Sivas'ta 2 Temmuz 1993'teki Madımak Oteli katliamından 3 gün sonra Erzincan'ın Kemaliye ilçesi Başbağlar köyünde, akşam ezanı sonrası camiye giden 22 kişi ve araziden köye gelen 4 kişi kurşuna dizildi. Köydeki 191 ev, cami ve okul, içindeki insanlarla birlikte yakıldı. 1'i kadın 4 kişi yandı, toplam 33 kişi şehit oldu. Jandarma telefonla aranmasına rağmen olaydan 14 saat sonra sabah 10.10'da köye gitti. Katliamda ölenlerin otopsisi dahi yapılmadı. İş makineleri evleri delil bırakmamak için dozerle dümdüz etti.
TEŞHİSİ ENGELLEDİLER!
210 hanenin 191'i yandı. Olay yerinde 585 boş kovan bulundu, kovanlara balistik incelemesi yapılmadı. Olayın ardından gözaltına alınan Gürsel Aktaş, Hasan Boztaş, Ali İhsan Akgül, Cahit Aktaş, Aleattin Boztaş, Kenan Uludağ, Hayri Uludağ, Erdal Karakoç, Şahin Karakoç, Aziz Bozoğlu'nun da bulunduğu 14 sanık suçlarını itiraf etti. Katliama karıştığı iddia edilen kişiler, sanık yakınlarıyla yüzleştirilmedi. "Teşhis usulsüz" denilerek tetikçiler serbest bırakıldı ve bir daha da bulunamadı. Erzincan DGM'de görülen dava İzmir DGM'ye alındı. Erzincan'da 4, İzmir'de 24 duruşma yapıldı. İtirafçı olan iki kişi PKK terör örgütüne yardım ve yataklık suçunu işlediği gerekçesiyle ceza aldı. Başbağlar davasında ise, ceza alan tek sanık olmadı.
'DELİLLER KARARTILDI'
Başbağlar Köyü Derneği Başkanı Mehmet Ali Dikkaya: Kardeşim, dayım, eniştem, amca oğlumve hala oğlumu kaybettim. Şehitlerimizin naaşlarından çıkan kurşunların balistik incelemesi yapılmadı. Tamir olabilecek evleri dahi dozerle yok ettiler. Adeta delil karartıldı. Mayıs 2014'te Sivasolayları sonuç raporu açıklandı fakat Başbağlar'dan tek kelime bahsedilmedi. Yargıtay, Başbağlarsoruşturmasında birçok eksik olmasına rağmen dosyayı onayladı.
'ONLAR YAKTI, BİZ BİRBİRİMİZE SARILDIK'
Tayfun Aydın: 12 yaşındaydım. Babam Rıfat Aydın ile dedem İbrahim Baltacı'yı kaybettim. Kapıya şiddetle vurdular. Annem açmadı. Evi yakacaklarını söylediler. İçeri girdiler ve bizleri dışarı çıkardılar. Teröristler, çocukları ve kadınları köyün başındaki dereye topladı. Lambaları söndürdüler, iletişimi kestiler. Kadınların ziynet eşyalarını aldılar ve köyü yakmaya başladılar. Herkes birbirine sarıldı. Koşar adımlarla erkeklerin olduğu yere gittiler. Sabah, babaannemizin ağıtlarıyla babam ve dedemin şehit olduğunu öğrendim.
'DAVA YENİDEN AÇILSIN'
13 yakınını kaybeden Muharrem Baltacı: 24 yıl geçti ama hâlâ 5 şehidin naaşına ulaşılamadı. Yengem Nazife Baltacı ile yeğenim İbrahim de kayıp. Gözü dönmüş caniler 13 yaşındaki yeğenimi katletti. Biz ailelerimizi kaybettik ama toprağımızı kaybetmedik. Dozerlerle aramalar yapıldı. Bir köyde dozerlerle ceset arandığı nerede görülmüş? Anneannem İstanbul'a geldikten sonra acıya dayanamayarak vefat etti. Dava yeniden açılsın ve dönemin mülki amirleri üzerinden tekrardan değerlendirilsin.
'ALEVİ KÖYÜNE MİSİLLEME YAPIN, DİYE SİLAH TEKLİF EDİLMİŞ'
Mağdurların avukatı Cüneyt Toraman: Gerçek faillerin ortaya çıkmaması için yargıya müdahale edildi. Görevli ve yetkili Erzincan DGM, davanın naklini gerektirecek bir neden olmadığı halde İzmir DGM'ye gönderdi. İzmir DGM'deki yargılamada 'pişmanlık yasası' çıktı ve farklı cezaevlerinde yatan sanıklar, suçlarını itiraf etti.
Buna rağmen mahkeme, katliamın gerçek faillerini yargılamak yerine, katliama yardım ve yataklık eden birkaç kişiyle yargılamayı sürdürmeyi tercih etti. 5 yıl sonunda, 18 sanığın beraatine, 2 sanığın ise terör örgütüne yardım ve yataklık etmek suçundan mahkûmiyetine karar verildi. Olayın faillerinden bir kişi dahi yargılanmamış, mahkûm edilmemiştir. Teröristlerin olay yerine son derece düzgün bir el yazısıyla 'Sivas'ın intikamı alındı' şeklinde bir bildiri bırakması, bazılarının takım elbiseli olması, İstanbul şivesiyle konuşması olayda "derin devlet" parmağı olduğunu göstermektedir. Başbağlar'da yangın devam ederken, karakol komutanı Başçavuş Nafiz Canbaz köylülere komşu Alevi köyüne misilleme için silah teklif etmiş. Köylüler 'kayıt altına alalım' deyince bu tekliften vazgeçmiş. (Kaynak: Sabah)