Coşkun UZUN

11 Eylül 2010

TERCİHİMİZ İSLAMİ OLMALI

Besmelesi olmayan, Kur’an ayeti, Peygamber sözü barındırmayan, içeriğinde, bir kez bile olsa, Allah(cc) ve Peygamber kelimeleri geçmeyen, İslâmî kavram ve ifadelere asla yer verilmeyen, Kur’anî, ölçüler, esaslar ve kelimeler asla geçmeyen, Vahdet ve birlik gibi, Cennet, Cehennem, Ahiret gibi değerlerden, Ahlâk’tan hiç bahsetmeyen, Fakat buna karşılık; imanla çelişen, İslâm’la taban tana zıt (insan imansızlaştırıp müşrik ve kâfir yapabilecek) çok sayıda şirk unsuru ifadeler barındıran bir metne, Siyasî Tevhid bilincimize ve iman iddiamıza rağmen, kendi serbest irademizle onay vermemizi, kabul edip içeriğine katılmamız, ona evet diyerek desteklememizi bekliyorlar bizden.

İnancımız gereğince, bütün seçim ve tercihlerimizi, tavır ve duruşumuzu, Allah(cc) ve Peygamber’e taraf olarak ortaya koymamız istenir biz Müslümanlardan. Atacağımız adımlar konjonktürel gündemler, politik manevralar ve stratejik hesaplar, konsept değişiklikleri ekseninde kotar lan kimi tercih, yorum, tevil ve görüşlere göre değil, imanî ilkelere göre belirlemek zorundayız. Bu biz Müslümanların kulluk şerefi, onuru ve sorumluluğunun gereğidir.

“Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah'ındır. Güzel söz O'na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri
tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli bir azab vardır. Onların tasarladıklar boşa çıkıp bozulur.“
(35 Fatır
10)

Öncelikle belirtelim ki, bu referandum veya bundan önceki seçimlerin hiç birisi; kesinlikle ‘Siz neye inanıyor, neyi kabul ediyor, neyi reddediyorsunuz, sizleri neye göre ve nas l yönetelim’ şeklinde bir seçim, tercih ve oylama değildir.

Müslümanlar olarak bizlere ‘İslâm’a ve Kur’an’a göre mi yönetilmek ve idare edilmek istersiniz, yoksa laik, seküler,
tek dünyalı, inançsız, demokratik kanunlar m za göre mi sizi yönetelim nasıl istersiniz’ diye sorulacak olsa, (ki böyle
bir soru sorulmaz), vereceğimiz cevap aç kt r ve her zaman için bellidir. Bizleri yoktan var eden, yeryüzünü ve tüm kâinat yaratan, her canl ıı yaşatan ve yöneten Allah(cc) tek otorite ve hüküm merciidir. Rabbimizin terbiyesi ile terbiye edilmek, sünnetullaha, adetullaha boyun eğmektir yolumuz.

“Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete eriştirdikleridir ve onlar, temiz
akıl sahipleridir.”
(39 Zümer 18)

Bizler iman iddiasında ve Tevhidî bilinçte olduğumuz sürece, asla ve hiçbir şart alt nda, neler vaâd edilirse edilsin, dinimizden ve davam zdan en küçük bir taviz veremez ve kulluk yolumuzdan, Nebevî yürüyüşümüzden asla dönmeyiz. Nasıl tehdit ederlerse etsinler, bizleri neyle korkuturlarsa korkutsunlar, kesinlikle onlardan korkmaz, asla kaba gürültüye pabuç bırakmayız. Aksi halde bu bizim imanımıza ters bir durumdur. Böyle bir lüksümüz ve sorumsuzluğumuz yoktur, olamaz!

"Onlara bazı kimseler 'insanlar size karş birleştiler onlardan korkun." demişlerdi de bu onların imanını artımış ve 'Allah bize yeter O ne güzel vekildir.' demişlerdi." (3 Âl-i İmran 173)

İman edenlerin, kendi sorumluluklar dışında kalan, şer güçlerin oluşturduklar gündem ve tart şmalarla geçirecekleri boş vakitleri yoktur. Çünkü iman edenler, yaratılmış her şeyi ifsad eden, İslâmî ve insanî hayat alanlarını daraltan, insanların yaln zca Allah(c.c.)’a kulluk yapabilmelerinin önünde ciddi bir engel olan bütün isyan, küfür, şirk içerikli cahiliye sistemlerinin ortadan kald r lmas için hep birlikte sorumlu ve seferberdirler.

“Fitne kalmayıncaya ve yaşanan din(in hepsi tamamen) Allah' n oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yapmakta olduklarını görendir.” (8 Enfal 39)

Mevcut Laik, Demokratik, Liberal, Kapitalist, Kemalist, sistemi kimler işletiyor olursa olsun biz bununla ilgilenmiyoruz.

Cahilî, isyankâr, zulüm, küfür içeren sistemlerde, o düzenin işletmecisi ve uygulayıcısının kim olacağının belirlenmesi seçimi, iman edenlerin gündemi, tercihi ve tasarruflar d ş nda, onlardan bağımsız ve onlara rağmen gelişen bir hadisedir. Bunlara taraf olmak, tercih belirtmek, destek vermek, katılım sağlamak bizim görevimiz değildir.

“…leküm dinüküm veliyedin” “Sizin dininiz size, benim dinim banadır.” diyoruz.

“Ey iman edenler, eğer imana karş küfrü sevip tercih ediyorlarsa, babalarınız ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte zulme sapanlar bunlardır.“ (9 Tevbe 23)

İslâmî, Kur’anî, Tevhidî olmad ktan sonra, hangi taşeronun, hangi hükümetin, ya da kimlerin, sofralardaki yemeği bir kap/bir çeşit daha arttıracağı, kimin kişi başına düşen ulusal geliri bilmem kaç dolarlara çıkaracağ , laiklik, demokrasi, liberalizm ve anayasa ilkelerine kimin daha sadık ve sıkı sıkıya bağl kalacağının seçimi asla bizim ilgilimizi ve dikkatimizi çekmez.

Temiz kalarak, kendimizi korumak, Tevhidi ikame edip, Şirki izale etmek önceliğimizdir. Yaratan, yaşatan ve yönetenin, yegâne meşruiyet kaynağ , Âlemlerin Rabbi olan Allah(cc) olduğu gerçeğine göre kendi gündemimizi oluşturur ve bu çerçevede bir yol ve yürüyüşe koyuluruz. Hükmetmek de yaratmak ta O’nundur.

“……..Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.” (12 Yusuf 40)

Gerçekleştirdikleri seçimin izzet, onur, üstünlük ve mükafat olarak kendilerine döndüğü tek topluluk sadece imanedenler, mü’minler topluluğudur. Onların en temel özelliği düşünebilme, akledebilme tercihleridir. Mü’minler bu kadar açık delillere bakarak, körü körüne direnme ve arzularına uyma yerine, akledebilmeyi seçmişlerdir. Bu güzel tercih ve yetenek onlar imana ulaşt rm ş, daha dünyadayken üstünlük s fat ile müjdelenmelerini sağlamlaştırır.

“Gevşemeyin üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.” (3 Âl-i İmran 139)

“Ve (mü'minler) haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır.” (42 Şura 39)

Allah(c.c.)’ın vahyine, onu insanlara ulaşt ran ve aç klayan Resullerin öğretilerine yüz çeviren, sırtını dönen, kendi yanından helâl ve haramlar ilân eden, yasalar belirleyen isyankâr güruh, bu batıl ve yanlış seçimleri ile kaybetmiş ve hüsranı hak etmiştir. Onlar, Allah(c.c.)’tan başka kendisine ne zarar dokunan, ne de yarar olan şeylere yalvarıp yakararak, önlerinde sayg yla eğilerek veya zarar yararından daha yakın olan, putlaştırılanların peşinden giderek sonuçta yanlışa ve sapıklığa düşmüşler, bu sapıklıklar ile de hem dünyayı hem de Ahireti kaybetmişlerdir.(22 Hac 11-12-13)

“Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: ‘Gerçekten ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (41
Fussilet 33)

Allah(cc) ve Rasülünü, Kur'an’ ve Sünnet'i kendimize Dayanak, Sığınak, Yasa, İlke, Rehber, Önder, Mercî Kabul ettiğimiz için, İmanımızla ve Kendimizle Çelişmemek adına, ‘La ilahe’ Kulluk sözleşmesine ihanet etmemek için, Allah(cc)’a olan söz ve duruşumuzu bozmayalım diye, Küfre ve Şirke Karş Tuttuğumuz Kulluk Oruçlarımızı Bozmayalım, Kefaretimiz Cehennem Olmasın diye; Hiçbir beşerî ideoloji ve sistemi asla ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ diyerek kabullenmeyip, toptan Reddeden’lerden olmaktır tercihimiz!

Tevhidî bir Reddediş (Lâ) yoksa, Tevhid’de Reddedilmiş demektir!

Kısaca, Tevhid Birlemek, Vahdet Birleşmek olduğuna göre; Sosyal Tevhid, Siyasî Tevhid, İbadî Tevhid, mü’mince bir kimlik mücadelesi verilerek, müslümanların inancında ve toplumun bütün katmanlarında sağlanmadıkça, iman hayata hâkim kılınnmadıkça, müslümanca bir teslimiyet ve duruş sergilenerek imanın imkânlarına yaslanılmadıkça, ‘Lâ ilâhe’ kulluk sözleşmesine ihanet edilmiştir.

“Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi) dir. Onlar karanl klardan nura ç kar r; küfredenlerin velileri ise tağut'tur. Onlar da nurdan karanl klara ç kar rlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda sürekli olarak kalacaklardır.” (2 Bakara 257)

Bizler hiç kimseyi Allah(cc)’a, Kitabına, Ahiret’e iman edip inanmaya zorlamıyor, insanlara kesinlikle din dayatmıyoruz! Kimsenin de bize devlet tanrısı, resmî ideoloji, din ve yaşam tarzı dayatmasını asla kabul etmiyoruz!

İnkârcı, Zalim, Fasık, Kafir, İsyankâr, Tuğyankar Şirk sisteminiz, Seçim ve Referandumunuz Size, İnancımız veTevhidî Tercihlerimiz Bize Diyoruz!

“vesselâmü alâ menittebeal hüdâ” (20 Ta-Ha 47)
Selâm, Hidayete Tabi Olanlar n Üzerine Olsun!