Ömer TÜMER
MUHAFAZAKÂR PARTİLERİN KAZANDIRDIKLARI VE KAYBETTİRDİKLERİ
Müslümanları/ Müslüman toplumları dinden uzaklaştırma / dinsizleştirme çabaları özellikle batılılar tarafından yerli işbirlikçiler eli ile yapılmıştır. Dinsizleştirme veya dini yozlaştırma çabalarının tarihi seyrinin nasıl olduğu, nasıl geliştiği tarihin sayfalarında bir bir anlatılmıştır. Osmanlının yıkılışı ve cumhuriyetin kuruluşundan sonra dinden uzaklaştırma /dinsizleştirme çalışmaları hız kesmeden devam etmiştir. Hatta kurulan yeni rejim bu işi ideoloji haline getirerek kendine bir misyon üretmiştir.
Tek partili Cumhuriyet rejimi gerek konjonktür gereği gerekse rejimi rahatlatmak adına 1945-1946 lı yılarda devlet partisi konumunda olan Cumhuriyet Halk partisinden yeni parti Demokrat partiyi üreterek çok partili hayata geçtiğini sözde göstermiştir. Demokrat Partinin ezanın Türkçe den Arapçaya döndürülmesi, İmam hatiplerin açılması gibi girişimleri bazı çevrelerce aslına/dine dönüş olarak alkışlandı, bazı çevrelerce tedirginlik yarattı. Laik rejim bu tedirginliğinden 27 Mayıs 1960 darbesini yapmakla kurtulmuş oldu. 1960 darbesinin yapılması Demokrat parti zihniyetini doğurdu ve muhafazakâr/dindar çevrelerce bu zihniyet benimsendi. Bu zihniyetin varisleri olduklarını söyleyen bir takım zevat Adalet Partisini kurdular. Adalet Partisinin kuruluşundan kısa bir süre sonra genel başkanlığa getirilen nurlu Süleyman Demirel muhafazakâr/ dindar insanların destek ve oylarını alarak uzun bir süre devri iktidarını devam ettirmiştir.
Bizi burada ilgilendiren asıl husus, rejimin siyasal gelişmesi ve işleyişi olmayıp, bu siyasal yapı içerisinde muhafazakârlaşma /dindarlaşma siyasetinin başlaması, gelişmesi ve sonuçlarının İslam ve Müslümanlara getirdiği fayda ve zararlarıdır. Kemalist cumhuriyet rejiminin gelişen siyaset yapısında 1969/1970'li yılarda Necmettin Erbakan’ın Milli Nizam, Mili Selamet Partisini daha sonraki yıllarda Refah, Fazilet ve Sadet gibi partilerinin varlığını görüyoruz. Yani Milli görüş, Adil düzen diye ifade edilen partiler/hareketler.
