Sabiha ATEŞ ALPAT
HAYAT BİR İMTİHANDIR
Hayat bir imtihan. İmtihan şekli,tıpkı sınav soruları gibi önceden bilinmiyor.Herkesin imtihan şeklini belirleyen Allah’tır.
Sınava tabi tutulanın ise,imtihanı geçmesi,geçebilmesi için mürebbisinin öğrettiği derse iyi çalışmalı ve cevapları doğru vermelidir.. İmtihan kelime olarak,denemek,kişinin başarısını ve ya başarısızlığını açığa çıkarmak için takip edilen yol demektir. İmtihan iyi ile kötünün,doğru ile yalancının,Sadık olan ile riyakarın belli olması için büyük bir nimettir esasında.
İmtihan! İyi ile yanlışın, hak ve batılın, sadık ile riyakarın ,inanan ile münafığın ayırt edilmesi, safların netleşmesi için gereken bir sınavdır.
Her kul imtihan bilinciyle hayatını yaşamak ve her hal kârın bir imtihan olduğunu akıldan çıkarmamakla, bu bilinci diri tutmalıdır. Kazanmak istenilen Allah’ın rızası ve cennet ise, mutlaka bunun sınavı olmak zorundadır.
Her iddia bir ispat ister.İspat için sınav zorunludur!. İmandan büyük iddia yoktur. Her iddia mutlaka ispat ister,imtihanlarda iman iddiasında bulunan kişinin ispatı için vesiledir.Ve iddiasını ispat içindir.Nitekim ayeti kerimede “Andolsun, biz kendilerinden öncekileri de denemişken, insanlar, “İnandık” deyince, denenmeden bırakılacaklarını mı sanarlar? Allah elbette doğruları ortaya koyacak ve elbette yalancıları da ortaya koyacaktır.”(Ankebut:2-3).
Ayrıca Allah (cc) imtihan çeşidini de şöyle beyan etmiştir. “Denemek için sizi hayır ve şerr ile imtihan ederiz”(Enbiya:25).. Kazanmak isteyenlerin derslerine iyi çalışmaları gerekmektedir.Çalışmaktan kastımız kağıt üzerine yazılı olanların ezberlenmesi değil, bilakis kağıt üzerinden okuyup pratikte çalışmak,okuduğu şeylerin gereğini yapmaktır. İmtihanı kazanma dersinde yapılması gerekenler Asr suresinde şöyle sıralanmıştır.
Allah(cc) katında. Asr suresinde kurtuluşun reçetesi sunulurken insana,iman Salih amel, bir birlerine hakkı tavsiye ve sabır olarak dört konuda dersine iyi çalışması durumunda kurtulacağı beyan edilmiştir. Önce İman!. Kalbe yerleşen,dış etkenlerden etkilenmeyerek değişmeyen sağlam bir duygu.
Değişmeyen,”Acaba mı?” diyerek tereddüde düşmeyen inanış!. Allah’a ve O’nun inanın dediklerine,gönderdiklerine inanmak!..La İlahe İlla Allah kelimesi ile çerçevesi çizilmiş bir imanın dersine çalışmak durumundayız kazanmak için. İman ettikten sonra
Salih ameldir!.
Salih amel vasfını taşımayan hiçbir amelin geçerliliği yoktur:Nitekim ayeti kerimede şöyle buyrulmuştur: “Yüzler var ki, o gün kararıp aşağılanır. Dünyada çalışıp didinmiş de boşunu yorulup bitkin düşmüştür. İyice kızışmış ateşe varıp yaslanırlar.”(Gaşiye.2-4). Ayetler, Allah’a iman ve Salih amel kapsamında O’nun rızasını kazanmaya yönelik olmayan tüm çabaların boşa olduğunu beyan ediyor.İşin çokluğu değil,yapılanın riya vb gibi öldürücü virüslerden uzak sırf Allah’ın rızası için yapılması geçerli olacaktır. Bir birlerine hakkı tavsiye etme amelidir!. Davet,İslam dininin en önemli farz ibadetlerinden biridir..
Kimi neye davet edeceğiz,kime neyi tavsiye edeceğiz. Herkesin kendi grubuna adam kazanma yarışına dönen davet çalışmalarında,ben merkezli çalışmalar istenen nihai sonuca ulaşmamıza engel değil midir?!. Fitnenin yayılmasının diğer bir etkeni de “Bana dokunmayan bin yaşasın” ve ya “ Neme lazım,” mantığıyla,bir birimize hakkı, hakça tavsiye görevini ihmal,ihlal edişimiz değil midir?!.
Oysa ki, Müslümanların birbirine hakkı tavsiye etmeleri bir zarurettir.Zira değilse yaygınlaşan fitneden herkes zarar görecektir. Hayat kitabımız Kur’an’ı kerimde şöyle buyrulmuştur. “Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir.”(Enfal.25) Ve İmtihanı kazanmada en önemli derslerden sabır!.
Özellikle hakkı tavsiye görevini üstlenen mü’minler bilmelidirler ki bu görevi ifa ederlerken herkes kendilerini çiçekle karşılamayacak,alkış tutmayacaktır. Sabır her halu- kârda Mümine farz olan,hakkında icma bulunan bir ibadettir. Sabır,dayanmanın,direnmenin adıdır. Yapılması gerekenler yapılırken,diğer bir ifadeyle Allah’ın emirlerini,Allah’ın emrettiği şekilde yerine getirirken başımıza gelenlere,karşılaştığımız sıkıntılara dayanarak dos doğru yolda direnerek yürümenin adıdır...Ve müjde sadece sabredenler içindir. “ Sabredenleri müjdele.".
