Ankara Müslümanlarla Dayanışma Platformu Siyonist İsrail tarafından 7 Temmuz’ dan bu yana Filistin ve Gazze halkına yapılan insanlık dışı saldırıları protesto etmek için İsrail Elçilik konutu önünde bir araya geldi.
13-07-2014
Ankara Müslümanlarla Dayanışma Platformu Siyonist İsrail tarafından 7 Temmuz’ dan bu yana Filistin ve Gazze halkına yapılan insanlık dışı saldırıları protesto etmek için İsrail Elçilik konutu önünde bir araya geldi.
İlkav’dan Osman Yıldız bir açılış konuşması gerçekleştirdi ve şunları ifade etti;
Yaşadığımız bu çağda insanlık dibe vurmuş durumda öyle ki bir futbol karşılaşmasının insanlık üzerinde bıraktığı etki, duygular ve göz yaşları ile oluşturduğu gündem, Gazze’ye atılan tonlarca bomba ile çocukların, kadınların öldürülmesi, binlerce yaralının durumu insanlık üzerinde aynı etkiyi ve gündemi oluşturmuyor. İnsanlık bitmiş ve değerlerini kaybetmiş durumda, peki ya biz Müslümanlara ne oldu, biz neden böyleyiz? Onlar futbol mabetlerini doldururken bizler neden meydanları boş bırakıyoruz? Onlar sahte ilahları için bağırıp gözyaşları dökerken bizim sesimiz neden çıkmıyor, İslam coğrafyası neden bu kadar suskun. Şimdi size Gazze'den gelen mesajı okuyacağım diyorlar ki;
“Bu sefer Türkiyeli Müslümanların o Hakkı haykıran sesleri niçin çıkmıyor meydanlar neden boş.”
Tarih boyunca söylenmiş hiçbir yalan “İNSAN HAKLARI” yalanı kadar büyük değil, biz bu yalanı Bosna'da, Çeçenistan'da, Afganistan'da, Irak ’ta, Ebu Guyreb'de, Guantanamo'da, Suriye'de, Arakan'da, Mısır'da, Filistin' de gördük ve şimdi de Gazze'de görmekteyiz.
İsrail tonlarca bomba atıyor, yakıyor, yıkıyor, çoluk çocuk demiyor öldürüyor, batılı devletler ise Hamas'ı ve Filistinli direnişçileri eleştiriyor. İslam dünyası yine aynı, birkaç cılız ses o kadar. İnsanlık adına YAZIKLAR OLSUN.
Yoğun bir katılımın gözlendiği basın açıklamasına, Konya’dan gelen Heda–Der Başkanı Musa Kazım Yılmaz ve bir grup temsilcinin iştirakinden sonra Kuran-ı Kerim tilaveti ile başlandı.
Ankara Müslümanlarla Dayanışma Platformu adına basın açıklaması yapan Umran Hareketi Temsilcisi Hikmet Yıldırım yaptığı konuşmada 1 Filistinli’nin öldürülüp 11 Filistinli gencin tutuklanması ardından 12 Haziran tarihinde el-Halil şehri yakınında üç işgalci yerleşimcinin kaçırılıp öldürülmesi eylemini bahane eden Siyonist İsrail, yoğun bir tutuklama ve saldırı başlattı. Bu saldırı; 16 yaşında Filistinli bir çocuk olan Muhammed Ebu Hudayr’ın, kaçırılarak İsrail askerleri tarafından işkencenin her türlüsü yapıldıktan sonra zorla benzin içirip, ardından diri diri ateşe verip cayır cayır yakabilecek kadar vahşice bir saldırıdır.” dedi.
