ABD ve müttefiklerinin "Musul operasyonu" ve endişeler
Musul’da bugün itibariyle bir buçuk milyona yakın sivilin yaşadığı tahmin ediliyor. Nüfusun yüzde 90’ı Sünni Arap olan Musul’da, Hristiyanlar, Kürtler, Şii ve Sünni Türkmenler ile Ezidiler yaşıyor. IŞİD sonrası Hristiyanlar, Ezidiler ve Şii Türkmenlerin tamamına yakını şehri terk etti. Kürtlerin de büyük kısmı Duhok ve Erbil eyaletlerine göç etti.
17-10-2016
Ninova eyaletinin başkenti olan Musul, Irak’ın en büyük üç şehrinden biri. Haziran 2014’te IŞİD şehri ele geçirmeden önce Musul’un nüfusu yaklaşık 2 milyondu. IŞİD sonrası kentten kaçışlar oldu.
Musul’da bugün itibariyle bir buçuk milyona yakın sivilin yaşadığı tahmin ediliyor. Nüfusun yüzde 90’ı Sünni Arap olan Musul’da, Hristiyanlar, Kürtler, Şii ve Sünni Türkmenler ile Ezidiler yaşıyor. IŞİD sonrası Hristiyanlar, Ezidiler ve Şii Türkmenlerin tamamına yakını şehri terk etti. Kürtlerin de büyük kısmı Duhok ve Erbil eyaletlerine göç etti.
‘İhtilaflı bölgeler’ ve Musul
Irak’ın karma nüfusa sahip Kerkük, Ninova, Diyala ve Selahaddin eyaletlerinde bazı bölgelerin aidiyeti konusunda Erbil ile Bağdat arasında uzun süredir anlaşmazlık bulunuyor. Anlaşmazlık yaşanan yerler arasında, Kerkük ve Musul’un merkez olduğu Ninova eyaletinin Sincar, Zumer, Mahmur, Şeyhan, Hamdaniye ve Telkif gibi bölgeleri de yer alıyor.
2003’teki ABD işgalinden sonra uygulamaya konulan anayasanın 140’ıncı maddesi, bu bölgelerin durumunun belirlenmesi için bir yol haritası çizmişti. Bir referandumu da içeren yol haritasının 2007’ye kadar hayata geçirilmesi planlanıyordu. Ancak, bu tarihin üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen, Erbil ve Bağdat anlaşamadı.
Dolayısıyla, petrol zengini Kerkük başta olmak üzere ihtilaflı bölgelerin durumu netlik kazanmadı. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, IŞİD’in 2014 saldırılarından sonra Bağdat ordusunun boşalttığı Kerkük’ü Peşmerge güçleriyle ele geçirdi.
Musulluların Şii korkusu
Sünni nüfus ağırlıklı Musul, ülkedeki Sünnilerin son büyük yerleşim merkezi. Şii İran etkisindeki Bağdat hükümeti ve Şii ağırlıklı Irak ordusunun gücü sınırlı. Bu nedenle, Irak’ın neredeyse tamamında Tahran tarafından eğitilen Şii milisler aktif.
Tahran’ın kontrolündeki Haşdi Şâbi isimli bu Şii milislerin ele geçirdiği bölgelerde Sünnilere yönelik katliamlar yaşandı. Sünniler çoğunlukla göçe zorlandı.
Ülkenin Sünni yoğunluklu şehir ve ilçelerindeki nüfus yapısı değişti. Bu sebeple, Musul halkı, operasyon sonrası bölgeye Şii milislerin gelmesinden, nüfus değişimi yaşanmasından, yani Sünnilerin elindeki son bölgeyi kaybetmekten korkuyor ve bunların gerçekleşmeyeceğinden emin olmak istiyor.
Musul’daki IŞİD varlığı
2003’teki Amerikan işgalinin ardından tüm ülkeye yayılan İran etkisi, Sünni-Şii savaşını körükledi. 2005’ten bu yana ülke genelinde mezhep çatışmaları yaşanıyor. Sünni Araplar bu çatışmalar sırasında çoğunluğu Şiilerden oluşan Irak ordusu tarafından korunmuyor.
Haziran 2014’te yaklaşık iki bin IŞİD mensubu Musul’a girdiğinde, 25 bin kişilik Irak ordusu şehri savunmadan, silahlarını da bırakarak kaçmıştı. Şii yönetimin baskısı altındaki Musullular bu değişimi ilk aşamada memnuniyetle karşılamıştı.
Zaman içinde, IŞİD’in katliamlar yapan radikal bir terör örgütü olduğunu gördüklerinde, Sünnilerin şehirden kaçışı başladı. Iraklı yetkililerin tahminlerine göre, şu an şehirde yedi bin civarında IŞİD mensubu var. IŞİD’in operasyon öncesi bölgeye yığınak yapmış olması ve sayının artmış olabileceği de tahmin ediliyor.
Operasyona katılan güçler ve görevleri
Altın Güç: Musul operasyonunda öncülüğü yapacak olan güç, Irak ordusuna bağlı özel bir birlik olan Altın Güç. ABD askerleri tarafından eğitilen bu birlikler şehri kuşatacak ve IŞİD savunmasını kıracak.
