Şahin YETİK

26 Mayıs 2018

DÜNYADA PARA AHİRETTE İMAN MI?

İnsanlarımızın kahir ekseriyeti maalesef  hiç ölmeyecekmiş  gibi yaşayıp, ahiretin ise sorulsa en güzel neticesine  nail olacaklarını ummaktadır. Bu bir akıl tutulmasıdır fakat bu akıl tutulmasına sebep olan arızaların teşhisi, toplumsal boyutta olacak olan bir tedavi için elbette ki önem arz ediyor. Toplumun bu denli bir yanılgıya düşmesindeki sebepleri incelerken sosyal açıdan bahse konu olan toplumu iyi tanımak gerektiği açıktır. Bu anlamda İslam ve Hayat sitemizde yazmış olduğumuz “Gençlik Üzerine Bir Öz Eleştiri” başlıklı makalemizin girişinde şu tespitlere yer vermiştik:

“Günümüz kapitalist sistemi insanımızı sadece kötü düşüncelerinden değil (!) onları köleleştirebilmek amacı ile bütün düşüncelerinden arındırmayı ilke edinmiştir. Bu doğrultuda hedeflerine koydukları milletlerin öncelikle ekonomilerini, büyük oyunlar oynamak sureti ile küçültüp, halkları ise günlerini kurtarmaya sevk ederek, karın tokluğuna çalışmaya mahkûm etmişlerdir.

Böylece insanları rızık kaygısı içinde düşünce dünyalarından uzaklaştırıp, makineleştirmişler ve bu vesile ile kurmuş oldukları sisteme önce esir sonra da köle haline getirmek sureti ile burjuvazinin temel siyasetini oluşturmuşlardır. İnsanları yani kendilerinden olmayan milletleri köleleştirmek için sözüm ona sürüyü toplu halde değil de fırkalara ayırarak yozlaştırmak bugüne değin bütün batılı ideolojilerin temel ilkesi olmuştur.” (1)

Bu tespitlerimizden de anlaşılabileceği üzere ekonomik bağımsızlıktan çok uzak bir mesafede olan toplumumuz geçimlerini sağlayabilmek adına çok yoğun bir çalışma temposu ile kuşatılmış durumdadır. Hele bir de buna büyük şehirlerdeki ulaşım sorunları da eklendiğinde bırakın düşünmeye, yorgunluklarını üzerlerinden atabilmeleri için dinlenmeye bile neredeyse zaman bulamamaktadır.

Evet İslam’dan beslenmeyen böylesi kapitalizme ve faize dayalı ekonomiler, zenginin daha çok zengin olmasını sağlarken, fakirin ise daha çok fakirleşmesini, daha çok borçlanmasını ve kredi çekmeye zorlanarak bir ömür borçlu yani; modern köle olmasını sağlamaktadır. Bu şartlar altında bırakın sağlıklı düşünebilen bir toplum olmayı sağlıklı bir araya gelebilen aileler dahi olamamakta, gün be gün akrabalık ilişkileri gerilemekte hatta yok olmaktadır.

Ekonomik anlamda bir kıskaca girmiş olan insanlarımız nerede daha ucuz  tüketim, nerede daha az emek karşılığı refah (kumar, iddia, şans oyunları, “milli piyango” vs.) varsa oralara yönelmekte  yeni açılan bir mağazanın yapmış olduğu indirimden istifade edebilmek adına  gece yarılarından sıralara girip, açılışta izdihamdan bir birlerini ezebilmektedir. Bütün bunlara bir de zenginlere özenerek onlar gibi yaşama ayak uydurabilme hayalleri ile ayaklarını yorganına göre uzatmayı beceremeyen genç neslimizin ailelerine verdikleri külfetlerin eklenmesi de işin başka bir boyutunu oluşturmaktadır.

Bütün bu tespitlerimizden sonra diyebiliriz ki; gününü kurtarmaya odaklı bir toplum; düşünme, sorgulama ve akletme melekelerinden uzaklaşır. Böylece bedava meraklısı, kardeşini kendi nefsine tercih etmesi beklenirken kendisini kardeşine tercih eden, faydacı (pragmatist), sözün gücüne değil bilakis gücün sözüne önem veren, ürkek ve kurtarılmayı bekleyen bireylerin çoğunluğunu oluşturduğu bir  toplum haline bürünür. Ve yine böylesi bir toplum gerek dünya gerek ahiret için kurtuluşu kendi çabasında değil hep dışarıdan gelebilecek bir yardımda bekler durur.

