Sabiha ATEŞ ALPAT

25 Aralık 2012

SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

Yıllar var ki  Dünya coğrafyasını saran karanlıklar  ve  bu karanlıkların  karanlık elleri altında  inleyen mustazafların  çığlıklarıyla uyanıyoruz  şafağı olmayan sabahlara!.

Ne kadar çok acı var  yer yüzünde!.  Ve ne kadar çok çile!.

Dünyanın fotoğrafı zulüm ve kan  kokuyor. Bunun sebebi salihlerin vazifelerini tam ifa edemeyişlerinden midir? Yoksa zalimlere mazlumların boyun eğişinden midir? Yoksa  adalet  ve hakkın savunucularının azlığından mıdır? Nedendir bilinmez (!) ama Dünya coğrafyasında ciddi anlamda zulüm hüküm sürüyor…

Kitle iletişim  aynı zamanda ulaşım imkanlarının ulaştığı zirveye rağmen yanı başımızdaki mağdurların imdadına çare olmak için  ulaşmaktan aciz bir insanlık!.Ekran başlarında, çay keyfiyle izlenen haberlerin  oluşturduğu hissiyat haberler bitinceye kadar ancak sürebiliyor!.

Tarih boyunca müstekbirlerin hegomanyası altında ezilen halkların  umutları şafağa kilitlenmiştir.Şafak ancak inisiyatif sahiplerinin sorumluluklarını yerine  getirmesiyle mümkün olmuştur ve yine de öyle olacaktır zira sünnettulah budur!.

Dünya coğrafyasına baktığımızda  en büyük sıkıntıları Müslümanların çektiğini görüyoruz!. Sözüm ona insan hakları savunucuları balinaların haklarıyla uğraşırken Arakanda   balıklara yem olan onca çocuk,kadın güçsüz mülteciler  gündem oluşturmaya değmiyor,değemiyor çünkü adları Müslüman!.

Arakan kan ağlıyor!.

Yapılan tüm çabalar lokal olmaktan  öteye geçemiyor. Takip edebildiğimiz kadarı ile üst düzeyde yapılan ziyaretler bile acıyı artırmanın ötesine geçemedi!...Kanıksanan haberler  vicdanları yeterince harekete geçir(e)miyor!.Yapılan yardımların görmezden  gelindiği sanılmasın ama  tabiri caizse balık tutmayı öğretmek  yerine  ellerine verilen öğünlük balık  derde deva olmuyor olamıyor!.

Mazeret üretmede mahir olan nefislerimiz  “Coğrafik sınırlar” diyerek mazeret üretse dahi,imanımız  Allah’ın ayetini  hatırlatıyor. “Bütün arz Allah’ındır”.(Araf:128). Ve ardından ekliyor;

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (Nisa:75)

Somali!.

Açlık ile imtihan edilirken, tükettikçe tükenen  toplumlar  sadece Tv ekranlarından izliyor açlıktan can çekişen bir halkı!. Kemerlerin dar geldiği bellerden kurtulmak için zayıflamak  adına yapılan egzersizlerin yorgunluğu ile  haberlerin karşısında Somalilinin  sayılabilen kaburgalarını sayıyor,tercih edilen  meyve suyunu yudumlarken, susuzluktan  evladını çöle bırakmak zorunda kalan “Ana”nın haberine baka kalınıyor.

Sorumluluk sahibi birtakım  kurumların dönemsel olarak yaptıkları  yardımlar ise öğünlük  çarelerden öteye geçemiyor!. Zira  köklü çözüm gerekiyor!. Kralın çıplak olduğu bu dönemde,köklü çözüm tüm insanlığa uygun gelebilecek bir elbiseyi giydirmektir. Fıtrata aykırı olan tüm elbiseler  insanlığın vücudunu sarmaktan aciz kalacaktır.

Yanı başımızda insanlığa ırak olan Irak’tayız!.

Irak’a Demokrasi götürdüğünü iddia  edenler,Demokrasinin ne menem bir yönetim tarzı olduğunu yaptıkları işgal ve zulüm ile tüm dünyaya gösterdiler!.

