Şinasi ULUDOĞAN
YEVM’ÜL CUM’Â ÜZERİNE
Euzubillahimineşşeytanirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm.
Hayırlı olması gereken cumalar gerçek anlamından, hikmetinden ve asıl hüviyetinden uzaklaştırıldığı için hayırlara dönüşmüyor. Erkek egemen bir toplumda kadınlar çalışmaya, nöbet tutmaya daha başka işleri yapmaya devam etsin. Ama erkekler asla cumadan geri kalmasın. Üç cumaya gitmeyenin cenaze namazı kılınmaz ise kadınların cenaze namazı nasıl kılınıyor peki? Ha sen dur orada diyecekler kadınlara cuma farz değil diyecekler? Ama cuma suresindeki cuma ayeti böyle demiyor " 9. Ayet: Ya eyyuhelleziyne amenu iza nudiye lissalati min yevmilcumu'ati fes'av ila zikrillahi ve zerulbey'a zalikum hayrun lekum in kuntum ta'lemune
Anlamı: Ey iman edenler! (Bakın ey iman edenler deniyor kadın erkek ayrımı yapılmadan. Yoksa siz beyler kadınları imanzıs mı görüyorsunuz? ) Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.
10. Ayet: Feiza kudıyetissalatu fenteşiru fiyl'ardı vebteğu min fadlillahi vezkurullahe kesiyren le'allekum tuflihune
Anlamı: Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.
11. Ayet: Ve iza reev ticareten ev lehveninfaddu ileyha ve terekuke kaimen kul ma 'ındallahi hayrun millehvi ve minetticareti vallahu hayrurrazikıyne
Anlamı : (Durum böyle iken) onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona koştular ve seni ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır."
Tüm bunları kimse sormuyor soramıyor. Sorması engelleniyor. Hem diyanet, hem müftülük, hem cami görevlisi, Kendilerini İslam’ın tek bilicileri gibi gören ilahiyatçılar, (yani resmi ulema) hem geleneksel hocalar, âlim diye bilinenler, hem cemaatin, hem devletin resmi ve gayri resmi ispiyoncuları, tıpkı sahabenin mescidlerde hak hukuk araması gibi hak hukuk arayanlara veya bunu konuşmak gerekir diyenlere militan diyor, sırası mı şimdi diyor siyaset yapma siyasi bir konuşmada bulunma diyor. Bu böyle olmaz diyor. Sen söyle bire ilahiyatçı hoca, sen söyle Müslüman’ım diyen beş vakit namazı kılmayıp cumaları kaçırmayan adam sen söyle nasıl olacak bu iş? Resulullah döneminde Raşit halifeler döneminde böylemi idi bu durum? Bu toplum valiye ulaşamaz kaymakama ulaşamaz, Rektörüne, Komutanına belediye başkanına ulaşamaz, Bakana, Başbakana, Cumhurbaşkanına ulaşamaz. Bu gibi mal, makam mevki sahiplerine en rahat ulaşacağı yerler camiler, mescitler değil midir? Oralarda sağına soluna ve kim olduğuna bakmadan omuz omuza saf bağlarlar değil mi? ( Gerçi şimdi bu gibi durumlara pek izin vermiyorlar) Ama asla kimse yanındakinin derdiyle dertlenmez. Namazlar kılınıp hutbeler dinlenir? Ki hutbelerde anlatılan şeyler bellidir. Cemaatin hiç bir derdine çare aranamaz. Yöneticilerin yaptıklarının hesabı asla sorulamaz. Zahirde her şey yolunda gibi gözükür. Ama işin aslı tam tersidir?