Kendilerini demokrat sayan Kemalist Cumhuriyete bağlı milliyetçi muhafazakâr insanlar siyaseti Demokrat parti ve kendilerini Demokrat parti zihniyetinden kabul eden Adalet partisinde yapmaktaydılar. Necmettin Erbakan da siyaseti arkadaşı olan nurlu Süleyman Demirel in Adalet Partisinde yapmak istedi fakat nurlu Süleyman’ın kaprisinden dolayı yapamadı farklı parti kurmak zorunda kaldı. Kendine has siyaset tarzını kendi kulvarında yapmaya devam etmiştir. Necmettin Erbakan tanıyabildiğimiz kadarı ile dindar ve dini/şeri kaygıları olan birisidir. Necmettin Erbakan demokratik laik sistem içerisinde İslami kimlikle siyaset yapmayı sürekli zorlamış olup, laik sistemin adeta sabrını test etmiştir. Cumhuriyet tarihi boyunca hiç gündeme gelmeyen İslami argümanlar Necmettin Erbakan vasıtası ile gündeme gelmiştir. Necmettin Erbakan’ın İslami söylem ve icraatları laik sistemi oldukça rahatsız etmiştir. Sisteme göre Necmettin Erbakan’ın aykırılıkları parti kapatma nedeni sayılarak partisi kapatılmıştır. Necmettin Erbakan da usanmadan, yılmadan abdesti bozulanın sürekli abdest tazelemesi gibi sürekli parti kurmuştur. Azimle, kararlılıkla siyasi direnişine devam etmiştir. Necmettin Erbakan siyaset yapmayı siyasi cihat olarak gördüğü için sabırla, kararlılıkla siyaseti ömrünün son nefesine kadar götürmüştür. Bu sabır, bu direniş ancak kutsal dava adına yapılabilir başkaca bir şey için yapılamaz. Cumhuriyet tarihi içerisinde laik sistemin zulmüne karşı sabırla direniş Necmettin Erbakan’ın siyasi cihadında ve Kürt halkının kendilerine göre kutsal davlarında ancak olmuştur. Onlarında sürekli partileri kapatılmış, onlarda sürekli parti kurarak kendilerince siyasi direnişlerine devam etmişlerdir. Necmettin Erbakan sabretti, direndi Türkiye’nin birinci partisi oldu ve iktidar ortağı olarak Başbakan oldu. Başbakanlığı sürecinde birtakım icraatları askeri ve dış güçleri rahatsız ettiği için oluşturulan süreç sonucunda arkadaşı olan nurlu Süleyman Demirel’in entrikaları sayesinde 28 Şubat 1994 post modern sivil darbesi ile iktidarına son verildi. Necmettin Erbakan siyasi hayatı boyunca Başbakanlığından önce defalarca Başbakan yardımcılığı yapmış olup Başbakanlığı ancak 10 ay devam edebilmiştir.
Necmettin Erbakan’ın siyasal hareketi genelde Milli görüş diye ifade edilmektedir.28 Şubat sürecinden sonra Necmettin Erbakan’ın devri iktidarının son bulmasıyla Milli görüş kendisine rağmen gerek iç şartların gerekse dış şartların etkisi ile kendilerine yenilikçiler adını veren bir gurubun ayrılması sonucunda bölünmüştür. Bu yenilikçiler denen gurup daha sonra sisteme entegre olacak bir sistem partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi(AKP)ni kurdular. AKP her ne kadar milli görüşten doğmuş olsa da milli görüş geleneğinden uzaklaşmıştır. AKP nin milli görüş gömleğini çıkarttığını Necmettin Erbakan defalarca ifade etmişlerdir. Türkiye de laik sistem yanlıları siyasal İslamı Necmettin Erbakan’ın kurduğu partileri ve AKP olarak ifade etmektedirler. Gerçekte ise AKP İslami bir kaygısı ve iddiası olmayan bir partidir. Çünkü: Genel Başkanları İslamı referans almadıklarını defaatle ifade etmişlerdir. İslamı referans almayan, İslamı kaygılar taşımayan bir siyasi hareket elbette İslami olarak nitelenemez. Necmettin Erbakan ve Recep Tayip Erdoğan’ın temsil ettikleri hareketlere küresel ve yerel sistemin gösterdiği tolerans bile aralarındaki farkı görmeye yeterlidir.
Laik sistem içerisinde gelişen Necmettin Erbakan’ın temsil ettikleri siyasi hareketin İslam ve Müslümanlara kazandırdıklarını ve kaybettirdiklerini tespite çalışalım:
a-Kazanımları. 1- İnsanlar, içerisinde yaşadıkları sistemin ne olduğunu fark etmeye başladılar, laikliğin ne olduğunu öğrendiler. 2-Türkiyede Müslümanların da var olduğu, siyasi güçlerinin olduğu ortaya çıktı. Siyasi partilere verilen oylar ilk defa şeriatçı - laik diye adlandırılmaya başladı. 3-Laik - anti laik tartışmaları başlatıldı, rejim sorgulanır hale geldi. 4- İslami sistem propagandaları Camilerde imamlar, vaizler ve müftüler vasıtası ile yapılmaya başladı. 5-Müslümanlara bir takım bürokratik menfaatler sağlandı. 6-İslam ülkeleri ile D8 gibi ittifaklar kuruldu. 7-Avrupa ortak pazarı, Avrupa birliği gibi bir takım kuruluşlara karşı çıkılarak batılılaşmaya karşı duruldu. 8-Bazı kamu kurumlarına mescitler açılarak memurların namaz kılmalarına imkân sağlandı, Cuma namazı kılmak memurlar için korku olmaktan çıkartıldı. 9-Bütüncül tesettür anlayışı içerisinde düşünülmeden parçacı anlayışla da olsa Meclise başörtülü Milletvekili sokabilmek için Merve Kavakçı'nın aday yapılması. Bu olayda kararlılık gösterilmediği için istenilen sonucun alınamamış olması ayrıca zaafiyet olmuştur. 10-İmam hatip mezunlarının diğer fakülte ve yüksekokullara girebilmesinin önü açılmıştır. vd.
Recep Tayip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi'nin temsil ettiği siyasal hareketin kazanım olarak değerlendirilebilecek icraatlarına gelince... Sıralayacak olursak: 1-Gurubundaki Milletvekillerinin ve Hükümet kabinesindeki Bakanlarının %70-80 oranın eşlerinin başlarının örtülü olması. 2-Recep Tayip Erdoğan’ın Medeniyetler İttifakı da denilen batı menşeli girişimin eş başkanı olması sayesinde İslam ülkeleri ile ilişkiler zirveye ulaştı, Türkiye sözü dinlenen abi konumuna geldi. 3-Dünya Müslümanlarının genel sorunu olan Filistin/Gazze sorunu yurt içinde de siyası pirim sağlayacağından dolayı Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanına "Van minut" çıkışının yapılması.
Necmettin Erbakan ve siyasal hareketinin İslam açısından kaybettirdikleri: 1-Siyasal/Partisel metotla herhangi bir sistemin değiştirilmeyeceği yanlışının benimsenmesi ve yanlışta ısrar edilmesi. 2-Ulusculuğa/Milliyetçiliğe karşı Osmanlıcılık anlayışının İslam adına savunulması, kavmiyetçiliğe karşı kavmiyetçilik yapılması. 4-Osmanlı Devlet yapısının İslami yönetim tarzına model olarak sunulması ve saltanatın göz ardı edilmesi. 5- Müslümanların legaliteden illegaliteye yani siyasi arenaya çekilmesi sureti ile Müslümanların ve islami hareketin kontrol edilebilir hale getirilmesi. 6-Laik Cumhuriyette siyaset yapmak suretiyle seçilenlerin ve seçenlerin doğrudan sisteme katkıda bulunmaları ve meşruiyet saglamaları. 7-Müslümanların maddi ve manevi gücünün siyaset eli ile heba edilmesi. Hedefe ulaşmak adına zaman kaybına sebep olunması. 8-Devlet/Rejim ve kurumları temel dinamikleri ile birlikte İslam aykırı olmasına rağmen bizim Devletimiz ve değerlerimiz mantığı ile benimsenmesi ve savunulması. vd.
