Ahmet ÖRS
02 Şubat 2008
YOLDAKİ İŞARETLER’DEN ILIMLI İSLAM PROJELERİNE DEĞİŞEN EVRENSELLİK ALGISI
İslam toplumlarının bulanıklaşmış düşünce dünyalarını açma çabalarının en kökten, en sarsıcılarından olan Seyyid Kutub’un Yoldaki İşaretler’inde sistemleştirdiği çerçeve tarihsel yenileşme aşamalarımızın en önemli durağıdır.
Geleneğin üzerini örttüğü hakikati anlamada, bütün yanlarını tevhid temelinde ortaya çıkarmada, bütünlüklü bir sistematik ortaya koymada Seyyid Kutup önemli bir açılım sağlar. İslam’ın evrensel bir sistem olduğunu, parçacı yaklaşımlardan kesinlikle uzak durduğunu açık bir şekilde ifade eder. Altmışlı yıllar itibariyle bu net yaklaşımı dillendiren Kutub’un düşünce dünyasının layıkıyla değerlendirilip yeniden üretilememesi büyük bir eksiklik iken bugünden meselelere baktığımızda kendimizi büyük bir trajedinin ortasında buluruz.
İslam halklarının tarihsel yürüyüşleri iktidar çatışmalarının belirleyiciliğinde şekillendi. Dönemsel ve lokal düşünsel çabalar genelleşebilecek bir karakter kazanıp sürekli bir devinim özelliği kazanamadı. Kurumlaşmış din anlayışı her zaman egemen sınıflar için tercih edilir oldu. Kurumlaşan din anlayışı elbette zamanla yerleşik kalıpları öne çıkaracak, Kur’an düşüncesini yaşadığı zaman ve durumlara cevap verecek şekilde üretecek çabalara geçit vermeyecekti. Islahat çabalarının zayıf ama samimi damarı genel geçer bir hüviyet kazanamasa da Seyyid Kutup’la önemli bir açılım sağladı. Bugün, nispeten yetmişli yıllardan doksanlı yıllara uzanan süreçte daha nitelikli bir anlaşılmaya muhatap olan Yoldaki İşaretler’de yer alan ilkeler değerlendirildiğinde maalesef gönül açıcı bir tablo görünmüyor.
Kur’an’ın hiçbir alanı, zamanı ve durumu ihmal etmeyen ilahi bir mükemmellikle evrensel bir karaktere sahip olduğunu, asla başka düşünce sistemlerinden ödünç değerlendirme ve kavramlara ihtiyaç duymadığını vurgulayan Kutub’un aksine karmakarışık bir din anlayışının tekrardan ve yeni formlarla üretildiğine şahitlik etmekteyiz. Ilımlı İslam tartışmaları çerçevesinde çokça dile getirilen düşünce ve uygulamalara bakıldığında bu durum çok daha rahat anlaşılacaktır.
Türkiye’de, evveliyatından bugüne kalın çizgilerle ifade edilemeyen İslam düşüncesinin yokluğu Kutub gibi öncüleri anlamaya ramak kalacak aşamalardan geri dönülerek yeni zafiyeter yaşama talihsizliğiyle yüz yüze geldi. BOP temelinde yeniden örgütlenen Ilımlı İslam projeleri, İslam’ın Seyyid Kutub tarafından devrimci bir çıkış olarak, kapitalist ve sosyalist dünyalar/ideolojiler kıskacında kendine yeten evrensel sistem olarak tanımlanmasına vurulmak istenen büyük bir darbedir. Laikliğin ve demokrasinin resmi ve gönüldaş ağızlarca İslam’ın ruhunda mündemiç olduğu kanaatini dillendiren utanç verici çıkışlar evrensel karaktere haiz İslam düşüncesine yapılan en büyük düşmanlıktır. Büyük cemaat önde gelenlerinin kerameti kendinden menkul Anadolu İslam’ını savunmaları/tercih etmeleri İslam düşüncesinin evrensel özellikte olduğunun, sözde inananları tarafından reddedilmesi anlamı taşımaktadır. Acziyetin, zavallılığın şamanist inanç ve ideallerle örtüştüğünün resmi olan tabloyla Seyyid Kutub’un ortaya koymaya çalıştığı çerçeve arasındaki fark her türlü ispat kaygısını gereksiz kılacak açıklıktadır.
