Sabiha ATEŞ ALPAT

10 Eylül 2011

KUL KADIN

Kadın ve aile!..

İki önemli kavram!. Biri istismara uğrayınca ötekinin  yittiği,  bir biriyle bağlantılı ve biri olmazsa  ötekinin varlığından söz edilemeyen iki önemli unsur!.. Bunca önemine rağmen  batıl ideolojiler tarafından  birisi sürekli istismara uğradı,diğeri kökten yok olmaya mahkum bırakıldı!...

Kadın!...

İslam gelmeden evvel adı bile olmayan, bir meta/kullanılan bir eşya olarak algılandı ve muamele gördü…Kadınların düşürüldükleri çirkefi göze alamayan babalar tarafından diri diri toprağa  gömüldü!. Doğum haberlerini hep erkek umuduyla bekledi babalar!.. Beklentinin aksine gelen haberlerle morardı yüzler:

Onlardan birine kız çocuğu olduğu müjdesi verildiğinde, üzüntüden yüzü simsiyah kesilir.” (Nahl: 58)

Bir çok değer gibi haya da alınmıştı elinden. Bu nedenle aleni çadırlar(evler)  kuruluyordu sokak ortalarına!.Hayatları kararan kadınlar, hayatları karartsa da uyutmak adına  hayat kadını koydular adını!.Mekke müşrik devletinin gözetiminde rahat işlev yapabilen  çadırlar arasında  kaybolan  insanlıktı,nesillerdi ve hayaydı!.. Haya herkeste güzeldi lakin en çok da kadına yakışıyordu belki de! Hayanın  kaybolduğu yerde, tüm insani değerlerde yok oluyordu. Hayanın varlığı  ise imana bağlıydı… Böyle öğretmişti baş öğretmenimiz Hz.Muhammed (s.a.v.): "Haya imandandır" (Buharî, İman, 16; Müslim İman, 57-59)..

Kadın!...

Tarih boyunca şekli değişse de istismar edilmesi değişmedi!..Kah töre adınaydı yapılan istismar kah  çağdaşlık adına!.

Dayısına götürülme bahanesiyle evlerden alınıp, diri diri toprağa gömülenlerin yerini özgürlük adına ailelerinden koparılıp, asli görevinden unutturularak çağdaşlık alanına   gömülenler  aldı… Diri diri gömülenlerin ahları arşı titrettiği, karanlığın en koyu olduğu bir dönemdi ki imdat vahiyle  gelmişti:

“Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda”(Tekvir:8-9)

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Dedik ya istismar hep var oldu ama şekli ve söylemi değişti.

Hamd olsun alemlerin ve bizimde Rabbımız olan Allah’a (c.c.). O, bizler horlanıldığımız bir zamanda kulluk vasfıyla bizleri muhatap aldı. Salat ve selam olsun yegane önderimiz HZ. Muhammed (sav) ki O; kız çocuktan utanıldığı  bir zamanda kızına "Babasının annesi" diyerek cehalet mantığına meydan okudu...

İslam ile bulmuştu izzeti. Allah (c.c.)  kul olarak onu muhatap almış ve yaradılış gayemizi  şöyle bildirmişti Allah (c.c.)

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat: 56)

Görevimiz ise yer yüzünde halifelikti. Bu vazife doğrultusunda fitne kalmayıp din Allahın oluncaya kadar cehd içersinde olmak… Bu Mübarek görevin  ifası için  ihtiyaç duyduğumuz en önemli unsur aile, ailenin bel kemiği ise kadın.. Bunun farkında olanlar, onun üzerinden oynadılar oyunlarını. Yalandan özgürlük şarkıları okudular kulaklarına! Zulmün adını adalet koyarak, haksızlığın adını eşitlik koyarak ve ıkra’yı alarak ellerinden saptırdılar gündemi!

Kadını  sınıflara ayırdılar, ev kadını, iş kadını, sosyete kadın, köy kadını vs vs. Sınıflara da rollerini yine kendileri biçtiler. İrade körlüğü yaşayanlar biçilen rolleri oynarken, kadın istismarcıları  onu sömürmenin ekonomik keyfini sürdüler...

Bu sınıflandırmanın içerisinde “KUL” kadın yoktu!

Kadın, kulluğu unutunca ailelerimize düştü ateş. Tv  kültürüne terk edildi evlatların geleceği. Kul olmanın gerekleri ihmal edilince kayıp gitti neslimiz ellerimizden. Oysa ki; ailede, toplumda kendisine düşen görevin büyüklüğünün/zorluğunun karşılığında kul olan kadınların ayakları altına cennet sermişti Allah (c.c.) 

Cennetin ayakları altına serilmesi “Kul kadın” olduğu içindi. Yoksa  doğurganlığıyla alakalı değildi elbette!