Ebu Gurayb hapishanesinden  Demokrasi adına yükseltilen  çığlıklar hala kulaklarımızda çınlıyor!. “Burası Irak” kitabımızı yazarken  konuştuğumuz Irak’lılar görünenin çok ötesinde   bir zulmün canlı tanıklarıydı!.

Ve sonra Guantonamaya Demokrasi adına tıkılan İnsanların her birinin  Müslüman  olması Demoklesin kılıcının kimler için  olduğunun kanıtı olarak yeterliydi!.

Afganistan da çekilen sıkıntılar!. Kendi yurtlarında, kendilerine dar edilen bir bölge!.

Okyanuslar aşarak  bir  beldeyi işgal etmenin,orada kan dökmenin, kadınlara tecavüz etmenin,çocukları perişan etmenin adı Demokrasi!.

Filistin  ve  yanı sıra yetim gibi kalan Mescidi Aksa!.

Her bayram sabahı Mescidi Aksanın burukluğuna şahitlik etmekten yoruldu gözlerimiz!. Göğe yükselen minaresi Ümmetten şikayet ediyor mu bilinmez ama altı oyulduğu için her an yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya…

Ve Dünya, her bayram “Babamı istiyorum” diye feryat eden çocukların  sesleriyle uyanıyor bayram sabahlarına!. iletişim çağının tüm ihtişamına rağmen yeterince duyulamıyor Filistinli yetimlerin sesleri!.

Filistini,  Dünyanın gözü önünde keyfi kararlarıyla Siyonist işgalci terörist bombalıyor,kıyım ve yıkım yapıyor. Müzik nağmelerinin eşliğinde  dinleniyor Gazze’nin bomba sesleri…

Eline aldığı şikayet dilekçesiyle  uçuyor ötelere vücudu felçli  kahraman bir yiğit!. Bakakalıyoruz  ardından. Parça parça  toplanıyor bedeni.. Şimdi savunma dilekçemize hangi mazeretlerimizi yazacağız diye düşünürken  yanı başımızda patlıyor  bombalar. Kan içiciler kana doymuyorlar Ve Suriye Yıkılıyor!.Can çekişiyor!.

Suriye!.

Hani komşusu aç iken tok yatan bizden değildi ya!. Hani Müminlerin kardeşlerinin dertleriyle derlenmeyenler bizden değil diyordu ya  Son Nebi!.

Hemen yanı başımızda  acı çekiyor Suriye!.

Zalim otoriter  yapı varlığını sürdürebilmek adına  sürdürüyor  can kıyımını. Binlerce aile perişan. Binlerce çocuk  yetim . Binlerce kadın dul ve sahipsiz!. Ne kadar çok acı var!. Ne  kadar çok çile. Ve zulüm hiç yaşamadığı kadar saltanatını sürüyor dünya  coğrafyasında

Özellikle İslam inancının yok edilmesi,kültürlerinin işgal edilmesi, halkların kıyımına şahitlik eden bir dünya da yaşıyoruz.

Ya yaşadığımız Coğrafya!.

Yaşadığımız coğrafyada yaşanılan sıkıntılar ise harici  zihniyetin,  dahili insanların elleriyle sürdürülmesinden  başka bir şey değildir.

Örnekleri saymakla bitmez.Mesela yıllardır  sürdürülen Kürt –Türk çatışması  hangi zihniyetin ürünüdür?!.

Bir kavmin yok sayılması Müslüman bir ülkede dahili bir zihniyet olamaz elbette!. İnsanların  en doğal hakları olan ana dillerinin yasaklandığı  bir Ülkedeyiz!. Amerika’nın zencilere yaptığını kınayarak, ülkenin yarısı kadar olan bir halka dilleri,kültürleri yasaklanıyor. Ana dile   koyulan yasak harici zihniyetin ürünü değil midir?

