"Seyyid Kutub, ne tekfirciydi ne de şiddet taraftarı"

Münir Gadban, Seyyid Kutup’u şiddet ve tekfire mal edenlerin gerçekte onun fikirlerini tam anlamadıklarını ifade ediyor. Ve bunun gerçek olmadığını; intiba ve algıdan ibaret olduğunu ifade ediyor.

04-06-2011


Şiddet karşıtı Seyyid Kutup!

Mustafa Özcan / Dünya Bülteni

Suriye Değişim Konferansı çerçevesinde Antalya’dayız. Bu vesile ile çok zamandır görmediğimiz bir çok dost yüzü gördük. Gıyaben tanış olduklarımızla da vicahi yani yüz yüze( ruberu) tanışma fırsatımız  oldu.

Romanya’dan gelen Suriyeli bir arkadaş Osmanlı’nın iftiraya maruz kaldığını ve karalandığını söyledi. Gerçekten e Mısırlı tarihçilerden birisi ed Devletü’l Osmaniyye el müftera aleyha/ İftiraya uğramış Osmanlı Devleti  başlığıyla bir kitap yazmıştı.

Bu suretle kimi sahte kahramanlar hakiki kahraman olarak anlaşılırken bazı gerçek kahramanlar da sahte kahraman olarak anılmıştır. Bunlardan birisi de Seyyid Kutup’dur. Seyyid Kutup hem dostları hem de düşmanları tarafından yanlış anlaşılmış ve hakkı yenmiş şahsiyetlerden birisidir. Fikirleri tekfirci olarak algılandığı gibi aynı zamanda şiddeti beslediği de ileri sürülmüştür.

İşte bunu çürütmek için Suriyeli asıllı ulema ve yazarlardan Münir Gadban bir kitap kaleme almış. Kitap Mısır’da Daru’s Selam Yayınevi tarafından basılmış. Kitabın orijinal adı ‘Seyyid Kutup dıddu’l unf’ adını taşıyor. Yani Şiddet Karşıtı Seyyid Kutup.  Sanki Seyyid  Kutup ile şiddet karşıtlığı ters düşüyor. Elbette ki öyle değil.  Uzun yıllardır vatanından uzak bir biçimde Mekke’de yaşayan kitabın yazarı Münir Gadban ile mesele hakkında uzunca sohbet ettik. 

Esasında Gadban sürgünde yaşamasına rağmen sürgün yeri Mekke olunca buna sürgün demek şık olmuyor. Mekke bir anlamda bütün Müslümanların vatani aslisi sayılmalıdır. Münir Gadban, Seyyid Kutup’u şiddet ve tekfire mal edenlerin gerçekte onun fikirlerini tam anlamadıklarını ifade ediyor.  Ve bunun gerçek olmadığını; intiba ve algıdan ibaret olduğunu ifade ediyor.

*
Münir Gadban’ın da hatırlattığı gibi Seyyid Kutup darbeci veya devrimci yöntem ve anlayışlara karşıdır. O ancak İslami ve rabbani bir nesil yetiştirilmesi halinde İslam devletinin gerçekleşebileceğini öngörmektedir.  İdare yükünü ancak olgun ve rabbani omuzlar taşıyabilir. Yani İslam’ı sindirmiş ve tam olarak yaşayan bir neslin ancak İslami düzeni ikame edebileceğini görmüş ve bunu savunmuştur.

Dolayısıyla bu tanımın dışında kalan, darbeci ve hatta devrimci anlayışlar İslam adına -İslamı yönteme ters olduğundan- iktidara gelmemelidirler.  Onların çabası, yanlış bir yolla doğru hedefe ulaşma çabasıdır. Lakin yanlış bir yöntemle doğru bir hedefe ulaşmak kabil ve mümkün değildir.  Münir Gadban’ın aktardığına göre, Nakraşi Paşa hadisesinde olduğu gibi bazı sevenleri Seyyid Kutup’a,  Cemal Abdunnasır’ın suikastla tasfiye edilmesini veya devrilmesini teklif ederler.

