Sabiha ATEŞ ALPAT
HAMA - TREYMSE, ULUDERE - ROBOSKİ
Hayır!. Artık dayanabilecek gücümüz kalmadı…Şeyh Ahmed Yasin şikayet dilekçesiyle yürürken Rabbine, kanlarıyla dilekçe yazanların sayısında bunca artış varken bizler,suskun ümmetler.Yazıp,çizmeyenler.Güçlerini,imkanlarını seferber etmeyenler.Çeşitli bahanelerle çıkarların arkasına gizlenenler,biz şikayet edilenler nasıl kurtulacağız bunca şikayetten?!...
Sormak istiyorum Filistin de dökülen kan da,Uludere de dökülen çeşme suyu mu?...
Filistin’de akan kan da,Arakan da,Patanı de ve hele de yanı başımızda Hama da akan ne?!..
Esad,zalim ve kafir babasının izinden giderek kıyımını sürdürürken kim olursa olsun,hangi Ülke olursa olsun ulusal,ekonomik vs vs çıkarları uğruna zalimlere destek vermeye devam ediyorlarsa akan kanlara ortaktırlar!. En az onlar da Esad kadar zalim değiller de nedirler?!..Yeter artık!. Yeter sırtımıza binen bunca vebalin altından kalkamayacağımız gün gelmeden haydin bir şeyler yapıp şu kanı durduralım!.. Susan dillerin konuşma zamanı,uyuyan vicdanların uyanma zamanı,her yanı saran rehavetten silkinme zamanı gelmedi mi?...Hani Rabbimizde buyuruyordu ya;
“Allah'tan gelen öğütlerin ve O'nun indirdiği gerçeğin etkisi ile müminlerin kalplerinin yumuşayacağı, ürpereceği gün halâ gelmedi mi? Müminler daha önce kendilerine kutsal kitap verilenler gibi olmasınlar. Uzun zaman geçince onların kalpleri katılaştı ve çoğu yoldan çıkmış kimseler oldu.”(Hadid suresi:16)….
Suriye konusunda İran’ı anlamak mümkün değil!..Açıklamaları okumadım değil ama geçerliliği yok…Zulme rıza zulümdür!.
İran’a olan tüm iyi duygularım toprağa düşen her bir Hama’lı çocuk,kadın ve erkekle birlikte toprağa gömülüyor…Uludere de toprağa düşen insanlarla birlikte hiçbir duygumu gömmedim neden mi?. Çünkü ben bu sisteme zaten hiçbir iyi duygu beslemiyorum.Beslemekten de Allah’a sığınırım!. Haksız yere yer yüzünde kan dökenden daha zalim kim olabilir ki!
Ve hiçbir zalime meyletmeyiz çünkü bize ateş dokunur. Öyle buyurmuştu Rabbimiz;
“Sakın zalimlere eğilim, yakınlık göstermeyiniz. Yoksa cehennem ateşi yakalar sizi; Allah'dan başka bir dostunuz, bir dayanağınız yoktur. O zaman O'nun yardımını göremezsiniz.”(Hud suresi:113)…
Böyle giderse Esad’ın ateşi ona destek verenleri de yakacak!.
Anlamakta zorluk çekiyorum!. Neden Filistin de olan duyarlılığın aynısı Uludere’de gösterilmedi?. Mavi Marmara da Dokuz şehidimiz (inşALLAH ) gece yarısı sokaklara döktü bizi, neden dokuz yüz çocuğumuz Hama’da şehid olurken tabiri caizse gıkınız çıkmıyor?.
Hani iman edenler Kardeşti?. Hani iman edenler Vücudun azaları gibiydiler(?) hangi aza rahatsızlanırsa diğerleri de hissederlerdi?!.Kurşunlanan bedenlerin acısı hangi azanızı acıttı?. Kopan kolar,ayakların acısını duyabildiniz mi?!. Hani bir binanın tuğlaları gibiydiler?!.
Hani hani hani…..
Ey suskun Ümmet!. Mustazaflara sahip çıkma görevini Allah size vermişti“Niye Allah yolunda ve 'Ey rabbimiz, bizi şu zalimlerin yaşadığı beldeden çıkar, bize katından bir kurtarıcı, kendi katından bir destek i gönder' diye yalvaran ezilmiş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz. Müminler Allah yolunda, kafirlerse Tağut (şeytan) uğrunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşınız. Çünkü şeytanın hilesi- düzeni zayıftır."(Nisa suresi; 75-76)..
Bahsi geçen ayetlerin tefsirinde Celal yıldırım şöyle diyor;
“Allah yolunda savaşa çıkmak zaferi elde etmenin ilk ve son adımıdır. İç ve dış düşmanlar da ancak bu düzeyde birleşip bütünleşen mü'minlerle tesirsiz hale getirilebilir.
Kur'ân, dünya hayatını âhiret saadeti karşılığında satan mü'minlerin Allah yolunda savaşacağını hatırlatırken onlara iki büyük ecir hazırlandığını haber verir:
1. Canı ve malı pahasına İslâm'ın şeref ve izzetini ayakta tutan, ülkesini küfrün karanlığından kurtaran bahtiyarlar bu yolda ölecek olurlarsa, şehitlik mertebesine erişirler. Geriye kalan din kardeşlerine de huzurlu bir hayat bırakırlar.
2. Zaferi elde edip gazilik payesine erişenler ise, dünyada İslâm'ın insanlığa sunduğu hak ve hürriyeti arızasız ayakta tutma mükâfatına, âhirette ise, sonsuz saadete nail olurlar”…
Yeter artık omuzlarımıza binen vebalin altında ezilmemek için herkes,her vicdan sahibi üzerine düşen ne ise onu yapmak durumundadır. Yoksa Allah’a sunulan şikayet dilekçeleri kahrımıza sebep olacak diye korkuyorum…