Ahmet ÖRS
04 Ekim 2007
BAĞIMSIZ İSLAM DÜŞÜNCESİNİN YOKLUĞU VARLIĞIMIZI VE GELECEĞİMİZİ TEHDİT EDİYOR
İslam düşüncesinin hayatiyetini sürdürebilmesi bakımından atılacak her adım son derece önemlidir. Bağımsız bir İslam düşüncesinin boy vermesi ve insanlarla buluşması sürekli olarak belirsiz bir tarihe ertelenemez.
Müslümanların bağımsız bir İslam düşüncesi inşa edememesi veya bu dinamiği günümüz insanlığı için bir umut haline getirememesi büyük bir talihsizliktir. Bu tamamen kendi iç dinamiklerimizin bir yetersizliğidir. Kendi irademizin ortaya çıkamaması bu sonucun oluşmasında fazlasıyla etkendir.
İslam düşüncesinin çerçeveleri belirlenmiş bir öz olarak hayata müdahale edip onu coşkun bir huzur iklimine sokmasının önünde birçok engel var. Bu engeller modern ve geleneksel temelde sınıflandırılabilir.
Geleneksel yaklaşımlar İslam düşüncesinin varlığı ile yokluğu arasındaki farkı neredeyse göremeyecek basiretsizliktedir çoğu zaman. İslam’ın bünyesinde yer alan kimi eğilimler olması gereken ölçülerinden uzaklaşarak düşüncenin bir akım, bilgiyle desteklenip büyütülen bir süreç olmasını engellemektedir. Bireysel arınma eğilimlerinin mistik bir algı ve yaşam tarzına dönüşmesi, o çizginin o mantıkla bir şekilde günümüze de sirayet eden bir mahiyet kazanması İslam düşüncesinin sistematik bir yapı kazanmasına imkân vermemektedir.
İslam bireysel duruşları kökten etkileyen bir çağrıdır. Bununla beraber bu çağrı asla toplumsal/evrensel boyutu asla ihmal etmez. İslam’ın bireysel arınmayı hedefleyen çağrısı toplumsal projelerin hayatiyet bulma mücadelesiyle pratiklik kazanacaktır. Tasavvufun bizim inançlarımız üstündeki öldürücü tesiri tam da bu noktada ortaya çıkar. Büyük düşünsel atılımların neredeyse son derece gereksiz olduğu zehabını bireylerde yaygınlaştıran temelsiz bir “arınma” söylemi İslam düşüncesinin bütün toplumsal katmanlarda neşvü nema bulmasına mani olmaktadır. Dünya hayatının hemen bütün alanlardan el etek çekme şeklinde verilebilecek bir imtihana ev sahipliği yaptığını ileri sürmek bu tarz eğilimleri fazlasıyla desteklemektedir. Binaenaleyh tasavvufun öldürücü bu tesiri ile mücadele etmek birey ve kitlelerdeki sorumluluk bilinçlerinin oluşmasına katkıda bulunacak ve İslam düşüncesinin her çizgide boy vermesi mümkün olabilecektir.
İslam düşüncesinin bağımsız duruşunun oluşmasını engelleyici en önemli faktörlerden biri de modern paradigmaya karşı gösterilen teslimiyet veya hayranlıktır. Modern süreçler Müslümanları birçok yolla teslim almış görünüyor. Modernizmin İslam dünyasına girişinden bugüne Müslümanlar kendi dinamiklerine bağlı kalarak bir fikrî mücadele kurumsallaştıramadılar. Modernizme, batı karşısında uğranılan mağlubiyetlerin neticesinde sorgusuz teslimiyet psikolojisi bugün de varlığını bütün gücüyle sürdürmektedir. Gerek aydın çevrelerin gerekse de İslami siyaset yapma iddiasındaki politik yapıların İslam düşüncesini algılamadaki yetersizlikleri bu durumun oluşmasında baş müsebbiplerdendir.