İsrailli bir askerin minnacık bir Filistinli çocuğun kolunu taşla nasıl kırıp parçaladığını; çocukları tankların paletleri altında diri diri nasıl ezdiklerini; babasının kolları altında minik Salih’in kurşuna nasıl dizildiğini tüm dünyanın büyük bir sessizlikle izlediğine değinen Yıldırım “Müslümanlara ve insanlığa, ‘BURADA ÖLEN BEN DEĞİLİM, SİZSİNİZ!’ mesajını veriyor. Filistin ve Gazze’nin mazlumlarının üzerine Ramazan, iftar, sahur demeden savaş uçaklarıyla ölüm yağdırıyor. Tam 800 ton bomba ile çocuk, yaşlı, kadın, erkek ayırmaksızın sivil halkı katleden Siyonistler acının katlanması için evleri, hastaneleri, okulları, camileri vurmayı ihmal etmiyor” şeklinde konuştu.
“6 günün bilançosu, 122 ölü, bin üzerinde yaralı ve yerle bir edilmiş alevler içinde koca bir şehir.” Diyen Yıldırım, Hamas’ın dış ilişkiler sorumlusu Usame Hamdan’ın, “İsrail’i Üçüncü İntifada’nın başlayabileceği”konusunda uyardığını, bu saldırıların asıl amacının Hamas’la el-Fetih arasındaki ulusal mutabakatı bozmak olduğunu, ifade etti.
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın,“Filistin’de yaşananlar, iki ordu arasındaki bir savaş değildir, aksine bu, ordu ile silahsız halk arasındaki bir savaştır. Uluslar arası toplumun İsrail tarafından katledilen Filistin halkını koruma altına alması gerekir.” sözleri ile ifade ettiği gerçeği bile görmek istemeyenlerin İsrail’in katliamlarına karşı tarafsız kalınmasıgerektiğini söyleyebiliyorlar. Soruyoruz ne oldu, “Mazlumun yanında, zalimin karşısında yer alma!”ilkemize/ilkenize diye soran Yıldırım: “ABD Başkanı Barak Obama, İsrail Başbakanı Netenyahu’yu arayıp İsrail’e yönelik roket saldırılarını kınadı…” Dış işleri sorumlusu ve Beyaz Saray sözcüsü de aynı minval üzere açıklamalarda bulundular. Bu açıklamalar bizi yanıltmadı. İsrail’in yıllardır 2 milyon insanı açık hava hapishanesinde yaşama mecburiyetinde bırakması, en ufak bahanelerle oradaki sivil halkın üzerine bombalar yağdırması, Amerikalılar için kınanacak bir durum olmayabilir. Fransa, İngiltere, Almanya’dan ses çıkmayabilir. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ise,Gazze’den İsrail’e düzenlenen roket saldırılarını kınayıp sonlandırılmasını isteyebilir. Güvenlik Konseyini yeni toplantıya çağırabilir. Halkına karşı kimyasal silah kullanmış Esad rejimini ayakta tutan Rusya ve Çinde ses çıkarmayabilir. Peki, ya Müslümanlara neler oluyor? Orada bu vahşet yaşanırken iftarımızı ailemizle, çocuklarımızın yüzüne bakarak nasıl açabiliyoruz? Muhammed’in zorla benzin içirilerek yakılışını nasıl unutabiliriz? Yasemin bebeğin donuk bakışları gözlerinizin önünden nasıl silinir? Hiç mi utanmıyoruz insanlığımızdan? Katil terörist devlet İsrail 2006’dan beri çoğunluğu çocuk ve kadın 4263 Filistinliyi öldürmüş. Ve bütün bunlara rağmen hâlâ İslâm alemi ve insanlık büyük bir sessizlik içinde” şeklinde açıklamasına devam etti.
