
"Zalimler" Arama Sonuçları

Dr. Hussam Ebu Safiya, tüm benliğiyle zulme karşı durdu. Mesleğinin ve mümin kimliğinin tüm gereklerini yerine getirerek mücadelesinde yalnız kalmasına rağmen yılmadı. İyilerin safında kalmanın kaderi hep yalnızlık olmamalıdır. Bu konuda bu kadar yalnızlık, bu kadar suskunluk iyilikler için, yarınlar için hiçbir umut taşımıyor. Bu suskunluk, tepkisizlik, keyfilik zalimleri daha da zalimleştiriyor.

İktibas Dergisi, 45. yılına 553. sayısı ile girdi. 1981’den bu yana yayınına devam eden İktibas, yeni sayısında Hafız Esad heykelinin yerde sürüklendiği bir fotoğraf karesine atıfla “Bütün Zalimleri Aynı Son Beklemektedir!” manşetini attı.

Zalimlerimiz, katillerimiz belli iken birbirimizin zalimi ve katili olmayalım. Zalim ve katillere karşı savaşırken yanlış siyasi hareketlerle, söylemlerle kendi zalim ve katillerimiz büyütmeyelim. Birbirimizi şeytanlaştırarak şeytanla mücadele ettiğimizi zan etmekten vazgeçelim.

Gazze hepimizi sınıyor. Zalimlere meylediyor muyuz, mazlumdan yana mıyız? Elimizden bir şey gelmiyorsa bari zalimler gibi konuşmayalım. Susmayalım, gündemimizi Gazze’ye sabitleyelim. Haykıralım, belki Rabbimiz katında mazeretimiz olur.

Cuma sohbeti: Zalimlere Karşı Kuvvet Hazırlama Sorumluluğu | Hasan Çelenk I Kur'an Nesli İlim Merkezi

Siyonizm insanlık suçudur, siyonistler insanlık düşmanı caniler ve zalimlerdir. Siyonizm yeryüzünden kazınıp atılmadıkça insanlığa huzur gelme imkanı yoktur. Siyonist işgal çetesinin kuruluş dönemini yaşayan dönemin işgal askerleri, işledikleri cinayet ve tecavüz suçlarını nasıl nasıl gülüp eğlenerek anlatıyorlar:

Bu diyarlardan sessiz sedasız, fakat iz bırakan bir değerli Ahmed Kalkan hocam geçti. Müslümanlara naif ve yumuşak, zalimlere karşı ise dik duruşlu, eğilmeyen ve de hikmetli davranan ve ayrıca da ahlakıyla karşı tarafı düşündüren yapısıyla bir mü’min şahsiyet geçti.

1995’te Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulun’da başörtülü öğrencilerin mezuniyet yeminini tehditle engelleyen Servet Özgür’ün Mersin’de üniversitede görevli olduğu ortaya çıktı.

Zalimlerin zulüm uygulamalarına meşruiyet kazandırmak için ilmi çarpıtanlar gerçekte ilmin yüklediği sorumluluğu yerine getiren, hakka ve hakikate teslim olanlar değil, ilmi, bilgiyi istismar eden dolayısıyla gerçekleri çarpıtıp, tepe üstü çevirerek gösterenlerdir. Dolayısıyla bu gibiler ilmi inanç ve saygıyla bütünleştirmek suretiyle onun hakkını verenler yani ilmi gönüllerinde taşıyanlar değil Kur’an-ı Kerim’in de ifadesiyle sırtlarında taşıyanlardır.

Herkese hesap sorulacağı gün; Cenab-ı Hakk’ın yüz çevirdiği, muhatap olmadığı, “Niçin öldürdünüz?” sorusunu bile sormadığı insanlardır onlar. O masuma soracaktır Cenab-ı Hak. İşte o gün, o masum, ana babasının onu nasıl diri diri toprağa gömdüğünü bir bir anlatacaktır. Dünyada hiçbir hâmisi olmamış, herkesin gözü önünde zulme uğrarken kimse müdahale bile etmemiştir. Peki hangi günahı sebebiyle öldürülmüştür? Zalimlere sorarsanız -kendilerince- haklı birçok nedenleri vardır. Cahiliye toplumu, bu iğrenç fiili uygulayanları değil cezalandırmak, kınamamıştır bile. Bunu yapanlar da utanmamıştır yaptığından, bütün toplum ise “Allah’ın verdiği gözlerle” seyircidir sadece.

