Ahmet ÖRS
İSLAM DEVRİMİNİN 30. YILI
İran’da gerçekleşen İslam devrimi 30 yaşında. Dünyanın görüp göreceği en önemli olaylardan biri. İnsanlığın zulme başkaldırısına ve Müslümanların tağutlara meydan okumasına verilebilecek en muhteşem örneklerden biri.
Batı – Doğu sözde çekişmesinin ortasında bambaşka bir dünyanın işaret fişeği gibi gökyüzünü aydınlatan büyük patlama.
İslam devriminin modern çağlarda dinin toplumsal – siyasal hayatın dışında kaldığı tezini yerle bir eden tarafı her şeyin üstündedir.
Evet, din, yani İslam hayatın ortasındaki en dinamik güçtür, kitleleri harekete geçirme potansiyeli her zaman vardır, yeter ki inananları olsun.
30 yıl bir devrimin üzerinden geçen önemli bir süre. Az değil kesinlikle, çok fazla da sayılmaz.
Devrim yıllarının gençleri bugün epeyce yol aldılar, olgunlaştılar. Büyük acılarla sınandılar. Şah’tan sonra Saddam belasına, Amerika başta olmak üzere batının kuşatmasına, İslam dünyasındaki dışlamaya maruz kaldılar. Ama bütün sıkıntılara rağmen bugün gerçekte dünyada hangi iki kutuptan bahsedilebilir?
Büyük Şeytan Amerika ve yandaşları ile İran... Kim ne derse desin İslam’ın dinamize edebilme potansiyelinin temsilcidir İslam devrimi. Kuşatılma gerekçesi de budur.
30 yıllık süreçte olumsuz görüntüler, tecrübeler de oldu elbette, hem de çok. Gönül isterdi ki mezhebi bir imaj olmasın. Ama devrimi sürükleyen güç de mezhebi kökenlerinden besleniyordu.
Humeyni ve arkadaşlarının, mezheplerin yakınlaştırılması gayretlerini anmamak her zaman haksızlık olacaktır. Ancak mezhep-meşrep takıntısını aşmak buralarda da, başka yerlerde de mümkün olamadı yeterince.
İnşallah inançları Kur’ân’ın ilkelerinin şekillendireceği zamanlar gelecektir. Mezhepler akidenin, siyasal duruşların önüne geçmeyecektir. Ama bu son derece zor, bakalım…
İslam devriminin insanlığa kazandırdıkları her şeye rağmen ölçülemez değerdedir, vicdanlı, önyargısız kimseler bunu inkâr etmez.
Ezilen halkların kurtuluş umudunu Gazze ve Lübnan direnişleri nasıl yeşertiyorsa, İran’daki İslam inkılabı çok daha büyük motivasyon sağlamıştır.
Mustazaf halklar zalimlerin boyunduruklarından kurtulabilir, her zaman. İran tecrübesi bunu göstermiştir.
Ali Şeriati’nin yüreğinde yeşerip siyasi önderlerinin çabasında büyüyen İslam devrimi için çok şeyler söylenebilir, söylendi ve söylenecektir.
İmtihan dünyasındayız, devrimin İslami niteliği zenginleşebilir, zayıflayabilir. Önemli olan ders alabilme potansiyelimizi korumaktır.
Karalama kampanyaları çok oldu İslam inkılabına karşı. Normaldir. Şeytan ve arkadaşları çalışıyorlar. İftiralar gırla gidiyordu.
Şimdi iftira atanlar Amerika’ya karşı başını dik tutan İran’ı övüyorlar. Ne güzel…
Biz zulme karşı ezilen halkların yanındayız. Küba’nın, Venezüela’nın, Bolivya’nın…
Müslüman olanların iki kere yanındayız.
Kompleksimiz olmamalı.
Yanlışları da doğruları da sakınmadan söyleyebilmeliyiz.
Sözümüz şudur: Zulme karşı omuz omuza!
Mustazafların sesini yükselten nice yıllara!