Mükerrem BULUT

28 Kasım 2008

YÜREKLERİNE SU SERPİLENLER!

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
 
Hamd, sena ve övgülerin en güzeli ezel de ve ebed’de var olan, lütfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah'a (c.c.) mahsustur.

Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetince sevebildikleri, Önderimiz Hz. Muhammed'e, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmeti üzerine olsun.
 
"Onlarla savaşın ki, Allah, sizin ellerinizle onları cezalandırsın ve onları rezil rüsvay etsin. Yardımıyla da sizi onlara muzaffer kılsın ve mü'min bir kavmin yüreklerine su serpsin." (Tevbe-14)
 
Kur'an bize cahiliye ile savaşımın aşamalarını örnekleriyle sunar. Elbette bu noktada pratik yegane modelimiz Rasul'un (a.s.) yaşantısıdır. Onun örnekliğinin olmadığı bir yöneliş asla islami bir yöneliş olamaz. Allah (cc); cahili sistemleri tadilat, tamirat gibi mantıklarla ıslahati bir yöntemle değil, inkilabi olan Rabbani bir metodla değişimini ister. Tüm bunlar muvahhidi yüreklerce gerçekleştirilecektir. Rabbin rızasını kazanmak, kulun ona yakın olduğunu hissettiği andır. İşte bizler söz ve ahenkli olan eylemlerimizle bu anları yakalamalı ve hissetmeliyiz. "O" anlar yüreklere adeta su serpildiği anlardır. Yukarıdaki ayetin devamında zaten öfkeler giderilmekte, yutulmakta ve yüreklere su serpilip muvahhid gönüller serinletilmektedir. İslami yöneliş esasen öfkelerin yutulduğu, yenildiği velhasıl yüreklerin dillenip öfkelerin giderildiği bir eylem biçimidir. Yaşantımızda öyle anlar olmuştur ki kimi zaman daha önce belki de bir çok defa okuduğumuz bir ayeti son andaki okuyuşumuzdaki farkı hemen hissederiz. Öyle ki adeta ayetin tekrar nüzulunu hisseder gibi oluruz. İşte "O" an o haleti ruhiye, kısacık ta olsa o yakin an bizi adeta fişekler. Bizim için bir azık olur. Direnişe, koştukça koşanlardan kılar bizi. Yüreğimize, benliğimize ruhumuzda esen bu sevda rüzgarları bir anda fırtınaya dönüşüverir. Sünnetullah idrak edilir. Ve fıtrat idrake yönelir.
 
Cahili sistemlerin beşer fıtratı üzerinde gerçekleştirdiği terörize tavırlar karşısında bunu hazmedemez insan. Muvahhidi duruşlara karşı geliştirilen zulüm politikaları karşısında bir acı hissedilir, öyle ki bu acı tüm benliği kaplar. Filistinli bir kızın feryadı, kulakları sağır eder adeta. Bir köşe başına sıkıştırılan baba-oğul'un üzerine yağdırılan kurşunları TV ekranlarında seyrederken siper olmak ister beden o kutlu bedenlere. Müslümanlarca geliştirilen pilotsuz bir uçağın israil üzerinde gezdiğini, fotoğraflar çektiğini duyunca tebessüm eder, geliştirilen km.lerce uzun menzilli bir füzenin ateşlendiği anda siz düğmeye basmak istersiniz. Size zulmeden adı müslüman da olsa bir kardeşinizin bu tavrını dikkate bile almaz onu nefsiyle nefsinin istekleriyle başbaşa bırakıverirsiniz. Sadece uyarır ama ısrar etmezsiniz. Çünkü öfkenizi yutmasını bilmektesinizdir artık. Bilmek hissetmektir, yaşamaktır. Hani, İmam İbni Teymiyye; "Düşmanlarım bana ne yapabilir ki, sürülmem hicret, öldürülmem şehadettir" der ya. Emperyalist sömürgeciler bedenlerimize hükmedebilir ama yüreklerimize de hükmedemez ya.
 