Peşmerge: Altın Güç’e ilk aşamada şehrin kuzeyinde ve doğusunda konuşlu Peşmerge birlikleri destek olacak. Yedi binin üzerinde Peşmerge Musul operasyonu için özel olarak eğitildi. Peşmerge, Musul’a girmeyecek ancak şehrin çevresinde ilerlerken ele geçirdiği bölgelerde kontrolü sağlayacak. Yani, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Peşmerge’nin hâkimiyet alanı operasyonla birlikte genişleyecek.
Irak Ordusu: Altın Güç’ün ve Peşmerge’nin ön cephede ilerlemesinin ardından şehir merkezine Irak ordusu girecek. IŞİD’in tamamıyla temizlenmesi ve ardından şehrin güvenliğinin sağlanması tamamen Irak ordusunun elinde olacak.
Şii milisler: Şehrin güneyinde Tahran tarafından eğitilen Şii milisler konuşlanmış durumda. Musullular’ın tepkisini çeken Haşdi Şâbi adındaki bu yapının şehir merkezine girmeyeceği konusunda uzlaşma sağlandı. Ancak, Anbar eyaletlerindeki operasyonlarda da aynı anlaşmanın sağlanması, Şii milislerin köylere girerek katliamlar yapmasına engel olmamıştı. Şii milislerle ilgili en büyük kaygı bu.
Aşiret birlikleri: Washington ve Tahran etkisindeki Bağdat, Şii milislerin yarattığı kaygıyı gidermek için, her bölgedeki aşiret liderlerinin oluşturduğu yerel birliklerin de Haşdi Şâbi’ye katılması kararı aldı.
Köy, kasaba, ilçelerdeki aşiretin yapısına göre Sünni, Şii Araplar, Kürt veya Şii Türkmenlerden oluşan bu yerel birliklere, ABD ve Tahran tarafından silah ve para desteği sağlandı. Bu uygulama bazı küçük yerleşim birimlerinde yerel halktan destek bulmadı.
Sünni birlikler: Kendi güçlerini oluşturmak isteyen Musullu Sünni gönüllüler, eski Musul Valisi Esil Nuceyfi önderliğinde Haşdi Vatani adlı grubu kurdu.
Yaklaşık üç bin kişilik bu grubun eğitimi için Türkiye devreye girdi. Musul’a yaklaşık 15 km mesafedeki Başika köyü yakınlarında bir eğitim kampında, 2015 başından bu yana TSK, Sünni birliklere eğitim veriyor. Musul operasyonu öncesinde ismini değiştirip Ninova Muhafızları adını alan bu grup, üç ay içerisinde üç bin yeni savaşçının da TSK eğitiminden geçerek kendisine katılmasını bekliyor.
Türkiye’nin eğittiği birliklerin Musul operasyonunda yer almasına, Tahran etkisindeki Bağdat hükümeti uzun süre karşı çıktı. Erbil ve Ankara ise yerel Sünni birliklerin de şehrin geleceği için operasyona katılmasında ısrar etti.
Musul eski valisi Nuceyfi, Ninova Muhafızları’nın da peşmerge güçleriyle birlikte operasyona katıldığını açıkladı.
Tahran etkisindeki Bağdat’ın Ankara’yla Başika krizi
Başika krizi ilk olarak Aralık 2015’te başlamıştı. 2015’in başından itibaren Musul’da olan Türk birliğinde 4 Aralık 2015’te nöbet değişimi olmuştu. Türkiye’den yaklaşık 150 asker, 20 civarında tank eşliğinde Başika’daki Zelikan Kampı’na gönderilmişti.
İran etkisindeki Irak hükümeti, bu değişim üzerinden Başika’daki Türk askeri varlığına tepki gösterdi. Irak Başbakanı Haydar İbadi, Türk askerlerinin Musul yakınlarındaki kamptan 48 saat içinde çekilmesi çağrısı yaptı, ardından Irak BM’ye başvurdu. Türkiye 14 Aralık’ta, Başika bölgesindeki Türk askerlerinin bir kısmını Zelikan Kampı’ndan çekti.
Ancak bu, Bağdat yönetimine yeterli gelmedi ve 15 Aralık’ta kendi talebi üzerine Irak’ın Başika bölgesine konuşlanan Türk askerlerinin bir kısmının değil, tamamının topraklarından çekilmesini istedi.
İki ülke yetkilileri, Başika Kampı’ndaki Türk askeri varlığı başta olmak üzere aradaki sorunların çözümü için görüşme süreci yürüttü. Görüşmeler sonucunda gerginlik azaldı, Mayıs 2016’da 5 ay gecikmeli olarak Irak, Ankara’ya büyükelçi atadı. Ancak Ekim 2016’daki kriz yeniden patlak verdi.
1 Ekim’de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkiyi 2017’ye kadar uzattı.
Bu karar, Başika’daki TSK’nın varlığına karşı çıkan İran destekli milletvekillerini harekete geçirdi. Irak parlamentosu, 5 Ekim’de Türk askerinin ülkedeki varlığını sonlandırmasını, Başika kampını boşaltmasını istedi. Bu bildiriden sonra ilişkiler yine gerildi.
