Ali Kaçar İlkav'da İhvan-ı Müslimin'i anlattı

Genç Birikim Derneği Başkanı Ali Kaçar´ın "İhvan-ı Müslimin´in kuruluşu, yaşadığı süreç ve çıkarılması gereken dersler." konulu konferansı İlkav Konferans Salonun da gerçekleştirildi. Konferansın özeti aşağıda dikkatinize sunulmuştur.

12-01-2014


Müslüman Kardeşler hareketini kuran Hasan el Benna, 14 Ekim 1906‘da Mısır'da doğmuştur. İlk ve ortaokulu doğduğu kasabada bitirmiştir. Henüz okurken önce "Ahlak ve Edep Cemiyeti"ni daha sonra da "Haramların İşlenmesini Önleme Cemiyeti"ni arkadaşlarıyla birlikte kurmuştur. Ortaokuldan sonra Demenhur'daki Daru'l-Ulum'a (öğretmen okulu) gitmiştir. Hasan el-Benna Haziran 1927'de Darul-Ulum'dan pekiyi derece ile mezun olur olmaz İsmailiyye kentine öğretmen olarak tayin edilmiştir.

Müslüman Kardeşler Cemiyeti'nin Kuruluşu:Hasan el-Benna, Müslüman Kardeşler Cemiyeti'nin kuruluşunu şöyle anlatmaktadır: "Hatırımda kaldığına göre, Mart 1928 tarihinde şu altı kardeşim evde benim ziyaretime geldi. Bunlar vermekte olduğum konferans ve derslerden etkilenen kimselerdi. Güçlü bir ses, parlayan gözler, yüzlerinde imanın ve azmin aydınlığı ile gelip oturdular ve benimle konuşmaya başladılar. Dediler ki:

“Gerçekten biz, söylediklerini dinledik, anladık, etkilendik. Fakat İslam'ın üstünlüğünü ve Müslümanların hayrını gerçekleştirmek için, hangi yolu izlememiz gerektiğini bilemiyoruz. Biz bu hayattan, bu zillet ve prangalı hayattan bıktık artık. Arapların ve Müslümanların bu memlekette ne bir değerlerinin, ne de bir şereflerinin bulunduğunu, bunların şu yabancıların ücretli çalışanları ve onlara uyanların durumundan öte bir şey olmadıklarını sen de görüyorsun. Biz, damarlarımızda izzet ve şerefle akmakta olan şu kanlarımızdan, nefislerimizle birlikte keramet ve iman ile akmakta olan şu ruhlarımızdan, çocuklarımızın nafakası olan şu birkaç kuruştan başkasına sahip bulunmuyoruz. Ancak senin anladığın şekilde çalışma yollarını anlamak veya senin bildiğin şekilde din, ümmet ve vatan yolunda hizmet vermek imkânına sahip bulunmuyoruz. Şu anda bütün istediğimiz Allah'ın huzurundaki sorumluluktan kurtulabilmek için, sahip bulunduğumuz her şeyi sana sunmak ve ne yapmamız gerektiği konusunda Allah'ın huzurunda sorumluluğumuzu yüklenmendir. Ve ayrıca biz, dini için yaşamak, onun yolunda ölmek, bununla ancak kendisinin rızasını aramak için Allah'a söz veren bir cemaatin, sayısı az ve araçları zayıf olsa bile zafere kavuşmaya layık olacağına inanıyoruz.

Bu ihlâslı sözler ruhumda son derece etkili oldu. Bana yükletilen bu yükten kurtulamadım. Çünkü bu, benim kendisine davet ettiğim, kendisi için çalıştığım ve insanları etrafında toplamak istediğim şeydi. Derin bir etkilenmişlik içerisinde onlara dedim ki:

-Allah ecrinizi versin, bu iyi niyeti mübarek kılsın, bizi kendisini razı edecek ve insanlara da yararlı olacak salih bir amele muvaffak kılsın. Çalışmak bizden, başarı Allah'tandır. O halde İslam davasının ordusu olmak üzere Allah'a söz verelim, biatleşelim. Çünkü vatanın bekası ve ümmetin şeref ve üstünlüğü bu davadadır.

Biat gerçekleşti. Bu biatimiz, İslam için kardeşler olarak çalışmak ve İslam yolunda, cihad etmek üzere ettiğimiz bir yemindi. Aralarında birisi de şunları söyledi:

- Kendimize ne ad vereceğiz? Biz bir cemiyet veya bir dernek, bir tarikat ya da resmi bir şekil alıncaya kadar bu şekilde kalacak kimseler miyiz? Ben:

-Hayır, ne bu, ne o. Şekilcilikten ve resmilikten vazgeçelim. Bu ilk toplantımızın temeli; düşünce, maneviyat ve çalışmak olsun. Biz, İslam'a hizmet etmek yolunda kardeş olan kimseleriz. Buna göre biz; "Müslüman Kardeşler'iz" dedim. Bu, ansızın geldi ve gitti.” Böylece bu altı kişiden Müslüman Kardeşler'in ilk örgütü ortaya çıkmış oldu.