Adım adım ilerlersiniz bu yolda. Acele etmeksizin, hududullahı aşmaksızın. Dimdik görülen bir yokuşun merdivenlerini sanki aşağıya iniyormuşcasına, acele etmeksizin, ruhsatlara sığınmaksızın, doya doya, hissede hissede, korkmadan, yılmadan, adım adım emin bir şekilde ilerlersiniz sonsuzluğa uzanan bu yolda. İlerlerken bazen yoldan daha önce geçenleri hissedersiniz bir an kendinizi onlardan biriyle özdeştirirsiniz. "Ya oda bunları yaşadı, hissetti" dersiniz. Bir sahabenin yerinde bulursunuz kendinizi. Hatta Rasul'un (a.s.) yanında hissedersiniz kendinizi ve dersiniz ki; "Rasul (as) bugün beni ziyarete gelse ne der" diye düşünür, sorgularsınız kendinizi. Ve bir an Rasul'un (a.s.) muhatap olduğu cahiliye ile özdeştiriveririsiniz kendinizi ve içerisinde bulunduğunuz toplumu. Görmeyen gözler çağdaş Nemrutları, Bel'amları, Karunları, Ebu Cehilleri, Süfyanları ve emsallerini bir anda gözünüzün önüne getiriverir. Bunlara karşı direnenleri görürsünüz. Bilalleri, Ammarları, Sümeyyeleri, Zeynebi, Hüseyinleri görüverirsiniz asırlar sonra ta ötelerdeki bu kutlu insanları bazen hemen yanıbaşınızda hissedersiniz. TV ekranalrında, kalabalığın içeirisnden birini çekip alırken işgalci güçlerin diğer kardeşinin nasıl atıldığını "onu bırakın beni alın" diye haykırışları oturdugunuz yerden doğrultuverir sizi. "Mü'minler bir vücüdun azaları gibidir" düsturunu yakinen hissedersiniz. Sıratı mustaqiym diye ümmetin önüne sürülen hak adı altındaki yöntemleri görürsünüz. "Aldatıcılar sizi Allah adı ile aldatmasın" ilahi dusturunu yaşarsınız. Yaşamadan ahkam kesenleri, Kur'anı konuşturup, mangalda su bırakmayanları, vahyi hayatın içerisinde yaşayarak değil, konuşarak konuşturanları görürsünüz. "Ancak müminler kardeştir" ayetini hayatın içerisinde yaşarsınız. Lübnan'da, Filistin'de, Irak'ta estirilen şeytani terörün izlerini ekranlardan izlerken yumruklarınızı sıkar, gözyaşlarınıza boğulursunuz. Amerika ve siyonist israil'in yıllardır sindiremediği iran islam inkılabı karşısındaki oluşturduğu hendeklerin içerisinde hendek işçiliği yapan müslüman kimliğiyle duran tipleri müşahade edersiniz. Adeta zamanın kerbelalarında safını yezid'den yana koyarcasına!
 
Vahyi hayata taşıma, tevhidi bilincin yeniden tesisi noktasındaki gayretlerimizin neticesinde karşılaşabileceğimiz tüm bu vb. tavırlar karşısında Rabbin rızası için sabır kalkanını kullanmalı. Kullanmalı ki Rabbimiz bizlerin eliyle onları ve yaranlarını cezalandırsın, hakikat ortaya çıksın. Ve Rabbimiz bize sabır yağdırsın. Ayetlerini tekrar iniyormuscasına hissedebilen bir yürek nasip edip, yüreklerimize su serpsin, serpsin ki öfkelerimizi yutabilelim. Yutabilelim ki tekrar ebabilleri hissedebilelim. Kum fırtınalarına yakalanıp çölün kumlarına gömülen uçakları gördükçe hamdedebilelim. "Onlara düşmanlarınız sizin için büyük bir güç hazırladı denildiğin de..."  ayetini bizde ruhumuzun derinliklerinden hissederek "Allah bize yeter" diyebilelim.

Ve diyelim ki;
 
Ya Rabbi. Gönlümüzü vahyine aç. Aç ki bu ruh dirilsin.

Ya Rabbi, yüreklerimize su serp, serp ki öfkemizi yenelim.Akidemizi sorunlarımızın elinde oyuncak etme. İnatçı bir takva nasip et bizlere. Yaşantımıza bütünlük ver. Sadece konuşanlardan değil, yaşayanlardan, rızana ulaşanlardan kıl bizleri.Ey mustazafların Rabbi. Filistin'de, Irak'ta, Lübnan'da bilcümle tüm dünyada zulüm gören, işkenceler altındaki bedenleri dağlanan kardeşlerimize yardım et. Nusretini göster bizlere. Zillet içerisinde yaşamaktansa, aziz ve izzetli bir ölüm nasip eyle bizlere. Senden razı, senin de razı olduğun muvahhidlerden kıl bizleri. (Amin)