Necmettin Erbakan’ın temsil ettiği siyasal hareketin görünürde saydığımız bir takım kazanımları olmuş da olsa metot olarak yanlış bir yöntem seçilmiştir. Hak ve batılın bir arada sunulmasını İslam elbette onaylamaz. İslami siyaset ancak İslam’ın egemen olduğu sistemde yapılır bilincine varılarak partisel metottan bir türlü vazgeçilememiştir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği siyasal hareketin kaybettirdikleri:
1- Necmettin Erbakan tarafından dillendirilen İslami söylemler tamamen terkedildi, İslam referans olmaktan tamamen çıkartıldı. Recep Tayyip Erdoğan’ın “İslam referansımız değildir “ sözü bunun en güzel kanıtıdır. 2- Avrupa birliği projesi ciddiye alınarak çalışmalara son gaz devam edildi. Batılılaşma uyum yasaları birer birer çıkartıldı. Türk ceza kanunu değiştirilerek zinanın bile suç olmaktan çıkarılmasına yol açıldı.3- Necmettin Erbakan ve hareketi ile birlikte dillendirilen İslam / şeriat gibi kavramlar unutuldu. Erbakan’la birlikte aşağılanan, eleştirilen, sorgulanan laiklik ve ona karşı oluşturulan laiklik düşmanlığı adeta laik peresteliğe dönüştürüldü. Laikliğe prestij sağlandı, laiklik yüceltildi Demokrasi ve Laiklik Müslümanlara benimsetildi. 4- İslamla demokrasinin bir birine zıt olmadıkları tersine uyum içerisinde oldukları Recep Tayyip Erdoğan ve onun AKP si tarafından tescillendi. Bununla da kalınmayıp kendilerine destek veren çeşitli cemaatlerin eliyle İslam ve demokrasinin uyumlulukları gerek yurt içerisinde gerekse yurt dışında propaganda edilir hale geldi. Propaganda edilmekten de öte uluslararası demokrasi platformu oluşturuldu. Laik cumhuriyet kurulduğu günden bugüne kadar başaramadığı laiklik ihracını yurtdışına destek verdiği malum cemaat eliyle sağlayabilmiştir. Yakın son zamanda bu malum cemaate bu hususta destek vermek neredeyse devlet politikası haline gelmiştir. 5- Dindar insanların siyaset yaptığı dini olmayan AKP gerek yurt içerisinde gerekse yurtdışında var olan İslami hareketleri etkileyerek onlara laik demokrasiyi benimsetti, laik İslam ve Müslüman imajı yaratıldı.6-Arap ve Afrika coğrafyasında dış güçlerin hesapları neticesinde baş gösteren isyanlar sonucunda İslami hareket liderleri ve sözcüleri İslami bir model istemediklerini Türkiye ve AKP modelini istediklerini beyan etmişlerdir. Bu modelistlik AKP nin siyasal İslamcı olduğunun en güzel kanıtı olsa gerektir herhalde? 7- Laik Türkiye modeli Türkiyeli Müslümanlara ve dünya Müslümanlarına Recep Tayyip Erdoğan ve onun AKP si eliyle sunulmuş ve şirin gösterilmiştir. 8- Necmettin Erbakan’ın siyasal hareketinde hoca, vaiz ve müftülerin vaaz yoluyla anlattıkları İslam / şeriat, yerini laiklik ve demokrasiye bıraktı. Hoca, vaiz ve müftüler laikliğin ve demokrasi nin güzelliğinden, ıslama uyumluluğundan, din özgürlüğünün garantisinin laiklik olduğu yolunda vaazlar yapar hale geldiler. 9- Necmettin Erbakan’ın siyasal hareketinde Müslümanlara bir ufuk açıldı. Müslümanlar tarafından bu hareketin yeterli olmadığı idrak edilerek tevhidi bilince giden yol açılmıştır. Recep Tayyip Erdoğan’ın hareketinde ise tevhidi bilince sahip olan Müslümanlar ne yazık ki 12 Eylül 2010 anayasa halk oylamasıyla tavizkar konuma düşerek fire verdiler, kendisine cezp ettiği kitleleri ve model olduğu ülkeleri görünce insanın aklına asıl siyasal İslamcı AKP mi diyesi geliyor.10- Türkiye’nin Afganistan’a NATO ile birlikte askeri güç göndermesi ve yıllarca Müslüman kanının akıtılmasına lojistik destek sağlanması. 11- Amerika’nın Irak'ı işgaline yardım için kuzey ıraktan cephe açılması ve daha çok Müslüman kanının dökülmesi için malum 1 Mart tezkeresinin geçirilmesi yolunda AKP'nin sonsuz gayret göstermesi ve hezimete uğraması. vd.
