"Müslümanlar arasındaki tefrika, sapmaların sonucudur"

Songür: Vahdet imanın, tefrika sapmanın neticesidir. Allah ve Rasulünün sakındırdığı ihtilaf, ümmeti parçalanmaya ve düşmanlığa götüren tehlikeli ihtilaflardır.

18-11-2014


Özgün-Der'in cumartesi seminerlerinde bu hafta Kemal Songür'ün sunumuyla "İhtilaf Ahlakı" masaya yatırıldı.

Davetlilere hoş geldiniz konuşması ile açılışı yapan Özgün-Der başkanı sayın Hamza Akdeniz'in ardından kürsüye davet edilen sayın Songür, Müslümanlar arasında oluşan ihtilafların ahlaki boyutuna dikkat çeken bir sunum gerçekleştirdi.

Sayın Songür'ün sunumunu sizlerle paylaşıyoruz.

İHTİLAF AHLAKI

Ahlak: Sözlükte huylar-seciyeler demektir. Hukuk felsefecileri; "toplum tarafından benimsenen ve insanların davranışını düzenleyen kurallardır" şeklinde tanımlamışlardır.   Ahlak: Terim olarak; insanın bir amaca yönelik olarak kendi iradesi/arzusu ile iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak durmasıdır. Ahlak: Davranış demektir, davranışı tetikleyen ve eylem haline getiren hayatı okuma biçimidir, ahlaksız insan yoktur, her insan imtihan gereği kullanmak zorunda olduğu iradesiyle bir davranış sergiler, ama iyi ahlaklı ama kötü ahlaklı davranış sahibidir, ahlak bilmenin karşılığı değil yapmanın karşılığıdır. Ayrıca, "ameller niyetlere göredir" hadisinden hareketle Allah'ın indinde davranışların "İslam ahlakı" olarak kabul görebilmesi için niyetlerin de katıksız Allah için olması gerekmekte ve bunun tersi gösteriş için yapılan amellerin boşa çıkacağı ve hatta azabı celbedeceği gerçeği dikkate alınmak zorundadır. Bu din öyle bir dindir ki; iki yüzlülüğe, niyetten bağımsız amele ve amelden bağımsız bilmeye/inanmaya kapılarını kapayan bir hayat/ahlak nizamıdır. Hayatın her sahası ve safhası ahlak ile ilintilidir, siyaset ahlakı, ilim ahlakı, ticaret ahlakı, savaş ahlakı, güç ahlakı, kardeşlik ahlakı, ebeveyn/evlat ahlakı, karı-koca/evlilik ahlakı, kişisel-sosyal ahlak ve konu başlığımız olan ihtilaf ahlakı gibi hayatın tümünü kuşatır.

İHTİLAF: Lügatte; ayrılık, uymayış, uymama, anlaşmazlıklar, ayrılıklar gibi manalara ge­lir. Istılahta ise, herhangi bir konunun varlığı kabul edildikten sonra, muhteva ve mahiyeti üze­rinde idrak ve anlayış yeteneğine göre değişik sonuçlar çıkarmak şeklinde tanımlamak müm­kündür. 

İHTİLAF: İslami literatürde kazanılmış/kesbi ve gayrı kesbi/tabii olmak üzere ikiye ayrılmaktadır, biri kavrayış, yetenek, cehd, eğilim gibi farklılıklardan kaynaklanan "görüşler ihtilafı"dır, diğeri de iki şeyden birinin diğerinin yerini tutmasının imkansızlığı olan "cinsler ihtilafı"dır. İhtilaf, bilmenin ve bilinmenin gereğidir. Dünyadaki her şey zıddıyla/muhalifiyle bilinir, gece-gündüz, dişi-erkek, renklerin-dillerin ayrı oluşu ve benzeri ihtilaflar O'nun ayetlerindendir ve gayri kesbidir.


