Siyonist İsrail Gazze'de sadece savunmasız Filistin halkını değil; hukuku, adalet duygusunu, vicdanı, insanlığı katletmiştir. Evler, okullar, camiler gözü dönmüş siyonist canilerce yerle bir edilmiştir.

Ve Bizler tam 22 gün boyunca Gazze'yi hedef alan Siyonist saldırganlık karşısında başta Mısır olmak üzere bölge ülkelerinin takındığı tavrı derin bir teessür ve ibretle izledik.

Gazze toprakları, Hamas'ın 2006 yılının Ocak ayında yapılan seçimleri kazanmasından bu yana, ABD-İsrail ortaklığı ile şekillenen, başta Mahmut Abbas ve Hüsnü Mübarek’in işbirlikçi politikaları ile barbarlığın en şiddetlisine sahne olmuştur. Siyonist çete açlıkla, yoklukla, yakıtsızlıkla, ilaçsızlıkla sindiremediği, teslim alamadığı Gazze halkını füzelerle, bombalarla imha etmeye çalışmıştır.

Ne yazık ki, Gazze'yi hedef alan Siyonist canavarlık karşısında Mısır hükümeti ABD-İsrail baskılarına boyun eğerek Refah sınır kapısını kapalı tutmuş, bu yüzden de Gazze'deki insani dramı hafifletmek amacıyla dünyanın çeşitli bölgelerinden gönderilmiş ilaç, yiyecek ve yardım malzemesi uzun bir süre kapıda bekletilmiştir. Ayrıca; yaralıların Gazze'den çıkartılmalarına izin verilmemiş ve dışarıdan doktorların ve sağlık malzemesinin Gazze'ye girişlerinin engellenmesi nedeniyle her gün onlarca kardeşimiz hayatı kaybetmiştir. Bu yaptıkları ile Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek Gazze'ye yönelik siyonist saldırganlık suçuna iştirak etmiştir.

Filistin halkının değil ABD, İsrail ve işbirlikçi Arap rejimlerinin fahri temsilcisi, Gazze katliamının baş sorumlularından işbirlikçi Mahmud Abbas, geçtiğimiz hafta Türkiye’yi ziyaret etmiş ve Filistin halkını temsil etmemesine rağmen  muhatap alınmıştır. Oysa işbirlikçi kimliği bizzat Başbakan Erdoğan'ın ifadeleriyle izhar edilen bu adamın temsilci sıfatıyla muhatap alınması ciddi anlamda çelişkili bir durum arz etmektedir. Görev süresi 9 Ocak tarihinde bitmiş olan ve Filistin halkını temsil etme özelliği olmayan bu adamın, hukuksuz bir şekilde Filistin Başkanlığı koltuğunda oturduğu bilinmektedir. Bunlarla birlikte işgalcilerden aldığı güçle Gazze’yi ve Kudüs davasını savunan insanları da tutuklattırarak zindanlarında düzenli işkencelere tabi tutmakta. Böyleyken muhatap alınmış olması kabul edilemez bir durumdur.

Şimdi de Gazze katliamının diğer bir sorumlusu olan Hüsnü Mübarek Avrupa ülkelerini de kapsayan bir dizi ziyaret kapsamında 11 Şubat Çarşamba günü Türkiye’ye gelecek. Ziyaretinin ana gündemi Gazze'de ateşkes sonrası düzenlemeler olacakmış. İstanbul'da yapılacak müzakerelerin odağında ise Hamas ve Fetih'in uzlaşmasına yönelik görüşmeler ve Gazze'de kurulacak geçici mekanizma olacakmış.Başbakan Erdoğan’ın Davos’da Peres’e karşı sergilediği tutumun sözde kalmaması, icraatları ile sözlerinin arkasında olduğunu ispat etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Siyonist çete ile ilişkiler kesilmeli, tüm askeri ve stratejik antlaşmalar iptal edilmelidir! Ve tüm bu yaşananların en büyük işbirlikçisi olan Hüsnü Mübarek’e de aynı tavır gösterilmelidir.

İşbirlikçi politikaları ile eli kana bulaşmış, kirli ilişkiler ağı ile hain sıfatını hak etmiş biri Gazze'de "ateşkes" ve Ortadoğu'da "barış" adı altında ancak İsrail'in dikte ettiği politikaları icra etmek üzere Türkiye'ye geliyor. Tüm dünyadaki duyarlı insanların Gazze’deki yaraları sarmak için gönderdiği yardım malzemelerini içeri sokmayan ve hatta geçen hafta doktorların girişlerini de engelleyerek işgalcilerin yanında olduğunu bir kez daha ortaya koymuş oldu.

Hamas'ın silahsızlanması gibi İsrail'in amaçlarına hizmet edecek politikaların arkasından gitmek İsrail katliamına suç ortağı anlamına gelecektir. Bu nedenle Hüsnü Mübarek yönetimindeki Mısır'ın işbirlikçi ve firavuni tutumu, desteklenmesi gereken bir tutum değil, protesto edilmesi gereken bir zillettir. Bu işbirliğine hizmet eden herkes, Filistin halkının yaşadığı büyük acının sorumluluğunu taşımaktan kurtulamayacaktır.

Özgür-Der Çorum Şb.

Bülent Gökgöz