Gerilimi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Irak Başbakanı Haydar İbadi’ye yönelik, “Sen benim muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kalitemde değilsin. Irak’ın Başbakanı, istediğin kadar bağır, çağır. Biz bildiğimizi okuyacağız. Önce haddini bil” şeklindeki sert açıklaması takip etti.
Bağdat ve Erbil nasıl anlaştı?
Bölgedeki aktörlerin uzlaşamaması, 2015 ortasında planlanan operasyonun uzun süre ertelenmesine yol açtı.
Musul, Haziran 2014’te Irak ordusunun çekilmesinden sonra IŞİD’in denetimine geçmişti. Bu tarihten sonra Musul’u kurtarma operasyonu sık sık dile getirildi.
ABD’nin 60 ülkenin katılımıyla kurduğu IŞİD ile mücadele koalisyonu, Irak’a danışman ve silah desteği sağladı. Son zamana kadar bunun ötesinde operasyon için somut bir adım atılmadı.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, operasyondan önce IŞİD’i çıkardıktan sonra kenti kimin yöneteceği konusunda uzlaşmaya varılmasını istedi. Bağdat’ın önceliği Musul’a değil, Anbar eyaletinin, Ramadi ile Felluce’nin kurtarılmasınaverdi.
Temmuz 2016’da ABD Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle bir askeri işbirliği protokolü imzaladı. Bu protokol, Musul’u kurtarma yolundaki ilk somut adımdı.
Washington, bu protokol kapsamında 450 milyon dolarlık destek verdiği peşmergeyi Musul’un kırsalında, IŞİD’in denetimindeki köy ve kasabaların kurtarılmasına yönlendirdi.
Peşmergenin ilerlemesinden endişe duyan Bağdat, Peşmerge güçlerin uyardı ve Musul’a yürümeyi durdurmasını talep etti.
İki taraf 21 Eylül’de ABD’nin arabuluculuğunda Musul operasyonunun detayları ve ortak bir koordinasyon mekanizması konusunda anlaşmaya vardı.
Bu anlaşmaya göre, Erbil ile Bağdat arasında ortak bir komisyon kuruldu ve bu iki gücün operasyonu ortak bir şekilde yürütmesi konusunda anlaşma sağlandı.
Türkiye’nin isteği ve Telafer’deki korku
Türkiye Musul operasyonuyla ilgili bazı hassasiyetlerinin olduğunu dile getiriyor. Ankara, Musul’da, demografik yapısının değişmesinden endişe ediyor. Bu endişe ve geçmişte yaşanan olaylar nedeniyle, Şii milislerin operasyona katılmaması gerektiğini savunuyor.
Musul operasyonunda yer almak istediğini açıklayan Ankara, aynı zamanda, eğittiği Musullu Sünni güçlerin kenti kurtarma operasyonunda rol oynamasını da istiyordu.
IŞİD, Telâfer’e girdikten sonra bölgedeki Şii Türkmenler güneye kaçtı. Kentte kalan Sünni Türkmenler ise, şimdi Haşdi Şâbi birlikleri Telâfer’e girerse, bu milislerin intikam alacaklarından endişe ediyor.
Bu endişeyi konuştuğumuz Eski Musul Valisi Esil Nuceyfi, “İntikam sadece Şii Türkmenlerden gelmeyecek, Ezidiler de intikam isteyecek. Sincar’da şu an Ezidiler PKK ile birlikte. İntikam için birçok nedenleri var. İlk başta Sünni Türkmenlerin DAEŞ’in asıl gücü olduğunu ve kadınlarını bu Türkmenlerin kaçırdığını düşünüyor. PKK da bu Türkmenlerden intikam almak istiyor. Şii milisler de Sünni akrabalarından intikam almak istiyor. Bunlar çok büyük sorunlar yaratacak” diyor.
Nuceyfi, “En iyi çözüm Haşdi Şâbi’yi bunun dışında tutmak. Irak ordusundan ya da Peşmerge’den başka birlikleri bölgeye göndermek… Haşdi Şâbi, Telafer’e girmek istiyor ama PKK ile birlikte girmeleri halinde sorun daha da büyüyecek. Çünkü buna Peşmerge de karşı çıkacaktır” diye de ekliyor.
Telafer’le ilgili endişe, Türkiye’nin de dikkat çektiği bir konu.
(Kaynak: El Cezire)
- Ûlu’l-Emr Olmanın Şartı ‘Bizden’ Olmasıdır
- Büyük Felaket (Nekbe) İngilizlerin Kudüs'e girişi ile başladı
- Tarih Gazze'yi Yazacak!
- Soykırım saldırılarında katledilen Gazzelilerin sayısı 34 bini geçti
- Hamas’tan uluslararası topluma, “ABD’nin iradesini aşın” çağrısı
- İsrail’in sonu göründü mü?
- Mehdi Kudüs'e indi mi?
- Hamas: Siyonist zihniyet tamamen vahşi ve canavar bir zihniyet
Makaleler
Hava Durumu