Coşkun UZUN

06 Ekim 2010

OTORİTENİN ŞAHİTLERİ ve ŞEHİDLERİMİZ

Gün geçmiyor ki, Fethullah Gülen’in herhangi bir açıklaması, demeci, yorumu, fikri, zikri olmasın! Mutlaka kendilerinin yaptıkları bir icraatıyla bizler burada meşgul veya muhatap oluyoruz! 

 

Dün; Mavi Marmara Gemisi Gazze’ye yardım götürürken, Siyonist otoriteyi hesaba katmaktan, İşgalci otoriteden izin almaktan, Terörist otoriteyi tanımaktan dem vurmuşlar ve bizleri bununla haddinden fazla üzüp yaralamışlardı! Bu gün de dün kaldıkları yerden aynı konuya devam ediyorlar!

 

Oysa biz konuyu öylece bırakmış, neredeyse unutmuş, üstünü örtmüş, hatta vazgeçip daha fazla takip etmemiş, karıştırıp kurcalamamış ve artık meseleyi kendimizce terk etmiştik!

 

Hadi buyurun cenaze namazına!

 

Oturmuşlar Büyük Şeytan Amerika’nın postuna, kurulmuşlar Pensilvanya köşküne, ha bire konuşuyorlar bol keseden! O şehittir, bu değildir!

 

Sana mı kaldı be Müslüman, sana mı kaldı be Hocam, kimin şehid olup olmadığını tesbit veya tasdik etmek? Siz mi karar vereceksin kimin şehid olduğuna?  Bu kadar insanı üzmenin, kırmanın, kızdırmanın, meşgul etmenin sırası mı, yeri mi, yoksa zamanı mı şimdi? Ne diye uğraşıyorsunuz ki? Hem sonra elinize ne geçecek? Ne hakla durduk yere bir de şehidlik tartışması çıkarıyorsunuz? Ne diye incitiyorsunuz o güzel yüzlü dokuz insanımızı ve hatıralarını?

 

Efendim, almışlar otoriteyi arkalarına, otoritenin karşısında, muhalif yapıda kimler varsa eleştiriyor, saldırıyor, bühtan ediyor, kırıp geçiriyorlar acımasızca! Kutsaya kutsaya, öve öve bitiremedikleri işbaşındakileri almışlar yedeklerine hiç sağına soluna bakan bile yok! Kendilerinden başka kimsecikler yok, bir tek onlar var sanırsınız sanki ortalıkta! Dünyayı kendilerinin etrafında mı dönüyor sanıyorlardır ne?

 

Otorite ne derse, onlara ne verirse, bizimkiler onu çiğniyorlar ağızlarında. Adeta otoriteyle yatıp otoriteyle kalkıyorlar yani. Dervişin fikri neyse zikri de odur derler ya tam işte o hesap!

 

Fakat;

Otoritenin adımlarını izleyenler sonuçta otoritenin adamları olurlar! Biz bunu bilir bunu söyleriz!

Otoritenin bayrağını sallayanlar, otoritenin ballı böreğine, yumulur, sarılırlar! Bu böyledir!

Otoritenin borazanlığını yapanlar, otoriteden başka meşruiyet tanımazlar!

Otoritenin şahitliğini yapanlar, gün gelir Şehidliği de tanımlamaya kalkarlar!

Otoriteyi meşru sayanlar, sonuçta gayri meşru kişilerle, kurumlarla sarmaş dolaş olurlar!

Otoriteyi selamlayanlar, dört ay önce taziyede bulunur, dört ay sonra döner şehitlere saldırırlar!

 

Yazık çok yazık!

Biz hala öğrenemedik mi, yoksa bilmiyor muyuz bütün bunları?

Kimden, ne bekliyoruz ki Allah aşkına?

 

Bu nasıl bir anlayıştır ki, Allah yolunda, mazlumların imdadına koşarken öldürülen kardeşlerimizin şehit sayılamayacağına, hepimizin gözünün içen baka baka hükmedebiliyorlar!

 

Halbuki sıra otoritenin ölülerine gelince avurtlarını şişirerek, ağızlarını doldura doldura şehid derler ve şahitlik ederler orası kesin, açık ve net!

 

Efendime söyleyeyim,

Masa şehidi, görev şehidi, spor şehidi, basın şehidi, deniz, hava, kara şehidi, bozacı şehidi, şıracı şehidi, arbede şehidi,  trafik şehidi, terör şehidi, demokrasi şehidi, hizmet şehidi, diplomasi şehidi, özgürlük şehidi diyorlar. Yeter, Allah için yeter artık!

 

Allah için, Din için, Kur’an için, Tevhid Akidesi için, ilahi rızayı gerçekleştirmek uğruna, kulluk yolunda ölümsüzleşerek, İslami mücadele ve Müslüman Kimliği için ölenlere, ölümü öldürenlere, Ahireti için canını Sahibine/Rabbine verenlere, ŞEHİD denilir, başkasına değil ki!

 

************

 

Hocam lütfen bizlerle uğraşmayın ve bizi de daha fazla günaha sokmayın!

Gerek yok, birbirimizle uğraşmayalım!

Bizi kırmakla, karalamakla sizin elinize bir şey geçmez!

Otoritenizi de alın ve gidin demek zorunda bırakmayın bizleri!

Biliyorsunuz ki ‘Hakkın hatırı alîdir hiçbir hatıra feda edilmez.’

Bizleri başkalarının hatırına harcamaya kalkmayın!

Yaratan Rabbimizin gücüne gider sonra!

 

Sizin pervasız çıkışlarınızı, üsturupsuz açıklamalarınızı tartışmak veya savunmak durumunda bırakmayın bizleri lütfen!

 

İnsanlığın kanayan vicdanını hesaba katın ve ne olursunuz itici değil, biraz kucaklayıcı davranın!

Cemaat veya kanaat önderiyseniz gerektiği gibi davranın!

Alimseniz bu sıfatınıza uygun davranın!

Yok, eğer Siyasetçiyseniz bilelim de, biz de ona göre davranalım bundan sonra!

 

Sahi aklıma gelmişken;

Dün, Büyük Şeytan Amerika’da ikamet etmeye mecburdunuz, istemeden de olsa orada kalıyordunuz. Bu gün sizi orada tutan ne? Ne mecburiyetiniz var ki hala oradasınız? Niye gelmiyorsunuz çok sevdiğiniz vatana? Gelin bir an önce de hep beraber olalım, oturup yüz yüze görüşelim. Soralım söyleyelim birbirimize. Neden öyle, neden böyle diyelim. Güzelce oturup konuşalım ve anlaşalım! Anlaşamazsak, aramızda tartışalım doğruyu bulmak için. Fakat birbirimizin arkasından konuşmak zorunda kalmayalım lütfen!

 

Lütfen başka bir çıkışla daha bizi şaşırtmayın!

Bu ümmetin uğraşacak, konuşacak, yapacak daha çok işi var önünde!

Biliyorsunuz değil mi?