Buzullar arasına sıkışmış balinaları kurtarmak için gösterdiğiniz çabayı, akaryakıta bulanmış karabatakları kurtarmak için gösterdiğiniz çabanın milyonda birini burada ölen insanlar hak edip etmediğini soran Yıldırım, “Maalesef bu katliamlar insanlığı Dünya Kupası maçları kadar ilgilendirmiyor. Atılan füzeler, atılan goller kadar üzüntü vermiyor insanlara. Bir tarafta;ABD, İngiltere, AB ülkelerini, BATI’yı -kısaca- ŞER CEPHESİNİ arkasına almış İsrail, 11 Eylül’ de ABD derin devletinin provokasyonuyla başlatılan 21. yy. haçlı seferini devam ettiriyor. Diğer tarafta mezhep çatışmalarını körükleyerek, bizi birbirimize düşürerek Irak’ı, Suriye’yi, Afganistan’ı, Çeçenistan’ı, Mısır’ı, Arakan’ ı, Doğu Türkistan’ı kan gölüne çeviren şer cephesi; İslâm coğrafyasını işgal etmeye, 100 yıl önce çizdikleri hudutları derinleştirerek daha küçük parçalara ayırıp kolay yönetilecek hale getirmeye çalışıyorlar. Biz kabul etmesek de bize, Müslümanlara savaş açtılar…1000 yıl sürecek bir saldırı başlattıklarını söylüyorlar. 22 Ülkenin hudutlarını değiştireceklerini belirtiyorlar ve adım adım da bunu uyguluyorlar. Son yirmi yılda bir buçuk milyon Müslüman öldürdülerve hâlâ öldürmeye devam ediyorlar” şeklinde konuştu.
Şu ana kadar yapmamışsak da bugünden itibaren İsrail mallarını protesto edelim ve başkenti KUDÜS olan Bağımsız Filistin Devleti ’nin kurulması için gündem oluşturulması gerektiğini söyleyen Yıldırım Gazze’deki kuşatmanın hemen kaldırılması için Müslümanları ayağa kaldıralım. Filistin’deki kardeşlerimize yardım kuruluşları vasıtasıyla yardım kampanyaları başlatalım. İsrail’ in -varsa adil mahkemeler- savaş suçlusu olarak uluslararası mahkemelerde yargılanması ve tüm silahlardan arındırılması için kampanyalar başlatalım. İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmesi için dünyayı ayağa kaldıralım.
“İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu Filistin’in, Filistin’in kurtuluşu İslam dünyasının, İslam dünyasının kurtuluşu ise Ümmetin yeniden kıyamı ve dirilişi ile mümkündür. Ümmet kurtulmadan, Mescid-i Aksa’nın, Mescid-i Haram’ın ve Mescid-i Nebevi’nin kurtulması mümkün değildir. “ şeklinde sözlerini sona erdirdi.
Açıklamadan sonra kısa bir konuşma yapan Filistinli Doktor Muhammed Hamid yaşanan acıların ilk olmadığını 70 yılı aşkındır Siyonist İsrail zulmü ile mücadele eden Filistin halkının ümmet desteği ile direnişine güç katıldığını, zaferin ancak müminlerin olacağını ifade etti.
Basın açıklaması öncesi ve basın açıklaması esnasında sık sık sloganlar ve tekbirler getirilerek İsrail katliamları protesto edildi. Atılan sloganlarda “Katil İsrail Hesap Verecek”, ” Hamas’a Selam Direnişe Devam”, ”Yaşasın Küresel İntifada”, ”Katil İsrail Orta Doğudan Defol”. ”Gazze’ye Selam Direnişe Devam”, ”Şehidlerin Yolu Yolumuz” gibi ifadeler kullanıldı.
Basın açıklaması İlkav’dan Emrullah Ayan’ın yapmış olduğu dua ile son buldu.
Basın Açıklamasının Tam Metni
Bismillahirrahmanirrahim!
Değerli Basın Mensupları, Değerli Kardeşlerim,
Hepimizin bildiği gibi haziranın ilk haftası 1 Filistinli öldürülmüş 11 Filistinli genç İsrail ordusu tarafından tutuklanmıştı. 12 Haziran tarihinde ise el-Halil şehri yakınında üç işgalci yerleşimcinin kaçırılıp öldürülmesi eylemini bahane eden Siyonist İsrail, yoğun bir tutuklama ve saldırı başlatmış.