İslam düşüncesini değişik aşamalarda bir şekilde Kur’an’la kavramaya çalışan ve bu süreçlerde yolları Seyyid Kutup’la kesişen zihinlerin, evrensel özellikteki İslam düşüncesini ödünç kavram ve inançlarla takviye edip ehlileştirme projelerinin siyasi ayaklarına dahil ya da destekçi olma pozisyonları son derece üzücüdür. Anadolu İslam’ını, demokrasi ve laikliği, her türlü inanç(sızlık)ı bu toprakların değerleri olduğu için benimsemek, Allah’ın dini yerine başka bir inanç sistemi inşa etmekle eş anlamlıdır ve bu durum Seyyid Kutub’un açılımını daha da anlamlı kılmaktadır.
Hayatın temeline "akide"yi yerleştiren, öncü Kur'an nesli inşasını Kur'an'dan başka hiçbir temele havale etmeden projelendiren, İslam'ı kendi özgün dayanak ve dinamikleriyle evrensel bir sistem olarak sunan Seyyid Kutub'un Yoldaki İşaretler'i, çağımız müslümanları için rehber bir el kitabı olma değerini, yaşanan tecrübeler sonucu her geçen gün biraz daha artırıyor.
Yaşanılan coğrafyalarda egemen olan sistemler içinde nefeslenilebilecek alanların imkânları değerlendirilerek İslam’ın evrensel karakteri ekleme ve çıkarma kabul etmez bir şekilde tanıtılmalı/tebliğ edilmelidir. Ilımlı İslam projelerinin tavan yaptığı ve duyarlılıkların popülist propagandalarla bu projelere eklemlendiği bir vasatta hakikatin sesini daha gür ve nitelikli çıkarmanın imkânlarını daha da çoğaltmak gerekiyor.
Geleneğin üzerini örttüğü hakikati anlamada, bütün yanlarını tevhid temelinde ortaya çıkarmada, bütünlüklü bir sistematik ortaya koymada Seyyid Kutup önemli bir açılım sağlar. İslam’ın evrensel bir sistem olduğunu, parçacı yaklaşımlardan kesinlikle uzak durduğunu açık bir şekilde ifade eder. Altmışlı yıllar itibariyle bu net yaklaşımı dillendiren Kutub’un düşünce dünyasının layıkıyla değerlendirilip yeniden üretilememesi büyük bir eksiklik iken bugünden meselelere baktığımızda kendimizi büyük bir trajedinin ortasında buluruz.
İslam halklarının tarihsel yürüyüşleri iktidar çatışmalarının belirleyiciliğinde şekillendi. Dönemsel ve lokal düşünsel çabalar genelleşebilecek bir karakter kazanıp sürekli bir devinim özelliği kazanamadı. Kurumlaşmış din anlayışı her zaman egemen sınıflar için tercih edilir oldu. Kurumlaşan din anlayışı elbette zamanla yerleşik kalıpları öne çıkaracak, Kur’an düşüncesini yaşadığı zaman ve durumlara cevap verecek şekilde üretecek çabalara geçit vermeyecekti. Islahat çabalarının zayıf ama samimi damarı genel geçer bir hüviyet kazanamasa da Seyyid Kutup’la önemli bir açılım sağladı. Bugün, nispeten yetmişli yıllardan doksanlı yıllara uzanan süreçte daha nitelikli bir anlaşılmaya muhatap olan Yoldaki İşaretler’de yer alan ilkeler değerlendirildiğinde maalesef gönül açıcı bir tablo görünmüyor.
