Sabiha ATEŞ ALPAT
KUL KADIN
Kadın ve aile!..
İki önemli kavram!. Biri istismara uğrayınca ötekinin yittiği, bir biriyle bağlantılı ve biri olmazsa ötekinin varlığından söz edilemeyen iki önemli unsur!.. Bunca önemine rağmen batıl ideolojiler tarafından birisi sürekli istismara uğradı,diğeri kökten yok olmaya mahkum bırakıldı!...
Kadın!...
İslam gelmeden evvel adı bile olmayan, bir meta/kullanılan bir eşya olarak algılandı ve muamele gördü…Kadınların düşürüldükleri çirkefi göze alamayan babalar tarafından diri diri toprağa gömüldü!. Doğum haberlerini hep erkek umuduyla bekledi babalar!.. Beklentinin aksine gelen haberlerle morardı yüzler:
Onlardan birine kız çocuğu olduğu müjdesi verildiğinde, üzüntüden yüzü simsiyah kesilir.” (Nahl: 58)
Bir çok değer gibi haya da alınmıştı elinden. Bu nedenle aleni çadırlar(evler) kuruluyordu sokak ortalarına!.Hayatları kararan kadınlar, hayatları karartsa da uyutmak adına hayat kadını koydular adını!.Mekke müşrik devletinin gözetiminde rahat işlev yapabilen çadırlar arasında kaybolan insanlıktı,nesillerdi ve hayaydı!.. Haya herkeste güzeldi lakin en çok da kadına yakışıyordu belki de! Hayanın kaybolduğu yerde, tüm insani değerlerde yok oluyordu. Hayanın varlığı ise imana bağlıydı… Böyle öğretmişti baş öğretmenimiz Hz.Muhammed (s.a.v.): "Haya imandandır" (Buharî, İman, 16; Müslim İman, 57-59)..
Kadın!...
Tarih boyunca şekli değişse de istismar edilmesi değişmedi!..Kah töre adınaydı yapılan istismar kah çağdaşlık adına!.
Dayısına götürülme bahanesiyle evlerden alınıp, diri diri toprağa gömülenlerin yerini özgürlük adına ailelerinden koparılıp, asli görevinden unutturularak çağdaşlık alanına gömülenler aldı… Diri diri gömülenlerin ahları arşı titrettiği, karanlığın en koyu olduğu bir dönemdi ki imdat vahiyle gelmişti:
“Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda”(Tekvir:8-9)
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Dedik ya istismar hep var oldu ama şekli ve söylemi değişti.
Hamd olsun alemlerin ve bizimde Rabbımız olan Allah’a (c.c.). O, bizler horlanıldığımız bir zamanda kulluk vasfıyla bizleri muhatap aldı. Salat ve selam olsun yegane önderimiz HZ. Muhammed (sav) ki O; kız çocuktan utanıldığı bir zamanda kızına "Babasının annesi" diyerek cehalet mantığına meydan okudu...
İslam ile bulmuştu izzeti. Allah (c.c.) kul olarak onu muhatap almış ve yaradılış gayemizi şöyle bildirmişti Allah (c.c.)
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat: 56)
Görevimiz ise yer yüzünde halifelikti. Bu vazife doğrultusunda fitne kalmayıp din Allahın oluncaya kadar cehd içersinde olmak… Bu Mübarek görevin ifası için ihtiyaç duyduğumuz en önemli unsur aile, ailenin bel kemiği ise kadın.. Bunun farkında olanlar, onun üzerinden oynadılar oyunlarını. Yalandan özgürlük şarkıları okudular kulaklarına! Zulmün adını adalet koyarak, haksızlığın adını eşitlik koyarak ve ıkra’yı alarak ellerinden saptırdılar gündemi!
Kadını sınıflara ayırdılar, ev kadını, iş kadını, sosyete kadın, köy kadını vs vs. Sınıflara da rollerini yine kendileri biçtiler. İrade körlüğü yaşayanlar biçilen rolleri oynarken, kadın istismarcıları onu sömürmenin ekonomik keyfini sürdüler...
Bu sınıflandırmanın içerisinde “KUL” kadın yoktu!
Kadın, kulluğu unutunca ailelerimize düştü ateş. Tv kültürüne terk edildi evlatların geleceği. Kul olmanın gerekleri ihmal edilince kayıp gitti neslimiz ellerimizden. Oysa ki; ailede, toplumda kendisine düşen görevin büyüklüğünün/zorluğunun karşılığında kul olan kadınların ayakları altına cennet sermişti Allah (c.c.)
Cennetin ayakları altına serilmesi “Kul kadın” olduğu içindi. Yoksa doğurganlığıyla alakalı değildi elbette!
