Ahmet ÖRS

07 Nisan 2009

MUHAFAZAKÂRLIĞIN YENİ DURAĞI: NATO’NUN ASKERLİĞİ

Şimdilerde NATO’ya karşı çıkmak AKP’ye karşı çıkmak gibi algılanıyor olmalı ki dindar camiada bir sevinç, bir sevinç… NATOcular’ın başkan yardımcısı Türkiye’den olacakmış!

Komşu bir köyümüzde bir amca vardı ben küçükken, yakasından eksik etmediği madalyası ile dolaşırdı. Biraz karmaşık bir ruh hali var gibiydi, çekinerek bakardım ona. “Kore gazisi” diyorlardı amcayı tanıtırken. Tanıtanlarda saygılı bir eda… Kore de neresiydi?

Kore’nin neresi olduğunu büyüyünce öğrendik tabi, “gazi”liğin de nereden nereye evrildiğini. O amca yaşıyor mu bilemiyorum ama takipçileri Kore’de değil de şimdi Afganistan’dalar.

Menderes gitti, çokları geldi gitti, şimdi Erdoğan var ama NATO yine bombalamaya devam ediyor. Kendine jandarmalık misyonunu yakıştırarak fakir Afgan köylerini, cenaze ve düğün evlerini bombalıyor.

Türkiye’de ise ulusalcı duyguları kabaran dindarlar, laikler, liberaller hep bir ağızdan uluslar arası arenadaki restleşme duruşundan duydukları memnuniyeti izhar ediyorlar. Obama kardeşin estirdiği barış ve kardeşlik rüzgârından Afganistan nasibini alamamış, ne gam! Önemli olan ulusal çıkarlar ve itibar değil mi?

Roj Tv’yi uluslararası pazarlıkların malzemesi haline getirerek Kürt meselesinde seçimlerde cevabını aldığı hatalarına bir yenisini ekleyen hükümet, NATO’ya dört elle sarılarak Irak işgalinden sonra insanlığa ve Müslüman halklara karşı ikinci ağır suçun günahına iyice bulanıyor.

“Kahrolsun NATO” sloganlarıyla yeri göğü inletmesi gerekenler NATO korosunda yer almanın sonsuz ulusalcı hazzıyla bir kez daha çuvallıyorlar. Katillerin yanında pâye kapmak isteyenlerin gecikmiş arzularının deklare edilmesi ne kadar da pespaye bir şey!

Rasmussen, Hz. Peygamber'den özür dileyecekmiş… Yahu bu kadar özür diletme kudretiniz var da neden memleketteki yasakçılara özür dilettirmiyorsunuz? Neden camileri ahırlara çevirenlere rahmet okuyorsunuz? Ezanları Türkçe okutanları neden meydanlarda hayırla yâd ediyorsunuz?

Rasmussen en azından kendi çizgisinde tutarlı adam. Düşünce özgürlüğü çerçevesinde bir yol tutturmuş. Ya size ne demeli? Hem misyoner düşmanlığı yaparsınız, İslam'ı ulusalcılılığınıza kalkan görürüsünüz, hem de İslami değerleri yasaklamada sınır tanımazsınız! İki yüzlülük her tarafınızda nasıl da sırıtıp duruyor…

Dünya devi Türkiye, Büyük Türkiye, NATO’nun komutanı Türkiye, Obama’nın sevgilisi Türkiye…

Büyüklük sizde kalsın bakalım, Kore’de heder edilen canlar yerine şimdi Afganistan’ın kavruk tenli yoksul köylüleri var nasıl olsa, Rasmussen’le, Obama kardeşle beraber bombalar durursunuz.

O amca hâlâ yaşıyor mu bilmiyorum ya da o amca gerçekten yaşadı mı? Zalimlerin oyununda kandırılarak yer almak son nefesinde de olsa ağrına gitmiş midir?

Peki, bile bile zalimlerin yanında saf tutanlara ne diyeceğiz?