"Ilımlı İslam, bir uzlaşma projesidir"
TOKAD'ın Kur'an Okumaları seminerinde Kalem Suresi'ni konu edinen Ahmet Örs, Uzlaşma taleplerinin İslami mücadelenin her döneminde büyük bir tehdit olduğunu, bugün diyalog, ılımlı İslam projelerinin tam da bu durumu örneklendirdiğini söyledi.
03-11-2008
Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD) tarafından haftalık düzenlenen eğitim seminerlerinde bu hafta Ahmet Örs, “Kur’an Okumaları” başlığı altında Kalem Suresi’ni işledi.
Konuşmasına ilk dönem surelerinin doğrudan hayata müdahil olduğu hatırlatmasıyla başlayan Ahmet Örs, Kur’an okumalarının akademik yoğunlaşmalara kurban edilmemesini, siyasi sosyal projelere örneklik etmesi amacıyla yapılması gerektiğini vurguladı. Vahyin “kalem”e vurgu yapmasının son derece önemli olduğunun altını çizen Ahmet Örs, bu bildirimle egemen tarih anlayışının yanlışlığının ortaya konduğunu belirtti. Âdem peygamberden itibaren varlığın isminin insanlara Allah tarafından bildirildiğini ifade eden Örs, vahyin kuşaktan kuşağa kalemin gücüyle aktarılacağının bu şekilde hatırlatıldığını kaydetti. Örs, Hz. Peygambere yapılan “mecnun” iftirasının çok boyutlu olduğunu, onun ne dediğini bilmeyen bir şair, vahyi Allah’tan değil de cinlerden alan bir şaşkın olduğunu iddia eden vahiy karşıtı siyaset ve medya çevrelerinin iddialarının reddedildiğini söyleyerek meseleyi bugünle örneklendirdi.
Bahçe sahipleri kıssasının özellikle küresel ekonomik kriz örnekliğinde ele alınması gerektiğini belirten Örs, yoksullaşmaya sebep olanların bütün imkânları kendileri için kullanmaya çalışmalarının ilânihaye gerçekleşemeyeceğini söyledikten sonra, yoksullara pay vermeye yanaşmayan, onların zenginliklerini sömürenlerin yok olan bahçeler gibi büyük banka ve sigorta şirketlerinin battığını hatırlattı.
“O halde, hakikati yalanlayanlar[ın arzu ve özlemlerin]e uyma: onlar senin [kendilerine] yumuşak davranmanı isterler ki kendileri de [sana] yumuşak davransınlar.” (8-9) ayetleriyle daha tebliğin başında uzlaşma ve karşılıklı yumuşama taleplerinin öne çıktığını vurgulayan Ahmet Örs, değişik surelerde Allah’ın bu talepleri reddetmesi gerektiğini peygambere şu ayetlerle farklı zamanlarda bildirdiğini hatırlattı:
O [yolunu şaşırmış] kimseler, Bizim adımıza, vahyettiğimizden başka bir şey ortaya atasın diye seni ayartarak, seni vahyettiğimiz [gerçeklerden] uzaklaştırmaya çalışmaktalar; öyle ki, bunu başarabilselerdi seni hemen kendilerine dost edinirlerdi! (İsra, 17/73)
Eğer seni[n imanını] berkitmemiş olsaydık, belki de onlara biraz olsun eğilim gösterecektin. (İsra, 17/74)
Ve [hal böyleyken:] ne zaman ayetlerimiz bütün açıklığıyla kendilerine okunup ulaştırılsa, o Bizim huzurumuza çıkacaklarına inanası gelmeyen kimseler, "Bize bundan başka bir söylem/bir öğreti getir; ya da bunu değiştir" diyecek olurlar. [Ey Peygamber] de ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem olacak şey değil; ben ancak bana vahyedilene uyarım. Bakın, [bu konuda] Rabbime baş kaldıracak olursam, dehşet veren o [Büyük] Gün (gelip çattığında) azabın [beni bulmasın]dan korkarım!" (Yunus, 10/15)