Maide 51. ayet: Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları veli (dayanak ve sırdaş) edinmeyin. Zira onlar birbirinin velisidirler. İçinizden onları veli edinenler, onlardandır. Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğuna yol göstermez.

Kur’an'ı Kerimde geçen her bir ayet gibi bu “tek bir” ayet bile tüm insanlık için huzur ve güveni sağlamaya yeterlidir. Adalet bir kâinat nizamıdır. Kâinat nizamına getirilen düzenin İslam dininin öngördüğü adalet esası üzerine kurulacağı hiç şüphesizdir. Bu düzende adalet ilkesi; akrabalık, hısımlık, hasımlık, cins, ırk bağları ve ülkelere göre farklılık gösterip değişmez. Yeryüzünde ekonomik ve silah gücünü elinde bulundurarak mustaz’af insanların kanını akıtan kâfirlerin, zalimlerin, birtakım terör örgütlerinin ve devletlerin benimsedikleri her türlü beşeri düzenler, sistemler, darbeler kesinlikle adalet olmadığı gibi adalet dağıtamaz da.

Kalem-Der'de bu hafta Cuma Hutbesinde Ahmet Kalkan; ''İslamî Dâvette Dikkat Etmemiz Gerekenler'' konusunu gündem ederken, Hasan Taştekin ise; ''Zalimlerin Sonu Çok Kötü Olacak'' adlı vaaz gerçekleştirdi.

Emrullah Ayan'ın hazırlayıp okuduğu hutbede, 28 Şubat sürecinde İslam ve Müslümanlara topyekün savaş açan zalimler ile Suriye'de 7 yıldır mazlumları katleden Esed rejimi ve destekçileri lanetlendi. Hutbeyi dikkatllerinize sunuyoruz:

Doğu Guta'da 2013'ten bu yana yaklaşık 200 bin çocuğun kapana kısıldığını belirten UNICEF Suriye Temsilcisi Fran Equiza, "Doğu Guta'da tırmanışa geçen şiddet olaylarında yılın sadece ilk 14 gününde 30'dan fazla çocuğun öldürülmesi şok edici" ifadelerini kullandı.

Tüm zalimlerin ve katillerin atası Kabil’dir. Ve bugünlerde yaşananlar da özelde Halep ve Suriye’de, genelde tüm İslam coğrafyasında sanki kaderleri imişcesine yaşananlar Kabil’in, firavunların ve nemrutların torunlarınca bu mazlum insanlara, bu Müslüman halklara hem de çoluk-çocuk, kadın-erkek, genç-yaşlı demeden ABD ve dostları, batılı ve doğulu kana doymayan vampirlerce yaşatılıyor.

Hamid Golpira şöyle yazmıştı: Zulme karşı mücadele azmimizi korumalıyız fakat mücadelede düşmanın ahlaksız ve adaletsiz yöntemlerini benimsememeliyiz. İnsanlığımızı kaybetmemeliyiz. Zalimlerin başlıca emellerinden birisi de bu zaten: Bize insanlığımızı kaybettirmek... Onlar bizi insan olarak görmüyorlar ama biz onları insan olarak görmekten (ve onlarla mücadelede insan haklarını gözetmekten) vazgeçemeyiz. Aksi takdirde bizi kendilerine benzeterek savaşı kazanmış olurlar.

Toplumdaki zalimler gücü ellerine geçirdikleri zaman da zulümler artar. Kitab’ın yanında indirilen ‹demir' güç anlamında alınırsa, şöyle demek mümkündür: Güç ve iktidar adâletin emrinde olmalıdır. Bunu sağlayacak olan da insanların Kitab'a ve O'nun hükümlerine uyup, mizan'ı yani ölçüyü korumalarıdır. O zaman hukukun üstünlüğü sağlanır ve insanlar haklarına kolaylıkla ulaşırlar. Kendini hukukun üstünde gören güçler, adâlet anlayışını çiğner geçerler.

Nemr Bakır En-Nemr, İran'ın Suriye politikalarını eleştirdiği için Tahran tarafından görmezden geliniyordu. Nemr, bir vaazında Suriye ile ilgili "Zalimlere ayrım yapılmaksızın karşı çıkılması" gerektiğini söylemiş, Beşşar Esed'i isim verek "Zalim ve Diktatör" olarak nitelemişti.
Makaleler
Hava Durumu