İslam ve Hayat

Kur'an Nesli Kültür Merkezi'nin Kur'ani Bilinçlenme Seminerleri’nde bu hafta Şükrü Hüseyinoğlu'nun sunumuyla "İslam'a Biçilen Emperyalist Gömlekler" konusu ele alındı.

Yeryüzünde tuğyan ederek toplumlar üzerinde tahakküm kuran müstekbirlerin, tarih boyunca bu konumlarını tehdit eden Rabbani davet karşısında yok sayma, alay ve baskıyla birlikte, mesajı saptırarak işlevsizleştirme stratejisine başvurduğunu kaydeden Hüseyinoğlu, “ırmağı durduramıyorsan yönünü değiştir” cümlesiyle özetlenebilecek bu taktiğin, bugün de İslam’a karşı küresel ve yerel güç odakları tarafından başvurulan bir strateji olduğunu belirterek konuşmasına başladı.

Yunus Sûresi 15. ayette bildirildiği üzere Mekke oligarşisinin Hz. Peygamber’e yönelttiği “Bize bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir” talebinin, bugünün müstekbirleri tarafından da farklı ifadelerle Müslümanların önüne konulduğunu dile getiren konuşmacı, “İslam’ın yegâne hak din olma ve dolayısıyla yeryüzüne nizam verme iddiası ortadan kaldırılmak isteniyor. İslam’a küresel sistem içerisinde dinlerden bir din olarak, yani bir renk olarak varlığını sürdürmesi teklif edilmektedir. İslam’dan, kapitalizmin yeni ideolojisi liberal çoğulcu kültür içinde, bu kültürün bir parçası olarak varlığını sürdürmesi ve statükoyla barışık olması isteniyor.” şeklinde konuştu. Hüseyinoğlu, birkaç yıl önce Türkiye’de hutbelerde “Allah katında hak din İslam’dır” Kur’ani hükmünün dillendirilmesinin AB’nin talebiyle yasaklanmasının da küresel sistem tarafından İslam’a biçilen “dinlerden bir din” gömleğinin gereği olduğunu dile getirdi.

Emperyalizmin merkezlerinde İslam’a dair yürütülen çalışmaların ve bu çalışmalar sonucu ortaya konulan raporların ortak noktasının, İslam’ı zulüm ve sömürüye itiraz perspektifinden ve iktidar talebinden vazgeçirmek olduğunu söyleyen Hüseyinoğlu, “ABD emperyalizminin sembol düşünce kuruluşu Rand Corporation’un son dönemlerde yayınladığı raporlara bakıldığında, İslam’ı yok etmek yerine İslam’ın genetiğiyle oynamayı amaçlayan stratejilerin söz konusu edildiğini görmekteyiz. Tüm bu raporlarda, ‘Lâsız İslam’ olarak ifade edebileceğimiz; zulüm, sömürü ve işgale sözü olmayan, küresel sistem içinde kendisine hayat hakkı tanınmasına razı olmuş bir İslam özlemi öne çıkmaktadır. Söz konusu raporlarda sözü edilen ‘Ilımlı İslam’ ve ‘Ilımlı Müslüman’ terkibleri de bu özlemin ifadeleridir.” şeklinde konuştu.

Hüseyinoğlu, geçtiğimiz günlerde yaşanan “Mardin komedisi”nin de bu süreçlerden ayrı düşünülemeyeceği, tüm bu çalışmaların, İslam’ın, yeryüzünde fitnenin ortadan kaldırılıp hak ve adaletin hâkim kılınması hedefinden uzaklaştırılarak, liberal çoğulculuk içinde bir renk olarak varlığını sürdürmeye razı edilmek istenmesi projesiyle bağlantılı olduğunu kaydetti ve şunları ekledi: “El Kaide’nin aşırı yorumları ve ölçüsüz eylemlerine karşı çıkılmak adına, yeryüzünde tuğyan, zulüm ve sömürünün hakimiyetine karşı mücadele yükümlülüğünü zayıflatmaya, bu yükümlülüğün içini boşaltmaya yönelik çabalar, gayesi ne olursa olsun neticede emperyalizmin İslam’ı dönüştürme ve iddiasızlaştırma stratejilerine hizmet etmektedir.”

Son olarak, İslam’ın, postmodernizmin “hakikatin göreceliği” ve dolayısıyla “hakikatin çokluğu” anlayışına tabi kılınmak istendiğini, böylece hakkın ve adaletin yegâne kaynağı ve temsilcisi vasfı ve iddiasından uzaklaştırılarak protestanlaştırılmak istendiğini vurgulayan konuşmacı, Müslümanlar arasında yaygınlaştırılmak istenen modernist anlayışların bu konuda emperyalist stratejilerle paralellik taşıdığını, İslam’a biçilen bu emperyalist gömlekleri parçalamanın yolunun, müdahane ve entegrasyona yanaşmayan Kur’an merkezli yeni bir inşa çabası olduğunu kaydetti.