Şahin YETİK

26 Kasım 2015

MUSA (a.s.) KISSASINDA SÖZ EDİLEN EVLER VE İŞLEVLERİ

Mümkün oldukça her fırsatta dile getirmeye çalıştığımız konulardan birisi de İslami hareketin başlangıç noktasının ve sağlıklı sürdürülebilirliğinin yeri olarak Kur’an’da ve Resulullah’ın hayatında vurgulanmasından da anlaşılabileceği üzere “ev”lerdir.

Resulullah Daru’l Erkam’ları nasıl kullanarak muazzam bir İslam toplumunu oluşturdu ise bizler de bugün kaybetmiş olduğumuz İslam toplumunu öylece, kaybettiğimiz yer olan, terk ettiğimiz evlerden başlayarak aramamız gerekmektedir.

Ve bu, Allah Tealanın Yunus Suresi 87. ayetinde de vurguladığı üzere; Müslümanların edindikleri ve edinecekleri evleri tekrardan ihya etmesi ve canlandırması olmazsa olmazdır.

Bugün geldiğimiz noktada ise evlerin yerlerini sivil toplum kuruluşları (STK’lar) almış durumdadır. Ben daha çok bir toplumu değiştiren etmenlerin yapı taşları üzerinde durmak istiyorum. Zira, Ra’d suresinin 11. ayetinden de  anlaşılabileceği üzere eğer bir inkılab olacaksa bu toplum ile toplumun değişim isteğinin ortaya çıkması ile olacaktır. Ra’d 11’de Allah Teala şöyle buyurmaktadır. Fîzilal tercümesine bakalım:

لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ

“İnsanı önünden ve arkasından izleyen (melekler) vardır, onu Allah'ın emri ile gözetlerler. Herhangi bir toplum tutumunu değiştirmedikçe Allah onun konumunu değiştirmez. Allah, bir toplumun herhangi bir kötülüğe uğramasını dileyince, onu hiç kimse önleyemez. İnsanların Allah'tan başka hiçbir koruyucusu, kayırıcısı yoktur.”

Bu ayette geçen إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ  “şüphesiz Allah değiştirmez” dediği مَا بِقَوْمٍ  “bir toplumda olan şeyi” حَتَّى يُغَيِّرُواْ  “onlar değiştirinceye değin” مَا بِأَنْفُسِهِمْ “kendilerinde olanı” yani “tutumlarını, anlayış biçimlerini, yönetim şekillerini, sosyal yaşantı ve ilişkilerini”  kelime tercüme olarak verdiğimiz ayetin ifade ettiği üzere Allah Teala değişimin toplum merkezli olacağına vurgu yapmıştır.

Bu ayetin siyakı ve sibakı açısından da bakıldığında çok fazla teferruata girmeden manen ayetlerin ifade ettiği anlamlara kısaca değinmek istiyorum.

Ra’d 1: Ayetleri Allah hakk olarak indirmiştir ancak çoğu iman etmemiş inanmamıştır.

Ra’d 2-6: Doğada ve doğaya özgü bütün varlıklar Allah’ın emri altındadır. Onlarda pek çok ibret alınacak hadiseler vardır ki, insanı acze düşürür. Ve Allah yarattıklarından gafil de değildir. Böylece indirdiği ayetlerini de en iyi kendisi ayrıntılı ve tafsilatlı olarak açıklar.

Ra’d 7: Bütün toplumlar için o toplumların hidayetini arzulayan “Hadi”ler yani yol gösterici hidayetçiler vardır.

Ra’d 8-10: Bilinemeyecek olan, aklınıza gelen ya da gelmeyen hatta içinizdekini dışarı vursanız da vurmasanız da Allah onu bilir. Böylece bütün hadiler (hidayetçiler) Allah’ın bu yüce desteğinin arkalarında olduğunu bildiğinden hiçbir zalimden ya da Firavundan korkmaz, görevlerini aksatmazlar.

