
"konuda" Arama Sonuçları

Dr. Hussam Ebu Safiya, tüm benliğiyle zulme karşı durdu. Mesleğinin ve mümin kimliğinin tüm gereklerini yerine getirerek mücadelesinde yalnız kalmasına rağmen yılmadı. İyilerin safında kalmanın kaderi hep yalnızlık olmamalıdır. Bu konuda bu kadar yalnızlık, bu kadar suskunluk iyilikler için, yarınlar için hiçbir umut taşımıyor. Bu suskunluk, tepkisizlik, keyfilik zalimleri daha da zalimleştiriyor.

Müslümanlar tarafından 63 yıllık zalim Esed tağutizminden kurtarılan Şam, Müslümanların tarihi ve bugünü açısından muhakkak ki önemli bir belde. Her şeyden önce Şam, Kudüs'ün kapısı mahiyetinde. Tarihsel süreçte Kudüs'ün fethi hep Şam'dan geçmiştir. Dolayısıyla Şam'ın fethi hepimizi sevindirdi ve umutlandırdı. Bununla birlikte Şam'dan kişisel yayın yapan bazı Müslümanların "Şam'ın faziletleri" söylemini dillendirmeye başladığı görülüyor ki, işte biz bu konuda karınca kararınca bir pencere açmak istedik. 2012 yılında kaleme alınıp yayınlanan bu makaleyi ilginize sunuyoruz.

NATO üyesi Türkiye, bir süredir İsveç adlı alçak ülkenin NATO üyeliği konuusnda ayak diriyor imajı vermekte ve dahası bu konuda NATO'ya ve NATO'nun efendisi büyük şeytan ABD'ye efeleniyor görünmekteydi. Kaçınılmaz final dün Litvanya'daki finalde gerçekleşti ve Türkiye, İsveç'in NATO üyeliğine evet dedi.

İzmir Büyükşehir belediyesi başkanının İzmir'in kurtuluş gününde savaşılan düşmanın ismini telaffuz bile etmeden şedit bir Osmanlı aleyhdarlığı yapması konuyu alevlendirdi. Abdülhamid üzerinden yürütülen düşmanlık bu defa Vahidettin üzerinden sürdürüldü. Kemal Tahir bu konuya kafa yormuş, ciddi şekilde araştırmış bir yazarımız. Onun bu konudaki tesbitlerinin yabana atılamıyacak değerde olduğunu düşünüyoruz.

Türk Yahudi Toplumu ve ‘İslam Ülkeleri Hahamlar İttifakı’ üyelerinden oluşan geniş bir yahudi heyeti külliyede kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-İsrail ilişkilerinde ‘normalleşme’ gerektiğini savundu, bu konuda Yahudi cemaatin desteğini istedi.

Yeryüzünde tuğyanın en büyüğüne girişenlere Allah katında protokolden bir yer ayarlamaya çalışmak, adı ‘hoca’ya çıkmış bir kişinin işi olmamalıydı. Bu konuda bütün nebilerin muhteşem mücadeleleri aklımızı başımıza devşirmek, sekr halinden kurtulmak için yeterlidir.

Türkiye'de, Pakistan'da, Filistin'de Müslümanlar Hilal'i gözetmesin demiyorum. Lakin, bu konuda Hicaz'ın esas alınarak, Ramazan'a ve Bayramlara başlangıç konusunda bir eşzamanlılık imkânının, maslahatının gözetilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Avustralya’dan Fatih Yargı: “Malûmunuz yılbaşı geliyor gayr-i Müslim ülkede yaşıyoruz. Komşularımız Hıristiyan ve diğer dinlerden olabiliyor. Bunların bayramlarını kutlayabilir miyiz? Bunda bir sakınca var mı? Meselâ Noel’i kutlayabilir miyiz? Bunlar bizim bayramlarımızı kutluyorlar. Bu konuda ölçümüz ne olmalı?”

Kur’an, tamamen Allah sözüdür. Kelimelerinin seçilişi, cümlelerinin kuruluşu, âyetlerinin tertibi, lafızları ve manası ile tamamen Allah’a aittir. Bu konuda vahiy meleği ve Peygamberimiz sadece birer elçi, birer vasıtadır. “İŞTE O KİTAB (KUR’AN); ONDA ASLA ŞÜPHE YOKTUR.”(2/Bakara, 2)

Makale serimizin bu dördüncü bölümünde, başlıkta sorduğumuz sorunun cevabını, Rasulullah (a.s.)’ın maddi durumu ile ilgili olarak Kur’an’ın ortaya koyduğu tablo ile başta bu makalemizin ana konusunu teşkil eden “Rasulullah’ın, bir Yahudi’ye borçlu olarak vefat ettiği” rivayeti olmak üzere rivayet kültüründe bu konuda çizilen tabloyu karşılaştırarak vermeye çalışacağız, inşallah.

