Şahin YETİK

12 Ağustos 2014

GENÇLİK ÜZERİNE BİR ÖZ ELEŞTİRİ

Günümüz kapitalist sistemi insanımızı sadece kötü düşüncelerinden değil(!) onları köleleştirebilmek amacı ile bütün düşüncelerinden arındırmayı ilke edinmiştir. Bu doğrultuda hedeflerine koydukları milletlerin öncelikle ekonomilerini, büyük oyunlar oynamak sureti ile küçültüp, halkları ise günlerini kurtarmaya sevk ederek karın tokluğuna çalışmaya mahkûm etmişlerdir. Böylece insanları rızk kaygısı içinde düşünce dünyalarından uzaklaştırıp, makineleştirmişler ve bu vesile ile kurmuş oldukları sisteme önce esir sonra da köle haline getirmek sureti ile burjuvazinin temel siyasetini oluşturmuşlardır. İnsanları yani kendilerinden olmayan milletleri köleleştirmek için sözüm ona sürüyü toplu halde değil de fırkalara ayırarak yozlaştırmak bugüne değin bütün batılı ideolojilerin ilkesi olmuştur.1
 
 İşte size, her türlü ahlaki duygulardan yoksun olan bu siyasetin Anadolu gençliği üzerine nasıl sirayet ettiğine dair bir ipucu. Dünya üzerinde dış mihraklar tarafından sömürgeleştirilememiş Hicaz’dan sonra ikinci bölgedir Anadolu ve fakat kendi evlatları tarafından dünyanın en sömürge ülkesi haline getirilmiştir. Bu halk hala: “bizi sömürecekse bizim evlatlarımız sömürsün, uyutacaksa bizi, bizim evlatlarımız uyutsun” demeye devam etmektedir. Kula kul olmaktan vazgeçip Hakk olanı ve adaleti talep etmedikçe Allah(c) da bu milletin üzerinde olanı değiştirecek değildir.2
 
Günümüz Müslüman gençliği bu tablonun neresindedir ve ne tür problemleri vardır? Şimdi kısaca bu noktaya biraz değinelim. Burada eğitim ve çalışma alanında din hürriyeti, güzel bir meslek, ekonomik manada refahı yüksek bir yaşam, sosyal alanda sınırsız devlet desteği vs. sayılabilir belki. Ama günümüz gençliğinin temel problemi organizesiz bireyselleşme temayülüdür.3 Yukarıda sayılan hiçbir kazanç böylesine karanlık bir ortamda tek başına üstesinden gelinebilecek bir kazanıma asla dönüşemez.4 Gençlerimiz acaba Hz. İbrahimin tek ümmet oluşunun, onun tek adam olmak istediğinden mi ileri geldiğini zannediyorlar bilemiyorum.
 
Hani söylenir ya “yeryüzünde insanlar haricinde hangi varlıklara bir nazar ettiğinizde bir başıboşluk ile karşılaşırsınız?” diye. Sonra sayılır işte kuşlar, ağaçlar, böcekler vs… Ben bugünlerde bu sözü yeryüzünde hangi varlığa bir nazar ettiğinizde Müslümanlar haricinde bir başıboşlukla karşılaşırsınız diye anlıyorum ve başlıyorum sıralamaya İslam’a karşın küfür tek millet, adalete karşın zülüm tek millet, anadolu gençliğine karşın Avrupa gençliği tek millet vs… Peki ya bizler, bizler gibi düşünmüyor diye bizleri ötekileştiren bizleriz. Elde bir biz vardı bizi biz yapan koparttık da birbirimizi, teker teker bizden; ne elde kaldı biz, ne de manada. Bir ben kaldık bizden öte, bize hasret, bize vurgun... 
 
Tutturmuşuz bir (b)enaniyet ben kendime yeterim, benim gibi düşünmeyen düşüncede kalsın umarsızlığı… Ortak noktalarımızdan istifade etmekten kaçınır ve öyle ki ortak dertlerimizi dahi bir birimizden kızınır hale gelmişiz.5 Sonrada başımıza, sözüm ona kendi ellerimizle bela ettiğimiz bu sistemden kurtulmak istediğimizi haykırıyoruz. Davamızın, amacımızın insanı olmaya ne kadar uzak bir durum. Oysaki her insanın amacı onu, o amacın hadimi yapar. İnsanın amacı Allah’ın (c) rızası ise o Allah’ın kulu olmuş ve ya olmaya çabalıyor anlamına gelir. O bu yolda özgürlüğü Allah’a en güzel, en rahat şekilde kulluk yapabilmek için ister. 
 
