Musab İÇEN
RAMAZAN: KUR'AN AYI
Ramazan, “Huden linnâs” yani insanlar için kılavuz olan Kuranın indirildiği ay. Kuran, âlemlerin Rabbi, evrenin hâkimi, din gününün sahibi Allah’ın kitabı. Müslüman, Allaha inanan ve Allah’ın kitabına göre hayatına yön veren insan. Yüce Rabbimiz Ramazan hakkında bakın ne buyuruyor?
“Ramazan ayı, içinde insanlara doğru yolu gösteren, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp açıklayan, bir rehber olmak üzere Kuranın indirildiği aydır. Sizden kim o aya erişirse oruç tutsun. Hasta olan veya seferde bulunan, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Sayıyı tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz." (Bakara/185),
Bir kez daha ayet-i kerimenin ilk cümlesine dikkatlerimizi yoğunlaştırırsak: Ramazan ayı, içinde insanlara doğru yolu gösteren, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp açıklayan, bir rehber olmak üzere Kuranın indirildiği aydır. İfadesi Ramazan ayının öneminin nereden kaynaklandığını göstermektedir…Ramazan ayını değerli kılan kendisi oluşu değil, Kur’an’ın o ay da indirilmiş olmasıdır. Tıpkı Kadir suresin de; Kadr(Kadir) gecesinin ne olduğunu bilir misin sen? Kadr (Kadir) gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.(Kadir suresi/2-3).Ayette de anlaşıldığı üzere, Ay’ın öneminden çok, O Aya önem katan indirilen Vahyi muhatap almamız gerekir.”Kadr(Kadir)” kelimesi bir şeyin değerinin, kıymetinin azametinin ne kadar büyük ve önemli olduğunu anlatır.Allah’ın kitabını, Allah ile konuşmanın, Onun huzurunda, Onun sözlerini can kulağı ile dinlemenin, Onun buyruklarını “lebbeyk Allahumme lebbeyk” buyur, Allah’ım ne istiyorsan yapmaya geldim!” bilinci içinde tüm hücrelerimizin dikkat kesildiği bir hassasiyet ile okuyup, anlıyor muyuz? Ya hayatımıza uygulaması söz konusu olduğunda ne yapıyoruz?
Allah’ın sözü her şeyin üzerindedir mi diyoruz; yoksa Allah’ın sözünü hiç duymamışların veya duyup da “işittik ve isyan ettik” diyenlerin yaptığını mı yapıyoruz? Hiç kendimizi hesaba çektik mi? Bu yaşımıza gelene kadar kaç kez Kuranı anlayarak okuduk? Kuranın hangi surelerinde hangi konular anlatılıyor? Rabbimiz bize ayetlerinde ne buyuruyor diye durup düşündük mü acaba?
Peki, Kur’an’ın bu kadar önemli olduğunu bildiğimiz halde neden hayata uygulama noktasına gelince geri duruyoruz? Yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz hayat o kadar süslü ve çekici geliyor ki bize, Allah’ın emrettiklerini bir kenara bırakıp nefsimizin hoşuna gidecek şeylere talip oluyoruz. İşte tam da bu nokta da Kur’an’dan uzaklaşıyoruz. Kur’an’dan uzaklaşmak, insanın kendi benliğinden uzaklaşmadır. Kur’an’dan uzaklaşmak, Allah’ın yarattığı fıtratın zıttına gitmektir, yozlaşmaktır, yok olma yolun da ilerlemektir. Oysa Kur’an yok olan değerleri yeniden diriltmek için gönderilmişti.
Kur’an ölü olan, öldürülen, insanlara değer katacak, hayat verecek, yaşamlarına yön verecek değerleri yeniden topluma katmak için gönderilmişti. O zaman kazanılan değerler, bugün yine değerini kaybetmiş durum da. Gökten inen değerler şimdi ayaklar altın da. Bir hiç için, getirisi olmayan planlar, projeler, nefsi ilahlaştıran kurallar için yok ediliyor ve hala da edilmekte. Kur’an’ın arkaya atıldığı, zor zamanlar da, mevlütler de, taziyeler de, hastalıklar da, mezar başların da, sadece camiiler de okunan bir nesne haline getirildi. Ve bu acımasızlığı biz kendi ellerimizle yaptık, kimseyi suçlamaya hakkımız yok, eğer bir suçlu arayacak isek kendimizden başlamamız lazım. Gerçekleri sakladığımızdan, toplum da itibarımızı kaybetmekten, etrafımızda ki insanları(cemaatleri) kaybetmekten korktuk, horlanıp dışlanmaktan, aç kalmaktan korktuk ve bu korkularımız bizlerle birlikte büyüdü şimdi önü alınamayan tufanlara dönüştü. Oysa hangimiz peygamber ve ashabı gibi gerçekleri söylediği için işkence gördü, hakaretler işitti, ambargo konulup aç bırakıldı, çocuğu, eşi, evi, malı mülkü elinden alınıp sürüldü. Ama yine de Davalarından vazgeçmediler ve bu yolda şehit olmayı hak ettiler.
