Coşkun UZUN

27 Ağustos 2019

ÖNCELİK ve MÜSAİTLİKLER

Evlatlar hep yoğundur, meşguldür, mazeretleri vardır ve bir türlü müsait olamaz, önceliği aileye ve anne/babaya veremezler…

Fakat anne/babalar bütün ömürlerince, evlatları için, her zaman ve her şartta ya müsaittir ya da müsait olmak için uğraşırlar…

Onlara göre evlatları kendilerinden hep daha önceliklidir.

Anne/babalar (genelde anneler) taa bebeklikten başlayıp uzun yıllar boyunca çocukları ekseninde bir hayat yaşarlar. 

Adeta yemez yedirir, giymez giydirirler.

Yani atacakları adımlardan önce çocuklarının durumuna göre ince/dakik bir hesap yapar ve sonrasında yine onlara göre davranırlar. Çünkü hizmetçilik, dadılık, bakıcılık anne/ebeveyn olmak, bunu gerektirir. 

Örf, kültür, aile, toplum, inanç, ahlâk bu fedakârlık ve sorumluluğu ebeveynin/annenin omuzlarına yüklemiştir.

Çocukların ihtiyaçları, destek ve yardıma muhtaçlıkları anne ve babayı hep hayatın dışında veya bir adım gerisinde bırakmıştır.

Şöyle ki; 

Çocukların/bebeklerin mutlaka ilgiye, sevgiye ihtiyacı vardır, ateşlidir, öksürüyordur, ağrısı-sancısı vardır, aşı olmuştur, hastadır, diş çıkartıyordur, bir şey dokunmuştur, nazar değmiştir…

Belki

Okula gidecektir, ders çalışacaktır, arkadaşları gelecektir, velî toplantısı vardır, gezi-piknik-tiyatro-yılsonu etkinliği olacaktır, sınavı vardır, uyuyamamıştır, yemeği beğenmemiştir, arkadaşlarından etkileniyordur, uyuyakalmıştır, oyuna dalmıştır, unutmuştur, okulda-yolda-serviste başına bir şey gelmiştir…

Belki 

Aklı ermiyordur, anlamamıştır, annesi kıyamıyordur, sokakta özenmiştir, canı çekmiştir, büyüyordur, gençtir, aklı bir karış havadadır, gönlü akmıştır, belki bir sevdiği vardır…

Belki

Mezun olacaktır, puanı eksik gelmiştir, istediği okula girememiştir, sevdiğini söyleyememiştir, annesinden-babasından utanıyordur, arkadaşlarıyla anlaşamamıştır, sigaraya/spora başlamıştır…

Belki

Geziye gidecektir, kursa başlayacaktır, ehliyet alacaktır, sınavı vardır, üniversite/şehir/büyükşehir hayatı başkadır, ani/acil bir işi çıkmıştır, belki de yoldadır…

Belki

Arkadaşları onun kanına/aklına girmiştir, araba özeniyordur, istemeye geleceklerdir, dünürlüğe gidilecektir, sözlenecektir, nişanlanacaktır, nikâhı/düğünü/balayı vardır…

Belki

İzne/tatile çıkacaktır, çocukları olacaktır, yetiremiyorlardır, para biriktiremiyorlardır, eşi onu anlamıyordur, yorgundur/dinlenemiyordur, iş yerinde bazı sorunları vardır, çocukları onu çok üzüyordur, okul masrafları başlamıştır… 

GİBİ PEK ÇOK

Mazeret, meşguliyet ve bahaneler sebebiyle veya bu ihtimaller dolayısıyla…

Anne/babalar, ancak çocuklarından arta kalan zamanlarda kendileri için yaşarlar. 

Hep onların müsait olmalarını bekler, daha müsait ortam ve zeminler için fırsat kollarlar.

Hayat, üç aşağı beş yukarı böylece/hızlıca akıp gider.

Fakat büyüyen ve kendilerine yeni, mutlu bir aile kurup baba ocağından, anne kucağından sevinçle, heyecanla yâr hanesine ayrılan akıllı, terbiyeli, iyi huylu, dünyalar güzeli bu çocuklar… 

Bizim çocuklarımız; 

Uyandırmaya kıyamadığımız, öpmeye/sevmeye doyamadığımız, başına güneş, ayağına taş, sırtına rüzgâr değmesin diye dualar ettiğimiz, başucunda gözümüzü bile kırpmadan sabahladığımız… 

Çocuklarımız;

İşten, güçten, (bizimkinden çok daha ağır ve farklı olan) hayat mücadelesinden yakasını kurtarıp, fırsatını bulup, müsait olup da bir türlü anne/babasını arayıp soramaz, ziyarete gelemez/gidemezler…!

Fakat toplumsal roller, aile içi ilişkiler, kardeşlik hukuku, insan hayatındaki köşe taşlarını oluşturan sabiteler ve değişkenler; kulluk eksenine, fıtrî görevlere, evrensel değerlere, ahlâkî ölçülere göre şekillenmişse sorun yok demektir.

Kur'an; anne/babaya iyilikte bulunmayı ve onlara öf bile dememeyi emrederken, ebeveynler tarafından çocuklarına iyilik yapılması gibi bir konu dillendirilmez.

Çünkü ana babalar fıtrî olarak evlatları için her şeylerini feda edip vermeye, her daim güç yetirebildikleri kadar onlara kol kanat germeye hazırdırlar ve buna müsait olarak yaratılmışlardır. 

Dolayısıyla ebeveynlere bu yönde bir hatırlatma yapılmaz. 

Fakat dünya hayatının aldatıcı cazibesi, iniş-çıkışları, günübirlik gel-gitler ve gaflet hali evlatlara anne babayı unutturabileceği için bunu Kur'an özellikle hatırlatır.

Hatta, müminlerin her namazdan sonra anne/babaları için dua etmeleri, yaşanagelen ilâhî ve nebevî pratikle sabittir.

Sonuç olarak çocuklar; yaşanmışlıkları, ailenin insan hayatındaki ağırlığını, kıymetini, hiçbir şeyle değişilmesinin mümkün olmadığını, ebeveynin veya kardeşlerin yerini hiç kimsenin dolduramayacağını biliyor olmalılar…!

Dua edelim de hayata dair önceliklerini unutup hayatî yanılgılara düşmesinler.

Ve çocuklar dünyanın çekim gücüne dur deyip (ahirete doğru baktıklarında, yani) atalarını arayıp sormak, eskiden olduğu gibi hep beraber ailece güle oynaya mutlu mesut beraber olmak istediklerinde, yani müsait olduklarında yeter ki anne/babalar da müsait olsun ve iş işten geçmiş, geç kalınmış olmasın…!