Nurefşan ERDEN

08 Aralık 2009

HAYATIN KALBİNE YÜRÜYÜN

Makaleme, Muhammed Enes ÇINAR kardeşimize Allah’tan rahmet dileyerek başlamak istiyorum. Geride bıraktığı ailesine ve yakınlarına da sabırlar diliyorum. Ondan geldik, O’na döneceğiz. Her nefis ölümü tadıcıdır.

İman etmek; inanmak ve teslim olmak, fakat bir başına olmuyor. Allah Kur’an’da inancımızı amellerle desteklememiz gerektiğini söylüyor. Allah’ın isteklerinin dışına çıkmak, düzen bozmaktır. Çocuğumuza aktardıklarımız, kendi kafamıza yerleştirdiklerimiz, eğer Allah ve Resulüne sorulmadan yapılmışsa bizde ilahi düzene kafa tutuyoruz demektir. Evde, işyerinde, okulda her şey bir düzen ve kurallar dahilinde yürüyor. Fakat tüm bu kurallar için Rabbimizin onayının alınması gerekir. Eğer koyduğumuz kurallar Allah’ın hoşuna gitmiyor, O’nun yapın dediklerini yapmamızı engelliyorsa burada bir bozgunculuk söz konudur. Hüküm koyucu Rabb olan Allah’ın hükmü üzerine bir isyankârlık söz konusudur. Eğer yaptığımız kurallara İslam onay vermiyorsa buda bir düzen bozmadır. Tabi kast edilen şeyleri itikad ile alakalı şeyler olarak görmeyebilirsiniz. Tüm bunları sosyal yaşantılar olarak ele alabilirsiniz. Fakat yapıp ettiğimiz her şeyin öyle yada böyle iman ettiğimiz şeylerle ilgisi vardır. Eğer yeryüzünde görüntülenen bir bozgunculuktan bahsediliyorsa buda amele dönüşmüş bir bozuk inançtan kaynaklanmaktadır. Allah’tan yana olan tavırlarımız da bir eksiklik bulamazsınız. Eğer tercihimiz Allah’tan yana ise yeryüzünü ifsada boğan azgınlarında karşısındasınız demektir. Çünkü hükmü veren Rabbimiz; ”Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.” buyuruyor.

Öyle ki ayva ağacı yaratılışı, fıtratı gereği ayva, gül ağacı da yaratılışı, doğası gereği gül verir. Güneş ve ay kendi yörüngesinde seyreder, hiç biri diğerinin rotasına girmez, girerse her şey alt üst olur. Her biri fıtratı gereği kendini yoktan var eden Yüce Allah’ın kendisi için çizdiği rotada hareket ederek, akıllara durgunluk veren bu dengenin bir yapı taşı olurlar. Bu bütünlükte hiçbir şey ne eksik ne de fazladır. Ve insan... Rabbin kendisi için çizdiği rotadan çıkma, bütünden kopma, dengeyi altüst etme kabiliyetine sahip tek varlık. Bu kabiliyet ona bu muhteşem ahenge kendi iradesiyle katılabilmesi için verilmiş. Ve aslında yapı itibariyle o fıtratta yaratılmış. Doğası hakka yönelmeye müsait. Sadece O’na kul olması üzerine kurulu... İstenmiş ki kendisi kendi isteğiyle gönülden uysun, uyum göstersin bu ahenge... Yüce Yaratıcı Rotadan çıktıkça rotaya dönülmesi için hatırlatıcılar göndermiş. İnsanoğlu her nedense suçu da kurtuluşu da hep dışarıda aramıştır. Hata yaptığında "şeytan bana unutturdu’’ der. (Kehf–63) veya Yahudi der, sistem der ama hep suçlu olan başkasıdır. İçten çürüyüp devrilmiş bir ağaçta dile gelseydi herhalde kabahati rüzgâra bulurdu. Hâlbuki rüzgâr aslında bir sonuçtur, sebep değil, asıl sebep içten çürümedir(Öze dönüş). Allah bizden balık satan adamın balıkları maydonazla süslemesi gibi dini süsleyin demiyor. ”İşittik ve itaat ettik”deyin, kurtuluşunuz burada diyor. Uyarıcılar ve bizim halimiz üzerine bir hadis;”Benim ve sizin benzeriniz, ateş yakan ve ateşine kelebek ve çekirgeler düşmeye başlayınca onları çevirmeye çalışan kimsedir. Ben sizi ateşe düşmekten korumak için eteklerinizden tutuyorum. Halbuki siz benim elimden kurtulmaya çalışıyorsunuz.” (Müslim)