Evet, Allah’tan bir şey istiyorsak hak etmemiz lazım, çabalamamız lazım, emek sarf etmemiz lazım. Kur’an’ın bize ihtiyacı yok aksine bizim O’na ihtiyacımız var. O’nun kurallarına, sınırlarına, bakış açısına, hayata yöne verecek kaidelerine… saymakla bitmez kısacası her şeyine ihtiyacımız var.O’na olan ihtiyacımızı önemli gün ve gecelere sığdırmak olarak anlamamız lazım veya O’na değer vermenin bu tür geceler de ele alınıp okunmak olarak anlamak gerekir. Kur’anı yüreğinizin eline alıp okudunuz mu hiç? Eğer okumadıysanız geç kalmış değilsiniz hala alın ve yüreğinizin eliyle okuyun her ayeti yüreğinize dokundurarak, O’nu anlayarak, size tercüman olaran okuyun o zaman anlayacaksınız değer vermenin, değer katmanın, değerimizin artmasının ne olduğunu. Kur’anı sadece dört duvar arasın da okunan bir kitab olarak düşünmemek gerekir. İşte Allah’ın ifade buyurduğu; sadece bir geceyi değil, tüm geceleri ibadetle geçirip, O’na olan kulluğu en güzel şekil de yerine getirmek için çabalamamızı istiyor. Kur’anla ve indiği Ramazan ayın da başlayan, bir değişim iklimi. İlahi vahyin, rahmet bulutları eşliğindeki esintisi ve aydınlık yolunda “bismillah” diyerek çıkılan bir yol…
Kur’an'la, Ramazanla başlayan ama Ramazanla bitmeyen bir yolculuk… Kur’an'la ve Ramazanla gerçeği gören gözler, huzur bulan gönüller; eğer Ramazanla birlikte tükeniyorsa bu bir yıkımdır. Çünkü Ramazan başlayıp bitirme değil, başlayıp menzile kadar gitmedir. Allah’ın vahyine kulak veren gönüller, onu idrak eden beyinler şunu çok iyi bilir ki, Kur’an'la başlayan yolculuk, son yolculuğa kadar sürer. Eğer, yarı yolda kesiliyorsa bu tükeniş ve bitiş demektir. Allaha teslimiyet Ramazanla sınırlı değildir. Ramazan sadece başlangıç olmalı ama dönüp dönüp başlanılan yer olmamalı. Ramazan başlanılan zaman, Kur’an da o zamana ölümsüzlüğü veren rehber olmalı hayatın da ve hayatını Kur’ana göre şekillendirmeli, kurmalı ve yürütmek için çaba sarf etmeli.
Evet Kur’an hayattır. Kur ‘ansız hayat batıl, gerici, yok olmaya mahkûmdur. Kur ’ansız hayat yaşanmaya değmez, çünkü haramdır. Kur’an’ın ve peygamberinin emirlerini gündemde tutmaktır O’na değer vermek. Geçmişte ve günümüz de beşeriyetin baş belası olan tüm barbarlıklara bakın, hepsi de Kur’an’dan uzaklaşmanın, Kur’ansızlaşmanın birer sonucu değil midir? İnsanlık O’na dönmedikçe, hayatına O’nun bakışıyla yön vermedikçe Müslümanlık durulmayacak, sırtı yerden kalkmayacak, zulümler, yıkımlar bitmeyecektir.
“Ey iman edenler; sizi hayat verecek şeylere çağırdığı zaman; Allah’a ve Rasulüne icabet edin…" (Enfal suresi/24)
Evet bize hayat katacak değerleri daha ne zamana kadar görmezden geleceğiz soruyorum size?.. Şimdi hayatımız da O’na yer açmaya ne dersiniz?..O’nunla yüzleşmeye hazır mıyız?.. O’nunla sözleşmeye var mıyız?..