Şahin YETİK
TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVARA TAKMA DİŞ OLMAK
Batının son yüzyıllık bir zaman dilimi içerisinde İslam’a ve Müslümanlara yönelik kuşatmacı ve kıskaca alıcı hedeflerine giden yolda kullanmış olduğu silahlardan biri de modernizm, modernite, seküler, laik ve çağdaş medeniyet başlıkları altında Müslümanları Kur’an’dan olabildiğince uzaklaştırmak olmuştur.
Ve fakat bunda başarılı olamazlarsa en azından Kur’an’ı bu başlıklara yani moderniteye, sekülerizme ya da sözüm ona çağdaş medeniyete uyarlamak yani kendi hedefleri ile çelişen kısımlarını tevil, tahrif ve demode /tarihsel ilan etmek sureti ile Kur’an’ın ahkamını sümen altı etmek yoluna başvurmuşlardır.
Maalesef bu tuzağa, rasyonel aklı vahyin önüne geçirerek tuğyanlaşmasını sağlayan, toplumumuzun büyük bir bölümü düşmüştür. Sonuç itibari ile dışa ve özellikle batıya mahkum bir toplum olup zamanında savaşlarla alınamayan kapitülasyonlar bizatihi toplumun kendi elleriyle teslim edilir hale gelmiştir.
Maide suresi 51 ve 52. ayetlerde Allah Teâla şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez. Kalplerinde hastalık bulunanların: «Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz» diyerek, onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.”
Ayette Allah Teala, Veli edinmeyeceksiniz dediği halde kalplerinde hastalık bulunanların çeşitli bahanelerle iman edenlerden bazılarının onları veli edindiklerinden bahseder. Veli yani soy açısından yakınlık, inanç açısından dostluk ve idare açısından tasarruf sahibi kılmak yani idareyi eline almak, üstlenmek, yönetmek anlamlarını taşıdığı gibi yönelmek anlamı da vardır.[1]
Peki günümüz batı menşeli yönetimlere alıştırılmış toplumumuz bu ilahi emrin farkında değil midir de Batıyı veli edinmiş, kendi toplumları ve vatanları üzerinde tasarruf sahibi kılmış ve bu halleriyle de ayetin devamına binaen zalim olmuş olan yöneticilerini veli edinmeye devam etmektedirler?! Yoksa bu ilahi emrin gayet farkındalar da bizatihi ayette geçtiği üzere “başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” minvalinde hastalıklı kalplerden sadır olabilecek bahanelere mi sığınıyorlar?!
Bu sorgulamalar bizce önemlidir zira bilinçsizce cahilliğinden hata yapanların uyarılması mümkün olabilirken bilinçli bir cehaletin bırakın uyarılmayı Ziya Paşaya da atfen bazen kötek[2] ile dahi bir tedavisi olmayabilir. Yine rahmetli Mehmed Akif'in kemiklerini sızlatacak türden bir batı özentisi olup, bizatihi batının maşalığını yapmak herhalde toplum olarak Kur’an’ın ahkamına sahip çıkılmak suretiyle batının ağzında kalan tek dişi[3] de çenesi ile beraber eline verebilecek olan bir İslam toplumu olmaktan çok öte bir durum olsa gerektir. Hatta ve hatta batıya bizatihi takma diş olmak suretiyle kendi İslam toplumuna batının diş geçirmesini sağlamaktır.
“…Yoksa siz kitabın bir kısmına iman edip, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne kazanırlar, kıyamet gününde de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.” BAKARA-85
“Onlar ki, (bir kısmına iman edip, bir kısmını inkâr ederek) Kur'an'ın ayetleri arasında da ayırım gözettiler. Rabbin hakkı için, onların tümünü muhakkak sorguya çekeceğiz. Onları yaptıkları işlerden sorumlu tutacağız.” Hicr 91-93
Bu noktada İslam ve hayat sitemizde[4] yazmış olduğum “Sisteme Eklemlenme Sorunu -3-“ başlıklı makalemizde; “Kur'an'ın İbadet, ahlak ve ahkâm olmak üzere üç temel boyutu vardır. Vefakat seküler olanlar ve seküler olduğunun farkında olmayanlar Kur'an'ın ahkâmının günümüze hitap etmediğini savunurlar. Büyükçe bir akletmeyen, hazırcı ve dünyalık rahatına düşkün prakmatizm delisi olmuş bir cemadat (!) ise sorumluluk gerektirmesi üzerine Kur’an’ın bu hükümlerini görmezlikten gelirler.
Böylece yalnızca ahlaki değerlere ve kişinin sözüm ona "kendi içselliğinde yaşasa da olur"cu bir takım ibadet boyutu ile ilgili ayetlerle ilgilenirlerken, asla ve asla Kur’an’ın siyasi, ekonomik, hukuki, ictimai ve savaşlar ile ilgili hükümleri barındıran ayetleri üzerinde düşünüp, tefekkür etmezler, hatta geçerliliğini sorgulayıp kabul etmezler.”[5] diyerek Kur’ana olan modernist yaklaşımlara atıfta bulunmuştuk.
“Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” Bakara Suresi-284.
“De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin." Âl-i İmrân Suresi-26
Pek çok kez çeşitli sebeplerle tekrarladığımız üzere, toplumun batı güdümündeki zalimleri veli edinmelerinde ki en önemli faktörün; zalimlerin ekonomik, siyasi ve askeri güçleri ile ölümü göstermelerine binaen, toplumun sıtmaya razı olmaları gelmektedir. Oysa ki esas gücün sahibinin de kaynağının da Allah olduğuna yakinen iman etmiş bir toplumun önünde hiçbir süper güç duramaz.
Kaldı ki dünya hayatı geçici bir oyalanma ve bir imtihan yeridir. Bu imtihan yerinde imtihan sahibinin istediği şekil ve yolda hayatını igame ettirenler için bu dünya hayatından kat be kat daha hayırlı olan Ahiret yurdu vardır.[6]
İmtihanını başaranlardan olmamız duası ile…
[1] Ragıb El-İSFEHANİ, Müfredat, s. 1098, Yarın Yayınları, 2015, İstanbul
[2] Ziya Paşa'nın terkib-i bendinin 9. Bendinde geçen meşhur beyit;
“Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir”
[3] Mehmet Akif ERSOY’un İstiklal marşında ilgili mısralara atfen;
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma, nasıl böyle bir îmânı boğar,
‘Medeniyyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?