TEFRİKA: Tevhidin ve ondan neşet eden vahdetin zıddı tefrikadır. Tefrika, iki varlığı birbirinden ayırmak ve parçalamaktır. Tefrika; birbirine kötülük etmeye kadar varan sürekli anlaşmazlık/ay(kı)rılık demektir. NİZA: “çatışma/kapışma”, “birbirine düşme/düşürme”, “ötekinin varlığını/var olma hakkını meşru görmeme”, “onu hedef tahtasına koyup düşman bilme”, "üzüm yeme değil bağcıyı dövme kastı ile hareket etme", “polemik yapma”dır. Bu kelime kök olarak, “kanırtarak ve acı çektirerek çekip alma”, “zorla/zorbalıkla sıyırma”, “soyup alma” anlamlarına gelir. Ölüm anında canın insandan çekilip alınmasına nez’ denir. Niza; görüşünü, çıkarımını, üretimini, tezini karşıdakine dayatmadır. 

Kalkış noktasında bencillik ve zorbalık vardır. “Allah’a itaat edin, O’nun elçisine itaat edin” 8/46 ilahi uyarısından sonra “nizalaşmayın” talimatının gelmesi şu demektir; Allah bir konuda sözünü söylemişse, Rasul onu hayatına geçirmişse, 33/36 ilahi uyarısında da belirtildiği gibi artık iman eden müminin seçim/tercih hakkı yoktur, kesin olarak bildirilen hükümden sonra “falanca şöyle dedi”, şu veya bu kitapta şöyle yazıyor, filanca zatın görüşü/bakışı şudur diye diretmek, bu âyete göre nizalaşmaktır. Vahyin korunmuşluğuna iman eden bir mü’min Allah’ın hakkında hüküm verdiği ve Rasulün da onu hayatıyla beyan ettiği bir konuda zaten ihtilafa düşmez. Bunun dışında kalan her konuda ihtilaf doğaldır.İctihada açık olan her ne varsa ihtilafa da açık demektir, ihtilafı niza gibi gösterip yasaklamak nizalaşmaya yol vermektir. Nizayı meslek edinenler her ihtilafı tefrikaya dönüştürürler ve bunun sonucu olarak da her muhalifi düşman, her uyarıyı-eleştiriyi düşmanlık sayarlar. Niza; içinde sevgi, merhamet, adalet ve empati olmayan şeydir, niza sınırların tarumar edilmesi ve iletişim köprüsünün dinamitlenmesidir. 

CEDEL: Olumsuzlanmıştır, ilk cedelci şeytan aleyhillanedir, cedel polemiçiliktir, kalkış noktası doğruyu bulmak/aramak değil haklı çıkmayı öne almaktır, aslında polemik galip gelenin kaybettiği şeydir.


ÜMMETİN İHTİLAFI VE "İHTİLAF AHLAKI"

Öncelikle şunu belirtelim; hayır ile şer, hak ile batıl, tevhid ile şirk ve bunların müntesiplerinin mücadelesi sünnetullahın yansımasıdır. Dünya hayatının sistemi böyle kurulmuştur. "İşte böyle; biz, her peygambere suçlu-günahkarlardan bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter." (25/31) Allah, ümmeti İslamın düşmanlarından bahsetmektedir; "Onlar hep sizle savaşacak ve güç yetirebilirlerse sizi dininizden vazgeçirmek için uğraşacaklar" (2/217) Bu ayetlerden hareketle şirkin/küfrün ürettiği zalimler her daim müslümanlara engel olmaya çalışacak ve bunu başarmak için ümmet arasına fitne-fesat sokarak ve de birbirlerine hasım edip kırdıracak konuları tetikleyip kendi işlerini kolaylaştırmak isteyeceklerdir. Bunda şaşılacak hiçbir şey yoktur, asıl şaşılacak ve endişelendirecek husus, müslümanların kendi elleri ürünü olan ve zalimlerin ekmeğine yağ/bal süren yaşadıkları fitne, ayrışma ve dahası-kötüsü birbirlerini hasım görerek fiili mücadeleye/kamplaşmaya/savaşmaya ve de 4/93 ilahi uyarısına rağmen birbirlerini öldürmeye varan zillete düçar olmalarıdır.

