Ahmet ÖRS
GÜZEL GÜNLERE
28 Şubat’ın karanlık günleri kendi gerçekliğimizi görmek bakımından bir fırsat oldu. Coşkulu konuşmalar, değişik vesilelerle gerçekleştirilen kitlesel eylemler, üniversitelerde tesettürün kazandığı nicel artış, farklı alanlarda bu gelişmeleri destekleyen gelişmeler, siyasi arenada geniş halk kitlelerini politize ederek bir duyarlılık oluşturan Refah Partisinin yükselişi derken Türkiye’de önemli bir siyasal vurgulu İslami potansiyel oluştuğuna dair beklentiler her geçen gün daha çok yükseliyordu.
28 Şubat’tan önce liberal kaynaklı çözülme esasen durumu değerlendirmeyi geniş çevreler için zorunlu kılsa da tevhidi çizgideki kararlılıktan uzaklaşmamada direnen kişi ve yapılar dışında bu değerlendirme yapılmadı.
Siyasal bilinci yoğunmuş gibi bir izlenim edinilebilecek hareketlerin içsel zafiyetleri o günlerde fazla gündem olmadı. Din ve tarih, sistem ve toplum değerlendirmeleri problemli olan çevrelerin geleceklerine ilişkin kaygılar maalesef süreç içerisinde bir bir gerçekleşti.
Akidenin Kur’an temelli oluşmaması zamanla kendini diğer alanlarda da bir olumsuzluk olarak gösterecek ve problemli tercihlere sebebiyet verecekti. Bahsettiğimiz önceki coşkulu dönemde belki fazlaca gündemleştirilmeyen bu durum bugün çok daha rahat bir şekilde görülebiliyor.
Nicel seviyesini yitirmiş bir görünüm arz ederek liberal dağılış ve postmodern darbenin kuşatmasından yaralı bir şekilde çıkmaya çalışan tevhidi çizgi, silkinmenin getirdiği bir rahatlama ve özgüven duygusuna ulaşmış görünüyor.
Hatırlanacağı üzere özeleştiri furyasının kendini inkar ve türlü savrulmalara yol açtığı bunalımlı bir dönem yaşandı. Kur’an merkezli bir akide ve hayat talâkkisi oluşturamayanların geleceğe uzanabilecek nefeslerinin olamaması üzüntü verici olmakla birlikte elbette şaşılacak bir durum değildi.
Silkinmek birçok bakımdan güzeldir. Kendi kalarak yola devam etmek ve fazlaca geriye bakıp yazıklanmak yerine ileriye doğru kendine güvenerek yeni bir duruş ve hat inşa etmek hayata ve mücadeleye sımsıkı sarılmak anlamında diriltici bir çağrıdır.
Seyyid Kutub’un mesajının, Yoldaki İşaretler kitabının eskiye oranla nitelikli ve yoğun bir şekilde tartışılıyor olması kadar güzel bir gelişme olabilir mi? Kur’an Nesli projesi bağlamında umut verici ve hemen hemen aynı Kur’an ve siyasi anlayış temelinde derinleşen çalışmalar geleceği daha da aydınlık kılıyor.
Yerel ve küresel istikbara karşı birçok şehirden eşzamanlı seslerin yükselmesi kararlı ve ne yaptığını bilen bir yürüyüşü işaretliyor. Kur’an çalışmalarında üretilen birikimlerden meydanlarda ses veren talep ve protestolara kadar birbirini bütünleyen bir kimlik inşa ediliyor. Bu kimlik, kendinden öncekilerden farklı olarak duygusal ya da akademik formatların tekliğinden kurtulma iradesini beraberinden ayırmıyor.
Niceliğin fevc fevc Allah’ın dini etrafında yoğunlaşacağı dinamizmi oluşturmak için niteliği önemseyen bir anlayış fedakârlıkla buluşuyor ve geçmiş hatalarıyla yüzleşip samimiyeti elden bırakmayanlar için de bir çekim noktası oluşturuyor. İslami diriliş ve direniş şiarından başkasının çıkar yol olmadığını ısrarla eski yeni bütün dostlara anlatan bu anlayış, kendini çoğaltarak geleceğe taşımaya çalışan bir ırmağa dönüşmeyi hedefliyor.
Emeğin ve gaybi yardımın iç içe olduğunun bilinciyle Kur’an kaynaklı akidevi anlayışın sosyalliği geleceğe ilişkin umutları tazeliyor, 28 Şubat’ın tozuna bulanmışlara yol gösteriyor. Kısa sürelerde Allah’ın yardımıyla zalimlerin plânlarının ters yüz edileceğinin bir kez daha görülmüş olması ne büyük bahtiyarlıktır. Az ama yürekli ve kararlı duruşların nitelikli ve direngen bir hat oluşturmak için yeterli olduğunu görmek en büyük motivasyon kaynağı olsa gerek.
İzzet ve şerefi Allah’ın yanında aramak hayattaki en büyük makamdır. Küskünlük ya da aldatılmışlık gerekçeleriyle İslami sorumlulukları geriye atıp sistem içinde nefes tüketenler yerlerini tekrardan gözden geçirmeli ve akide ve duruşta inkar edici değil inşa olucu bir özeleştiri yapmalıdırlar. Tevhidin gür çağrısı hemen yanı başlarındadır.
Kendine güvenen bir hareket olmak emek isteyen bir süreçle mümkündür. Bu mümkün oluşuyor, toparlanıyor. Geriye asılmanın yeri yok, bir ucundan tutmalı, ırmağın yatağını derinleştirip çağıltısını çoğaltmalı.