O halde Kul kadın kendisine şu soruyu sormalı “Ben,Allah’ın razı olduğu bir kul kadın olmak istiyor muyum?!”. Ve cevabını da Kur’an’dan ve sünnetten bulmalı değil miydi?..
Çöplüklerden kurtardığı kadına Allah(cc) bir kimlik ve bir kişilik sunmuştur,sonra da kendisinden razı olmuştur…Allah’ın kendisinden razı olmasını isteyenlerin mutlaka önce kendilerinin Allah’tan razı olmaları şarttır!..Allah’ın gönderdiği giyim şeklinden, kısacası hayat şeklinden, razı olmaları gerekiyor..
Allah’ın razı olduğu Kadın;
Hayatı yaratılış gayesi doğrultusunda anlamlandırandır..Hayatı, Kur’an ve sünnet ile anlamlandıran, yaşayan,dizayn edendir…İman eden,imanın gereklerinin farkında olandır!..
Allah’ın razı olduğu Kadın;
Hayatı Salih amel ile yaşayandır. Salih amel hayatı,Allah için ve Allah’ın istediği şekilde yaşamanın adıdır!...Allah’ın razı olduğu kadın yaşamı Allah için, alış-verişi,giyinişi,gezmeye çıkışı, evlenmesi, çocuk doğurması Allah içindir… Kısacası hayatta ne varsa hepsi Allah için ve Allah’ın istediği şekilde,sünneti seniye ye ye uygunluk arz eder!.
Allah’ın razı olduğu Kadın;
Ahlakını Kur’an ahlakıyla süsleyendir... Güzel ahlak, Kur’an’ın inananlar için ön gördüğü ahlaktır.Güzel ahlak Rasul’ün ahlakıyla ahlaklanmaktır!
“Müminlerin iman açısından en mükemmel olanı, ahlâkı en iyi olanıdır." (Buhari, Edeb)
Tüm bunlar için önce iman etmesi gerekiyor. İman nedir? Hangi halde kabul olur?! İmanı bozan sözler, filler var mı dır, varsa nelerdir?! Şirk nedir şubeleri nelerdir?!.. Kısacası imana taalluk eden tüm meseleler gündeminde olan,gündemini imanla anlamlaştırandır!. “La” ve “İlla” sının farkında olan,Tevhid’in gereklerini bilen ve sıkı sıkıya bağlı olan bir kul kadındır razı olunan!.
Kul kadın, “La” ile tüm çağdaş ama çağ dışı olan sistemleri öteleyen, illa ile sadece Allah’ın vaaz ettiğini bilinçli tercih yapandır…
Tevhid kuru bir söylemden,içi dolmayan bir iddiadan ibaret değildir!... La ilahe illallah sözünün içinin nasıl dolduğunu sahabe hayatına bakanlar İmandan önce eşkıya olanların imandan sonra evliya olduklarını,İmandan önce zalim olanların imandan sonra adil olduklarını,İmandan önce cahil olanların imandan sonra alim olduklarını göreceklerdir…
Allah’ın razı olduğu kadının adı Hz. Asiye’nin şahsında sembolleşmiş “Asiye"dir!
Asiye,yaşadığı dönemin beşer ideoloji sahibi Fravun’a baş kaldırmış. Sarayda First Lady iken, saray imkanlarına rağmen kul kadın olmayı tercih etmiş, Allah ile, dini ile arasına giren saray imkanlarını ötelemişti… O, gelmiş geçmiş tüm mü'minlere, makam, mevki, şöhret dünya malı karşısında bir duruş dersi vermişti...
Allah’ın razı olduğu kadının adı Hz. Hatice’nin şahsında sembolleşmiş, Hatice’dir!
O ki Allah için evlendiği eşinin en büyük destekçisi idi.. Dava yolunda eşini teşvik eden İdi!.. Çocuklarının “Ana”sıdır. Evi olan, evli olan ama asla evcilik oynamayandı! O, gelmiş geçmiş tüm hanımlara Tevhid’i bir hanımın nasıl olması gerektiği noktasında ev hanımlığı dersi vermişti!..
Allah’ın razı olduğu kadının adı H.z Meryem’in şahsında sembolleşmiş“Meryem’dir…O,iffet denilince ilk akla gelen,adanmışlığın,adanmanın sembolü!..O,iffetin nasıl bir değer olduğunu tüm dünya hanımlarına yaşayarak göstermiş ve Allah’ın kitabında haklı övgüsünü almış ve şöyle tanıtılmıştı kul kadın olmak isteyenlere:
“Ve o zaman melekler "Ey Meryem!" dediler, "Allah seni seçti ve tertemiz kıldı; seni bütün dünya kadınlarının üstünde (bir konuma) çıkardı. Ey Meryem! Rabbine huşu ile bağlan, secdeye kapan ve (O'nun önünde) eğilenlerle birlikte eğil." (Al-i İmran: 42-43)
Allah’ın razı olduğu kadının adı Hz. Hacer’in şahsında sembolleşmiş “Hacer”dir!...
