Emrullah AYAN

04 Haziran 2014

ŞEHİDLİĞİN YOLU ŞAHİDLİKTEN GEÇER

Bu din hiç kuşkusuz korumasız kaim olamayacağı gibi cihad yapılmadan yani Allah’ın dini uğrunda, O’nun adının yüceltilmesi için elden gelen bütün cehd-ü gayret gösterilmeden de yeryüzünde egemen olamaz. Çünkü cihad; akideyi korumanın, davanın güvenliğini sağlamanın, mü’minleri fitneye ve İslamı da fesada uğramaktan emin kılmanın vazgeçilmez bir gereği ve çabasıdır.

Bazı kuşaklarda akide yozlaşıp şehadet kelimelerinin, şehidlik/şahidlik ve cihadın önem ve değeri azalınca, yani biricik ve sapasağlam anlamlarından uzaklaştırılınca “Allah yolunda şehid olma”nın üzerini kalın örtüler kapladı. Şurası kesindir ki bir savaş, bir mücadele, eğer “fi sebilillah” değilse ne cihad, ne mücadele, ne şehadet ve ne de cennet söz konusu olabilir. Çünkü sadece Allah yolunda ölmek, sadece O’nun dinine; O’nun gönderdiği hayat sistemine yardım etmek gerekir. Eğer hedef “kelimetullah”ın yüceltilmesi değilse, eğer hedef ilahi şeriat ve metodun insanların gönlünde, ahlakında, davranışlarında, yönetimlerinde, yasa ve nizamında egemen olması değilse şehidlik de şahidlik de yoktur, dolayısıyla cennet de yoktur.

Ebu Musa (r.a.)’dan: “Hz. Peygamber’e (S) soruldu: ‘Cesaretini göstermek için, hamiyeti için ve gösteriş olsun diye savaşan adam… Hangisi Allah yolunda?’ Hz. Peygamber (S): ‘Kim, kelimetullah’ın yüceltilmesi için savaşırsa onun savaşı Allah yolundadır, diye buyurdu.’ “

Görülüyor ki uğrunda şehid olunup cennete girmeyi hak ettirecek başka bir cihad hedefi, başka bir sancak yoktur. Çünkü tek hedef ve tek sancak “fi sebilillah”tır. Yoldan çıkmış kuşakların benimsediği başka tür düşünce ve bayraklar, isim ve gayeler değil… Bu bakımdan dava adamlarının bu apaçık gerçeği çok iyi anlamaları gerekir. Ve bunu arı-duru ve her tür çarpıtmadan uzak bir şekilde gönüllerine yerleştirmeleri gerekir. Yaşadıkları ortamın mantığından ve sapıtmış kuşakların değerlendirmesinden etkilenmeden… Kendi sancaklarını başka sancaklarla ve kendi düşüncelerini de akidelerinin tabiatına yabancı olan başka düşüncelerle hiçbir şekilde karıştırmadan…

Böyle olmadımı, “Allah için” olması söz konusu değildir. Çünkü o iş şeytan için yapılmıştır. Sonra böyle olmadı mı “şahidlik” ve “şehidlik” de olmaz. Cennete girmek, Allah katından yardım görmek ve ayak sabitliğini elde etmek de olmaz. Çünkü bu durumda sadece karmaşa ve sapıtma söz konusu olabilir. Şu halde Allah dininin davetçileri, cahili düzenlerin fisebilillah temel şartıyla bağdaşmayan mantığından kendilerini, duygu ve düşüncelerini kurtarmak zorundadırlar.
Şehidler, Allah’ın kendi yüce zatı için ayırmak üzere mücahidlerin arasından seçtiği (seçkin) kimselerdir. Al-i İmran: 140. ayette “Bu, sizden şahidler/şehidler edinsin diyedir” buyurur.

Öyleyse kişinin Allah yolunda şehid olması bir ziyan (kayıp) değildir. Bu, tamamen ilahi bir seçim ve beğenidir; üstün ve özellikli kılma işidir.  Onlar, Yüce Allah’ın özellik sahibi kılıp da kendilerine şehadet verdiği kimselerdir. Kendi yüce nefsine ayırmak ve kendisine özellikle yakın tutmak üzere rızıklandırdığı kimseler… Onlar, Allah’ın kendisi için ayırdığı, insanlığa gönderdiği hakkın yolunda şehadet verdiği kimselerdir. Allah’ın şahid tuttuğu kimselerdir. Şehadetlerini hakkıyla, şüphesiz, şaibesiz ve tartışmasız bir şekilde yerine getirenlerdir. Hakkın gerçekleşmesi ve insanlığın dünyasında yerleşmesi uğrunda ölünceye kadar cihad eden, gayretlerini son noktasına kadar ortaya koyanlardır.

Şehidler, gönüllerini dünyevi her tür uğraştan arındırarak sadece Allah yolunda öldürülen kimselerdir. İşte sadece bu uğurda öldürülen bu şehidlerdir diriler olan… Dirilerin her tür hususiyetine sahip olanlardır bunlar. Çünkü Allah onlara rızık veriyor. Onlar da Allah’ın kendi lütfundan verdiğiyle seviniyorlar. Kendilerinden sonra gelecek mü’min kardeşlerinin varacakları yeri görmekle seviniyorlar. Bunlar ise hiç kuşkusuz diri kimselerin özelliğidir. Çünkü meta var, müjdeleme var, sevinç var, ilgi duyma var.