Ra’d 11: Toplumsal değişim ancak toplumsal bir gayret ile olabilir. İşte artık topluma etki etme, toplumun hidayetine vesile olmak için hidayetçinin göreve başlama zamanıdır. Dolayısı ile artık toplumun hidayet yönünde bir inkılaba uğraması, değişmesi için o toplumu oluşturan yapı taşlarına ulaşmalı, çaba ve gayretleri bu noktalara sevk etmelidir.

Ra’d 12-15:  Müslümanın korku ve ümit arasındaki yerini muhafaza edebilmesi için gökyüzü ve yeryüzü ordularından Rabbimiz muazzam gücünü gösterir. Bu gücü ile hak edene hak ettiği şekilde karşılık verirken insanları davet ettiği şey ise, evet gerçek davet ise O’na, yani sadece ve sadece Allah’adır.

Bir Müslüman başkalarının Allah’tan başkaca davet ettiği şeylere prim vermez. Ve yine bir Müslüman “bize gel, derneğimize gel, partimize gel, fırkamıza gel” diyenlere kulak asmaz. Ve isminin Müslüman dışında “şu ya da bu” olarak adlandırılmasına müsamaha göstermez.

Değişimin toplumsal olarak başarıya ulaşabileceğini öğrendiğimize göre, “Peki nereden ve nasıl başlamamız gerekir?” sorusunu sormanın zamanı gelmiş demektir. Bu noktada temel başvuru kaynağımız yine elbetteki Kur’an olacaktır. Ve fakat toplumun nasıl değişeceği konusunda bir ipucu, bir ayet var mıdır? Peygamberler ve onların toplumları arasındaki ilişkilerin nasıllığına dair neler biliyoruz? Peygamberler, yaşadıkları toplumlarda vahiyle buluşmalarının ardından nasıl bir hareket yolu izlemişlerdir?

Nitekim hangi peygamber gelirse gelsin genelde davetine direkt olarak kulak verilmemiş, toplumları tarafından reddedilmiş ve tehditlerle karşılaşmışlardır. Dolayısı ile peygamberler toplumdan uzak, yerleşim yerlerinin dışında bir karargah kurup toplumu dışarıdan izlemeyi mi seçmişlerdir, yoksa toplumun içinde ve halkla iç içe bir hareket metodunu mu tercih etmişlerdir?

Kur’an’ın bize “kasas”tan, yani peygamber kıssalarından bildirmesinden de anlaşılacağı üzere bütün peygamberler toplumları ile birebir, yüz yüze sıcak temas halindedirler. Toplumun her bir ferdi gibi çarşıya çıkıp alış veriş yapar o toplumun dilini konuşur, o toplumun sorunları, kendi sorunlarıdır. Bütün bunlardan sonra aşikar olduğu vecihle peygamberler toplumun içinde, topluma etki etmeyi tercih etmişlerdir. Muhammed a.s.’ın, sonrasında Dar’ul-Erkâm  adı ile musemma kalacak Erkam r.a.’ın evini kullanması bize topluma etki etme ve onu sırat-ı mustaqim yolunda değiştirmek adına bir ip ucu verebilir mi?

Kur’an’da toplumla ilgili ayetlere baktığımızda, birlik ve beraberlik, dağılmamak ve Rabbimizin bizlerden istediği toplumsal düzeni kurmak ön plandadır. (Bkz. Âl-i İmran 103-110 , Bakara 143-148) Ve bu toplumsal düzenin başrol oyuncuları olan fertler adaletin-qıstın-şahitliğin-mizanın-ihsanın-infâkın-kıstasın-emri bil ma’ruf ve nehyi anil münkerin vb emir ve yasakların uygulayıcılarıdırlar.

Fertler olarak uygulanması gereken Allah’ın emir ve nehiylerini yerine getirdiğimizde elbette ki Allah kendi rızası doğrultusunda teşekkül eden bir topluma yer ve gök nimetlerini açacak ve hem dünyalarını hem de ahiretlerini mamur kılacaktır. (Bkz. A'râf 96)

Şu bir gerçektir ki; toplumu oluşturan fertler aynı zamanda, o toplumu değiştirebilecek öncelikli etmendir. Hal böyle olunca toplumun yapı taşları olan bireyler ve aileler üzerinden çalışmalar yapılması en tabii olması gerekendir.

