Ahmet ÖRS

01 Mart 2008

28 ŞUBAT: ZULMÜN, İHANETİN, TUĞYANIN İŞARET TAŞI

28 Şubat postmodern darbesi üzerinden on bir yıl geçti. Bin sene de olsa süreceği iddia olunan karanlık günler yaşadık. 28 şubat ülkedeki temel karakteristiğin kendini bir kez daha gösterdiği bir dönem oldu.
Sözde halkın tercihine saygılı olduklarını söyleyen çevreler 28 şubatta halkın inançlarını, yaşam tarzlarını yasakladılar. Müslümanların kendilerini tanımladıkları değerleri aşağılamak istediler. Başörtülerini, kurslarını, tercih ettikleri okullarını, partileri, vakıfları kapattılar. Kapatarak hakikate galebe çalabileceklerini düşündüler. Pervasızlıkları öyle bir noktaya vardı ki tekebbürlerinden kendilerini tanrılaştırdılar, her zaman her şeyi yapabilecek kudrette gördüler.
Halkın inançları üzerinden tankları geçirmeye cüret eden zihniyet kendini ilânihaye egemen vehmediyordu. Postmodern darbe süreci olarak tarihe geçen pervasız süreç ülkenin üzerine bir karabulut gibi çöktü. İrticanın karanlığından dem vuran, hakikat ışığını görünce ürküp kaçanlar kendi körlüklerini unutarak Müslümanlara yarasalar yakıştırmasını yaptılar. Bir vurgun dönemi başladı 28 şubatta. Bankaları boşalttılar, halkın malını mülkünü hortumladılar, çağdaşlık mavalıyla kitleleri kandırmak isterken aç gözlülüklerini gidermek için her pisliği büyük bir iştahla midelerine indirdiler. Ahlakın, haysiyetin timsali başörtülü kızlarımızı coplamaktan, mahkemelerde yargılamaktan, hapislere atmaktan çekinmediler. Masum insanlara komplolar tertip ettiler, iftiralar, karalamalar, yalan haberler her günkü sıradan davranışları oldu. Arkalarında talan edilmiş bir ülke, hakları gasp edilmiş bir toplum bıraktılar.
28 şubat her daim, her yıl dönümü veya her gerektiği vasatta mutlaka anılmalı, insanlara hatırlatılmalı, iğrenç, kötücül karakteri açığa çıkarılmalıdır. 28 şubat karanlığı süreğenleştirmek isteyenlerin fotoğrafı olarak her yere asılmalıdır. Zulmün somut yüzünü görmek isteyenlere gösterilmelidir. Hafızası zayıf halkımızın belleklerindeki yeri sürekli olarak yenilenmelidir. İsmet Özel’in 28 şubatla ilgili bir değerlendirmesine tanık olmuştuk. Özel, 28 şubatı sadece ‘takvimlerden bir yaprak’ olarak değerlendiriyordu. Bu, 28 şubatın karakterini tanıyamayan, mücadele fıkhını kavrayamayan bir mantığın uzantısı olması bakımından oldukça önemli arızalı bir değerlendirme örneğidir. Süregelen bir refleksi kastetmesi bakımından tutarlı bir tespit olarak görülebilecek bir değerlendirmeyken, mücadele fıkhını kavramaktan uzak, tedricten habersiz ve en önemlisi de sürece tavır almayı gereksiz kılan, kolaycılık havasını tercih eden bir değerlendirmedir. Dolayısıyla, bahsettiğimiz istikbar refleksinin somut göstergesi olarak algılanması gereken 28 şubat süreci takvimlerden bir yaprak olmanın çok daha ilerisinde durmaktadır.
28 şubat sürecinde tanklar sadece Sincan’dan geçmedi tabii ki. İnancını berkitmemiş, aceleci yaklaşımlarla erken savrulmalar yaşamış kişi ve toplulukların da üzerinden bu sürecin tankları geçti maalesef. Ama 28 şubat bizlere çok önemli birikimler de kazandırdı. Her türlü olumsuzluklara karşı direnebilme cesaretimizi takviye etti. İçerden ve dışarıdan zayıflatıcı etkilerle baş edebilme gücünü kendimizde bulmak, durduğumuz yeri berkitmek Rabbimizin en büyük lütfu oldu. Okulları, işleri her türlü özgürlükleri yasaklanan kuşaklar direniş okullarının mezunları olarak dünyevî mezuniyet belgelerini her şeyden değerli gördükleri inançlarına tercih etmediler. Tarihe bir not düştüler kulluktan, adaletten, özgürlükten yana. Bugün ulaştıkları özgüven geleceği daha sahih bir şekilde okumalarına, inşa etmelerine vesile olmaktadır.
Fitne ve fesatla insanları birbirine düşürmek, Firavun örneğinde olduğu gibi batıl propagandalarıyla halklarını ahmaklaştırmak 28 şubatçıların her zaman yaptıkları ve yapacakları zulümlerdir. Zalime meydan vermemek müslümanın temel görevidir. Zulmü hatırlatarak diri duruşlar sergilemek müslümanın görevidir. Küresel yardımcılarıyla beraber 28 şubatın karakterini deşifre etmek müslümanın görevidir. 28 şubat tarihlerden bir tarih değil, zulmün, ihanetin, tuğyanın işaret taşıdır. 
Allah elbette insanlar arasında günleri dolaştırmaktadır. İnsanlar günlerin dolaştırılmasında iradeleriyle rol oynarlar. Bir toplum kendi özünde olanı değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirmez. Allah temizi kirliden ayıracaktır, yerlerinde oturanlarla kendi uğrunda cehd edenleri aynı tutmayacaktır. Zalimleri asla amaçlarına ulaştırmayacaktır. Şeytan ve yardımcılarının düzenlerini inşallah Müslümanlar eliyle boşa çıkaracaktır.