Hasan el-Benna'nın İsmailiyye'deki tebliğ çalışmaları 6 yıl devam etmiştir. Bu süre içerisinde gösterilen faaliyetler ve yapılan tebliğ çalışmaları, İslam'a susamış gönüllerde karşılık bulmuş ve İsmailiyye şehri adeta bir arı kovanı gibi çalışmaya başlamıştır. Bu süre içerisinde davanın ve davetin etkisi sadece İsmailiyye ile sınırla kalmamış, çevre il ve ilçelere hatta ülke sınırları dışına da yayılmıştır.

Mısır dışında örgütün şubeleri ilkin 1937'de dört şube ile Suriye'de, sonra da Lübnan'da iki şube açılmıştır. Daha sonra Filistin, Ürdün ve Sudan'da şubeler açılmaya başlanmıştır. Hareket giderek Pakistan, Güney Sudan ve Afrika gibi Arap toprakları dışında kalan bölgelere de nüfuz etmiştir.

Hasan El-Benna ve Müslüman Kardeşler'in temel hedefi:İslam Devleti'ni kurmak ve Müslümanların Birliği'ni oluşturmak, bunun için de, öncelikle bütün İslam topraklarının işgalden kurtulmasını sağlayarak, Müslümanları özgürlüğüne kavuşturmaktır. Benna, Müslüman bireyi, Müslüman aileyi, Müslüman toplumu ve Müslüman devleti, bu anlayış çerçevesinde yeniden inşa etmek istiyordu. Bu nedenle öncelikle Müslüman ülkeleri sömürü ve işgalden kurtarmak, sonra da ümmeti birleştirecek İslamî hilafeti kurmayı hedeflemişti. Dolayısıyla Müslüman Kardeşler'in en temel amacı öncelikle Müslümanların arasında birlikteliğin sağlanması, sonra da bütün yeryüzünde İslami hükümlerin uygulanmasının temin edilmesidir.

Hasan el-Benna, İslam'ın yaşanması ve tebliğ edilebilmesi için güç ve kuvvetin önemine inanmakta ve gereği için de bir takım çalışmalar yapmaktaydı. Nitekim 1938'deki beşinci konferansta vermiş olduğu bir hutbede güç ve kuvvetin İslam öğretisinin bir parçası olduğunu açıkça ifade etmiştir. Çünkü ona göre, Allah, müminlere, düşmanlarını korkutmaları için kendi kendilerine güçle donatmalarını emretmektedir. Güç, farklı tabakalara ayrılır; iman, birlik ve fiziki kuvvet. Herhangi bir grup, gücün bütün bu formlarına sahip olmadığı müddetçe güçlü olarak tanımlanması mümkün değildir.

1938 yılında çıkarılmaya başlanan en-Nezir Dergisi’ne yazdığı ilk başyazıda Müslüman Kardeşler'in şimdi yeni bir safhaya girmekte olduklarını ilan etmiştir:

"Sırf propagandadan, mücadele ve eylem eşliğinde propagandaya geçiyoruz. İslami davetimizi ülkenin liderliğine yöneltiyoruz! Önde gelenler, hükümet, yöneticiler, yaşlılar, yasama mensupları ve siyasi partiler… Programımızı onların ellerine tutuşturacağız ve tereddütsüz bir cesaretle bu ülkeye, İslam yolunda önderlik etmelerini isteyeceğiz… Şayet çağrımıza cevap verir ve amacımıza götüren yolu benimserlerse onları destekleyeceğiz. Ama ikili oynamaya, imtina etmeye ve sudan sebepler ve bahaneler ardına gizlenmeye kalkarlarsa, o zaman biz, İslam'ın zaferi için çalışmayan ve İslam yönetimini yeniden kurma doğrultusunda hareket etmeyen her liderle, her bir parti ve örgüt lideriyle savaş halinde olacağız."

Hasan el-Benna'nın işgalcilere karşı tavrı çok sertti, bu işgalciler Mısır'ı, hatta bütünüyle İslam dünyasından ayrılmadıkları müddetçe de Müslümanların, Müslüman'ca yaşamalarının mümkün olmadığına inanmaktaydı. Bu nedenle, başta İngilizler olmak üzere bütün emperyal devletlere karşı bu sert tavrını hiç yumuşatmamıştır.

Hasan el-Benna, siyasi partileri, ümmeti bölen bir hizipçilik hareketi olarak değerlendirmekte ve bundan dolayı da particiliğe karşı çıkmaktadır. Özellikle de Mısır gibi işgal altında olan, yeraltı ve yer üstü kaynaklarıyla sömürülen bir ülkede birden fazla parti, işgale karşı direnci azaltan bir durum arz etmekte idi. Bu nedenle de, o, tek bir partiden yanaydı.

Ancak Hasan el-Benna; bu konuşmalarına ve particiliğe karşı sert tavrına rağmen, bir Müslüman’ın siyasetle uğraşmamasını bir eksiklik olarak değerlendirmiştir. Ona göre, "Bir Müslüman, siyasi değilse ve halkının meseleleriyle ilgili görüş sahibi değilse, hiçbir zaman gerçek bir Müslüman olmayacaktır."

