Sabiha ATEŞ ALPAT
SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Yıllar var ki Dünya coğrafyasını saran karanlıklar ve bu karanlıkların karanlık elleri altında inleyen mustazafların çığlıklarıyla uyanıyoruz şafağı olmayan sabahlara!.
Ne kadar çok acı var yer yüzünde!. Ve ne kadar çok çile!.
Dünyanın fotoğrafı zulüm ve kan kokuyor. Bunun sebebi salihlerin vazifelerini tam ifa edemeyişlerinden midir? Yoksa zalimlere mazlumların boyun eğişinden midir? Yoksa adalet ve hakkın savunucularının azlığından mıdır? Nedendir bilinmez (!) ama Dünya coğrafyasında ciddi anlamda zulüm hüküm sürüyor…
Kitle iletişim aynı zamanda ulaşım imkanlarının ulaştığı zirveye rağmen yanı başımızdaki mağdurların imdadına çare olmak için ulaşmaktan aciz bir insanlık!.Ekran başlarında, çay keyfiyle izlenen haberlerin oluşturduğu hissiyat haberler bitinceye kadar ancak sürebiliyor!.
Tarih boyunca müstekbirlerin hegomanyası altında ezilen halkların umutları şafağa kilitlenmiştir.Şafak ancak inisiyatif sahiplerinin sorumluluklarını yerine getirmesiyle mümkün olmuştur ve yine de öyle olacaktır zira sünnettulah budur!.
Dünya coğrafyasına baktığımızda en büyük sıkıntıları Müslümanların çektiğini görüyoruz!. Sözüm ona insan hakları savunucuları balinaların haklarıyla uğraşırken Arakanda balıklara yem olan onca çocuk,kadın güçsüz mülteciler gündem oluşturmaya değmiyor,değemiyor çünkü adları Müslüman!.
Arakan kan ağlıyor!.
Yapılan tüm çabalar lokal olmaktan öteye geçemiyor. Takip edebildiğimiz kadarı ile üst düzeyde yapılan ziyaretler bile acıyı artırmanın ötesine geçemedi!...Kanıksanan haberler vicdanları yeterince harekete geçir(e)miyor!.Yapılan yardımların görmezden gelindiği sanılmasın ama tabiri caizse balık tutmayı öğretmek yerine ellerine verilen öğünlük balık derde deva olmuyor olamıyor!.
Mazeret üretmede mahir olan nefislerimiz “Coğrafik sınırlar” diyerek mazeret üretse dahi,imanımız Allah’ın ayetini hatırlatıyor. “Bütün arz Allah’ındır”.(Araf:128). Ve ardından ekliyor;
“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (Nisa:75)
Somali!.
Açlık ile imtihan edilirken, tükettikçe tükenen toplumlar sadece Tv ekranlarından izliyor açlıktan can çekişen bir halkı!. Kemerlerin dar geldiği bellerden kurtulmak için zayıflamak adına yapılan egzersizlerin yorgunluğu ile haberlerin karşısında Somalilinin sayılabilen kaburgalarını sayıyor,tercih edilen meyve suyunu yudumlarken, susuzluktan evladını çöle bırakmak zorunda kalan “Ana”nın haberine baka kalınıyor.
Sorumluluk sahibi birtakım kurumların dönemsel olarak yaptıkları yardımlar ise öğünlük çarelerden öteye geçemiyor!. Zira köklü çözüm gerekiyor!. Kralın çıplak olduğu bu dönemde,köklü çözüm tüm insanlığa uygun gelebilecek bir elbiseyi giydirmektir. Fıtrata aykırı olan tüm elbiseler insanlığın vücudunu sarmaktan aciz kalacaktır.
Yanı başımızda insanlığa ırak olan Irak’tayız!.
Irak’a Demokrasi götürdüğünü iddia edenler,Demokrasinin ne menem bir yönetim tarzı olduğunu yaptıkları işgal ve zulüm ile tüm dünyaya gösterdiler!.