O halde  Kul kadın kendisine şu soruyu sormalı  “Ben,Allah’ın razı olduğu  bir kul kadın olmak istiyor muyum?!”.  Ve  cevabını da Kur’an’dan ve sünnetten bulmalı değil miydi?..

Çöplüklerden kurtardığı  kadına Allah(cc) bir kimlik ve bir kişilik sunmuştur,sonra da kendisinden razı olmuştur…Allah’ın kendisinden razı olmasını isteyenlerin mutlaka önce kendilerinin Allah’tan razı olmaları şarttır!..Allah’ın gönderdiği giyim şeklinden, kısacası hayat şeklinden, razı olmaları gerekiyor..

Allah’ın razı olduğu Kadın;

Hayatı yaratılış gayesi doğrultusunda anlamlandırandır..Hayatı, Kur’an ve sünnet ile anlamlandıran, yaşayan,dizayn edendir…İman eden,imanın gereklerinin farkında olandır!..

Allah’ın razı olduğu Kadın;

Hayatı Salih amel ile  yaşayandır. Salih amel hayatı,Allah için ve Allah’ın istediği şekilde yaşamanın adıdır!...Allah’ın razı olduğu kadın yaşamı Allah için,  alış-verişi,giyinişi,gezmeye çıkışı, evlenmesi, çocuk doğurması  Allah içindir… Kısacası hayatta ne varsa hepsi Allah için ve Allah’ın istediği şekilde,sünneti seniye ye ye uygunluk arz eder!.

Allah’ın razı olduğu Kadın;                                                                                                   

Ahlakını Kur’an ahlakıyla süsleyendir... Güzel ahlak, Kur’an’ın inananlar için ön gördüğü ahlaktır.Güzel ahlak Rasul’ün ahlakıyla ahlaklanmaktır!

Müminlerin iman açısından en mükemmel olanı, ahlâkı en iyi olanıdır." (Buhari, Edeb)

Tüm bunlar için önce iman etmesi gerekiyor. İman nedir? Hangi halde kabul olur?! İmanı bozan sözler, filler var mı dır, varsa nelerdir?! Şirk nedir şubeleri nelerdir?!.. Kısacası imana taalluk eden tüm meseleler gündeminde olan,gündemini imanla anlamlaştırandır!. “La” ve “İlla” sının farkında olan,Tevhid’in gereklerini bilen ve sıkı sıkıya bağlı olan bir kul kadındır razı olunan!.

Kul kadın, “La” ile tüm çağdaş ama çağ dışı olan sistemleri öteleyen, illa ile sadece Allah’ın vaaz ettiğini bilinçli tercih yapandır…

Tevhid kuru bir söylemden,içi  dolmayan bir iddiadan ibaret değildir!... La ilahe illallah sözünün içinin nasıl dolduğunu sahabe hayatına   bakanlar İmandan önce eşkıya olanların imandan sonra evliya olduklarını,İmandan önce zalim olanların imandan sonra adil olduklarını,İmandan önce cahil olanların imandan sonra alim olduklarını  göreceklerdir…

Allah’ın  razı olduğu kadının adı  Hz. Asiye’nin şahsında sembolleşmiş “Asiye"dir!

Asiye,yaşadığı dönemin beşer ideoloji sahibi Fravun’a baş kaldırmış. Sarayda First Lady iken, saray imkanlarına rağmen kul kadın olmayı tercih etmiş, Allah ile, dini ile   arasına giren  saray imkanlarını ötelemişti… O, gelmiş geçmiş tüm mü'minlere, makam, mevki, şöhret  dünya malı karşısında bir duruş dersi vermişti...

Allah’ın razı olduğu kadının adı Hz. Hatice’nin şahsında sembolleşmiş, Hatice’dir!

O ki Allah için evlendiği eşinin en büyük destekçisi idi.. Dava yolunda  eşini teşvik eden İdi!.. Çocuklarının “Ana”sıdır.  Evi olan, evli olan ama asla evcilik oynamayandı! O, gelmiş geçmiş tüm hanımlara Tevhid’i bir hanımın nasıl olması gerektiği noktasında ev hanımlığı dersi vermişti!..

Allah’ın  razı olduğu kadının adı H.z Meryem’in şahsında sembolleşmiş“Meryem’dir…O,iffet denilince  ilk akla gelen,adanmışlığın,adanmanın sembolü!..O,iffetin  nasıl bir değer olduğunu tüm dünya hanımlarına yaşayarak göstermiş  ve  Allah’ın kitabında haklı övgüsünü almış  ve şöyle tanıtılmıştı kul kadın olmak isteyenlere:

“Ve o zaman melekler "Ey Meryem!" dediler, "Allah seni seçti ve tertemiz kıldı; seni bütün dünya kadınlarının üstünde (bir konuma) çıkardı. Ey Meryem! Rabbine huşu ile bağlan, secdeye kapan ve (O'nun önünde) eğilenlerle birlikte eğil." (Al-i İmran: 42-43)

Allah’ın razı olduğu kadının adı Hz. Hacer’in şahsında sembolleşmiş “Hacer”dir!...

