Sabiha ATEŞ ALPAT
ADEM'CE DAVRANMANIN ADIDIR TEVBE
İnsan yaratıldığında henüz kendisinden Peygamber gönderileceğini bilmiyordu.Tüm yaratılmışlar içerisinde sadece kendisine ayrıcalık olarak akıl ve irade birlikte verilmişti. Halife olarak yer yüzüne yerleştirilecek ve kendisine bir görev yüklenecekti.. Kulluktu bu görevin adı…Önce kendisinden başlayarak,tüm insanlığın yalnızca Allah’a kul olması için mücadele edecekti…Tek gaye imtihan etmekti insanı.
“O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını sınamak için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır." (67/Mülk, 2)
İmtihandı, hayatı ve ölümü yaratmasındaki hikmet… Bu nedenle insana iki kabiliyeti birden vermişti rabbimiz. Sevap işleme ve günah işleme kabiliyeti birlikte verilmiş insandan arınma istenmiştir.
“Sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene andolsun ki, kendini arındıran saadete ermiştir. Kendini fenalıklara gömen kimse ise ziyana uğramıştır.” ( 91/Şems, 7-9)
Kötülüğü yapma yeteneği de iyiliği yapma yeteneği de var.İmtihandı adı!.
Arınma önce imandan başlayacak ve imanı her türlü şirk,hurafe,batıl inançtan arındıracak.Sonra ameller arınacak ve her türlü riya,bidat,hurafeden arınarak yasaklardan uzak duracak ve emredilenleri, emredildiği şekilde yerine getirecek..Sonra Ahlakını her türlü su-i ahlaktan temizleyecek ve Kur’an ahlakıyla kişiliğini inşa edecekti...
İlk yaratıldığında Melekler ve cinler, insana yani “Adem’e” secdeye /saygıya çağrıldı.Tüm melekler çağrıya hemen icabet ettiler.Yalnız biri icabet etmedi, İblisti O!...
Allah’a karşı suç işlemişti. Lakin suçunu kabullenmek yerine suçunun suçlusunu aramaya koyuldu. Önce itaatsizliğine bahane buldu. Mazeret üretti. "Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.”(7/A’raf, 12)
Oysa ki, Allah’a itaatsizliğin mazereti olamazdı. Günah işlemenin kılıfı olamazdı.
Sonra ayette de buyrulduğu üzere beni azdırmana karşılık diyerek azmasının suçunu yine kendinde görmedi/göremedi. “(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!”(15/Hicr, 39)
Ve sonuç Rahmetten kovulmasıyla neticelendi.Kovulma sebebi kibir/gurur/baş kaldırı/hudud tanımama olarak isimlendirilse de sonuç itibarı ile Allah’ın hükmüne/ölçüsüne rağmen kendi kafasından hüküm, ölçü çıkarmaktı. Allah’ın hükümlerine mukabil,nefsinin ölçülerini/değerlerini,isteklerini kabul etmekti. Bir nevi aklı putlaştırmaktı…
İblis kovulurken rahmetten, tüm şeytanların simge ismi olmuştu. İmtihanı kaybetmişti.
Sonra kendisine saygı göstermediği Adem(as) cennete yerleştirildi.
Her şey serbestti cennette.Tüm nimetlerden istifade edebilirdi sadece bir ağacın meyvesi yasaklandı kendisine. Cennette dahi başı boş bırakılmadığına,her türlü hayatın Kanun koyucusunun Allah olduğuna bir delildi bu!.Ezeli ve azılı düşmanı olan şeytanın yemini vardı. Kovulurken “İhlaslı kulların hariç hepsini azdıracağım”(7/A’raf, 12-13) yemini ile yanaştığı insana çok yönlü saldırı yapacağının haberini ayet bildirmişti. Sonra andolsun ki önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından çıkıp çatacağım onlara ve göreceksin ki çoğu şükür bile etmeyecek sana.(7/A’raf, 7). Şeytan hiç ateş kesmeyen bir düşman.
İnsan!.