Zaten Allah’ın yapın dediğini yapmak nazlanılacak bir olgu değildir, bir tercihtir. Tercihimizi yapmışsak elimizden geleni yapabildiğimiz kadarını yapmak zorundayız. Yapabileni eleştirmeyeceğimiz gibi, konumunu kabul edip az bir yol kat etmek isteyeni de eleştirmeyeceğiz. Ancak gayretli olmasını tavsiye edebiliriz. İçlerindeki pazarlıkları aşamayan kardeşlerle zaten fazla da vakit kaybetmeye gerek yok. Çünkü sayısal bir sorunumuz yok. Eğer bu toplumumuzun zenginleri, esnafları, memurları, ellerine emanet olarak, sınanmaları için Rablerinin verdiğini zayıf, güçsüz kardeşlerinden kaçırıyorlarsa veyl olsun onlara, yazıklar olsun. İslam’ı kamplaştırmamalıyız, statülere ayırmamalıyız. Her birimiz tek bir ümmetiz. Ve öteki dünyaya götüreceğimiz şeyde takvamız ve amellerimizdir. Yapmayı düşünmediğimiz yada yapamadığımız şeyler için başkalarını eleştirme hakkımız yok, olmamalı da. Herkes kendi bohçasına bakma cesareti göstermelidir.Kendimizi aynada da görebilmeliyiz.İnşallah kendimize ya da bir diğer kardeşlerimize takılmadan Allaha temiz bir yürekle gidebiliriz.Orada net cevaplar verebiliriz. Kimse istedi diye bir şeyler yapmaya kalkmamalı. Kendini tartmalı ağırlığınca hareket etmeli.

Çünkü seçmek sorumluluk yükler. Bir anlamı seçmenin, o anlamı yaşamanın derinliklerinde o anlama hizmet etmekte vardır. İşte o yükün altına samimiyetle girenlerden M.Luther Kıng’ deki güzelliği de görmek gerek. King (30 yıl önce öldürülen Amerikan zenci lider, ırk ayrımına karşı mücadelenin büyük önderi Martın Luther Kıng) diyor ki; Yapılacak şeyi biliyorum. Zihnim son derece berrak, yürümem gerekiyor. Baktığı her yerde kendi gölgesini gören ve menfaatine tekrar tekrar hayran kalan bir insan ani cevap istendiğinde kaçacaktır. Hangi derse çalışmışsanız, o dersin sorularına cevap verebilirsiniz. Bir zorlanma anında ilk seyredilecek fark edilecek olan en çok geliştirdiğiniz yanlarınızdır. Siz neyin üzerinde durmuşsanız, sizin üzerinizde duracak olanda odur. Hayatınız için seçtiğiniz anlamın etrafında dolaşıp durmayın. O anlamın kalbine doğru yürüyün.

Allah güneşimiz batmadan uyanmamamıza yardım etsin. Öyle ki ‘’ Etrafınızı bulanık görüyorsanız, eşyaları, insanları ve olayları net bir şekilde seçemiyorsanız, büyük bir gürültünün ortasında yaşıyorsunuz demektir. Bu gürültüyü çıkaran, sizin korkularınız, kararsızlığınız, kendinize olan güvensizliğinizdir. Korku içinde kaçan insan güçsüzdür, koştukça dizlerinin dermanının kesildiğini görür. Fazla kaçamadan gücünü tamamen kaybetmiş olan bacaklarının üzerine çöküp teslim olur. Çünkü o kendisinin yönetimini tamamen kaybetmiştir. Hâlbuki kovalayan koştukça güçlenir, kaçanı mutlaka yakalar. Yeter ki korku içinde olmasın, yani kovalıyor gibi yapmasın''.(R. Ş. Apuhan)

En emin olana emanet olunuz.

Selam ve dua ile…

Alıntılar: Ali KÜÇÜK, R.Şükrü APUHAN