Ebu Gurayb hapishanesinden Demokrasi adına yükseltilen çığlıklar hala kulaklarımızda çınlıyor!. “Burası Irak” kitabımızı yazarken konuştuğumuz Irak’lılar görünenin çok ötesinde bir zulmün canlı tanıklarıydı!.
Ve sonra Guantonamaya Demokrasi adına tıkılan İnsanların her birinin Müslüman olması Demoklesin kılıcının kimler için olduğunun kanıtı olarak yeterliydi!.
Afganistan da çekilen sıkıntılar!. Kendi yurtlarında, kendilerine dar edilen bir bölge!.
Okyanuslar aşarak bir beldeyi işgal etmenin,orada kan dökmenin, kadınlara tecavüz etmenin,çocukları perişan etmenin adı Demokrasi!.
Filistin ve yanı sıra yetim gibi kalan Mescidi Aksa!.
Her bayram sabahı Mescidi Aksanın burukluğuna şahitlik etmekten yoruldu gözlerimiz!. Göğe yükselen minaresi Ümmetten şikayet ediyor mu bilinmez ama altı oyulduğu için her an yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya…
Ve Dünya, her bayram “Babamı istiyorum” diye feryat eden çocukların sesleriyle uyanıyor bayram sabahlarına!. iletişim çağının tüm ihtişamına rağmen yeterince duyulamıyor Filistinli yetimlerin sesleri!.
Filistini, Dünyanın gözü önünde keyfi kararlarıyla Siyonist işgalci terörist bombalıyor,kıyım ve yıkım yapıyor. Müzik nağmelerinin eşliğinde dinleniyor Gazze’nin bomba sesleri…
Eline aldığı şikayet dilekçesiyle uçuyor ötelere vücudu felçli kahraman bir yiğit!. Bakakalıyoruz ardından. Parça parça toplanıyor bedeni.. Şimdi savunma dilekçemize hangi mazeretlerimizi yazacağız diye düşünürken yanı başımızda patlıyor bombalar. Kan içiciler kana doymuyorlar Ve Suriye Yıkılıyor!.Can çekişiyor!.
Suriye!.
Hani komşusu aç iken tok yatan bizden değildi ya!. Hani Müminlerin kardeşlerinin dertleriyle derlenmeyenler bizden değil diyordu ya Son Nebi!.
Hemen yanı başımızda acı çekiyor Suriye!.
Zalim otoriter yapı varlığını sürdürebilmek adına sürdürüyor can kıyımını. Binlerce aile perişan. Binlerce çocuk yetim . Binlerce kadın dul ve sahipsiz!. Ne kadar çok acı var!. Ne kadar çok çile. Ve zulüm hiç yaşamadığı kadar saltanatını sürüyor dünya coğrafyasında
Özellikle İslam inancının yok edilmesi,kültürlerinin işgal edilmesi, halkların kıyımına şahitlik eden bir dünya da yaşıyoruz.
Ya yaşadığımız Coğrafya!.
Yaşadığımız coğrafyada yaşanılan sıkıntılar ise harici zihniyetin, dahili insanların elleriyle sürdürülmesinden başka bir şey değildir.
Örnekleri saymakla bitmez.Mesela yıllardır sürdürülen Kürt –Türk çatışması hangi zihniyetin ürünüdür?!.
Bir kavmin yok sayılması Müslüman bir ülkede dahili bir zihniyet olamaz elbette!. İnsanların en doğal hakları olan ana dillerinin yasaklandığı bir Ülkedeyiz!. Amerika’nın zencilere yaptığını kınayarak, ülkenin yarısı kadar olan bir halka dilleri,kültürleri yasaklanıyor. Ana dile koyulan yasak harici zihniyetin ürünü değil midir?
İnsanın ana dilini yasaklamak!. Allah’ın ayetine rağmen;
"Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır." (Hucurat.13)
Müslüman kimliğinin gereklerinin kamuda yasak edilmesi ecnebi zihniyeti değil de nedir!.Mümine hanımların tesettürlerinin yasaklanması en doğal hakların gasbıdır ve zulümdür!.