Bütün bunlardan sonra toplumu değiştirecek olan Müslümanların işe nereden başlamaları ve nasıl bir hareket metodolojisi izleyecekleri üzerinde kafa yorarken Yûnus suresi 87.  ayetle karşılaştım. Bu ayet üzerinde gerektiği üzere durulmadığı kanaatine vardım ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim.

وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَن تَبَوَّءَا لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُواْ بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

Öncelikle ayetin meallerde nasıl geçtiği konusunda bir değerlendirme yapacak olursak bir meal örneği verelim.

Diyanet İşleri mealinde : “Mûsâ’ya ve kardeşine, “Kavminiz için Mısır’da (sığınak olarak) evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın. Namazı dosdoğru kılın. Mü’minleri müjdele” diye vahyettik.” şeklinde geçmektedir.

Bu ayette geçen bazı terimler için meallerde genel olarak verilen anlamlara bir bakalım: Ayetin bütünü itibari ile Allah Teala tarafından “Musa ve Kardeşi (Harun’a) toplumu için Mısır’da evler edinin-kurun-hazırlayın ya da yapın” bölümü ile “namazı iqame edip mü’minlerin müjdelenmesi” bölümü hususunda ortak bir konsensüs vardır. Ancak bu evlerin nasıl ve hangi amaca hizmet edeceği yönünde bir belirsizlik vardır zira meallerde, ayette geçen evlerin durumunu bildiren وَاجْعَلُواْ بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً ifadesine verilen manalar dikkat çekicidir. Bu ifade için şu tercümeler yapılmıştır. “evlerinizi kıble kılın”- “evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın”-“ evlerinizi kıble yapın”- “Evlerinizi ibadethane yapın”- “Evlerinizi karşılıklı yapın”-“ evlerinizi namazgah edinin”-“ evlerinizi kıbleye yönelik yapın”-“ evlerinizi kıble tarafına yapın”

Öncelikle hemen belirtmek isterim ki burada verilen evler yapın ifadesinden kasıt kesinlikle bir tane Hz. Musa’ya ve bir tane de Hz. Harun’a olmak üzere toplamda sadece iki tane ev demek değildir. Zira ayette geçen  بُيُوتًا ve بُيُوتَكُمْ ifadelerinde ev kelimesi cemi yani çoğul olarak kullanılmıştır. Arapçada cemi ifadesi en az üç ve üçten fazla olan miktarları tanımlamada kullanılır. Sadece Hz. Musa ve kardeşi için toplum içerisinde iki tane ev kast edilseydi cemi olan بُيُوتًا ifadesi yerine tesniye yani ikil olan بَيْتَيْنِ kelimesinin kullanılması gerekirdi. Buradan toplum içinde edinilmesi gereken bu evlerin sayısının bir iki tane ile sınırlı olmayıp bilakis daha çok sayıda olduğunu anlıyoruz.

Peki ayette geçen وَاجْعَلُواْ بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً ifadesi gerçekten de meallerde ifade edildiği gibi evleri kıble edinmek, kıble yönüne yapmak, ibadethane yapmak, karşılıklı yapmak gibi anlamlara mı geliyor yoksa toplumu değiştirmek yönünde daha işlevsel bir anlamı olabilir mi? Bu benim için gerçekten de önemli bir soru işaretiydi. Bu yüzden elime geçen sözlüklerden قِبْلَةً kelimesini detaylıca araştırmaya koyuldum. Müfredat ve el-Muhît gibi kadîm sözlükler de dahil olmak üzere ekseriyetle verilen anlamlar şu şekildedir:”Kıble, cihet, yön, Kabe, mihrap, buluşma yeri, namaz kılınan yer (mescid).”