Öyleyse onların şehadetine üzülmek niye? Onlar, hiç kuşkusuz bizim anlayamayacağımız bir şekilde diridirler. Üstelik kendilerine Allah’ın lütfu da vardır. Allah katında kendilerine verilen rızık ve makam vardır.

“Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma. Aksine onlar Rableri katında diri olup rızıklandırılıyorlar.” (Al-i İmran: 169)

Kur’an-ı Kerim’in bu ayeti, Allah yolunda öldürülüp bu hayattan ayrılan ve insanların gözünden uzaklaşan kimseleri “ölüler” sanmayı yasaklamaktadır. Çünkü onların Rableri katındaki diriliklerini ispatlamaktadır bu ayet. Gerçi biz bu fani dünyanın insanları olarak şehidlerin yaşadığı hayatın türünü bilemeyiz. Yalnız Alim ve Habir olan Allah’tan gelen buyruk, ölüm ve hayat kavramlarımızı tamamen değiştirmeye yetmektedir.

İşte Uğur Süleyman SÖYLEMEZ ağabey de inşallah bu şehidler kervanına kavuşmuştur.

Kendisi Mavi Marmara gemisi ile Siyonist İsrail’in, Müslüman Filistinli kardeşlerimize Gazze’de uygulamakta olduğu ablukayı kırmak için tamamen yardım amaçlı olarak gitmekte olan gemide bulunuyordu. Bu gemiye Siyonist İsrailli zalimlerce uluslararası sularda saldırı düzenlenmiş ve bu saldırıda onlarca kardeşimiz yaralanmış dokuz kardeşimiz şehid olmuştu. Yaralıların içerisinde Uğur Süleyman ağabey de bulunuyordu. Dört senedir koma halinde yatmakta olan ağabeyimiz geçtiğimiz Cuma günü Rabbine kavuştu. Rabbimiz şahidliğini ve şehadetini kabul etsin.

Uğur Süleyman Söylemez ağabeyin Mavi Marmara gemisinde kaleme aldığı vasiyetini sizinle paylaşmak istiyorum.

“BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Kardeşlerim, vasiyetimi yazmadan evvel sizleri Allah’ın selamıyla selamlarım. Şu günlerde Allah izin verirse, İHH’nın organize ettiği insanı yardım gemisiyle Gazze’ye gitmek üzereyiz. Bu kararımı verirken mazlum Filistin halkının İsrail zulmüne karşı “bizler de sizlerin yanındayız” yargısını verip yardım etmek üzere yola çıkmak üzereyiz. Kardeşlik sorumluluğumuz bilinciyle hareket ederek her şeyimizi bırakıp bu yolda başımıza gelecek her türlü zorluğa karşılık Allah’a dayanarak sabretmeye hazırız. Çünkü yeri gelince davamız uğrunda her şeyimizi Allah için terk etmeliyiz. Çünkü Allah’ın davası İslam, her şeyin üzerindedir. İsrail’in her türlü tehditlerine karşı hazırız. Vururlarsa şehid oluruz, zaten en büyük idealimiz şehidliktir. Eğer Allah yolumuzu açık ederse, ambargo halinde olan kardeşlerimize yardımlarımızı ulaştırırız ve inşallah ölene kadar bu hal üzere yardımlar ulaştırmak için Rabbimizden yardım dileriz.

Sizlerden ricam Filistin davasına gösterdiğiniz duyarlılığı, yaşadığımız toplumdaki tağuti güçlere karşı da gösterelim. Tevhid ehli gruplar olarak sorumluluk duygusuyla hareket edip, aramızdaki ihtilafları çözüp, tek vücut halinde küfre karşı cemaat bilinciyle hareket edip Allah’ın dinini hakim kılmak için Allah’tan yardım dileyelim. Birbirimizi Allah için sevelim. Emin insanlar olalım. Çünkü Allah Rasulü, kendisine peygamberlik gelmeden önce emin insandı. Her şeyin başı emin olmaktır. Vasiyetimi uzatmadan sizden ricam kardeş olun, birbirinizi Allah için sevin, ancak mü’minler kardeştir. Hiçbir zaman tevhid çizgisinden ayrılmayın. Şeytandan Allah’a sığının. İnşallah hep birlikte tevhidi kardeşler olarak cennette,  gerçek yurdumuz olan ahiret yurdunda buluşalım hakkınızı helal etmenizi rica ederim.”

Kardeşiniz Uğur Süleyman SÖYLEMEZ

Yüce Allah kalanlara şehidin ölümü ile hayat versin inşallah.

(Not: Bu metin, İLKAV'da Cuma hutbesi olarak okunmuştur. Dolayısıyla başka yazarlardan kimi alıntılar yapılmış, ancak dipnotlara yer verilememiştir.)