Seyyid Kutup böyle bir yöntemi tasvip etmediğini ve sağlıklı bulmadığını ifade eder. Kısaca, ne suikast ne darbe ve ne de devrim yoluyla Seyyid Kutup İslami bir düzenin kurulamayacağını öngörmüştür.  Sadece fikren değil fiilen de buna karşı çıkmıştır. Onun tek tasvip ettiği yöntem sağlıklı İslami nesiller yetiştirmek ve İslami düzeni onlar vasıtasıyla ikame etmektir. Yani Seyyid Kutup tamamıyla tabii gelişmeyi esas almaktadır. Bunu hızlandıracak ve dolayısıyla tahrif edecek anlayışlardan dikkatle ve hatta şiddetle uzak durmuştur.

*
Bununla birlikte, Mevdudi, 'Kur'an'da dört terim' ve 'Hilafet ve Saltanat' kitaplarından dolayı İslami kesimlerin tepkisini çekmiştir.  Elbette Seyyid Kutup da Mevdudi’den etkilenmiştir. Seyyid Kutup da Mealim fi’t tarik( yoldaki İşaretler) kitabından dolayı eleştirilmiştir. Esasında bu kitabında tekfircilik yaptığına veya şiddete yönlendirdiğine dair bir ipucu yoktur. Lakin kitapta, 20’inci yüzyıl karanlık bir çağ olarak tasvir edilmekte ve İslam toplumlarının sağlığını kaybettiği ifade edilmektedir. 

Toplumların bu olumsuz tasviri dolaylı da olsa umutsuzluk üzerinden şiddet ortamını beslemiş olabilir mi? Elbette bu mesele hala tartışmaya açıktır. Lakin Seyyid Kutup’un doğrudan toplumu tekfir ettiği ve ona yönelik şiddeti kutsadığına dair elde ikna edici veriler ve deliller bulunmuyor.

Ayrıca Mevdudi gibi şahsiyetlerden etkilenmesi de bu yönünü belgeleyen ve gösteren bir husus değildir. Zira, Suriyeli şiddet karşıtı İslami mütefekkirlerden Cevdet Said’in, üstadı olarak zikrettiği isimler arasında İbni Teymiyye de vardır. Peki, İbni Teymiyye’nin  şiddet kimyası nasıl Cevdet Said de etkisini göstermemiştir?  Hatta ters etki göstermiştir! Oysa kimilerine göre,  İbni Teymiyye ortaçağın Seyyid Kutup’u sayılabilir.  Kimilerine göre şiddeti teorize eden isimlerin başında gelmektedir. Buna rağmen Cevdet Said şiddet yanlışı değil de şiddet karşıtı olmuştur. Demek ki her zaman algı gerçeğe mutabakat arz etmiyor. 

Etiketler : #Seyyid   #Kutub   #   #ne   #tekfirciydi   #ne   #de   #şiddet   #taraftarı   
YORUMLAR
  • resul   18-01-2012 14:02

    s.a (seyyid kutubun r.a) (tagutlara karşı) takındıgı tavızsız tevhidi duruşu işlerine gelmedigi için tekfircilik diye algılayan bazı sözde islamı yazarlardan olan mustafa bey geçenlerde rusya bagımlısı kadırovun dünya kamooyuna bozulan imajını düzeltmek için düzenledigi toplantıya bazı zevatla katılıyor, toplantı zamanı kadırov zaliminin tamda dogum gününe denk geliyor bundan dolayı oradaki tüm zevattan çok memnun oldugunu ifade ediyormuş, akabinde mustafa bey vakit gazetesinde 'sabah namazı açılışı' başlıklı orada katıldıgı (ebu amr) zihniyetli kadirovun yaptırdıgı mescidi dirar için kadirovun hikmetlerinden bahsetmiştir. ALLAH AŞKINA soruyorum size seyyid kutup bu dönemde olsaydı bu zalim kadirovun davetine icabet edermiydi! etseydi ona karşı tavrı nasıl olurdu! onlar agızlarıyla allahın nurunu söndürmek istiyorlar ancak ALLAH nurunu tamamlayacaktır kafirler istemesede s.a

