Mısır'daki mevcut yönetim, Rabiatul Adaviyye ve Nahda gibi meydanlarda eylemlerin devam etmesini  "ülke güvenliği açısında ciddi bir tehdit unsuru" olarak algılıyor.

Bu nedenle Mısır İçişleri Bakanı'na "gerekenin yapılması için yetki verildiği" bildirildi. Bakanın bu yetkiyi nasıl kullanacağı, Rabia ve Nahda Meydanlarına hangi güvenlik yöntemi mantığı çerçevesinde müdahale edeceği merak ediliyor.

Çünkü buna benzer bir durum, Savunma Bakanı Sisi'nin, halktan "şiddet ve teröre karşı mücadele için yetki" istemesi sonucunda 26 Temmuz 2013 tarihinde yaşanmıştı. Halkın sokaklara çıkmasının ardından göstericilere müdahale gelmiş ve "Manassa olayları" olarak isimlendirilen katliama bütün dünya şahit olmuştu.

Güvenlik uzmanları, meydanlara müdahale girişiminin farklı şekillerde olabileceğini belirtiyor. Güvenlik güçlerinin Mursi destekçilerinin bulunduğu meydanlara özel timlerle müdahale ederek, Mahammed el Baltacı ve Saffet el Hicazi gibi isimleri tutuklamak isteyebileceğinden söz ediliyor.

Bir diğer yöntem, meydanların tamamen boşaltılmasının sağlanması için aşırı derecede göz yaşartıcı bomba kullanılması ihtimali. Bu şekilde halkın etrafa dağılmasının ardından, Meydan polis zırhlıları ile kapatılacak. Ardından meydana tanklar yerleştirilecek.

Üçüncü ihtimal ise, Manassa olaylarında olduğu gibi keskin nişancılar yerleştirilerek, önceden belirlenen hedeflerin tasfiye edilmesi. Bu yöntem, 25 Ocak Tahrir Devrimi esnasında hayata geçirilmişti. Hilton Ramses oteli çatı katına keskin nişancılar yerleştirilmiş ve Meydan'daki göstericiler hedef alınmıştı.

Eylemciler Manassa Olayları Katliamı'nın yaşandığı gece, "bize yukarıdan helikopterlerle bile ateş etseniz buradayız, gitmeyeceğiz" şeklinde açıklamalar yapmıştı. Böyle bir ihtimalin gündemde olmadığını söylemek gerekir.

Müdahaleyi polisin yapacağı öngörüldüğünden dolayı, olası bir müdahalenin karadan yürütüleceği sanılıyor. Ayrıca Mısır polisinin bu tür toplumsal olaylarda helikopter kullandığı görülmemiştir.

Son günlerde, özellikle de kanlı olayların ardından İslami hareketlerin yanı sıra, El Ehli takımı holiganları, insan hakları savunucuları ve bazı aktörlerin de Rabiatul Adaviyye ve Nahda gibi meydanlara gelerek, göstericilere destek vermeye başlaması, yönetimi iyice rahatsız etmeye başladı.

AB Dış İlişkiler Yüksek Komiseri Catherine Ashton'un Mursi ile görüşmesi ise, psikolojik üstünlüğün Rabiatul Adaviyye Meydanı'na geçtiği şeklinde yorumlanıyor.

Mursi-Ashton görüşmesinden sonraki gece bir grup göstericinin Askeri Muhaberat binasının önüne gitmesi ve orada eylem yapması çok riskli ve ileri bir adımdı. Bu son olaylara kadarki süreçte on yıllardır görülmemiş bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Normal şartlarda yaklaşılması ve fotoğraf çekilmesinin bile yasak olduğu, askeri hassas bölgelerde eylemler yapılması Askeri Konsey'i son derece rahatsız ediyor.

Tarafların Uzlaşma İhtimali

Ashton'un Mursi ile görüşmesinin ardından, içişleri bakanına alel acele yetki verilmesinin bir diğer sebebinin, uzlaşma ihtimali olabileceği konuşuluyor.

Tarafların bazı konularda anlaşmaya varması durumunda, meydanlar zaten boşaltılacak. Ancak cunta yönetimi, Ihvan ile anlaştığını kamuoyuna yansıtmamak için farklı bir propaganda yöntemi de deniyor olabilir, bu bir. İkincisi ise, Ashton'un Mısır'a tekrar geleceğini söylemesi. Oluşan anlaşma zemininden önce askeri yönetim elini güçlendirmek için meydanları boşaltmayı tekrar deneyebilir.

Rabiatul Adaviyye'ye milyonluk gösteri öncesinde baltacı grupların saldırabileceği ihtimalinden de bahsediliyor. Bu durumda çok daha kanlı ve acı olaylar yaşanabilir.

Rabiatul Adaviyye'nin güç kullanılarak boşaltıldığını varsayalım!

Böyle bir durumda, halkın bütün unsurlarının Tahrir Meydanı'nda tekrar toplanma  ihtimali de kuvvetle muhtemel.

O nedenden dolayıdır ki, Tahrir Meydanı da önlem olarak trafiğe kapatılmıştır.

(A. Aydoğan Kalabalık - Dünya Bülteni / Kahire)