Hiç kimse bir topluma bulunduğu yerden hitap etmekle o topluma bir şey kazandıramaz yapılması gereken o toplumu olması gereken yere taşımaktır. Bakın ne diyor Necip Fazıl “Zaman bendedir ve mekân bana emanettir şuurunda bir gençlik…” diyerek başladığı gençliğe hitabesinde: “ Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik… Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında “Hâkimiyet Hakk’ındır” düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik…” Bir hadis rivayetine göre Rasulullah (a.s.) şöyle buyuruyor: “En hayırlı genç odur ki; ihtiyar gibi ölümü düşünüp ahiretine çalışarak, gençlik hevesatina esir olmayıp gaflette boğulmayandır. Ve ihtiyarlarınızın en kötüsü odur ki; gaflette ve hevesatta gençlere benzemek ister; çocukcasına hevesat-ı nefsaniyeye tâbi olur."
 
Peki bizden beklenen gençliğe olan mesafemiz nedir ve bu mesafeyi aşmak için kullanılabilecek araçlar neler olmalıdır. Burada da yine çok değerli bir örnek şahsiyet olan Şehid dr. Seyyid Kutub’a kulak verelim: “Kendimiz için dolu dolu bir hayatı yaşamanın yolu başkaları için de yaşamaktan geçer. Kendi hayatımıza lehte olarak ihsanın artması ile başkalarına yönelik olarak yaptığmız iyiliklerin artması doğru orantılıdır.”7 Buradan da anlaşılacağı üzere İslam’ın insanı gönülleri kazanmak için vardır ve bu doğrultuda öncelikle kendinden olan insanlara sahip çıkmak ve onların gönüllerinden düşmemek gerektiğinin bilincinde olmaktan geçer.8 Bu doğrultuda Müslüman gençler İslam’ın prensiplerini ayakta tutacak ve tuttuğunu koparacak organizeli bir yapılanma içerisinde yer almaları ve bu yapılanmalarda aktif rol üstlenmeleri, Allah’ın (c) vadini kazanmak uğruna elzemdir.9 Her insan İslam için potansiyel bir kazanımdır. İnsanı kaybetmek için atılacak her adım; İslam'ın insanından, insanın İslamına(!) yönelişinin bir tezahürü olacaktır.10
 
Bana "fazla idealistsin çok ideolojik düşünüyorsun ve konuşuyorsun geç bu hikayeleri diyorlar. Bende: “siz hiç ideolojisi olan bir hayvan gördünüz mü?" diye cevap veriyorum. Sizi bilmem ama ben ideolojisi olmayan çok insan gördüm. Başka bir dünya mümkündür. Başka bir dünyanın mümkün olmadığına inananlar; bizim geride bıraktığımız - bırakacağımız dünyadan başka bir dünyası olmayacak olanlardır.11
 
Dipnotlar :
 
1: (En'am:159)Dinlerinin öngördüğü inanç ve ümmet birliğini parçalayarak çeşitli akımlara bölünenler ile, senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara ilerde yaptıklarının akıbetini bildirecektir.
 
2: (Rad:11)İnsanı önünden ve arkasından izleyen (melekler) vardır, onu Allah'ın emri ile gözetlerler. Herhangi bir toplum tutumunu değiştirmedikçe Allah onun konumunu değiştirmez. Allah, bir toplumun herhangi bir kötülüğe uğramasını dileyince, onu hiç kimse önleyemez. İnsanların Allah’tan başka hiçbir koruyucusu, kayırıcısı yoktur.
 
3: (Rum:32) Dinlerini darmadağın edenlerden, bölüklere parçalananlardan, yalnız kendinin olanla övünenler takımından olmayın.
 
4: (Şura:36)Size verilen şeyler, dünya hayatının geçimidir. İnanıp Rabb'lerine güvenenler için Allah'ın yanında bulunanlar daha iyi ve daha kalıcıdır.
 
5: (Enfal:46)Allah'a ve Resulüne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.
 
6: Mektubat 282
 
7: Ruhun Sevinci dr. Seyyid Kutub
 
8: (Şura:37)Onlar büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar; kızdıkları zaman da affederler.
 
9: (Şura:38)Rabb'lerinin çağrısına gelirler, namaz kılarlar. Onların işleri aralarında danışma (İstişare) iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar.
 
10: (Al-i İmran:103)Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılınız sakın ayrılığa düşmeyiniz, Allah'ın size bağışladığı nimeti hatırlayınız. Hani bir zamanlar düşman olduğunuz halde O, kalplerinizi uzlaştırdı da O'nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Hani siz bir ateş kuyusunun tam kenarındayken O sizi oraya düşmekten kurtardı. Allah size ayetlerini işte böyle açık açık anlatır ki, doğru yolu bulasınız.
 
11: (Bakara:249)Talut orduyla birlikte ayrılıp çıktığı vakit dedi ki: Allah, sizi bir ırmakla deneyecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim de ondan tatmazsa şüphesiz ki bendendir. Eliyle bir avuç alanlar başka. Derken onlardan birazı müstesna olmak üzere hepsi de ondan içiverdiler. Talut ve beraberindeki mü'minler ırmağı geçtikleri vakit; bizim bugün Calut ve ordusuna karşı gücümüz yoktur, dediler. Mutlaka Allah'a kavuşacaklarını bilenlerse dediler ki: Nice az topluluk, Allah'ın izniyle pek çok topluluğu yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.