Hasan el-Benna'nın particiliğe karşı çıkmasına rağmen, seçimlere girmesi ve Teşkilatı'nın bir kısmını siyasi parti haline getirmesi bazı kesimlerce eleştirilmiştir. Bu eleştirilere karşı el-Benna, "memleket meseleleri söz konusu olduğunda İslam'da böyle ayrımlar olmadığını, Müslüman Kardeşler'in mesajını resmi çevrelerde de yayması gerektiğini belirterek 'Bunun için en uygun platform parlamentodur' demiştir.

Hasan el-Benna'nın Şehid Edilmesi:İhvan güç kazandıkça düşmanlarının baskısı ve engellemeleri de artmaya başlamıştı. Daha önceleri sadece Mısır kraliyet gizli servisi tarafından takip edilirken, zamanla bunların yerini İngiliz, Amerikan, İsrail gizli servisleri almıştı ve bunlar akla hayale gelmedik senaryolarla, içinden zor sıyrılabilecekleri ağlarla, komplolarla İhvan'ı yakın takibe almışlardı.

12 Ocak 1949'da Kral Faruk hükümeti İhvan'ı yasadışı ilan etmiş, bürolarını kapatmış, malvarlıklarına el koymuş, fabrikalarını kamulaştırmıştır. Binlerce İhvan mensubu tutuklanmıştır. Ama ne hikmetse Hasan el Benna tutuklanmıyordu. Amaç, onu tecrit etmek ve bir suikastla ortadan kaldırmaktı.

Hasan el-Benna Cemiyet binasından çıkarken 12 Şubat 1949 Cumartesi günü silahlı saldırıya uğramıştır. Kaldırıldığı hastanede, yarasının ölümcül olmadığı halde Benna'nın ameliyat masasında doktor ve yakınlarının odaya sokulmayarak kan kaybından ölmesi temin edilmiştir. Böylece imam el Benna, yaralı olarak kurtulduğu suikasttan sonra hastanede infaz edilerek 12 Şubat 1949'da şehit edilmiştir.

Büyük şehidin temiz cesedi toprağa verilmeden önce ailesinden kendisine yakınlığı bulunan bütün erkekler tutuklanmıştır. Evinin etrafı polis ve askerlerle kuşatılmıştır. Mübarek naaşı sadece kadınların omuzlarında taşınarak evden çıkarılmasına müsaade edilmiştir. Onun tabutunun altında yüreği yaralı babasından başka hiçbir erkek yoktu. Böylece çıkarıldıktan sonra tabutu almak isteyen polis ve askere babası şöyle haykırmıştı: "Oğlumu öldüren sizlersiniz. Şimdi de bütün insanların gözleri önünde onun cesedini alıp götürünüz ey zalimler!"

Babası, aziz şehide şöyle hitap etmişti; "Seni geceleyin kanlar akarak omuzlamıştım. Orman yılanlarının vermediği eziyeti sana, insan denen ejderler cesedini delik deşik etmekle verdiler. Vurulduğun gün, sevimli yüzünü görmek için üzerindeki beyaz örtüyü açıp, altında senin nurlu çehreni, şahadetin verdiği manevi güzelliği tatlı tatlı seyre dalıyorum. Göz yaşarır, gönül üzülür. Biz ise ancak Rabbimizin razı olacağını deriz. "Biz Allah'ın kuluyuz ve öldükten sonra da yine O'na döneceğiz."

Allah şahadetini kabul etsin ve başlattığı kutsal davasını zafere erdirsin inşallah!

Etiketler : #Ali   #Kaçar   #İlkav'da   #İhvanı   #Müslimin'i   #anlattı   
YORUMLAR
  • vedat   18-01-2014 15:38

    Hasan el Benna'nın dolaylı olarak ,İhvan'ın mücadele şekli ve fikri yapısı ,sistemiçi mücadele şekliyle birebir örtüşüyor.(seçimlere girip parlementoda yer almasından tutun ,stk mantığıyla mücadele şekline kadar,meseleleri nebevi örneklikten uzak bir anlayışla yorumlamaktan tutun, parçacı bir algıyla hareket etmeye kadar ) Şu söylenebilir,o zamanki algıyla bu işler bu kadar yapılabilirdi,hadi öyle kabul edelim ,ama bugün hala aynı kafa ile hareket eden İhvana ve onlara destek çıkan kafalara ne demeli?!

  • kemal songür   13-01-2014 10:26

    Mücadeleyle yoğrulmuş bir hayatın, hayata/insana dokunan bir davetçinin, sözde değil özde/pratikte ümmetçiliği ve vahdeti önceleyen, 'kardeşler olunuz' emrine olan sadakatinin dışa vurumu olan bir isimlendirmeyle hareketini inşa eden bir yiğidin adıdır şehid Hasan el Benna. Ali Kaçar ağabeye sunumundan dolayı Rabbim ecrini versin dualarımızla.

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN