Ahmet ÖRS
DAVOS ÇIKIŞININ UNUTTURDUĞU
Başbakanın Davos’ta siyonist çetenin reisini paylaması kabul edilmeli ki önemli bir olaydır. Diplomasi kurallarını alt üst eden tavırları esasen başbakanın karakterine uygun davranışlar olarak çok da garip değildi ancak beynelmilel bir arenada ortaya konan tepki dünya gündemini sarsmaya yetti de arttı bile.
Acaba talih başbakandan yana olan tavrını sürdürüyor mu yoksa yaşananlar Allah’ın bir müdahalesi midir, bilemiyorum. Oy hesabı yapanlar için süreç fevkalâde başbakandan yana ilerliyor. Yıllardır konjonktür başbakanı kolladı, hakimiyetini artırdı, kollamaya da devam ediyor.
Peki Allah’ın müdahalesi nedir? İsrail-Suriye görüşmeleri Türkiye’nin Ortadoğu’da öncülüğünü yapmaya çalıştığı barış projesinin en önemli ayağı olarak görülüyordu. Üzerine vazifeymiş gibi -bilemiyoruz belki de vazifelendirilmişlerdir- siyonist çeteyi meşrulaştıracak barış görüşmelerine öncülük etmesi hükümet için tarihi bir hata olmuştur. Gazze direniş sürecinin sıcaklığı bu gerçeğin gözden kaçmasına neden oldu.
Arap ulusalcılığı kaygısı ya da zayıf toplumsal tabanını sağlama almak amaçlarıyla Esad rejimi yılardır Hamas, Hizbullah gibi siyonizme karşı mücadele eden İslami Hareketleri Suriye’de barındırıyor. Muhtemel bir İsrail barışında bu güçlerin Suriye’de barındırılmasına müsaade edilmeyecektir. Nitekim İmad Muğniye suikasti de birçok yazar tarafından gerçekleştiği dönemde bu çerçevede değerlendirildi.
Türkiye hükümetinin Suriye-İsrail barış görüşmelerine verdiği aşırı önem Gazze’ye düşen bombalarla boşa çıkınca birçok gelişme de önceden hesaplanmadığı şekliyle cereyan etti. Aldatılmışlık psikolojisini haddinden fazla yaşadığını gözlemlediğimiz başbakanın, hatasını anlayıp böyle bir girişimde bulunmaktan derin bir pişmanlık duyduğunu söylemesini bekliyoruz.
Allah’a şükür ki şimdilik Suriye-İsrail görüşmeleri donduruldu. İsrail’i tanımayan birkaç Arap ve İslam ülkesinden biri olan Suriye’yi böyle bir sürece sokmak ya da ona alet olmak başbakan ve hükümetin Filistin mücadelesi için büyük bir ihaneti olacaktı ama Allah onların oyunlarını bozdu, çabalarını boşa çıkardı.
Hükümetin siyonistleri tanıyan ya da tanımayı yaygınlaştıran tavırlarını görmeden Davos’taki -tek başına değerlendirildiğinde- herkesin takdir edeceği tepkiyi merkeze alarak siyasi analizler yapmak, İslami tavırlar geliştirmek son derece problemli bir tutum olacaktır. Vicdanların hassasiyetlerini takdir etmeyi somut sorumlulukları aşar bir tarzda yapmak hakikati gölgeleyecektir.
Siyonist çetenin Filistin’deki işgalini tanımak ya da tanımamak meseleyi değerlendiren, net bir şekilde ortaya koyan bir ölçüttür. Kimse farklı analizler yapmaya kalkmasın. Cesur ve kararlı bir şekilde “İsrail yok olmalıdır” diye haykırmadıkça vicdanın harekete geçmesinden başka bir şey olarak değerlendirilemeyecek davranışların avuntusuna teslim olarak yaşamak zorunda kalacağız.
Bütün gücümüzle süreci o noktaya doğru zorlamak boynumuzun borcudur.