Ahmet ÖRS
KÜRT SORUNU ve BAŞÖRTÜSÜ MÜCADELESİNDE YENİ AŞAMA
Başörtüsü mücadelesini, onun işaret ettiği değerler üzerinden yeni bir aşamaya taşımak zorundayız. Kürt sorununu da aynı bağlamda yeni bir siyasi mücadelenin zemini kılmalıyız.
Kapitalist kuşatmanın fiili ve zihinsel kuşatması karşısında kimlik siyasetinin yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Kapitalizm, karşıtlarını da bir şekilde kendi çevriminde tüketme kabiliyetine sahiptir. Postmodern usulle kabul ettirilecek tesettür anlayışının İslami bir temeli olamaz. O anlayış, ezen ezilen çelişkisinde bir yere oturmaz. Döner dolaşır tüketilen bir mahiyet kazanır.
Başörtüsü sahte tanrıların egemenlik iddialarına karşı duruşun bir simgesiyken sadece bir giysi olarak değerlendirilemez. Başörtüsüne özgürlük söyleminin giyim kuşam hakkını aşan boyutu onun İslam’ın devrimci-özgürlükçü söyleminden ileri gelmektedir. O halde başörtüsünü İslam’ın devrimci ideallerinden kopartarak tartışmak, ele almak büyük bir yanılgıdır.
Gün geçtikçe çok daha fazla tartışılan bir alan olarak İslamcıların kapitalist düzen(ler)le bütünleşme sürecinde başörtüsüne yüklenen anlam da farklılaşıyor. İğreti başörtüsü halleri oluşuyor. İnsanlığı acımasızca eline dolayan kapitalist yağmanın birer paydaşına dönüşen başörtülüler ve onların erkek yakınları çoğaldıkça İslam’ın ezilenler için umut vaat eden devrimci mesajı bulanıklaşıyor. İslam, ezilenler için umut olmaktan çıkıyor, İslamcılar kendi elleriyle kendi topuklarına kurşun sıkmış oluyorlar.
Neoliberal politikaların İslami geleneğin ürettiği iktidarlar eliyle müslüman halka “hayırlı” gösterildiği bir dönemde sorunsuz bir aşamaya geldiği görüntüsü verilen başörtüsü mücadelesini yeniden üretmek gerekiyor. Sınırsız yağma ve dünyevileşme politikalarının “inanan”lar eliyle icra edildiği bir ülkede başörtüsü mücadelesinin mevcut iktidar eliyle muzafferiyetle sonuçlandırıldığını iddia etmek büyük bir şaşkınlıktan başka bir şey olmayacaktır. Dünyayı yağma ve talanla kapitalist iştihaya açanların alanından ve elinden başörtüsünü, dolayısıyla da onun sembolize ettiği devrimci, özgürlükçü, adil söylemi kurtarmak boynumuza borçtur.
Başörtüsü nasıl şekil olarak varlığını koruyabiliyorken anlamsızlaştırılabiliyorsa Kürt sorunu da hemen hemen aynı kaderi yaşamaktadır/yaşayacaktır. Yakın gelecekte sistem karşıtı bir alandan çıkan talepler dizisiyle müntesiplerinin avunup oyalanacağı bir kültür havzası/alanı olarak temel politik süreçlere tavır alamaz bir biçimde çözülecek Kürt sorunu, içinde düzen değiştirecek potansiyeli heba edecektir.
Adaletsizlikler, zulümler üzerine kurulu bir güç karşısında Kürt sorununa çözüm üretme kaygısı neoliberal ve postmodern süreçte başörtüsü mücadelesinin yaşadığı süreci tekrar edeceğe benziyor. Sadece “kimlik tanınırlığı” boyutuna indirgenecek mücadele, yeni küresel süreci kavrayıp dinamizmini o alanı da kuşatacak bir siyasetle takviye etmezse zulüm ve sömürünün daha sofistike ve zor anlaşılır bir mahiyette halkları kuşatmaya devam ettiğini görecek ve soracağız “değişen nedir” diye!
Kapitalizmin, çılgın neoliberal sömürü çarkının ortadoğunun en bakir alanlarına kadar faklı kimlik taleplerini postmodern usullerle geçiştirerek acımasızca ilerlediğini göremeyenler için başörtüsü mücadelesi ya da Kürt sorununa çözüm arama süreçleri büyük bir talihsizlik ve yıkımla karşı karşıya kalacaktır.