İslam BAŞARAN

24 Kasım 2017

İSLAM'IN SİYASİ İLKELERİ AÇISINDAN GÜNÜMÜZE KISA BAKIŞ

Toplumlar için siyaset,siyasi yapı ve nihayetinde devlet her zaman önemli olmuştur. Toplum kendi ihtiyaçlarını daha iyi giderebilmek için bir otorite/devlet yapısına ihtiyaç duyar. Bu yapılar ise fonksiyonlarını daha iyi yerine getirebilmesi için belli bir güce gereksinim duyarlar. Bu gücü her devirde çeşitli kişi, grup yada hizb  ellerinde bulundurmak için mücadele etmiştir ve etmeyede devam etmektedir. Bu gücü elinde bulunduranın mahiyetine göre de devlet yapısı değişmektedir. Gücü elinde bulunduranlar devletin ilkelerini belirler ve belirlenen ilkeler doğrultusunda egemenliği, iktidarı,idareyi, ellerinde bulundurmak suretiyle topluma istikamet belirlerler.

Mustafa Kemal öncülüğünde Türkiye, Avrupa çizgisinde bir yapı oluşturabilmek için onun hukuksal, siyasal ve kültürel değerlerini benimseyerek yeni Türkiye Cumhuriyetini inşaya karar vermiştir. Yeni Türk Anayasası'nda Türk halkı sözde egemen olarak ilan edilmiştir. Bu sözde egemenlik olgusunu laiklik, milliyetçilik, halkçılık, Atatürkçülük, devrimcilik ilkeleriyle pekiştirmek istemiştir. Bu yeni felsefe geçmiş geleneklerden topyekûn bir kopma meydana getirerek yeni nesilleri ulusçu seküler bir toplum haline dönüştürmüştür. Geçmişinden, dini esaslarından ve geleneklerinden koparılmış (daha sonra bir ümmetten bir ulus yarattık itirafında da bulunduğu üzere) halka; bir devletin hangi esaslara, ilkelere dayalı olması gerektiği adeta unutturulmuştur.

Konuya şahsi yorumum: Türkiye siyasetine yön vermek isteyenler yaklaşık bir asırdır Batı'nın sosyal, iktisadi gelişmelerinin takipçisi olduğundan kendideğerlerine yabancılaşmış dolayısıyla kendi değerlerinin belirleyeceği sosyal, siyasal ve iktisadi anlamda bir gelişme içerisinde olamamıştır.

Bugün insanımıza bir an önce kendi değerlerimize dönmemiz  gerektiğini ve kendi değer yargılarımıza uygun  çözümler aramayı hatırlatmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu açıktır. Yüz yıllardır reddettiğimiz değerlerimiz, insanlığa her daim ışık olmakta. Aydın görüş ve medeniyetin, adaletin temel ilkeleri mahrum kaldığımız İslami ilkelerdedir.

Siyaset bilimine göre “devlet”kavramı belirli bir bölgede yaşayan halk, yasal olarak oluşan bir hükümet, toplum içinde hakim üst bir güç bağımsızlık gibi unsurları içeren somut hukuki bir yapıyı içerir.

Çağdaş batılı sistem iktisadi liberalizm, komünizm, sosyalizm ve sosyal demokrasi toplum içi sorunları bir düzene koyamamıştır. Onlar hiçbir zaman siyasal ve sosyal sorunlarını ahlaki kurallar ışığında çözmeyi denememiş ve başaramamış ve başaramayacaktır.

Geçmiş nesil ve günümüz siyasetine yön verenler bu gelişme süreci içerisinde aydın bir çalışma yapmadı ve tecrübe etmedi. Bugün sosyal, siyasal olarak gelişememenin sonucu devlet ve egemenlik kavramları da gelişemedi.

İslam'da böyle bir devlet teorisi ancak Kur'an'da ki Mülk, Malik, Rabb, İlah, egemenlik, hüküm gibi kavramların incelenmesiyle ancak oluşturulabilir.