Osmanlı aydınlarından bugüne ulaşan İslamcı aydınlar zümresinde nadiren görülen farklılar haricinde bu maluliyet her zaman baskın bir karakter olagelmiştir. Mağlubiyet psikolojisi bu denli sarsıcı olması beklenmese de anlaşılabilir bir durumdur ancak sonraki dönem aydınlarının bir mukavemet oluşturması gerekirken mağlubiyet duygusunu tamamen kanıksayan yaklaşımları bağımsız İslam düşüncesinin oluşumunu engellemiştir.
Modern kavramlar bugün neredeyse ilahi kaynaklı imişlercesine İslami çevrelerde kabullenilir olmuştur. İslami siyaset iddiasındaki muhafazakar politik çevrelerin niteliksiz birikimleriyle batılı kavramları takiyye davranışı uzantısı olarak dillerine pelesenk etmeleri Müslüman kitlelerin zaten sıkıntılı din anlayışlarını tamamen dumura uğratmıştır. Bugün Müslüman siyasetçiler ve onlara destek veren kitleler neye nasıl inandıklarının farkına varamayacakları bir aymazlık içindedirler. Kur’an’dan değil de geleneğin yanlış din anlayışı ile modernizmin şirk içeren söylemleriyle beslenmiş –ya da zehirlenmiş– bir zihinsel alt yapıdan İslam düşüncesinin neş’et etmesini beklemek safdillikten başka bir şey olamaz.
Okuyup yazmadan, sağlıklı projeler üzerinde kafa yormadan, Kur’an’dan beslenen bir din anlayışını hayatın bütün alanları için üretmeden çıkılacak bir yol İslami çalışmaların yolu değildir, Allah’ın rızasını kazanacak bir tutum da asla değildir. İslam düşüncesinin bugün göstermiş olduğu sefalet tablosu Müslümanlar için tam bir utanç sebebidir. Üzerine alınanlar bu utanç imtihanından geçmek zorundadır. Gündemin ve süregelen zihinsel dayatmaların baskısına teslim olan Müslüman kitle ve anlayışlar bir an önce hayatın bağrına müdahale edecek cehdi kuşanmalıdır. Vakit dar, iş çoktur. Binaenaleyh durma zamanı değildir. Siyasetten felsefeye, edebiyattan ekonomiye ve başka bütün alanlara kadar bu utanç tablosuna sağlıklı düşünce ve projelerle müdahale etmek zorunluluğu vardır. Rabbe hakiki teslimiyet budur. İnsanlığı, kenarında durduğu uçurumdan kurtaracak irade bu şekilde ortaya çıkacaktır. Tefekkür etmenin hakiki manası bir kenara çekilip hayattan, insanlardan kopup bireysel alemlere yolculuk etmek değil İslam düşüncesinin hayata pratik müdahalelerine zemin oluşturacak çalışmalara omuz vermektir.
Küresel saptırmalar, modern anlayışların fiili dayatmalarıyla İslam dünyasında Müslüman zihinleri tutsaklaştırmaya devam etmektedir. Bu bağlamda ılımlı İslam, BOP gibi proje ve çalışmalar hakkında gereği kadar kafa yormak gerekiyor. İslam düşüncesini bulandırmak, onu yatağında boğmak maksatlı bu projeler karşısında ihya hareketlerine öncülük yapmak ya da onların içerisinde çalışkan mü’minler olarak yer almak zorundayız. Müslümanların bireysel huzursuzlukları, toplumsal mağduriyetleri, maruz kaldıkları fiili işgallerin acıları bağımsız İslam düşüncesinin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Artık hayatın en küçük boşlukları bile kabul etmediğini kavramak, üzerinde durmamız gereken meseleleri layıkıyla görmek durumundayız. Aksi halde bâtılla harmanlanmış geleneksel ve modern kirler inancımızı bulandırmaya, umut ışıklarımızı karatmaya devam edecektir.