Ahmet ÖRS

20 Haziran 2010

KEMALİZMLE HESAPLAŞMADAN KÜRT MESELESİ Mİ ÇÖZÜLÜRMÜŞ?

Kürt meselesi yine yakıcı bir sıçrama yaptı maalesef. Hükümetin açılım süreciyle umutlanan vicdanlı çevreler somut adımların atıl(a)mamasının yanında bir de yanlış uygulamalar peşi sıra gelince yine hayal kırıklığına uğradı. 

Başbakanın ya da muhafazakâr çevrelerin ısrarla Mustafa Kemal dönemi uygulamalarını  göz ardı ederek Kürt meselesini kavrama çabaları bir kez daha çuvallamıştır. Hakikatten ne kadar kaçılabilir? Eğer ortada bir sorun varsa öncelikle bu sorunun kaynağı, başlangıç nedeni ele alınmalıdır. 

Kemalizm seküler Türk ulus kimliği adına farklı kimlikleri yok saydığına, onları yok etmeye çalıştığına, Kürtler de bu farklı parçaların en büyüğü olduğuna göre durum şudur: Büyük lokma boğaza tıkanmıştır. O halde sorunun kaynağı bellidir. Bu kaynağı, nedeni görmezden gelerek problem nasıl çözülebilir? 

M. Kemal dönemini abartılı bir yapmacıkla yüceltenlerin Kürt meselesini kökten kavrayıp çözme iradesi gösterebilmesi mümkün olmayacaktır. Bir çözüm olsa bile bu halkların vicdanlarında karşılığı olmayacak bir çözüm olacaktır.  

Kürtlerin, Müslümanların en temel hakları bu memlekette gasp edilmiştir. En görünür gasp alanı olarak başörtüsü yasağı orta yerde durmaktadır. Kürtçe ve diğer etnik dillerde eğitim yasakken okullarda İngilizceden Çinceye kadar yaşayan diller, Sümerceden Hititçeye kadar ölü diller öğretilmektedir. 

Laik, ırkçı zorbalık eğitimden başlayarak hayatın bütün alanlarına nüfuz etmiş vaziyettedir. Problemlerin temel kaynağı budur. Halkın çocuklarını sahte ideolojiler için birbirine kırdıranları doğru teşhis etmek zorundayız. Egemenlerin gerçek yüzlerini saklayan bir çözüm süreci asla ol(a)mayacaktır.  

PKK varlığı  yaşanan dayatmaların bir sonucudur ama mevcut hükümetin bunu anlamada ciddi zaafları var. İslami basın meseleyi hâlâ kavrayamıyor maalesef. Şimdi de başbakan meseleyi Gazze ile, İsrail taşeronluğu ile irtibatlandırmaya çalışıyor ve bu şekilde yeni hatalar üretiyor, sorunu kökünden kavrama çabalarına sekte vuruyor. 

Açılım sürecinde ya da açılım süreci olsun olmasın sahada yer almayan Müslümanlar gelinen noktada ciddi pay sahibidir. Problemi çözmeye ya da öncelikle anlamaya dönük yeterli çabalar ortaya koyamadık. Eskiden beri bu hususta ağır kusurluyuz. Kimse bunun aksini iddia edemez. Evrensel meselelerde haklı olarak ayağa kalkarken Kürt sorununda derin bir suskunluğa gömülmenin anlaşılabilir tarafı yoktur. 

Kemalizmin çok boyutlu olarak oluşturduğu ifsad geçmişimizi berbat etti, bugünümüzü harcıyor, böyle giderse geleceğimizi de harcayacak. Gazze meselesindeki harekete geçme kabiliyetimizi bir an önce Kürt meselesinde de sergilemeliyiz. Egemenlerden, kınayıcılardan korkarsak hangi alanda halkımızı ve dünyayı vahyin kurtuluş çağrısına davet edebiliriz?