Bilal KUL

30 Nisan 2009

YENİ DOĞANLARA İSİM: KUDÜS

Futbolla az biraz ilgilenenler hatırlayacaktır, Altay isimli bir futbol takımı vardı. Hala futbola devam ediyor mudur bilemem ama bu takımın bir kalecisi vardı. Altay. Altayın kalecisi Altay. Hayli ilginç ve dikkat çekici bir durum değil mi?

 

Bu nasıl bir sevgi ki bir çocuğun ailesi -muhtemelen babası- oğluna taraftarı olduğu takımın adını veriyor. Futbolun çağımız insanlarına ne kadar tesir ettiği malumdur fakat böylesi çok farklı. Rüyalarına kadar futbolla içli dışlı olanlar var ama bir kişinin evladına bir takımın adını vermesi biraz durumu vahimleştiriyor gibi.

 

Bu babayı şöyle bir düşünüyorum da muhtemelen evi, iş yeri hep takımının duvar kâğıtları ve bayrakları ile süslüdür. Her maça mutlaka gidiyordur. Hatta eminim ki böyle bir insanın kendisi en huzurlu hissettiği an sahada önde giden takımına tezahürat yaptığı andır. Statta ya da televizyon karşısında maç seyrederken kendine has bir huşu ve huzu içindedir muhtemelen. Ve muhtemelen en büyük hayali takımını şampiyon olarak görmektir.

Ey Müslümanlar! Bizim halimiz nedir? Bizler neyi çocuklarımıza isim edinecek kadar çok seviyor ve benimsiyoruz? Mesela içimizden biri oğluna Kudüs ve hatta Özgür Kudüs adını verebilir mi ya da kızına Kudüs Sultan diyebilir mi? Kaçımız Kudüs'ü rüyalarımızda görüyoruz? Ya da kaçımızın evinde Kudüs'ü anımsatır resimler var? Hiç uykumuzdan Kudüs'ü sayıklayarak uyandık mı? Hayır.

Aramızda acaba -birilerinin zaman ve mekân tanımadan maç muhabbeti yapması gibi- Kudüs'e dair konuşanımız var mı? Maç muhabbeti deyip geçmeyin sakın! Bu insanlar maçla ilgili konuşurken o kadar samimi ve içten konuşurlar ve o kadar dalarlar ki bu halde dünyayı görmez gözleri. Onlar bu sohbetleri içinde öyle bir huşu yakalarlar ki hiç bitmesin bu an isterler.

 

Biz bunların bu huşusunun onda birini namazlarımızda yakalasak dağları yerinden oynatırız belki. Evet, hep Kudüs'ten, özgürlükten, Filistin'den, cihaddan bahsetmeliyiz. Ta ki yataklarımızdan Mescid-i Aksa'yı sayıklayarak uyanalım. "Dünün hayalleri bugünün gerçekleridir" diyor şehid imam Hasan El Benna (r.a.).

 

İşte bunun gibi bizimde yarınların rüyalarını bugünlerden görmemiz gerekiyor. Rüyasını göremediğimiz, tahayyül dahi edemediğimiz bir şeyi nasıl gerçekleştirebiliriz ki? Hayal kurmaktan, rüyalar görmekten korkmayalım. İşte şehid Şeyh Ahmed Yasin (r.a.) bir hayal uğruna o aciz bedenine rağmen mücadele etti, direndi ve nihayet şehadete gülümsedi. Onun hayallerini gerçekleştirmek hedefi de bizlere bıraktığı yegâne miras oldu.

 

Sakın insanların alay etmesinden, dalga geçmesinden korkmayalım. Çünki aynı ahmaklar dün Rasulullah (s.a.v) hendek kazarken Bizans'ı vaat ettiğinde de güldüler alay ettiler. Belki de "sen önce canını kurtar" deme gafletinde bulundular. Ama nihayet vaat gerçek oldu. Rasulullah'ın (s.a.v) vaat ettiği gibi Bizans inanların oldu. Ve fakat dalga geçenlere ne oldu? Onlarda kabirde yılanlardan dans dersleri alıyorlar.

Kimse kimseye yakın bir zafer, bol bol ganimetler, güzel cariyeler ve güçlü köleler vaat etmesin. Vaat edilecek en yakın zafer şehadetttir. Onu da bizzat Allah (c.c.) vaat ediyor. O vaat edenlerin en güzelidir ve vaadi haktır, gelecektir. Bundan gayri tüm vaatlere tıkayalım kulaklarımızı, sadece hayallerimiz ve rüyalarımızla baş başa kalalım. Senaryolar, romanlar, hikâyeler yazalım hep şehadetle biten. Nereli olduğumuzu unutmayalım. Biz Kudüs'ün Anadolu sokağının ahalisiyiz. İşte tüm hikâyeler burada başlamalı ve burada ulaşmalı kahramanlar şehadete. Ta ki kirlenmiş, kokuşmuş dünyamız guslünü tamamlayıp temizleninceye ve Allah'ın (c.c.) hükümleri için hazırlanıncaya kadar.

Kalbimiz, aklımız, dilimiz hep Kudüs'le dolup taşsın. Sabah namazında Filistin'e, kuşluk namazında Dağıstan'a, öğle namazında Afganistan'a, ikindi namazında Moro'ya, akşam namazında Irak'a, evvabin namazında Açe'ye, yatsı namazında Çeçenistan'a, teheccüt namazında Keşmir'e, vitir namazında Somali'ye dua edelim. Cihad arttıkça dualarımız da artsın. Her uykudan uyanışımızda tutsak şehirlerimizi ve işgal edilmiş yüreklerimizi sayıklayalım.

Kudüs'le ilgili şeyler; söylendiğinde alkış getiren, yazıldığında baskı sayısını artıran, gösterildiğinde izlenme oranını artıran faktörler olmasın. Samimi ve huşu içinde olsun halimiz. Kırk defa deli diyelim ve nihayet deli olalım. Ta ki Kudüs sokaklarında deli divane dolaşıncaya kadar…

Selam, umut ve dua ile…