Allah’ın Ayetine rağmen.
“Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzap:59)
Zinanın serbest bırakılması ailelerin temeline bomba koyulmasıyla eş değerdir. Allah’ın ayetine rağmen;
“Zinaya yaklaşmayın, gerçekten o, 'çirkin bir hayasızlık' ve kötü bir yoldur. “(İsra:32)..
Tüm bu çıkarılan yasalar Allah'ın yasalarına taban tabana zıt değil midir?. Oysaki Allah (c) şöyle buyurmaktadır;
Onlar, cahiliye dönemi hükmünü mü arıyorlar? İyici bilen bir toplum için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır?”(Maide.50)
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Aile yapımızın sürekli kan kaybetmesi. Kadınlara yapılan şiddet!. Devlet eliyle yürütülen hukuksuzluklar!... Ve fıtrattan uzaklaşılmış olmanın bedeli olarak psikologlara fazla mesai yaptırmak zorunda bırakan asabı bir topluluk haline gelindi!. Tüm bunlar zulüm değil de nedir?
Müslümanların sayısı her zamankinden daha fazla iken neden en çok kıyım ve zulüm Müslümanlaradır!?.Bunun nedeni Nedir?! Tuğyan eden insanların çoğalmasıdır.
İnsanı yaratıp insanı kendine tanıtan Allah (cc) insanlara kılavuz olsun diye gönderdiği kitapta kulluk rotasını şaşıranların vasıflarını Fravun,Nemrut,Tiran,Belam Müstekbir olarak tanıtır. Ve bu vasıflarda olanlar yönetimi ellerine geçirdiklerinde yer yüzünü fesada vereceklerini beyan eder. Ayet te bu durum şöyle beyan edilmiştir;
“İş başına geçince yeryüzünde kargaşa ve bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli mahvetmeye çalışır. Oysa Allah kargaşa ve bozgunculuk çıkarmayı kesinlikle sevmez.”(Bakara:205)
Ekini ve nesli yok eder diyor.dikkat edilecek olursa ne ekinlerimizde doğallık kaldı ve ne de nesillerimizin emniyeti!.
Aile yapımızın gün geçtikçe kan kaybetmesi acı bir gerçeğimiz…
Fıtratımızın işgale uğramasıdır yaşananlar!.
Allah yer yüzünü fesada vermek için değil yer yüzünü ıslah etmesi için yarattı insanı!..
Yüklediği görev kişisel,ailevi ve toplumsal alanda kulluktu!.
Kişisel anlamda kulluk; İmanını n eksenini Allah’tan öğrenerek gereklerini yerine getirecek ve ahlaki yapısını oluştururken tüm prensiplerini gönderilen vahye uyduracaktı.
Kişisel gelişimini bu şekilde tamamlamış bir Kulun, ailesine karşı hak ve görevleri vardı.
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, iri gövdeli, haşin, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrim:6)
Sosyal alanda ise yeryüzü onun için görev alanıydı;
“Fitne kalmayıncaya, din/otorite de yalnız Allah’ın oluncaya kadar, onlarla savaşın, eğer savaşa son verirlerse zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.”(Bakara:193)
Zulüm yeryüzünden silinene kadar adaleti savunacaktı,
Fuhuş yeryüzünden kalkana kadar iffeti taşıyacaktı,
Batıl yok oluncaya kadar hakkı tutup kaldıracaktı.
Ta ki Hiçbir mazlum, hiçbir mağdur, hiçbir mustazaf kalmasın! Ve şafağa sancı çeken karanlıklar onların elleriyle kalksın!. Şafağa ebelik yapanlar mazlumların gülücükleriyle ödüllendirilsin! Hiç olmazsa çocuklar artık ölmesin?
Değmez mi?..
Haydi hep birlikte bir mum yakalım!