Ahmet ÖRS

16 Ağustos 2010

12 EYLÜL VE DİYARBAKIR ZİNDANLARI MUHABBETİ

Şimdi muhafazakârlar çıkmış “12 Eylülle, Diyarbakır cezaeviyle hesaplaşmak lazım!” gibi afili laflar ediyorlar. Ben de karmaşık duygular içindeyim doğrusu, bu 12 Eylülle hesaplaşmaya ne kadar meraklıymış bu adamlar, “neden bugüne kadar adam gibi bir 12 Eylül karşıtlığı yapmadılar, ezilenler solcu olduğu için mi sessiz kaldılar” diye.

 

Hele şu Diyarbakır cezaevi muhabbetine ne demeli? Sanki kendileri Diyarbakır cezaevinde işkencelere maruz kaldılar! Şu bir iki yıldır, en çok da Taraf gazetesindeki mülakatlardan öğrendi herkes Diyarbakır cezaevi fecaatini. Madem bu muhafazakâr çevreler bu kadar içliydi Diyarbakır cezaevine de neden daha önceden hiçbir beklentisi olmadan, adil bir tutumla işkencecilere meydan okumadılar? Kimler işkencelerden geçirildi orada, Kürtler! Bugün referandumda 12 Eylül karşıtlığı yapan AKP ve SP’nin öncülü Refah Partili milletvekilleri DEP milletvekillerinin meclisten atılmaları için yapılan oylamada iki ellerini de havaya kaldırarak ve gülerek evet demişlerdi. Kürt siyasi hareketine duydukları nefret onları adil davranmaktan uzaklaştırmıştı. Önce kendileriyle yüzleşsinler! Gerçi sistem sonra kendilerini de oradan kovaladı ya, o da ayrı mesele…

 

12 Eylül ve Diyarbakır cezaeviyle hesaplaşma arzusunun samimiyete yükselmiş bir bilgi ve bilinç durumu olmasına sevinmek istiyorum elbette ama o cezaevinde her türlü insanlık dışı uygulamaya maruz kalan Kürt siyasetçilerinin varlık sebebi olan Kürt meselesine hala devletçi perspektiften bakanlardaki 12 Eylül ve Diyarbakır cezaevi hesaplaşıcısı roller bana pek samimi gelmiyor doğrusu.

 

12 Eylül kurum ve kuruluşlarıyla ortadayken, kapitalist kurgusu her geçen gün daha da takviye edilip küreselleştirilirken “12 Eylülle hesaplaşacağız” diye meydanlara çıkıp süregiden uygulamaları kulak arkası yapanları anlamak çok zor. Zorunlu ideolojik derslere karşı çıkmayanlar, “YÖK’ü ele geçirdik” diye sorgulamayanlar neden 12 Eylül ruhuyla hesaplaşsınlar? PKK’lıların cesetlerine yapılan işkenceleri asker cesetleriyle karşılaştırabilenler 12 Eylül işkencecileriyle hangi mantıkla hesaplaşacaklar?

 

Kendilerine verilen 27 Nisan muhtırasını hazırlayanları emekli olunca zırhlı arabalarla ödüllendirenler önce bunun izahını yapsın! İhtiyar darbecileri tehdit etmek kolay, 28 Şubat’ın defterini dürelim önce! “Dolmabahçe görüşmesi benimle mezara gider” diyerek halktan halkı ilgilendirecek bilgileri karanlığa gömenler tutmuş Diyarbakır zindanlarının karanlıkları diyor! 28 Şubat ve 27 Nisancıların geçici 15. maddeleri de yok, hadi bakalım karanlıkla hesaplaşmaya!

 

Kürt sorununda bedel ve pratikten uzak durup da çözüm uyanıklığına kalkışanlar darbelere karşı mücadele vermeden özgürlük şampiyonluğu yapıyorlar. Bu da tam bir şark kurnazlığı olmalı! Ceylanlar dağlarda parçalanırken, kızlarımızın okul kapılarında başörtüleri çıkarılırken Kenan Evren’in peşine düşmüşler!