Yaklaşık on gün önce sabah namazına giden henüz 16 yaşında Filistinli bir çocuk olan Muhammed Ebu Hudayr, İsrail askerleri tarafından kaçırılarak Kudüs’ün Ormanlık bölgesine götürülmüş ve orada hunharca öldürülmüş. Otopsi raporlarına göre İsrailli saldırganlar işkencenin her türlüsünü yaptıktan sonra Muhammed’e zorla benzin içirmişler, ardından diri diri ateşe verip cayır cayır yakmışlardır...
Daha önce de televizyonlarımızdaki görüntülerde; İsrailli bir askerin minnacık bir Filistinli çocuğun kolunu taşla nasıl kırıp parçaladığını; çocukları tankların paletleri altında diri diri nasıl ezdiklerini; babasının kolları altında minik Salih’in kurşuna nasıl dizildiğini dehşet içinde izlemiştik.
Siyonistlerin -kısa- tarihi baştan başa bu tür zulüm ve vahşet örnekleriyle dolu…
Gazetelerden gözümüze ilişen bir fotoğrafta; gözyaşları içerisinde feryat eden bir baba daha iki yaşında bile olmayan çocuğunun cansız bedenini kollarının arasında tutuyor. Vücudu elbiseleri gibi parçalanmış, ayakkabıları yok, her tarafı kanlar içinde ve yüzünde donuk bir tebessüm: tüm Müslümanlara ve insanlığa, “BURADA ÖLEN BEN DEĞİLİM, SİZSİNİZ !”mesajını veriyor gibi…
İsrail savaş uçakları Filistin’in, Gazze’nin üzerine ramazan, iftar, sahur demeden ölüm yağdırıyor. Sivil yerleşim yerleri adeta depremden yeni çıkmış görüntüsü veriyor.
Siyonist savaş uçakları; çocuk, yaşlı, kadın, erkek, hasta demeden sivil halkın üzerine 800 ton bomba yağdırıyor.
Evleri, hastaneleri, okulları, camileri vuruyor.
5 günün bilançosu, 26’sı çocuk 108 ölü, 810 yaralı ve yerle bir edilmiş alevler içinde koca bir şehir…
Gazze’ye havadan, denizden ve karadan düzenlediği saldırıları sürdüren işgalci Siyonistler geniş kapsamlı bir kara savaşına hazırlandıklarını ifade ediyorlar. Zaten yıllardır dört bir tarafı kuşatma altına alınmış ve zor şartlar altında yaşamaya çalışan Filistinlileri, soy kırıma tabi tutuyorlar.
Hamas’ın dış ilişkiler sorumlusu Usame Hamdan, “İsrail’i Üçüncü İntifada’nın başlayabileceği”konusunda uyardı. Bu saldırıların asıl amacının Hamas’la el-Fetih arasındaki ulusal mutabakatı bozmaya yönelikolduğunu, ifade etti.
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın,“Filistin’de yaşananlar, iki ordu arasındaki bir savaş değildir, aksine bu, ordu ile silahsız halk arasındaki bir savaştır. Uluslar arası toplumun İsrail tarafından katledilen Filistin halkını koruma altına alması gerekir.” sözleri ile ifade ettiği gerçeği bile görmek istemeyenler,
İsrail’in katliamlarına karşı tarafsız kalınmalıdiyebiliyorlar. Ne oldu, “Mazlumun yanında, zalimin karşısında yer alma!”ilkemize…
ABD Başkanı Barak Obama, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu arayıp İsrail’e yönelik roket saldırılarını kınadı…” Dış işleri sorumlusu ve Beyaz Saray sözcüsü de aynı minval üzere açıklamalarda bulundular. Bu açıklamalar bizi yanıltmadı.