İnsanın ana dilini yasaklamak!. Allah’ın ayetine rağmen;

"Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır." (Hucurat.13)

Müslüman kimliğinin gereklerinin kamuda yasak edilmesi ecnebi zihniyeti değil de nedir!.Mümine hanımların tesettürlerinin  yasaklanması en doğal hakların gasbıdır ve zulümdür!.

Allah’ın Ayetine rağmen.

“Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzap:59)

Zinanın serbest bırakılması  ailelerin temeline bomba koyulmasıyla eş değerdir. Allah’ın  ayetine rağmen;

“Zinaya yaklaşmayın, gerçekten o, 'çirkin bir hayasızlık' ve kötü bir yoldur. “(İsra:32)..

Tüm bu çıkarılan yasalar Allah'ın yasalarına taban tabana zıt değil midir?. Oysaki Allah (c) şöyle buyurmaktadır;

Onlar, cahiliye dönemi hükmünü mü arıyorlar? İyici bilen bir toplum için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır?”(Maide.50)

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Aile yapımızın sürekli kan kaybetmesi. Kadınlara yapılan şiddet!. Devlet eliyle yürütülen hukuksuzluklar!... Ve   fıtrattan uzaklaşılmış olmanın bedeli olarak psikologlara fazla mesai yaptırmak zorunda  bırakan asabı bir topluluk haline gelindi!. Tüm bunlar  zulüm değil de nedir?

Müslümanların sayısı  her zamankinden daha fazla iken neden  en çok kıyım ve zulüm    Müslümanlaradır!?.Bunun nedeni Nedir?! Tuğyan eden insanların çoğalmasıdır.

İnsanı yaratıp insanı kendine  tanıtan Allah (cc) insanlara  kılavuz olsun diye gönderdiği kitapta kulluk rotasını şaşıranların vasıflarını Fravun,Nemrut,Tiran,Belam Müstekbir olarak tanıtır. Ve bu vasıflarda olanlar yönetimi ellerine geçirdiklerinde  yer yüzünü fesada  vereceklerini beyan eder. Ayet te bu durum şöyle beyan edilmiştir;

“İş başına geçince yeryüzünde kargaşa ve bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli mahvetmeye çalışır. Oysa Allah kargaşa ve bozgunculuk çıkarmayı kesinlikle sevmez.”(Bakara:205)

Ekini ve nesli yok eder diyor.dikkat edilecek olursa ne ekinlerimizde  doğallık kaldı ve  ne de  nesillerimizin emniyeti!.

Aile yapımızın gün geçtikçe kan kaybetmesi acı bir gerçeğimiz…

Fıtratımızın işgale uğramasıdır yaşananlar!.

Allah yer yüzünü fesada vermek için değil yer yüzünü ıslah etmesi  için yarattı  insanı!..

Yüklediği görev kişisel,ailevi ve toplumsal alanda  kulluktu!.

Kişisel anlamda kulluk; İmanını n eksenini Allah’tan öğrenerek gereklerini yerine getirecek ve ahlaki  yapısını oluştururken tüm prensiplerini  gönderilen vahye uyduracaktı.

Kişisel gelişimini bu şekilde tamamlamış  bir  Kulun, ailesine karşı hak ve görevleri vardı.

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, iri gövdeli, haşin, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrim:6)

Sosyal alanda ise  yeryüzü onun için görev alanıydı;

“Fitne kalmayıncaya, din/otorite de yalnız Allah’ın oluncaya kadar, onlarla savaşın, eğer savaşa son verirlerse zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.”(Bakara:193)

 Zulüm yeryüzünden silinene kadar adaleti savunacaktı,

Fuhuş  yeryüzünden kalkana kadar  iffeti  taşıyacaktı,

Batıl yok oluncaya kadar hakkı  tutup kaldıracaktı.

Ta ki Hiçbir mazlum, hiçbir mağdur, hiçbir mustazaf kalmasın! Ve  şafağa sancı çeken karanlıklar onların elleriyle kalksın!. Şafağa ebelik yapanlar  mazlumların gülücükleriyle  ödüllendirilsin! Hiç olmazsa çocuklar artık ölmesin?

Değmez mi?..

Haydi hep birlikte bir mum yakalım!