Gerek Necmettin Erbakan’ın milli görüş adlı hareketi gerekse Recep Tayyip Erdoğan’ın milli görüş gömleğinden sıyrılmış islamsız siyasal hareketinin İslam’a ve Müslümanlara kaybettirdiklerini bir hayli sıralamak mümkün olup bu kadarla iktifa ediyoruz.
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yetkilileri yürüttükleri siyasal hareketin İslami bir parti / hareket olmadığını söylemelerine rağmen dindar insanlar onların hanımlarının kıyafetlerine ve dini vecibelere karşı yönelişlerine bakarak onları inadına İslami parti / hareket olarak görüyorlar ne hikmetse? AKP nin İslam adına herhangi bir somut icraatı olmadığı halde devletin kurumlarını ele geçirme çabaları İslami icraatlarmış gibi sunuluyor ve algılanıyor hâlbuki kurumların ele geçirilmesi kavgası kurumların CHP’nin elinden alınarak laik Kemalist rejimin istediği şekle yani olması gereken yere oturtulması kavgasından başka bir şey değildir. AKP nin ordu ile olan kavgası da ordudaki CHP li ve sosyalistlerin tasfiye edilerek Amerika’ya ve NATO ya bağlı laik Kemalist bir ordu olarak olması gereken yerde olmasını sağlamanın kavgasından başka bir şey değildir. Laik cumhuriyetin kurumlarının AKP nin eline geçmesi ile ülkeye şeriat mı gelmiş oluyor? Tersine laik kurumlar yerli yerine oturmuş oluyorlar, kazanan yine laiklik oluyor. AKP ile kurumlar arasında kavgada Müslümanlar ne kazanıyor ki bu kavgayı İslam adına yapılan bir kavga gibi gösterilerek seçmen bazındaki insanlar aldatılmaktadır.
Necmettin Erbakan’ın hareketi İslam’a göre gerek metodoloji olarak gerekse yukarda saydığımız yanlışlarına rağmen İslami sloganlar ve söylemleri hiç terk etmedi yer yer laik sistemin sabrını test etti, en azından laik sistemde Osmanlı tipi bir İslamcı siyasetin yapılıp yapılamayacağı hususunda bir uğraşı verdi. Her zaman her yerde olduğu gibi güç, otorite kendi koyduğu ilke ve kurallar çerçevesinde kendisine yönelik hiçbir hareketin gücüyle yıkılmamıştır. Yıkılmasında müsaade etmemiştir. Mevcut laik otorite hep güçlü geldi Necmettin Erbakan’ın siyasal İslami hareketi hep mağlup oldu. Bunca mağlubiyete, aşağılanmalara ve horlanmalara rağmen bu hareketin lideri ve taraftarları sistem değişikliğinin siyasal metotla olamayacağını idrak edip bir başka metoda yönelmediler ve Müslümanların maddi ve manevi gücünü israf ettiler.