Neticede tamamı İbn İshak’ın anlatısına dayanan söz konusu anlatımlarda yer aldığı gibi, hakem tayin edilen Sad b. Muaz’ın hükmünün “kabilenin yetişkin tüm erkeklerinin öldürülmesi” olması ve Rasulullah’ın da bu hükmü onaylaması gibi bir anlatı, Kur’an’ın hem genel/külli adalet ve merhamet ilkelerine, hem de bu konudaki cüz’i ifadelerine açıkça aykırıdır.

İktibas Dergisi'ne konuşan Yalçın İçyer: "Temsil bizim en temel sorumluluğumuz. Bizler tüm resûller gibi önce emin kişiler olmalıyız. Bu toplum emin ve dürüst insan hasreti içinde. Sözünde duran, insanları dolandırmayan, ahlaki sınırları gözeten ve adab-ı muaşerete riayet eden Müslümanlara hasret. Bu konuda çok yol almamız gerekiyor."

Her konuda olduğu gibi Siyer konusunda da temel kaynak Kur’an’dır, Kur’an olmak durumundadır. Kendisinde şüphe olmayan yegâne kaynak olan Kur’an, bu biricik niteliği sebebiyle her bilginin, haberin kendisine arz edilmesi gereken bir konumdadır. İlk neslin algısında aktif olan bu bilinç ve pratik, maalesef sonraki dönemlerde yitirilmiş ve devreden çıkmıştır. Aksine Kur’an naslarını rivayetler üzerinden anlama ve yorumlamaya yönelinmiştir.

İnsanlığın ihtiyacı olan her konuda hüküm bildiren, dünya nizamı ve yaşama biçimi olan dinimizin bu konuyu enine boyuna ele almaması mümkün değildir.

Rabbimizin Kitab-ı Kerimine pratikte maalesef, “Sen tahtında otur, kalbimizde ve dilimizde en üst değer yargısı, kaynak olmaya devam et ve fakat bizim din algımızı ve ona dayalı dünya görüşümüzü belirlemeye, bu konuda temel belirleyici, her şeyin kendisine irca edildiği değerler üstü değer, hakem ve furkan olma gibi bir misyona kalkışma” denmiş olmaktadır.

Kur'an Nesli İlim ve Dâvet Merkezi - Cuma Hutbesi - Tevbe Suresi 71. Ayet Bağlamında İslam'da Kadın-Erkek İlişkilerinin Niteliği ve Modern Cahiliyenin Bu Konudaki Tuğyanı Üzerine - Şükrü Hüseyinoğlu - 8 Receb 1440 / 15 Mart 2019 Cuma

Türkiye'nin NATO üyeliğinin 67. yılı sebebiyle yetkililer memnuniyet mesajları yayınlıyor, NATO üyeliğinin Türkiye için ne kadar önemli olduğu propagandası yapıyorlar. NATO, yani AmeriKAN emperyalizminin halen Afganistan'da, Suriye'de ve Irak'ta Müslüman kanı dökmeyi sürdüren savaş, işgal ve katliam örgütü. 17 yıl öncesine kadar Türkiyeli Müslümanlar bu konuda da bir duyarlılığa sahipti. Şimdi birkaç istisna çevre dışında kimselerden ses çıkmıyor.

Bu yazımda daha çok Allah’ın bizlere emaneti olan ve geleceğimiz, umudumuz ve yarınlarımız olan çocuklarımızın televizyonun etkisi altında kaldığı tehlike ve tehditlerden bahsetmek ve acizane ebeveynleri bu konuda uyarmak ve bilgilendirmek istiyorum.

Dine dayanmayan, seküler bir ahlâk anlayışı gerçekçi olmadığı içindir ki, felâha ermek ve maddî-manevî alanda kalkınmak isteyen bir toplumun tâbi olması gereken ahlâkî değerlerin ve kuralların dayanacağı yegâne nokta işte bu güçlü Allah ve âhiret inancıdır. İnsanlık tarihi, ahlâkın en güçlü destekçisinin daima dinler olduğuna şahidlik etmektedir ki, bu veri bile bu konuda seküler-lâik yaklaşımın bir çıkış yolu olamayacağını göstermek için yeterli bir delil teşkil etmektedir.

İslâm için şâhid olmak; kişinin kendisinden, evinden, ailesinden ve daha sonra aşiretinden başlar. Davet edilen İslâm’ın pratik örneği olarak şâhidlik yapılır. Şâhidliğin ikinci adımı, ümmeti davet etmektir. Bu şâhidliğin son merhalesi ise cihaddır, yani bu konuda elden gelen bütün cehd-ü gayreti göstermektir
Makaleler
Hava Durumu