Nahl Suresi 90.ayette belirtilen hususların iyice özümsendiği ve gereğinin yapıldığı, (“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” ) yerinde, yerelde ve şeffaf bir yönetimle mescidlerin camilerin vahyi temel referans alarak tüm dini ve dünyevi işlerin hesabının sorulduğu ve hesabının verildiği yerler olmasını, yerel kaynakların yerel halkın refahı için hakça bölüşümün ve adil paylaşımın sağlandığı herkesin yaratıcısı olan Allah’tan korktuğu ama kimsenin bir başka kimseden korkmadığı bir İslam düzenine ( Vahyin yani Kur’an’ın İslam’ına ve onun pratize edicisi Resullerin hayatına) talip olmak ve bunun için gayret göstermek ülkemizin, ümmetin ve insanlığın tek kurtuluş çaresi olacaktır.
Cumalar bunun için önemlidir. Cumalarda cem olmak bunun için gereklidir.
Hz. Ömer, Hz. Ali mescidlerde şehid edildiler. Onların verilmeyecek hesapları yoktu. Onların 30, 40 tane korumaları, tank gibi zırhlı arabaları yoktu. Onların dünyevi anlamda hiçbir kaygıları yoktu. Onlar yönettikleri devletlerin gücünü muhteşem saraylarla değil muhteşem adaletleriyle gösterdiler. Onlar maddi anlamda fakirleşirken manevi anlamda zenginleşip Allah rızasına ulaştılar. Onlar adam kayırmadılar, hısım ve akrabalarına iltimas geçmediler. Onlar evet onlar mescidlerde Rabbleriyle buluştuklarında katledildiler. Çünkü kamuya ait verilmeyecek tek bir hesapları yoktu. En şeffaf onlar idi. Muaviye gibi saraylar yaptırıp bu sarayla üzerinden ihtişamlarını ve güçlerini dünyaya göstermeye kalkmadılar. Bunu Resulullahtan aldıkları Kur’an terbiyesiyle başardılar.
İktidarın söylemi doğru ise Mısırın pramitlerini yaptıran Firavunların o günkü söylemleri de doğrudur. Çünkü Mısırın en prestijli eseri pramitlerdir.
Pramitlerin nasıl inşa edildiğini günümüzde bilmeyenimiz yoktur. Ülkemizde ve dünyada yükselen kulelerin, sarayların, yalıların, köşkve villaların, onlarca kat rezidansların ve apartmanların pramitlerin yükselişinden pekte farkı yoktur. Belki insanlar eskisi gibi çok ölmüyor ama maddi ve manevi anlamda ölmekten beter oluyorlar.
İşte cumalar ölümlerin yitimlerin maddi ve manevi anlamdaki tüm sorunların kamunun malını kullananların bu malı nasıl ne şekilde ve nereye kullandıklarının hesabını verdiği yerler olmalıdır.
Dolayısıyla Cumalar vahyin ışığında Müslüman olduklarını iddia eden toplumun tüm kesimlerinin bir araya gelerek yaşadıkları ortamlarda içinde bulundukları hal ve hareketleri, maddi ve manevi tüm sorunları masaya yatırarak çözmeye çalıştıkları gün ve yerler olmalıdır.
Son söz olarak ey bu ülkeyi yönetenler, ey mal ve makam sahipleri, ey ağalar paşalar beyler patronlar işverenler; aşağıdaki satırları bir okuyun ve bir düşünün. Artık kim neyi nasıl anlarsa anlasın.
"Kendileri kürklere büründüler, milletin maddi ve manevi derisini yüzdüler, Kasalarına altın doldurdular, bizim ceplerimize kâğıt tıktılar. Halk sersefil ( Madenci babasına gönderdikleri ayakkabı yine bir kara lastikti) cami avlusunda yatarken ( hoş camiler vakitler dışında kilitli) çiftlikler aldılar, kaşanaler yaptılar ( yeşil saraylar ak saraylar Dolmabahçe köşkleri, pembe köşkler, çankaya köşkü vs ) Açlıktan ölenlerin lokmasını ağızlarından çalarak haspalara ziyafet çektiler. Susuzluktan bunalanların testisini aşırıp havuzlarını doldurdular, içinde kâğıt yüzdürdüler.