 

Dinin yasakladığı ve yok saydığı tolere edilebilir/edilmesi gereken ihtilaflar değildir, kaldı ki bu nevi ihtilaflar eşyanın tabiatındandır, Kültürü, örfü, adeti, yemesi, içmesi, giyinmesi, zevkleri, cinsiyeti, iklimi, dili, rengi, kavmi, yetenekleri, becerileri, eğilimi, zeka kapasitesi ve bunu işletme cehdi, idraki, etkilendiği havza, bilgi/bilinç düzeyi, yaşadığı ya da yaşamak zorunda olduğu sosyal çevre, kısaca bütün bir hayat serüveni farklılıklar arzetmektedir, Farklılık arzeden fakat aynı ilahi öğretiye tabi olan müslümanların (afrikalının, asyalının, avrupalının, siyahinin, beyazın, sarının, arabın) vahdeti/ümmeti oluşturabilmelerinin gereği-gerçeği vahyin gölgesinde buluşmalarıdır, vahyin gölgesinde buluşanların tıpatıp aynı zihinsel tonları, tıpatıp aynı pratik refleksleri sergileyemeyeceği aşikârdır, istenen şey o gölgeden çıkılmamasıdır.

İhtilaflar; İslam toplumunu parçalayıcı bir nitelik kazanma­dığı sürece, hiçbir sakıncası yoktur. Dinin asıllarında/hududlarında olacak tefrika vahiy tarafından reddedilmekte ve tolere edilmemektedir, tolere edilen ihtilaflar, asla/köke gölge düşürmeyen furuata ait konu ve çıkarımlardır. Buradan hareketle ihtilaf etmek ne kadar insani ve kaçınıl(a)maz ise, dinin asıllarında/hududlarında tefrikaya düşülmekten de şiddetle kaçınılması o kadar hayatidir.

ÜMMET; İHTİLAF ETTİĞİ İÇİN BELALARA/FİTNELERE UĞRAMIYOR! AHLAKSIZCA/PERVASIZCA İHTİLAF ETTİĞİ İÇİN BELALARA DÜÇAR OLUYOR:

Din bize iki alan bırakır; sabiteler ve değişkenler: Sabitelerde akide vardır, vahyin tanımladığı apaçık iman umdeleri vardır, müşriklerin rasule senin ilahın nasıl bir ilahtır sorusuna yönelik vahyin İhlas suresiyle cevap vermesi gibi, Allah'a ait olanı mahluka pay etmek demek olan şirkten beraat ilanı vardır, muhkamattan olan emir ve nehiyler vardır, zaman, zemin, mekan ve şartlar değişir, fakat sabiteler değişmez. Değişkenler ise sabitelerin ruhuna aykırı düşmeyen füruata ait hususlardır. Sabiteleri değişkenler haline getirmek nasıl bir zulüm ise, değişkenleri sabitlemeye çalışmak da o kadar zulümdür. Çünkü zulüm "bir şeyi kendine mahsus yerinden başka bir yere koymak"tır. 

İslami mücadelenin farklı ekollerle/gruplarla yapılıyor oluşu, meş

Etiketler : #Müslümanlar   #arasındaki   #tefrika   #   #sapmaların   #sonucudur   
YORUMLAR
  • Abdulhakim BEYAZYÜZ   19-11-2014 12:10

    Kemal bey müslüman kardeşler olarak ciddi sorun yaşadığımız bir meseleyi, oldukça güzel ve kendisinden yararlanılacak tespitlerle çözümleye çalışmış. Rabbimiz kendisinden ve tüm müslüman kardeşlerimizden razı olsun. Rabbimiz bizleri ilmi,hikmeti, çabası ve merhametiyle peygamberlerin günümüz temsilcilerinden olan kullarından eylesin...

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN