Sabiha ATEŞ ALPAT
EY İBRAHİM!
Ey İbrahim!...
Nerdesin, neredesin ey can!
Bularak Rabbini şehre inme zamanın gelmedi mi?!. Gözlerimiz yollarda kaldı,umudumuz sen!...Bu uzun ayrılığın sebebi benim biliyorum.. Ama sen, bana/bize rağmen gel , gel ki çıksın Tevhidin hakikati gün yüzüne!...
Ey İbrahim!
Sen gittin ya, yokluğunu fırsat belleyenlere gün doğdu.. Gördükleri Sen’li korkulu rüyaların etkisiyle,ellerine aldılar yasaktan kılıçları,Seni hatırlatan ne varsa kesmek istediler kökünden.Tıpkı Nemrudun gördüğü rüyayla nesli yok etmek için koyduğu yasaklar gibi!
Artık gel, artık gel ki; “LA”sı olmayan “İLLA” sahipleri ile Nemrudiler hoşgörü dansları yapıyorlar sarmaş dolaş… Sen, bu “LA”sız “İlla”cılar için artık çok marjinal olarak anılıyorsun… Gel ki netleşsin duruşlar, dik durabilsin başlar!
Ey İbrahim!
Sen gittin ya!
Yeniden yeşerdi şirk ve zulumat...Kırdığın çamurdan putların yerini bronzdan yapılanlar aldı ve boy gösterdi her bir yandan. Bakımını üstlendi her bir Azer!
Safların netliği gitti ya, tek başına Allah’ın boyasına kani olmayanlar yüzünden “La”sız “İlla”cılar türedi...
Ve, ve inanmayacaksın belki ama kırdığın putların cilalama görevini, “LA”sız “İlla”cılar üstlendi…
Lekum dinikum çizgileri, kimileri tarafından Demokrasi, kimileri tarafından da diyalog çizgileriyle takasta…Gel,sen gel ki netleşsin İbrahimi çizgiler...
Ey İbrahim!
Tefekkür tatile yollandı.Tefehhüm kapitale,tezekkür yağcılık adına olunca,fani olan yıldızlar Güneş ve ay Rabb sanılıyor... Rabb nedir diye düşünceler harekete geçmiyor, ey İbrahim!...
Sen Yoksun ya! Nemrutların gölgesinde yapılıyor oldu gerçek bayramlar…Nemrudi Bayramların eğlencesine kurban veriliyor nesiller!
Bayram yerlerinin şölen sarhoşluğuyla geri döndüklerinde,ayılamıyorlar “LA” baltasının yankılarıyla kırıl(ama)mış putçukların karşısında…
Sen yoksun diye Nemrudi Azerlerin put fabrikaları, put yetiştiremiyor cadde ve sokaklara… Ey İbrahim! Nicedir İsmailler feda edilemez oldu gerçek sahiplerine..
İbrahimi ve İbrahimce teslimiyetlerin yerine entelektüel olmak revaçta şimdi… Sen yoksun ya, Hacerler bırakılamıyor çölün ıssız dehlizlerine ve cehd edilemediği için zem zeme ulaşılamıyor ve zem zem bulunamadığı için yeşermiyor İsmaili çiçekler…
Ey İbrahim!
İsmailler, ellerinden tutup kurban edilecek yere gitmeyi bekliyor! Sen yoksun ya İsmaillerin yerine yığın yığın hayvanlar kesiliyor et şölenine dönmüş Kurban Bayramlarında!
Ey İbrahim!
Bırakıldığın mağaradan çıksan diyorum… Adımlasan Tevhid adına yolları ve şehre yürüsen İbrahim’i bir tavırla.. Anlatsan Azerler’e… Ve tekrar alsan baltanı eline görünen ve görünmeyen putçukları devirsen yine aynı kararlılıkla.. En büyük putun boynuna assan baltanı...
Dönüldüğünde bayram sefasından hayatın gerçek yüzüne, Şaşırıp kalınsa putlarımız gitti diye ve sen haykırsan Tevhidi nidayı, İbrahimi bir sedayla,
"Ona sorun" (!) diye..
Belki diyorum belki yine Nemrut ve Nemrudi olanların zulümleri son bulurdu...
Ey İbrahim! Nerdesin/neredesin!