Ahmet ÖRS
DARBENİN BELGESİ Mİ OLUR?
Türkiye bir süredir darbe planlarını, andıçları tartışıyor. İktidar partisini ve Gülen cemaatini bitirmeye dönük Albay Dursun Çiçek imzalı belge ise tam bir fecaat örneği olarak Taraf gazetesince ortaya çıkarıldıktan sonra verilen tepkiler, ülkenin darbe tartışmalarında geldiği nokta bakımından son derece önemlidir.
Bu belge ile şu bir kez daha açığa çıkmıştır ki kendilerini her zaman halkın üzerinde gören güçler konumlarını terk etmemek adına her şeyi yapıyorlar, yapmaya devam edecekler. Bir kısım çevrelerce “imza gerçek mi sahte mi” tartışmalarına kurban edilmeye çalışılan bu yeni darbe girişimi her bakımdan utanç vericidir ve halka karşı sürdürülen savaşın en açık kanıtlarından biri olmuştur. Askeri savcılığın “minare-kılıf” temsiline uygun bir şekilde takipsizlik kararı verdiği darbe girişiminin hükümet, vicdanlı aydınlar ve en önemlisi de halk tarafından takip edileceği mesajı bu vesile ile hem de çok güçlü bir şekilde verilmiştir.
Bundan böyle “Biz yaparsak kimse sesini çıkaramaz” pervasızlığı ile iş çevirme dönemi kapanmıştır. Darbeciler imza tartışmalarına takılmadan halkımız tarafından bir kez daha mahkûm edilmişlerdir. İstiklal Mahkemelerinden 27 Mayısa, 12 Mart muhtırasından 12 Eylüle, 28 Şubat post modern darbesinden 27 Nisan e-muhtırasına kadar darbecilik resmi belgelerle mi yapılmıştır ki şimdi belgelerin asılları sorulsun! Yargısız infazlardan kapatma davalarına, başörtüsü ve düşünce yasakçılığından toprak altını silahlarla dolduran Ergenekon teröristliğine kadar hangi belge ile iş yapılmıştır? Bizim belge tartışmalarıyla suçlarını gizleme telaşındaki kişi ve çevrelere diyeceğimiz şudur: Şimdiye kadar yaptığınız darbelerden, baskılardan dolayı halktan özür dileyin ve bir daha darbeciliğe yeltenmeyin!
Halkımıza bu memlekette inançlarıyla birlikte insan gibi yaşamayı çok görenlere karşı mücadele etmek zorundayız. Barış ve adaletin egemen olduğu bir ülke için vicdan ve ahlak sahibi herkes mutlaka yüksek sesle ve açık biçimde adaletten yana tavır almalıdır!