Şahin YETİK
ELEŞTİRİ NASIL OLMALI?
ÂLİ İMRÂN – 102 Siz ey imana ermiş olanlar! Derin bir duyarlıkla Allah'a karşı sorumluluğunuzun hakkıyla bilincinde olun ve O'na kendinizi yürekten teslim etmeden önce ölümün sizi alt etmesine izin vermeyin.
ÂLİ İMRÂN – 103 : Ve hepiniz, Allah'ın ipine sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz. Sonra sizin kalplerinizin arasını birleştirdi, böylece O'nun (Allah'ın) nimeti ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.
ÂLİ İMRÂN – 104 Sizin içinizden hayra davet eden bir cemaat olsun ve mârufla emretsin, ve münkerden nehyetsin (men etsin). İşte onlar, onlar felâha erenlerdir.
ÂLİ İMRÂN – 105 Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.
Herkes üzerine düşeni, kendisine düşen payı alsın, kendisini muhasebeye çeksin. İyi dinleyin şimdi beni. Son zamanlarda baya bir yoğunlaşan "eleştiri" adı altında yapılan fasitliklere karşın bu bir başkaldırıdır!
Sözüm ona eleştiri yapıyor ya vatandaş (!) Daha eleştirinin ne olduğundan haberi yok. Hucurat suresinden haberi yok. "Müslümanların arasını düzeltin" ayetinden haberi yok. Adeta bilerek ya da bilmeyerek, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, Müslümanların arasını açmak, parçalamak ve Müslümanların vahdet-ümmet olma yönünde atacağı nerede bir adım varsa arayım bulayım da bu adımı da ben baltalayayım diye çabalıyor, Müslümanlara karşın, özellikle İslam dininin ikmali için canıyla, malıyla, kalemiyle, eserleri ile gayret sarf eden öncülere karşı kendisi gibi düşünmediği bir fikriyata sahip diye artısına eksisine bakmadan, doğrusunu yanlışını ayırt etmeden, külliyen toptancı bir mantık ile ağzına midesinden ne doluyorsa saçıyor.
İçinde en başta gıybet olmak üzere, hakaret mi ararsın, sövme mi ararsın, su-i zan mı ararsın, açıkça tekfir etmeye dilini döndüremediği için sil-süpür at gitsin mi ararsın, velhasıl kendilerince olumsuz gördükleri ne varsa saydırılıyor. Yanlışlar gündem edilmek sureti ile "tu-kaka" ilan ediliyor ve buna da eleştiri deniyor.
Şimdi eleştiri nedir onu irdeleyelim. Eleştiri kelimesini hem Türkçe hem de Arapça olarak ele alalım. Öncelikle Türkçe olarak eleştiri kelimesi, elemek kökünden gelir yani asıl olanı asıl olmayandan elersiniz. Örneğin unu kirinden, pirinci taşından, kumu çakılından vs. ve böylece kullanılabilir, yenilir, yutulur olan asıl ortaya çıkar. Ve gündem edilmesi gereken şey de bu asıl olandır.
Siz ne yapıyorsunuz, asıl olmayanları gündem ederek asıl olanı perdeliyor ve kullanılabilirliğini egale ediyor, ıslah edilmişle uğraşmak yerine bozgunculuk ile uğraşıyorsunuz ve böylece eleştirdiğinizi ve güya ıslah ettiğinizi düşündüğünüz kimse ve takipçileri ile daha da aranızı açmaktan başka bir şey kazanmıyorsunuz.
Gelelim kelimenin Arapça olan kısmına: Eleştiri kelimesinin Arapça karşılığı tenkittir. نقد (Nakd) kökünden gelen kelime tef’îl babından تنقيد (tenkid) olarak teşekkül eder. Ve anlamı maddi bir değere karşılık gelen nakd kökü aynı zamanda doğruyu yanlıştan ayırmak için de kullanılmıştır. Tenkit ise manevi olarak bir şeyin değerini ortaya koymak ve onu sağlamlaştırmak için kullanılır.
Hem Türkçeden hem de Arapçadan sınıfta kaldınız.
Sonuç itibari ile gerçek bir eleştiri öncelikle bu işten kazanılacak olan Allah’ın rızasını hedeflemeli, insanlara yol ve yöntem öğretmeli ve uslub olarak pozitif ifadeler kullanılmak sureti ile eleştirilenin kalbini kazanmayı da göz ardı etmemelidir.
Yani her hâlükârda eleştiri bir şeyin değerini ortaya koymak için yapılır, yok etmek için değil asla. Şimdi soruyorum size. Siz böyle yaparak İslam’ı ürettiniz mi (ikmâl) yoksa tükettiniz mi? Zararın neresinden dönülürse kârdır, kendinize bir çeki düzen verin ve sonra kırdığınız Müslüman kardeşlerinizle aranızı yapın ve tekrar vahdet olma yönünde yapmış olduğunuz hatalarınızı telafi etmiş olun ves selamu ala men-ittabea -lhüda...