O, teslimiyet dersini  verirken  tüm  dünyaya ,çölün ıssızlığını,susuzluğunu,sıcaklığını Allah’a tevekkül ile  göğüslemiş ve kendisini oraya bir başına bebeğiyle bırakan eşine sormuştu:

“Kim istedi bizi  buraya koymanı?” Aldığı cevap  tek kelime idi: Allah... Teslim olması için yeterdi,değil mi ki “O” istemişti…Allah’ın istekleri karşısında sergilenecek tavrın öğretmeni  olarak çağlar ötesine veriyordu dersini.

Ve günler geçmiş küçük bebeği susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı!.Artık duramazdı ve bir koşu başlattı tüm çağlara ulaşan bir mesaj ile!... Çocuklar  vahye susuzluk çekerken,namazsızlık çölünde kavrulurlarken  yapılması gereken koşunun nasıllığını,niceliğini öğretmişti tüm  ana ve babalara!..

Allah’ın razı olduğu kadın Hz  Aişe’nin şahsında sembolleşmiş Aişe'dir...

Dinini kulaktan  dolma bilgilere mahkum  etmeyen, asli kaynaklarından öğrenip mesajı doğru kavrayan,doğru yaşayan, dine doğru şahitlik yapandır!...

Allah’ın razı olduğu kadın Hz. Zeyneb’in şahsında sembolleşmiş “Zeyneb”dir…O, yürekleri kavuran acılar karşısında, esir düştüğü yezidin askerleri arasında,Yezidin karşısında hakkı haykırmaktan  asla geri durmamıştı!...Tüm çağlara,zamanlarındaki yezidlere karşı takınılacak tavrın dersini  verdi. Onlar  geldiler  kul kadın olma konusunda üzerlerine düşen vazifeyi  gereği gibi ifa edip,iz düşüp gittiler.Ya  Şimdi!?

Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra  bizde!

zamanın asiyesi rolünü üstlenip,saray imkanları dahi sunulsa önümüze,makam kariyer,diplomayı gösterip karşılığında hicabımızı ve ya kişiliğimizden bir parça istediklerin de dersimizi  Asiye’den okuduk diyerek iz takip etmeliyiz…

 Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra bizde!

 amanın Hatice’si rolünü üstlenirken ,  eşlerimize İslam uğrunda ,dava yolunda ilk destekçi biz olmalıyız.. Tüketim hastalığına müptela olarak onu taksit taksit hayatını taksitle tüketmemeliyiz… Müslümanların ihtiyacı  uğrunda Hatice den okumalıyız mertliğin dersini!..

Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra bizde!

Çağın Meryem rolünü üstlenirken  en büyük etken hicabımızı gereği gibi korumalıyız..  Tüm serkeşliğe rağmen iffet dersimizden zayıf not almak Meryem’e yakışmaz.. Genç kardeşim şimdi Meryem olma sırası sende  zinanın çağdaş versiyonu olan flört ile iffetine  gölge düşürmekten sakınarak,iffet dersini Meryem den okumalıyız!..

Şimdi sıra sende kardeşim,şimdi sıra bizde!

Asrın Hacer’i olma rolünü üstlenirken,çağımızdaki İsmaillerin dertleri için çare arama  cehdiyle koşmalıyız  hududları çizilmiş alanda!. Koşumuza hız kemeden devam etmeliyiz. Umutla, tevekkülle  ama sınırı koruyarak, ama sonuna dek vaz geçmeden. Hacer’in  koşusundaki yedi sayısının hikmetine binaen

Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra bizde!

Zamanın  Aişesi  rolünü üstlenirken “Ikra”sız eğitimleri eğitim saymayarak, vahye talebe olmalıyız..Bilgin,bilgili ama  bilgi ukalası olmadan “Allah’tan ancak alimler korkar” ilahi ikazını unutmadan…

Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra bizde!

Zamanın Zeynebi rolünü üstlenirken ,yezidin rolünü üstlenenlerden asla korkmadan  çağın kokuşmuşluğuna karşı dik duruşumuzu sergilemeli direniş dersini okumalıyız zeyneb anamızdan!...

Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra bizde!

Bak ne diyor Rabbimiz:

Öyleyse (Hesap Günü), her topluluk içinden şahitler getireceğimiz ve seni (ey Peygamber) onlar aleyhinde şahit tutacağımız zaman, ne olacak (o günahkarların hali?)” (Nisa Suresi: 41)

İşte o gün,o zorlu gün başımız yere düşmesin diye dik tutalım başımızı. O gün, işte o zorlu gün  bize  lehte şahitlik etmesini istiyorsak peygamberimizin, o halde biz  şimdi O’nun getirdiklerinin canlı şahidi olalım!..