O, teslimiyet dersini verirken tüm dünyaya ,çölün ıssızlığını,susuzluğunu,sıcaklığını Allah’a tevekkül ile göğüslemiş ve kendisini oraya bir başına bebeğiyle bırakan eşine sormuştu:
“Kim istedi bizi buraya koymanı?” Aldığı cevap tek kelime idi: Allah... Teslim olması için yeterdi,değil mi ki “O” istemişti…Allah’ın istekleri karşısında sergilenecek tavrın öğretmeni olarak çağlar ötesine veriyordu dersini.
Ve günler geçmiş küçük bebeği susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı!.Artık duramazdı ve bir koşu başlattı tüm çağlara ulaşan bir mesaj ile!... Çocuklar vahye susuzluk çekerken,namazsızlık çölünde kavrulurlarken yapılması gereken koşunun nasıllığını,niceliğini öğretmişti tüm ana ve babalara!..
Allah’ın razı olduğu kadın Hz Aişe’nin şahsında sembolleşmiş Aişe'dir...
Dinini kulaktan dolma bilgilere mahkum etmeyen, asli kaynaklarından öğrenip mesajı doğru kavrayan,doğru yaşayan, dine doğru şahitlik yapandır!...
Allah’ın razı olduğu kadın Hz. Zeyneb’in şahsında sembolleşmiş “Zeyneb”dir…O, yürekleri kavuran acılar karşısında, esir düştüğü yezidin askerleri arasında,Yezidin karşısında hakkı haykırmaktan asla geri durmamıştı!...Tüm çağlara,zamanlarındaki yezidlere karşı takınılacak tavrın dersini verdi. Onlar geldiler kul kadın olma konusunda üzerlerine düşen vazifeyi gereği gibi ifa edip,iz düşüp gittiler.Ya Şimdi!?
Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra bizde!
zamanın asiyesi rolünü üstlenip,saray imkanları dahi sunulsa önümüze,makam kariyer,diplomayı gösterip karşılığında hicabımızı ve ya kişiliğimizden bir parça istediklerin de dersimizi Asiye’den okuduk diyerek iz takip etmeliyiz…
Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra bizde!
amanın Hatice’si rolünü üstlenirken , eşlerimize İslam uğrunda ,dava yolunda ilk destekçi biz olmalıyız.. Tüketim hastalığına müptela olarak onu taksit taksit hayatını taksitle tüketmemeliyiz… Müslümanların ihtiyacı uğrunda Hatice den okumalıyız mertliğin dersini!..
Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra bizde!
Çağın Meryem rolünü üstlenirken en büyük etken hicabımızı gereği gibi korumalıyız.. Tüm serkeşliğe rağmen iffet dersimizden zayıf not almak Meryem’e yakışmaz.. Genç kardeşim şimdi Meryem olma sırası sende zinanın çağdaş versiyonu olan flört ile iffetine gölge düşürmekten sakınarak,iffet dersini Meryem den okumalıyız!..
Şimdi sıra sende kardeşim,şimdi sıra bizde!
Asrın Hacer’i olma rolünü üstlenirken,çağımızdaki İsmaillerin dertleri için çare arama cehdiyle koşmalıyız hududları çizilmiş alanda!. Koşumuza hız kemeden devam etmeliyiz. Umutla, tevekkülle ama sınırı koruyarak, ama sonuna dek vaz geçmeden. Hacer’in koşusundaki yedi sayısının hikmetine binaen
Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra bizde!
Zamanın Aişesi rolünü üstlenirken “Ikra”sız eğitimleri eğitim saymayarak, vahye talebe olmalıyız..Bilgin,bilgili ama bilgi ukalası olmadan “Allah’tan ancak alimler korkar” ilahi ikazını unutmadan…
Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra bizde!
Zamanın Zeynebi rolünü üstlenirken ,yezidin rolünü üstlenenlerden asla korkmadan çağın kokuşmuşluğuna karşı dik duruşumuzu sergilemeli direniş dersini okumalıyız zeyneb anamızdan!...
Şimdi sıra sende kardeşim, şimdi sıra bizde!
Bak ne diyor Rabbimiz:
Öyleyse (Hesap Günü), her topluluk içinden şahitler getireceğimiz ve seni (ey Peygamber) onlar aleyhinde şahit tutacağımız zaman, ne olacak (o günahkarların hali?)” (Nisa Suresi: 41)
İşte o gün,o zorlu gün başımız yere düşmesin diye dik tutalım başımızı. O gün, işte o zorlu gün bize lehte şahitlik etmesini istiyorsak peygamberimizin, o halde biz şimdi O’nun getirdiklerinin canlı şahidi olalım!..