıl kırmızıya boyanıyorsa her yer; daha fazla, daha içten, daha samimi Kudüs boyanalım. Selamlarımızda bile Kudüs olsun. Ve Kudüs unutmayalım ki bir simgedir. Simge, bizim olanları tekrar bizim yapacağımız gün için.

Ey iman edenler! Sizi gayet acı bir azaptan kurtaracak, üstelik size çok kârlı bir ticaret sağlayacak bir iş bildireyim mi? Allah'a ve Elçisine iman eder, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Eğer bilirseniz bunu yapmak sizin için çok hayırlıdır. Böyle yaparsanız sizin günahlarınızı affeder ve içinden ırmaklar akan cennetlere ve özellikle Adn cennetlerinde çok güzel saraylara yerleştirir. İşte en büyük başarı, en büyük mutluluk budur. Memnun olacağınız bir şey daha var: Allah'tan bir yardım ve yakında gerçekleşecek bir zafer! Mü'minlere bunları müjdele! Ey iman edenler! Siz Allah'ın tarafında olunuz (O'nun dinine yardım ediniz). Nasıl ki Meryem'in oğlu Îsâ vaktiyle, havarilere: "Allah'ın yolunda giderken kim bana yardımcı olmak ister?" diye sorunca, havariler: "Biz Allah'ın tarafında oluruz!" diye cevap vermişlerdi. Neticede İsrailoğullarından bir kısmı Îsâ'nın peygamberliğine iman etti, bir kısmı da inkâr etti. Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik de onlar ötekilere üstün geldiler." (Saf, 10–14)

Selam, umut ve dua ile…