İsrail’in yıllardır 2 milyon insanı açık hava hapishanesinde yaşama mecburiyetinde bırakması, en ufak bahanelerle oradaki sivil halkın üzerine bombalar yağdırması, Amerikalılar için kınanacak bir durum olmayabilir. Fransa, İngiltere, Almanya’dan ses çıkmayabilir. BM Genel Sekreteri Ban Ki-muuniseGazze’den İsrail’e düzenlenen roket saldırılarını kınayıp sonlandırılmasını isteyebilir.Güvenlik Konseyini yeni toplantıya çağırabilir. Halkına karşı kimyasal silah kullanmış Esad rejimini ayakta tutan Rusya ve Çinde ses çıkarmayabilir. Peki, ya Müslümanlara neler oluyor? Orada bu vahşet yaşanırken iftarımızı ailemizle, çocuklarımızın yüzüne bakarak nasıl açabiliyoruz? Muhammed’in zorla benzin içirilerek yakılışını nasıl unutabiliriz? Yasemin bebeğin donuk bakışları gözlerinizin önünden nasıl silinir? Hiç mi utanmıyoruz insanlığımızdan.
Katil terörist devlet İsrail 2006’dan beri çoğunluğu çocuk ve kadın 4263 Filistinliyi öldürmüş. Ve bütün bunlara rağmen hâlâ İslâm alemi ve insanlık büyük bir sessizlik içinde… İnsan kahroluyor…
Buzullar arasına sıkışmış balinaları kurtarmak için gösterdiğiniz çabayı, akaryakıta bulanmış karabatakları kurtarmak için gösterdiğiniz çabanın milyonda birini burada ölen insanlar hak etmiyor mu? Yoksa ölen Müslüman ve katleden İsrail diye mi bu sessizlik…
Tek ses; Türkiye’den geliyor; bu ses, o eski tok ses değil artık, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “İsrail Gazze’ye hava saldırılarını durdurmalı, kara harekatına kesinlikle tevessül etmemelidir. 2012’de ilan edilen ateşkes koşullarına dönülmelidir.”dedi.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan, “Kardeşlerimiz öldürülürken İsrail’le normalleşme olamaz!” dedi.
Bu kadar.
ALLAH AŞKINA BAŞKA YAPILACAK BİR ŞEY YOK MU?
Maalesef bu katliamlar insanlığı Dünya Kupası maçları kadar ilgilendirmiyor…
Atılan füzeler, atılan goller kadar üzüntü vermiyor insanlara…
Bir tarafta; ABD, İngiltere, ABülkelerini, BATI’yı -kısaca- ŞER CEPHESİNİ arkasına almış İsrail,11 Eylül’de ABD Derin Devletinin provakasyonuyla başlatılan 21. yy. HAÇLI SEFERİni devam ettiriyor… Diğer tarafta mezhep çatışmalarını körükleyerek , bizi birbirimize düşürerek Irak’ı, Suriye’yi, Afganistan’ı, Çeçenistan’ı, Mısır’ı, Arakan’ı, Doğu Türkistan’ı kan gölüne çeviren şer odakları…
Bu şer cephesi; İslâm coğrafyasını işgal etmeye, 100 yıl önce çizdikleri hudutları derinleştirerek daha küçük parçalara ayırıp kolay yönetilecek hale getirmeye çalışıyorlar. Biz kabul etmesek de bize, Müslümanlara savaş açtılar…1000 yıl sürecek bir saldırı başlattıklarını söylüyorlar. 22 Ülkenin hudutlarını değiştireceklerini belirtiyorlar ve adım adım da bunu uyguluyorlar. Son yirmi yılda bir buçuk milyon Müslüman öldürdülerve hâlâ öldürmeye devam ediyorlar…
Devam edecekler de… Şairin ifade ettiği gibi;
“Ve batı/Zalim Batı/ Bitmiyor tükenmiyor/ Kana susamışlığı.”