Bütün bu anlamların hepsinin de ortak noktası bu kıble edinilecek olan evlerin yönelinecek yerler olmasıdır. Yani bu da bu evlerin daima gündemde tutulması hatta gündemi belirlemesi anlamına gelir. Toplum içinde daima aktif, komşuları ve çevresi ile alakadar ve Müslümanların daima ziyaret ettiği, namazlarını iqâme ettiği, istişarelerini gerçekleştirdiği ve toplumsal değişim derslerinin yapıldığı ve yapılandırıldığı evlerdir bunlar. Ve sayıları ne kadar çok olursa, topluma etki etme hızı da o derecede hızlı olacaktır.

Yine bu ayetle ilgili İbn-i Kesir tefsirinde, Zemahşerî Keşşaf’ında ve daha başkaca kadim tefsirlerde ayetlerin siyak ve sibakına uyumu göz önüne alınarak o dönemdeki baskı, zorba, küfür, zulüm ve korku hükümetinin Müslümanlara göz açtırmamasından ötürü hasıl olan korku muvacehenesinde ibadetlerini alenen değil de evlerde yapılmasının gerekliliğini vurgular ve böylesi dönemler için adeta evleri işaret etmektedirler.

Bu ayetlerle ilgili bölümde Şehit Dr. Seyyid Kutub’un Fizilal-il Kur’an tefsirinde “inancını yitirenlere” ve “cahiliyeden ayrışma” noktalarına vurgu yapması, Tefhimul Kur’an’da rahmetli Mevdudi’nin “cemaatle namaz kılma gerekliliği”ne vurgu yapması, Besairul Kur’an tefsirinde ise Ali Küçük Hocamızın güncel bir okuma ile evler hazırlamanın gerekliliğine işaret etmesi ve bunun Firavunların zulümlerinden kurtulma adına mü’minlerin kesinlikle yerine getirmeleri gereken Yüce Allah’ın önemli bir emri olduğuna vurgu yapması, dikkatimizi celbeden noktalar olmuştur.

Biz bu ayetin meali için Mahmut Kısa’nın “kısa açıklamalı kur’an meali” eserindeki mealini tercih ediyoruz. “Yunus87. Bunun üzerine, Mûsâ’ya ve kardeşine şöyle vahyettik: “Halkınız arasında toplumsal kulluk bilincini yeniden canlandırmak, bu konuda inananları eğitmek ve böylece onları küfür sisteminin kokuşmuş, yozlaşmış hayat tarzından koruyup seçkin, temiz ve inançlı bir toplum oluşturmak için, Mısır’daki her mahallede, her semtte mescit olarak kullanabileceğiniz evler hazırlayın ve bu evlerinizi birbirleriyle irtibatlı topluca namaz kılınacak ortak mekânlar ve toplantılarınızın yapılacağımerkezi yerler hâline getirin; namazlarınızı da bu evlerde, cemaatle ve dosdoğru kılın. İşte bunları yerine getirebilirseniz, zafer mutlaka inananların olacaktır. O hâlde, inananları müjdele!” (Not: sadece koyu kısımlar okunduğunda orijinal metin çevirisini elde edersiniz.)

Sonuç olarak bugün üzerinde yaşadığımız topraklarda Allah’ın hükümlerinin, hayatın topluma etki eden tüm alanlarında yegane irade merci olmasını, Allah’ın mü’minlerden istemiş olduğu dosdoğru yolu üzerinde bir toplumsal değişim yaşamayı ve bu vesile ile Allah’ın kendisinden razı olacağı topluma vaad ettiği yer ve gök nimetlerinin üzerimize açılmasını istiyorsak; artık toplumumuzu değiştirmeye nereden başlayacağımızı biliyoruz demektir. Evler tekrar yönelmemiz ve ihya etmemiz gereken yerlerdir. STK’lara oranla kaynaşmaya ve bütünleşmeye daha uygun ve bu konularda daha verimli olan evler, Firavunlara karşı verilecek olan mücadelemizde başrolü oynamaktadırlar.  Evler toplumsal değişim için Hadilerini beklemektedir. Ves-selamu ala men ittabea’l-hüda…