  • ZÜLKÜF ARSLAN   15-07-2011 10:02

    iLK BAŞTA TEKFİR NEDİR ONA BAKMAK LAZIM... Örneğin laiaheillallah TEKFİR DEĞİLMİDİR,ALLAHTAN BAŞKA İLAH TANIMAM DEMEKTE TEKFİRDİR,Veya şu ayeti vereyim bütün peygamberlerde bu yönde toplumlarını tekfir etmişlerdir,BU AYETİN GEREĞİNİ DE YAPMIŞTIR SEYYİD KUTUB ONDAN DOLAYIDA DAR AĞACINDA BULMULTUR KENDİNİ RABBİM ŞEHADETİNİ KABUL ETSİN... MÜMTEHİNE SÜRESİ..4- İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: "Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkar ettik. Sizinle aramızda, siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir." Ancak İbrahim'in babasına: "Sana bağışlanma dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için gücüm yetmez." demesi hariç. "Ey Rabbimiz, biz Sana tevekkül ettik ve 'içten Sana yöneldik.' Dönüş Sanadır." tekfir allahın hükmüne göre değerlendirmek ve hükmetmektir..tABİKİ BUNUDA TAM TERS YÖNDE AÇIKLAYIP BOŞ KOF Bİ ETİKET YAPMIŞLARDIR....SEYYİD KUTUB MISIRDAKİ YÖNETİMİDE TOPLUMUN DUYARSIZLIĞINIDA TEKFİR ETMİŞTİR...

  • Erdal   18-06-2011 14:17

    Seyyid Kutup'un Şiddet yanlısı olmadığını ve devrimle Müslümanların başa gelemeyeceğini söylüyorsunuz. Bu konuda Seyyid Kutup un yazıları veya fikirleri varmı? varsa bu ibareleri nerde kullanıyor?

  • yasin asma   11-06-2011 09:14

    selamaleyküm şehid seyyid kutubun eserlerine genel olarak baktığımızda hiç şaşmayan bir rota olduğunu rahatlıkla görebiliriz, bu rotanın allah ve rasulü olduğundan hiç kimsenin şüphesi yoktur. seyyid kutup iddia sahibi bir islami hareketin mensuplarının kesinlikle pragmatik hesaplarla bir yere varılamayacağını küçük hesaplarla islami hareketin asla ve kat'a egemen güçlerle bir takım görece özgürlükler/serbestlikler konusunda pazarlık halinde olamayacağını veya meyledemeyeceğini ikram edilen üç tane bisküvi ile ikna edilemeyeceklerini, amaçlarının ne yaradılmış kulları nede egemen güç sahiplerini razı etmek değildir, rızasını gözettikleri tek zat allahu azimuşşan'dır. bununla birlikte islamilik iddiasında olanların hele hele hareket niteliği kazanmış olan yapıların içindeki aktif rol alanların cahiliyye kurumlarında görev alamayacaklarını çok anlaşır bir dille izah etmektedir. kendi deyimi ile "cahiliyye kurumlarında görev alanlar islami hareketin faal bir üyesi olamaz" sözü çerçeve yapılıp asılacak değerdedir. zira tecrübe ile sabittirki tersi olduğunda ibre hep inişi göstermiştir. ayrıca bir hareket asla ve asla iftiracılarla flört etmemeli aralarında sorun olan müslümanları makul bir şekilde bir araya getirmeli ve sorunu halletmelidir. eğer iki insan arasında adalet dağıtamayacak bir yapının topluma nasıl adalet dağıtacağı oldukça düşündürücü bir konumda görünmekten kendini alamayacaktır. seyyid kutup ayrıca özgün bir hareketten sözeder tüm konuları tevhid ile bağdaştırır. ama ne yazıkki tüm bunlar "ictihadi" olduğu için bir takım müslümanlar için önemli sayılmamaktadır. bizim için kuranın ruhuna uygun olması amel edilmesi için yeterli bir gerekçedir. birde takvaya daha yakındır. wesselemü alemenittebeelhude

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN