Şinasi ULUDOĞAN
YAĞMURDAN KAÇIP DOLUYA TUTULMAK!
Ortaçağ Avrupa’sı, din ve din adamlarından, kilisenin, derebeylerinin, kral ve kralcıkların zulmünden, sisteminden kurtulmayı çok istiyordu. Ama onların yerine ve onların siyasal sistemlerine karşı akıllarına gelen ilk şey din namına ne varsa hayatın her alanının dışına atmak, dini vicdanlara hapsetmek (ki oradaki din mefhumu bunu hak ediyordu) ve tanrıyı dünya hayatına asla karıştırmamaktı. Çünkü başlarına gelen her zulmün sebebi olarak dini görüyorlardı. Bunu da Fransız ihtilaliyle başardılar.
Aziz İslam'ı da tanımadıkları ya da yanlış tanıdıkları için onu da kendi dinleri gibi algılayıp ona da cephe aldılar. Yıktıkları sistemin yerine milattan önce Yunan site devletlerinde uygulanmış Demos (halk) kratos (yönetim) yani halk yönetimi anlamına gelen (ama asla halk yönetimi de olamayan) demokrasiyi ve "tanrının hakkı tanrı'ya sezar'ın hakkı sezar'a" diyerek laikliği uydurup uygulamaya koydular. Tanrı'yı dünya işlerine karıştırmamak olan laikliğin yanlıları ve uygulayıcıları kendi iktidarları için dini kullanmaktan da geri durmadılar.
Avrupa bundan sonra sanayi devrimiyle birlikte artık hayatlarına karıştırmadıkları <tanrı -din> boşluğundan yararlanarak tüm dünyayı ateşe verdi. Ve tüm dünyayı ve içindekileri kendi mülkleri gördüler. Bu durum Avrupa'nın kendi içinde komünizm gibi darwinizm gibi garabetleri de beraberinde getirdi. Maddeye dayalı pragmatik ve ölçüsüz bir kazanma hırsı birçok savaşı, katliamı, yağma ve talanı, ideolojik yıkımları doğurdu.
Kiliseden, tanrı'dan, krallardan kurtulayım da ne olursa olsun diyen Avrupa insanı, yağmurdan kaçıp doluya tutulmuştu. Bu dolu bütün dünyayı vurdu. Hala da vuruyor. Bu batıl sistemler ve ürettikleri, insanlığa belki göreceli dünyevi bir haz sunuyorlar, lakin içi çürümüş maneviyatsız ve tanrısız bir hayat sadece insanın bedenine hizmet eder. Oysa ki insan İslam’a göre Allah'ın en güzel biçimde yarattığı ve yeryüzüne halife tayin ettiği bir varlıktır.
Şimdi bunları niye anlatıyorum.
Bugün ülkemizdeki yaşanan referandum sürecinde her iki kesim de buna benzer bir tavır içinde. 18 maddelik yeni anayasa ve başkanlık sistemi "Tayyib Erdoğan olmasın da ne olursa olsun" diyenler de, tam tersine "Tayyib Erdoğan başkan olsun, 18 maddelik anayasa referandumdan geçsin de her sonuca katlanırız" diyenler de, Kur'an’ın ortaya koyduğu gerçek, mutlak ve en doğru bir hayat tarzı olan İslam’ı ellerinin tersiyle iterek yine yağmurdan kaçıp doluya tutulmak istiyorlar.
15 yıldır iktidarda olan, birtakım olumlu icraatların yanı sıra konformizmi, tüketimi, rantı ve ifsadı çoğaltan küfür ve şirk düzenini daha da derinleştirip içselleştiren, İslami ya da gayri İslami birçok muhalif kesimi de eriten ve susturan bir işlevi yerine getiren AKP’nin 15 Temmuz darbe girişimini nasıl kendi iktidar rantına odakladığı asla gözden kaçmamalıdır.
Karşısında etkin, doğru ve hikmetli bir muhalefetin bulunmaması, var olanların da mevcudu koruma isteğinin dayanılmaz hafifliğini de gören iktidar işi o kadar ileri götürmüştür ki, farklı zeminlerde farklı temel ilkelerden hareketle siyaset ve muhalefet yapan her hayırcı kesimi gerekçeleri kendilerince haklı ve farklı da olsa aynı kategoride toplayarak terörle, hainlikle yaftalama yolunu seçmiştir.
Rahmetli Ercümend Özkan'ın1995‘teki vefatından önceki yıllarda söylemiş olduğu <namazlı-abdestli> şimdi bir de başörtülü olanların iktidarda olmaları Kur'ani anlamda bir İslam devletini doğurmadığı gibi, aksine İslami muhalefetin de ayağının kaymasına ve iktidara eklemlenmesine sebebiyet vermiştir.
Dolayısıyla günü kurtarmaya, iktidarın ve yandaşlarının gayri insani, gayri ahlaki yaklaşımlarından neşet eden ve insanları olur olmaz terörle, hainlikle suçlayıcı tavırlarından kaynaklanan bir karşıtlıkla küfür ve şirk sisteminin sadece kabuk değiştirmesini sağlayacak olan bu referandumda hayır demenin devrimci bir eylem olduğunu iddia etmek belki sol jargonun kulağına hoş gelen bir şey olabilir. Lakin Kur'an esaslı bir hareketin mensupları böyle bir yaklaşımda bulunmamalıdır. Zira bu yaklaşım, göreceli bir fayda sağlayan bir şey olarak insanı aldatmaya müsait şeytani bir oyun olarak algılanmalıdır.
O halde geliniz topluca, insanlar olarak Allah'ın vahyine sarılalım. Batının pis üretimi olan demokrasisini, laikliğini ve diğer batıl ideolojilerinin her türlüsünü reddedelim. Allah'ın bizden razı olacağı tek yol budur.
"De ki: İşte benim yolum budur. Basiretle Allah'ın yoluna çağırırım. Ben ve bana uyanlar (böyleyiz). Allah'ı tenzih ederim. Ben müşriklerden değilim." (Yusuf Suresi 108. Ayet)