Ahmet ÖRS

02 Temmuz 2009

SİVAS’I AYDINLATMA VAKTİ GEÇİYOR

Sivas olayları ile ilgili olarak birçok çevre ve isimden eskiye nazaran daha mutedil açıklamalar geliyor. Bu gelişmenin cesur aydın ve toplumsal muhalefet yürütücülerinin öncülüğünde darbeci güçlerle hesaplaşabilme arzusunun öne çıkmasıyla yakından alakalı olduğunu sanırım herkes kabul eder.

Ergenekon sürecinde korku dağlarının önemli oranda aşılmasıyla Sivas ve Başbağlar acılarının failleri üzerindeki perde artık aralanmıştır. Bugün öyle inanıyorum ki Türkiye’de insanların önemli çoğunluğu Sivas’ta insanları yakan eli tanımakta, teşhis etmektedir. Maskenin yırtılması, cinin lambadan çıkması gibi bir etki yaratarak Ergenekon süreci derin yapılanmaların niyetini deşifre etmiş, korkudan konuşamayan halkın hakiki düşüncelerini gün yüzüne çıkarmıştır.

Özellikle son yıllarda Sivas olayları üzerinden siyaset yapma çabalarının fazlaca öne çıktığını gözlemliyoruz. Bu siyaset yapıcıların nitelikleri farklılık arz ediyor. Aleviliği bir siyasi kimlik olarak kabul ettirmeye ya da kullanmaya çalışan çabalar Sivas olaylarını önemli bir malzeme olarak telâkki etmekteler. Aleviliğin bastırılmış toplumsal taleplerinin cumhuriyetin belirli zaman dilimlerinde Kemalist politikalar doğrultusunda kullanılmasının yanı sıra, sol hareketlerin de doğal taban olarak gördükleri Alevilire kendi siyasi renklerini verme niyetleri birçok yerde olduğu gibi Sivas kavşağında da buluşmuştur.

Madımak Oteli'nin müze yapılması taleplerinin Sivas olaylarından farklı siyasetler üretilmesi sürecinde mühim bir argüman olarak kullanılmasına dikkat etmelidir. Asırlardır sorunsuz bir şekilde bir arada yaşayan Alevi ve Sünni halkın, faili ve niyeti belli tezgâhlar sonucu hiçbir şekilde hiçbir çevre tarafından kabul edilemez bu acının simgesi olacak ve zımnen Müslüman halkı sürekli olarak suçlayacak bir anıtla birlikte yaşayacağı gerçeği, çok boyutlu tartışmaları hak etmektedir. Alevilerin haklarını savunan kişi ve çevrelerin öncelikle kararlı bir şekilde bu olaydaki faillerin ortaya çıkarılması ve hiçbir biçimde suça karışmamış masum kişilerin yıllardır hapislerde geçen hayatlarının görülmesi gerçeğine eğilmeleri gerekmektedir.

Hukukun siyasal plan ve projelerle, konjonktürel mahiyet arz ettiği Türkiye’de adil yargılamalara gidilmeden verilen kararlar mağdurların hayatlarını karartmış, ailelerini perişan etmiştir. Adil bir devletin yapması gereken, Ergenekon sürecinde yeni bilgi ve görüntülere ulaşıldığı haberi medyaya da yansıdığı doğrultuda failleri bulup cezalandırmak, niyet ve planları halkımıza anlatmaktır. Adaletin olmadığı bir memlekette Sivas ve Başbağlar acıları yaşanmaya devam edilecektir.

İslami çevrelerin çekingen ve tedirgin ruh haliyle tutarsız açılım ve açıklamalardan uzaklaşarak Türkiye’nin yakın tarihindeki bu acıya dönük sarsıcı ve aydınlatıcı çabalar içinde yer almaları gerekiyor. Ergenekon ismiyle sembolleşen hukuksuz, cuntacı zihniyet Çorum, Maraş, Sivas, Başbağlar olayları ve sayısız faili meçhuller ya da yasaklarla ete kemiğe bürünüyor. Darbeci, zalim süreçlerin giydiği bu elbiseler onları tanıyıp tanıtmamıza imkân veriyor.

Üzerimize düşen sorumluluklar bağlamında halkı Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Ermeni gibi ayrımlarla kendi aralarında düşmanlık üretip kavga ettirerek güçsüz düşüren ve bu suretle egemenliklerini sürdürmeye çalışanlara karşı tavır almayı her toplumsal kesim öncelemelidir. Zalimlerin bu politikaları çağlar aşan taktiklerse eğer mazlumlar niçin geçmiş acılardan dersler çıkarmasınlar?

Kuyulardan, göllerden, kimsesizler mezarlıklarından çıkartılan cesetler bir dönemi iyi kötü aydınlatmaya başlamışken Sivas’ın aydınlanacağı günleri de belli belirsiz işaret etmektedir. Karanlıkla aydınlığın mücadelesinde adaletten yana tavır aldıkça inancımız ve insanlık adına kazanacağız.