Ekonomik anlamda bir çöküntü içerisinde olan fertler “dünya hayatında nasıl daha iyi bir refah elde edebiliriz” düşüncesini hayat felsefeleri haline getirdiklerinde bu konu haricindeki düşüncelere hayatlarında çok fazla yer ayıramamaktadırlar. Maalesef buna İslam’ın sosyal, siyasal, hukuki vs. tüm alanlarda hayatımıza etki etmesi de dahildir. Bu tarz insanlar etliye sütlüye karışmadan kendi vicdanlarında dinlerini yaşayıp, kendilerince beşe indirgedikleri farz olan ibadetleri yapmaları, hatta ibadetlerini yapmıyor olsalar bile, dili bir kez kelime-i tevhidi (anlamından haberi olsun olmasın) söylemişse yeterli olacağına (!) ve nasıl olsa ahiret günü Allah Teala tarafından bağışlanacaklarına inandırılmışlardır. (2)

İhtimal Allah bağışlamayacak olsa bile haşa bir şeyh ya da Allah’ın veli bir kulu gelip şefaat edecek ve kurtulacak, o da olmazsa artık günahları kadarınca cehennemde biraz bronzlaşmaya tabi tutulup sonrasında ise damgalanmış bir şekilde cehennemden çıkarılıp cennetlere sokulacaktır(!) (3) 

Oysaki Allah’uTeala Kuran’ında pek çok yerde herkes için kendi kazandığından başka bir şey olmadığını bildirmekte ve kişin kurtuluşunun bizzat kendi çaba ve kazandıklarında olduğunu bildirmiştir. (4) 

Peki halkımızı kimler ne için kandırıyorlar ve bu safsatalara inandırıyorlar? Sondan başlarsak elbette ki insanların ahiretlerini mahvedenlerin amaçları, kurdukları düzenlerinin tekerlerine taş gelmemesi ve gasbettikleri insanların hakları ile elde etmiş oldukları mal, şöhret ve makamlarını kaybetmemek adına insanları kandırıyorlar.

Peki kim bunlar? Bunlar en basit ifadesi ile Allah’ın kitabının anlaşılması adına okunmasını, insanların okudukları ayetler üzerinde düşünmelerini engellemeye çalışan ve İslam Dini’nin, makamları ve mevkileri ellerinden gidecek düşüncesi ile  siyasi, sosyal ve hukuki alanlara etki ettiğini gizlemeye çalışan tiplerdir. Böylesi kişilere kesinlikle prim verilmemesi gerekmektedir.

Ahiret azığımız elbette ki imandır ve fakat paraya gelince sahip olunan mallar, altın, gümüş vs. bunlar dünya hayatının geçici süsleridir. (5)

Esas olan bunları baki olacak olan ahiret hayatında Allah’ın rızasını kazanmak adına kullanmayı becerebilmektir. Ves-selamu Ala MenittebealHüda (Selam olsun Hidayet yolunda olanlara)

DİPNOTLAR:

[1]http://www.islamvehayat.com/yazar_1430_121_genclik-uzerine-bir-oz-elestiri.html

[2]  Lokman Suresi 33: Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve bir günden korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah'ın affına güvendirerek aldatmasın.

Araf suresi 169 : Derken, arkalarından Kitab'ı (Tevrat'ı) miras alan bozuk bir nesil bunların yerine geçti. Onlar şu alçak dünya malını alırlar, bir de: «Biz nasıl olsa bağışlanacağız!» derler. Karşı taraftan da kendilerine öyle birşey gelse, onu da alırlar. Allah'a karşı yalnız hakkı söyleyeceklerine dair kendilerinden Kitapta söz alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri durmadan okumadılar mı? Halbuki ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır; hala akıllanmayacak mısınız?

[3]Bakara Suresi 80:Onlar, "Sayılı bir kaç gün dışında kesinlikle bizi ateş yakmayacak" derler. Sor onlara: "Allah'tan kesin bir söz mü aldınız -ki eğer öyleyse, Allah sözünden kesinlikle caymaz-; yoksa bilmediğiniz bir konuda Allah'a iftira mı atıyorsunuz?"

81:Aksine, kim kötülük yapar ve suçu onu vebaliyle çepeçevre kuşatırsa, işte onlar ateş halkıdır ve orada kalıcıdırlar.

[4] Bakara 286: Allah hiç kimseye taşıyacağından fazlasını yüklemez. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük de kendi aleyhinedir. Rabbimiz! Unutur ya da yanılırsak, bundan dolayı bizi sorguya çekme! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz yükü bize taşıtma! Günahlarımızı affet, bizi bağışla, bize merhamet et! Sen bizim Mevla'mızsın; Kafirler güruhuna karşı Sen bize yardım et!

[5]Aliİmran Suresi 14:İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır.

15: De ki: "Size, bütün bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Sorumluluk bilincine sahip olanlar için, Rableri katında zemininden ırmaklar çağlayan yerleşip kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah rızası vardır." Allah kulları her haliyle görür.