Kur’an’ın hiçbir alanı, zamanı ve durumu ihmal etmeyen ilahi bir mükemmellikle evrensel bir karaktere sahip olduğunu, asla başka düşünce sistemlerinden ödünç değerlendirme ve kavramlara ihtiyaç duymadığını vurgulayan Kutub’un aksine karmakarışık bir din anlayışının tekrardan ve yeni formlarla üretildiğine şahitlik etmekteyiz. Ilımlı İslam tartışmaları çerçevesinde çokça dile getirilen düşünce ve uygulamalara bakıldığında bu durum çok daha rahat anlaşılacaktır.
Türkiye’de, evveliyatından bugüne kalın çizgilerle ifade edilemeyen İslam düşüncesinin yokluğu Kutub gibi öncüleri anlamaya ramak kalacak aşamalardan geri dönülerek yeni zafiyeter yaşama talihsizliğiyle yüz yüze geldi. BOP temelinde yeniden örgütlenen Ilımlı İslam projeleri, İslam’ın Seyyid Kutub tarafından devrimci bir çıkış olarak, kapitalist ve sosyalist dünyalar/ideolojiler kıskacında kendine yeten evrensel sistem olarak tanımlanmasına vurulmak istenen büyük bir darbedir. Laikliğin ve demokrasinin resmi ve gönüldaş ağızlarca İslam’ın ruhunda mündemiç olduğu kanaatini dillendiren utanç verici çıkışlar evrensel karaktere haiz İslam düşüncesine yapılan en büyük düşmanlıktır. Büyük cemaat önde gelenlerinin kerameti kendinden menkul Anadolu İslam’ını savunmaları/tercih etmeleri İslam düşüncesinin evrensel özellikte olduğunun, sözde inananları tarafından reddedilmesi anlamı taşımaktadır. Acziyetin, zavallılığın şamanist inanç ve ideallerle örtüştüğünün resmi olan tabloyla Seyyid Kutub’un ortaya koymaya çalıştığı çerçeve arasındaki fark her türlü ispat kaygısını gereksiz kılacak açıklıktadır.
İslam düşüncesini değişik aşamalarda bir şekilde Kur’an’la kavramaya çalışan ve bu süreçlerde yolları Seyyid Kutup’la kesişen zihinlerin, evrensel özellikteki İslam düşüncesini ödünç kavram ve inançlarla takviye edip ehlileştirme projelerinin siyasi ayaklarına dahil ya da destekçi olma pozisyonları son derece üzücüdür. Anadolu İslam’ını, demokrasi ve laikliği, her türlü inanç(sızlık)ı bu toprakların değerleri olduğu için benimsemek, Allah’ın dini yerine başka bir inanç sistemi inşa etmekle eş anlamlıdır ve bu durum Seyyid Kutub’un açılımını daha da anlamlı kılmaktadır.
Hayatın temeline "akide"yi yerleştiren, öncü Kur'an nesli inşasını Kur'an'dan başka hiçbir temele havale etmeden projelendiren, İslam'ı kendi özgün dayanak ve dinamikleriyle evrensel bir sistem olarak sunan Seyyid Kutub'un Yoldaki İşaretler'i, çağımız müslümanları için rehber bir el kitabı olma değerini, yaşanan tecrübeler sonucu her geçen gün biraz daha artırıyor.
Yaşanılan coğrafyalarda egemen olan sistemler içinde nefeslenilebilecek alanların imkânları değerlendirilerek İslam’ın evrensel karakteri ekleme ve çıkarma kabul etmez bir şekilde tanıtılmalı/tebliğ edilmelidir. Ilımlı İslam projelerinin tavan yaptığı ve duyarlılıkların popülist propagandalarla bu projelere eklemlendiği bir vasatta hakikatin sesini daha gür ve nitelikli çıkarmanın imkânlarını daha da çoğaltmak gerekiyor.