O halde, Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları[n hiç birini] yanından kovma. Sen onlardan hiçbir şekilde sorumlu değilsin -tıpkı onların da hiçbir şekilde senden sorumlu olmadıkları gibi- bu nedenle onları kovma hakkına sahip değilsin: yoksa zalimlerden olurdun. (Enam, 6/52)
Ve Rablerinin hoşnutluğunu umarak sabah akşam O'na yalvarıp yakaranlarla birlikte sen de sabret; ve dünya hayatının cazibesine kapılıp da sakın gözlerini onların üzerinden ayırma; Ve iyi ve güzel olan ne varsa hepsini terk edip [yalnızca] bencil arzularının peşine düştüğü için kalbini zikrimize karşı duyarsız kıldığımız kimseye aldırma. (Kehf, 18/28)
Uzlaşma taleplerinin İslami mücadelenin her döneminde büyük bir tehdit olduğunu, bugün diyalog, ılımlı İslam projelerinin tam da bu durumu örneklendirdiğini söyleyen Ahmet Örs, Yunus peygamber kıssasının da burada anılmasının ilk dönem suresi olması bakımından anlamlı olduğunu, 28 şubat süreci sonunda yaşanan ölçüsüz özeleştiri furyasının mücadeleyi terk etmekle sonuçlandığını, Yunus peygamber gibi sabırsız, aceleci tavırların Allah tarafından kınandığını, kıssanın günümüz için önemli bir rehberlik yaptığını söyledi.
“Biz onu, yakasını kurtaramayacağı bir zillet ile damgalayacağız!” ayetiyle zalimlerin sadece ahirette değil dünyada da Müslümanlar eliyle cezalandırılacağını Bedir savaşı örneğiyle açıklayan Ahmet Örs, Kur’an’ın şirk önderlerini Leheb suresinde ve burada da olduğu gibi erken bir dönemde tehdit etmesinin Müslümanlara büyük bir özgüven kazandırdığını, gaybe inanan insanların bu özgüvenle daha rahat ve kararlı bir duruş sergilemeleri gerektiğini sözlerine ekledi.
Hakikatin anlaşılmasına ilişkin tartışmalardan ekonomik ve sosyal alanlara kadar geniş bir yelpazeye sahip bir sure olarak Kalem suresinin iyi okunması gereğinin altını çizen Ahmet Örs, dünyaya Müslümanların vereceği mesajın daha net bir şekilde ifadelendirilmesi gerektiğine işaret ederek konuşmasını sonlandırdı.
TOKAD eğitim seminerleri önümüzdeki hafta Şuayip Mekeç’in sunacağı “Kur’an Dışı Din Anlayışının Temelleri” konusuyla devam edecek. Derneğin faaliyetleri hakkında daha detaylı bilgi için www.tokad.org adresine bakılabilir.
-
mümin 12-09-2011 17:25
ılımlı islam..uzlaşma değil. TAVİZ verme projesi.islam İSLAM dır..bunun ılımlısı sıcağı.soğuğu olmaz..ney haramsa.yine haram..ney helalsa yine helal.islam dan başka hak ve tek geçerli din yok.ılımlılarda dinler arası diyaloğ küfürü var..fark bu.
- Müslümanlar Olarak Bir “Bayburt Dâvâmız” Olmalı
- Mallar ve canlarla imtihan
- "Türk-İslam sentezi" nedir, İslami açıdan meşruiyeti var mıdır?
- Kur'an'la Hükmetmeyip Onu Mehcur Bırakanların, Onun Yırtılmasını Kınama Hakkı Var mı?
- Kurumsallaşmakla imtihanımız
- Feminizm bir sonuçtur
- Müslüman, Sistemin İçinde mi Olmalı, Dışında mı?
- Selamun Aleykum Arapça, Günaydın Türkçe mi?
Makaleler
Hava Durumu