Her halde sabır farz ve sabır yapılması gerekenler yapılırken önüne çıkan sıkıntılara dayanmanın adıdır!. Vaz geçmenin,ya da ötelemenin,boş ver menin adı değildir!. "Andolsun sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden eksiltmekle behe¬mehal imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele."(BAKARA:155).. Yegane önderimiz hz. Muhammed(sav) de bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur; “Sevabın çokluğu, belânın büyüklüğüyle beraberdir. Allah, bir toplumu sevdiği zaman şüphesiz onları (sıkıntı, musibet ve belâlarla) imtihan eder. Artık kim bir (imtihan edildiği belâ ve musibetlere) rızâ gösterirse, Allah’ın rızâsı (ve sevabı) o kimseyedir. Kim de (imtihan edildiği belâ ve musibetlere) öfkelenir (ilâhî hükme rızâ göstermez) ise, Allah’ın gazabı (ve azabı) o kimseyedir.” (İbn Mâce, Fiten 23, hadis no: 4034).
İmtihanın şekli ise yukarıda ayette zikr edildiği üzere bazen mallar ile!. Bazen can,bazen korku ve bazen de açlık ile… Açlık ile imtihan, zor imtihan!.
Açlık çetin imtihan!. Oruç ibadeti ile bir nebze hatırlattırılan açlık, mükellef iftar sofralarımızla bir nebzeyi de hatırlatmasa da şimdilerde kara kıtanın kara gözlü çocukları, açlık imtihanı ile çetin bir imtihanda!. Tek öğün olsa dünyanın en zengini kendileri ad edecek kadar yokluk içinde kıvranan aileler, çocuklarını sırtlanıp, çaresiz yollara dökülen bebek yüklü anneler ve babalar!. Yol uzun ve yük ağır .Fazlalık olanları bırakmalı, bırakmalı ki; Taşıyabildiği kadar yük ile yol alabilsin!.
Hangi evlat fazlalık(!) haydi karar ver kara kıtanın esmer kadını!. Haydi bırak çocuğunu çölün kavurucu sıcağına!.
Çölün kavurmasına dayanmaya direnen kadın, yüreğinin kavrulmasına nasıl dayanacak?!. Haydi bırakma!. Ya o zaman kuruluktan çatlamış dudakların sahibi çocuklar, “Anne” demeye mecali yok, çaresiz bitkin bakışları konuşuyor. Konuşuyor mu hayır hayır feryat ediyor. Bu bakışlar ki duyabilene, dünyanın en yüksek ses hızına sahip “Anne çare” feryadına nasıl sessiz kalacak?!. Seçim yapmak zorunda!. Bu seçim zor seçim!. Ama yapmak zorunda. Hangisi daha fazla ölüme yakın gözüküyor?!.
Hangisi daha fazla hasta?. Bırakarak çölün ortasına, arkasına bakmadan, bakamadan yürüyor. Hiç olmazsa birini, bari birini suya kavuşturayım!. Çölün kurak ve sıcaklığı kavuruyor ama yüreğinin yangının yanında ne ki!.
Açlık ile imtihan! Emperyalistlerin obazite hastalığı ile boğuştukları bir dünyada, iskelete dönmüş çocukların, hayvan dışkısına muhtaç olması ve yere düşmeden yiyebilme çabası!. Şimdilerde Kara kıtanın ,kara gözlü çocukları “Açlık” ile imtihanda!. Lakin bu açlık imtihanı yalnızca onların imtihanı değildir!. Onların açlıklarıyla bizlerde imtihana tabi tutulmaktayız. “Suçlulara: “Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?” diye sorarlar.Onlar derler ki: “Namaz kılanlardan değildik.Düşkün kimseyi doyurmuyorduk.”(Müddessir suresi.42-44)..
Esasında zor imtihan sadece yokluk değil,aynı zamanda varlık da zor bir imtihan!. Onlar,açlık ile sınavda iken bizlerinde diğer gamlığı ölçülmektedir.Onların açlığı imtihanda iken,bizlerin tok karnı imtihan edilmekte. Tok karınla açı anlayıp anlayamadığımız, ekmeğimizi paylaşıp paylaşamadığımız sınava tabi tutulmaktadır!.İnfak ibadetinin ifası için bir vesile midir bilinmez ama bilinen şu ki; Onlar açlık ile imtihanda iken bizler mallar ile imtihana tabi tutulmuş durumdayız!. Onların göz yaşlarıdır imtihan edilen, bizlerin o göz yaşlarını silip silmediğimizdir. Onların susuzluktur imtihanları,bizlerin bir yudum su olup olmadığımızdır sınavda olan!. Onların mı imtihanları zor bizlerin mi bilmem ama gözlerimizin önünde bebekler ölüyor ve anneler can çekişiyor. Kara kıtanın kara gözlü çocuklarından gelen haberler yürekleri dağlıyor!.
Annelerin,babaların hikayeleri dayanılır cinsten değil.Bir baba düşünün ki; Diğer üç çocuğu yaşasın diye iki çocuğunu ölüme daha yakın diyerek çöle bırakıp yürüyor,yürüyebiliyorsa eğer!. Bir anne düşünün ki;İsmaillerini kucaklamış, Hacer gibi su bulma telaşıyla yollara düşmüş.Yük ağır taşıyamıyor ve bu nedenle iki çocuğundan birini çöle bırakıp hiç olmazsa diğerini suya kavuşturma cehdinde!. Ya bizlerin cehdi!?.