Unutabilen ve yanılabilen özelliği vardı.Beşer yönüyle şaşırabilendi.Şeytan saldırısına,zayıf düşmüş,kanmış ve Cennette yasak edilmiş meyveden yemişti.Ve derhal İnsan da çıkarıldı cennetten. Zira Allah’ın hükümlerini ihlal edenlerin, günah işleyip tevbesini gerçekleştirmemiş olanların yeri cennet değildi…Mesaj yoruma mahal vermeyecek kadar açıktı.Unutabilir yanılabilirdi ama ısrar etmemeliydi.Derhal Adem’ce bir tavırla “Ben nefsime zulm ettim ve pişmanım şayet bağışlamazsan helak olanlardan olurum” diyerek dönmesini bilmeliydi. Pişmanlığını derhal ifade edip af dilemeliydi..Erteleyemez,öteleyemezdi.Hata yapmamak değildi asıl olan.Asıl olan derhal hatayı terk etmekti…
Bu kıssa, Adem (insan) ile İblisin ortak noktası günah/hata/suç işlediğini bildiriyor.İblis rahmetten ebediyen kovulurken,Ademi’in (İnsanın) tekrar cennete alınmasının sebebini ve buaradan hareketle hata yapan insanın izlemesi gereken yolu bize öğretiyor. Adem’in(insan) tekrar cennete alınmasına sebep olan erdem “Hata yaptım.Affını istiyorum” diyerek öz eleştiri yapması,kendi suçundan kendisini sorumlu tutarak pişman olup,geri dönüşüdür..İblis ise işlediği suçunu başkasının üzerine atarak hatada ısrar ederek erdemsizlik yolunu seçmişti,hata da ısrarı ebedi cehennemi,ne sebep olmuştu..Bu Tarihi kıssa bir çok dersi ve hikmeti içeriyor,bunda kuşku yok..Biz tevbe ve istiğfar konusunda almamız gereken dersleri ve izlememiz gereken yolu şöyle sıralamak istiyoruz:
1: İnsan emir ve yasakları unutarak,hata yoluyla,gaflet ile ihlal ettiğinde.uyandığı an,fark ettiği an,hatırladığı an günahı,yaptığı ihlali terk etmeli ve bahanelerin arkasına sığınarak hatasına kılıf uydurmamalıdır…Yaptığı hatanın suçlusu olarak başkalarını görmeden Ademce bir tavırla,dürüstçe “Evet ben yanıldım. Ben yaptım.Ben nefsime zulm ettim” diyerek öz eleştirisini yapmalıdır. Bu konuya Yunus Peygamberin (as) kıssası da örnektir. Hatırlayacak olursak Allah (cc) “Git” demeden tebliği bırakıp gitmiş ve karanlıklarda kalmıştı.Fark ettiği an "Rabbim! Doğrusu kendime yazık ettim, beni bağışla" dedi. Allah da onu bağışladı. O, şüphesiz bağışlayandır, merhamet edendir” demişti.Beni dinlemediler, mecbur kaldım vb gibi bahanelerin arkasına sığınmamıştı.Erdemli insana düşen budur. Yanılır,gaflete düşer hata yapar,günah işlerse derhal tevbe ederek yanlışı kendinde aramalıdır…
2: Tevbelerin kabul edildiğini beyan eden Allah (c) ,hangi tevbeyi kabul ettiğini nisa 17 -18 ayetlerinde şöyle buyurmuştur;
“Allah’ın kabul ettiği tevbe yalnızca; cahillikle/bilmeyerek günah işleyenin hemen ardından yaptığı tevbedir. Allah, her şeyi bilen ve hikmetle yapandır.
Ölüm gelip çatana kadar günah işleyip de tam o zaman:
-Ben şimdi tevbe ediyorum, diyenlerin tevbesi, tevbe değildir. Kafir olarak ölenlerin tevbesi de yoktur. Onlara acıklı bir azap hazırladık”. (4/Nisa, 17-18)
Ayet gayet açıktır. Suça devam ederek,yanlışa devam ederek “Ehh işte nefis” diyerek kendimizi kandırmadan, Allah’ın razı olmadıklarından ciddiyetle,titizlikle kaçınmak,razı olduklarında da samimiyetle tutunmak gerekir…
Tevbe, sözlükte, geri dönmek demektir. Bu açıdan ‘tevbenin’ şeriat dilindeki anlamı, kulun günahını itiraf etmesi ve ondan pişmanlık duyup bir daha yapmamaya karar vermesidir…
“Ey iman edenler! Allah’a nasûh (kesin) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki Allah, sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akar cennetlere sokar…” (66/Tahrim, 8)
Tevbenin şartları vardır.Tevbenin şartlarını Hz. Ali’nin dilinden öğreniyoruz.
"Tevbe, şu altı şeyle mümkün olur.
1- Geçmişte işlenmiş olan günahlardan pişman olmak ve yerine getirilmemiş farzları iâde (kaza) etmek,
2- Başkalarına haksızlık ve eziyet etmeyi bırakmak,
3- Husûmet ve düşmanlığı terk etmek,
4- Günah ve kabahatler içerisinde büyüyen nefsi, Allah'a itaat içerisinde küçültüp ona hiçliğini kabul ettirmek,
5- İtaatsizlik ve günah işlemenin sözde tadını çıkaran nefse, itaat edip günahlardan uzak durmanın acılığını da tattırmak,
6- Gülüşlerinden her birine bedel olmak üzere, ağlamak."..Kesin olarak günahı bırakmak.Suçu itiraf etmek,pişmanlıkla göz yaşları içerisinde affedilmeyi dilemek ve bir daha tevbe edilen günaha dönmemek tevbe ibadetinin aslıdır. Şartlarını yerine getirmediğimiz bir ibadet kabul olmayacaktır.Tevbe ise en önemli ibadetlerden biridir…
Günah karşısında “Adem’ce tavır takınmak kurtuluşun,tekrar cennete kabul edilişin,rahmete nail oluşun adıyken; Günahta ısrar etmek, tevbeyi geciktirmek, ertelemek, suça kılıf bulmak, suçu başkasında aramak şeytanın takip ettiği yoldur ki sonucu ateştir. Tevbelerimizin makbul olması duasıyla…