Recep Tayyip Erdoğan’ın islamsız siyasal hareketinde biraz dürüst kalınarak islamsız bir parti hareketi olduklarını defalarca ilan etmelerine rağmen dindar-muhafazakâr insanlar kraldan çok kralcı olarak AKP’yi İslami bir parti olarak algıladılar. Onlar biz İslami değiliz dediler, muhafazakâr- dindar insanlar hayır siz İslamisiniz dediler adeta. Recep Tayyip Erdoğan ve onun AKP'si Türkiye’de batılılaşma hareketinin bayrağını Menderes ve Özal'dan devralarak Avrupa Birliği süreci ile bayrağı burca dikmiştir. Adeta "Ne kadar batılılaşırsanız o kadar batıllaşırsınız" kuralının gereğini yerine getirmiştir. AKP ve Recep Tayyip Erdoğan. Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin İslama ve Müslümanlara en büyük zararı ve iğfali, laiklik ve demokrasi ile İslamı uzlaştırmaya çalışarak birçok Müslümanlara laiklik ve demokrasiyi sevdirmesi ve benimsetmesi olmuştur. AKP’nin 2002 yılında iktidara gelmesine kadar laik rejim 79 yıl boyunca demokrasiyi bir türlü Müslümanlara benimsetememiştir. AKP ve Recep Tayyip Erdoğan 8 yıllık iktidarı süresince demokrasiyi Müslüman halka benimsetti, ayrıca İslam coğrafyasına da model olarak sundu. Bu modelliği sayesinde de BOB projesinin eş başkanlığına Amerika ve Batılılar tarafından getirildi. Her halde Türkiye AKP ‘nin 8 yıllık iktidarı ile çağ açıp çağ kapamamıştı, gücünde olağanüstü bir gelişme olmamıştı ki ABD onu BOB eş başkanlığına getirmiş olsun. Tayyip Erdoğan sürekli danışılan, görüşülen bir devlet adamı lider olsun. Bunlardan hiç birisi Recep Tayyip Erdoğan’da elbette yoktu onda olan sadece Müslüman bir kişilikti. Geçmişi ve bu dindar görülen kişiliği ile hem ülkesi halkını hem de İslam coğrafyasındaki Müslümanları ikna edip etkileyebileceğini düşünerek onu İslam coğrafyasının koordinatörü olarak seçmiştir. Bu vesile ile Recep Tayyip Erdoğan’a Orta Doğu ve İslam coğrafyasında prestij sağlanmış olacak ABD’nin çıkarları da Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan eli ile tepki almadan en güzel şekilde yürütülmüş olacaktır.
İnsanlar için gerekli olan İslami yaşantı Asr-ı Saadetten sonra hiç gösterilemediği için insanlar insanca yaşamın arayışlarına girdiler. İslam’ca yaşamın üzeri örtülerek yürürlüğe girmesi sürekli engellendi. İslam’ca yaşam bilinmediği için İslam’ın insanca bir yaşam biçimi sunamayacağı vehmine kapılan insanlar, İnsanca yaşamın demokraside demokratikleşmede olduğu zehabına kapıldılar. İslam coğrafyasında görülen geri kalmışlığın ve despot yöneticilerin varlığının etkisi ile batıdaki heva ve hevese dayalı sözde özgürlükler İslam dünyasına şirin geldi, şirin gösterildi. Bu şirinlik sadece batılıların dayatmasıyla olmamış olup, nefsinde hoşuna gittiği için insanların/Müslümanların benimsemeleri sonuncunda oluşmuştur. İnsanın heva ve hevesine hoş gelen demokrasiye Türkiye Cumhuriyetle birlikte adım atmasına rağmen önemli bir mesafe kat edememiş duraklama dönemine girmişti. Adnan Menderesin Demokrat Partisi ile bir adım, Turgut Özal’ın Anavatan Partisi ile bir adım atılarak Batılaşmanın duraklama dönemi geride kalmıştır.
Her iki liderden herhalde İslamlaşma beklenemezdi. Onlar kendi misyonlarına katkıda bulunmuşlardır. Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Partisi Menderes ve Özal’ın attığı adımları koşar adımlara dönüştürerek adeta bir maraton yarışçısı gibi demokratikleşmenin, demokrasinin laikliğin yani Batılaşmanın bayrağını burca dikmiştir. Batılıların İslam coğrafyasına artık demokrasi, İnsan hakları ihraç etmelerine gerek kalmadı. Bundan böyle demokrasi ve insan hakları ihraçsız olarak kendiliğinden Recep Tayyip Erdoğan ve Partisinin modelliği ile sağlanmış olacaktır. Bu duruma Türkiye halkları olarak ne kadar sevinsek azdır! Kim bir hayır işlerse, bir çığır açarsa ona hayra gidenlerin sevabı yazılır. Kim bir çığır açar şer işlerse ona da şerre gidenlerin günahları yazılır.