Rabb, İlah Allah'ın isimlerindendir. Egemenlik kavramı Allah'ın bütün isimleriyle uyumludur. Siyaset biliminde devlet kavramını keşfetmek için yapılacak herhangi bir çaba şüphe yok ki Kur'an'ı etüt halinde okuduğumuzda hakimiyetin siyasi teorisini çıkarmaktayız. Eğer Allah evrenin hakimi ise politik anlamda da hakim O olmalıdır. Bununla birlikte mülk terimi Kur'an'da sık sık yer alır. Sözlük olarak krallık, egemenlik, sahiplik, efendilik anlamlarına gelir. Kur'an'ı Kerim'de mülk sözcüğünün tanımı Allahu Teala için kullanılmaktadır. Siyaset teolojisinin temellerini oluşturan bu kavramlar bizleri aydınlatmaktadır. Allah, evrenin hakimi ise politik anlamda da hakim O olmalıdır.

Resulullah (sav)'in hayatı ve İslam tarihin de Hz. İbrahim, Hz. Davud, Hz. Süleyman Hz. Yusuf (r)'ın hayatlarına baktığımızda toplum yönetmenliğinin siyasi temel ilkeleri İslam'ın esasları doğrultusunda inşa edildiğini görürüz. Onların aydın tecrübesi bizlere yol göstermektedir. Bizlerde bu temellere dayalı çalışmalar yaparsak sosyal, siyasal gibi bir çok sorunları çözüme kavuşturabilir, tecrübe edebiliriz.

Kur'an'da aynı zamanda Mülk, hükm, terimi ve türevleri de yer almaktadır. Bu terimler kimi zaman karar verme karar oluşturma anlamındadır. Ancak bu terimlerin yakından incelenmesi siyasi manada hüküm, hakim, yönetici anlamında kullanıldığını görmemiz mümkündür.

“Mülk” kelimesi Allah ile Kur’an’da geçen bazı şahsiyetler için kullanılmıştır. Bu nedenle Allah ve insanlarla ilgili kullanılmıştır.  Mülk Allah’a aittir. “Mülk O’nundur, hamd O’nadır.” O’nun mülkü daimidir. O'nun mülkünde hakimiyet de ona ait olmalıdır. İnsanlık  tarihi  boyunca toplum yönetmenliğinde olumlu, olumsuz liderler mevcut olmuştur. Kur'an'da bu konu sıkça geçmektedir. Elçilerin olumsuz toplum liderlerine yönelik verdiği mücadele her alanda olmuştur. Günümüzün diliyle siyasi, sosyal ve iktisadi olarak verdikleri mücadele günümüze ayna tutmaktadır.

Hz. Muhammed (sav) Allah’ın elçisi, nebilerin sonuncusu olarak yer yüzün de adalet ile hükmetmesi için Allah (c) tarafından gönderilmiş ve bizler için de her yönüyle güzel bir örnek olduğu da beyan edilmiştir. O'nun (sav) ve tüm elçilerin hayatı Kur'an tüm sosyal, siyasi, iktisadi, eğitim ve tüm bilim dallarına hitap etmektedir. Bizler kendi kaynaklarımıza yönelerek tüm sorunlarımızı düzeltmeliyiz. Bunun için yeterli tarihe ve kaynağa sahibiz.

Nesillerdir İslam alemleri dini ahirete sıkıştırdı bıraktı. Oysa ki din hayatın her alanına hitap ediyor iken tüm toplumsal sorunlara cevap verirken bizler bu alanda hiç çalışma yapmadık ve bunun için yarına yönelik hiç bir projeye sahip olamadık.

Kur'an, siyasi, iktisadi, eğitim ve tüm bilim dallarına hitap ederken, İslam’ın sistemini oluşturamayan Müslümanlar, kendilerine en yakın partiyi destekleyerek sistemi dönüştürme hayali içerisinde kendilerini dönüştürerek demokrat, laik, Kemalist sisteme entegre olarak İslam’dan sapmıştır.

Sonuç olarak hak-batıl mücadelesi kıyamete kadar sürecektir. Bu mücadelede yorgunluğa, yılgınlığa ve karamsarlığa düşmeden yolumuza devam edeceğiz. Kınayıcıların kınamalarına, marjinallik yaftalarına aldırmadan "sırat-ı müstakim" üzerinde olmaya devam edeceğiz. Rabbimiz İsra suresi 81. ayetinde "hak geldi mi batıl zail olur" mesajını vermektedir. Hepimiz biliyoruz ki yüce Allah asla vaadinden dönmez. Geçmişin vermiş olduğu tecrübe ile yarınlara hep birlikte sırat-ı müstakim üzere olanlarla yol almaya devam edeceğiz.Batıl zail oluncaya kadar hak mücadelemizi sürdüreceğiz.