Oturup ağlamanın, sızlamanın faydası yok. İşin tabiatı bu! Çünkü bu mücadele Hakla Batılın, Ademle Şeytan’ın, Habil ile Kabil’in, Musa ile Firavun’un ve çağın Firavunlarınınarasındaki mücadeledir. İnançlar/değerler arası mücadeledir. İmanla küfrün mücadelesidir. Batı Kültür ve Medeniyeti ile İslâm Kültür ve Medeniyeti arasındaki mücadeledir. Bu, Allah’ın kanunudur. Kıyamete kadar da sürecektir. HAK mutlaka üstün olacaktır. Eğer İNANIYOR VE İMAN EDİYORSAK!
Bu, böyledir!
Bu saldırılara karşı koyabilmemiz için her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz şey hiç şüphesiz müminlerin birliği ve dayanışmasıdır.
Bu; Halkı Müslüman olan devletlerin, yapı, kurum ve cemaatlerin, zulme karşı ortak tavır almaları, Müminlerin birbirlerini sevmeleri, birbirlerine hayır duada bulunmaları, birbirlerini dost veliedinmeleri,birbirlerini korumaları ve saldırılara karşı ortak tavır almaları,
Kur’an’a yönelmeleri, Kur’an’ın emrettiklerini hayatlarına aktarmaları ve Hz. Peygamberi kendilerine örnek almaları ve kısaca;“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, dağılıp ayrılmayın!” ilahi emrine uymalarıyla mümkündür. … Ve…
Şu ana kadar yapmamışsak da bugünden itibaren İsrail mallarını protesto edelim.
Başkenti KUDÜS olan Bağımsız Filistin Devletinin kurulmasını ve bütün dünya tarafından tanınmasını gündeme taşıyalım.
GAZZE’ deki kuşatmanın hemen kaldırılması için Müslümanları ayağa kaldıralım.
Filistin’deki kardeşlerimize yardım kuruluşları vasıtasıyla yardım kampanyaları başlatalım.
İsrail’in – varsa adil mahkemeler- savaş suçlusu olarak uluslar arası mahkemelerde yargılanması ve tüm silahlardan arındırılması için kampanyalar başlatalım.
İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmesi için dünyayı ayağa kaldıralım.
“İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu Filistin’in, Filistin’in kurtuluşu İslam dünyasının, İslam dünyasının kurtuluşu ise Ümmetin yeniden kıyamı ve dirilişi ile mümkündür. Ümmet kurtulmadan, Mescid-i Aksa’nın, Mescid-i Haram’ın ve Mescid-i Nebevi’nin kurtulması mümkün değildir. “
Değerli Kardeşlerim,
Değerli Basın Mensupları,
Basın açıklamasını birkaç mısra ile bitirmek istiyorum.
“Aksâ… / Açmış ellerini semaya; / Sermiş yüzünü toprağa /Medet bekler. /Lisan-i haliyle sanki: /“Metâ Nasrullah?” der.
Kudüs’ün bekçisi,melekler,
Bir deFilistinli bebeklerdir.
Onuru kırılmış bir Ortadoğulu gibi
Şuracığa çömelir tarih,
Dokunsalar ağlayacaktır, Mescid-i Ömer!”
...“Rabbimiz, /Geceyi bölen usul ve sıcak yaşlar adına/
Minik ellerde kurşuna dönüşen taşlar adına/Buruk gönüller, eğilmiş başlar adına/Bize yepyeni bir fetih müjdesi gönder
Dirilt Muhammed ümmetini yeniden/Kudretini bir daha göster!”
Katılımlarınızdan ve beni sabırla dinlediğinizden dolayı hepinize şahsım ve Müslümanlarla Dayanışma Platformu adına teşekkür ederim.
MÜSLÜMANLARLA DAYANIŞMA PLATFORMU
İlmi Ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İlkav)
Genç Birikim, Kardelen Vakfı, Vahdet Vakfı
Umran Hareketi