"yapanlar" Arama Sonuçları
12 Eylül darbesinin 40. yılı dolayısıyla darbelere bakış (VİDEO-HABER)
Bugün 11 Eylül 2020; yarın da 12 Eylül. Türkiye’de sık sık yapılan darbelerin en büyüğü ve zulmü en kapsamlı olan 12 Eylül darbesinin 40. Yıldönümü. Her on yılda bir darbe yapılması gelenek hale gelen bu ülkede, darbe yapan veya darbe girişiminde bulunan askerlere hiçbir ceza verilmemiştir. Sadece Fetöcüler diye adlandırılan ve darbede nasıl bir rol aldığı hâlâ belirsizliğini koruyan kişilere darbe bahanesiyle, cezası verilemeyen diğer darbelerin de cezası sanki onlara kesiliyor gibi, darbeye hiç katılmayan o grubun üyelerine de büyük cezalar verilmiştir. Evet, bilfiil darbe yapanlara ceza verilmezken, darbeye hiç katılmayan, sadece o cemaate sempati besleyen kimselere en ağır cezaları uygun gördüler. Bir tarafta, sonuçları açısından çok büyük zulümlere sebep olan 12 Eylül darbecilerine hiçbir ceza verilmez veya verilemezken, diğer taraftan başarısız bir darbe girişiminde hiçbir rolü olmayan o cemaatin fertlerine yönelik büyük cezalar verildiğine şahit olduk.
Bugün 11 Eylül 2020; yarın da 12 Eylül. Türkiye’de sık sık yapılan darbelerin en büyüğü ve zulmü en kapsamlı olan 12 Eylül darbesinin 40. Yıldönümü. Her on yılda bir darbe yapılması gelenek hale gelen bu ülkede, darbe yapan veya darbe girişiminde bulunan askerlere hiçbir ceza verilmemiştir. Sadece Fetöcüler diye adlandırılan ve darbede nasıl bir rol aldığı hâlâ belirsizliğini koruyan kişilere darbe bahanesiyle, cezası verilemeyen diğer darbelerin de cezası sanki onlara kesiliyor gibi, darbeye hiç katılmayan o grubun üyelerine de büyük cezalar verilmiştir. Evet, bilfiil darbe yapanlara ceza verilmezken, darbeye hiç katılmayan, sadece o cemaate sempati besleyen kimselere en ağır cezaları uygun gördüler. Bir tarafta, sonuçları açısından çok büyük zulümlere sebep olan 12 Eylül darbecilerine hiçbir ceza verilmez veya verilemezken, diğer taraftan başarısız bir darbe girişiminde hiçbir rolü olmayan o cemaatin fertlerine yönelik büyük cezalar verildiğine şahit olduk.
Ve diri olarak toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman...
Herkese hesap sorulacağı gün; Cenab-ı Hakk’ın yüz çevirdiği, muhatap olmadığı, “Niçin öldürdünüz?” sorusunu bile sormadığı insanlardır onlar. O masuma soracaktır Cenab-ı Hak. İşte o gün, o masum, ana babasının onu nasıl diri diri toprağa gömdüğünü bir bir anlatacaktır. Dünyada hiçbir hâmisi olmamış, herkesin gözü önünde zulme uğrarken kimse müdahale bile etmemiştir. Peki hangi günahı sebebiyle öldürülmüştür? Zalimlere sorarsanız -kendilerince- haklı birçok nedenleri vardır. Cahiliye toplumu, bu iğrenç fiili uygulayanları değil cezalandırmak, kınamamıştır bile. Bunu yapanlar da utanmamıştır yaptığından, bütün toplum ise “Allah’ın verdiği gözlerle” seyircidir sadece.
Herkese hesap sorulacağı gün; Cenab-ı Hakk’ın yüz çevirdiği, muhatap olmadığı, “Niçin öldürdünüz?” sorusunu bile sormadığı insanlardır onlar. O masuma soracaktır Cenab-ı Hak. İşte o gün, o masum, ana babasının onu nasıl diri diri toprağa gömdüğünü bir bir anlatacaktır. Dünyada hiçbir hâmisi olmamış, herkesin gözü önünde zulme uğrarken kimse müdahale bile etmemiştir. Peki hangi günahı sebebiyle öldürülmüştür? Zalimlere sorarsanız -kendilerince- haklı birçok nedenleri vardır. Cahiliye toplumu, bu iğrenç fiili uygulayanları değil cezalandırmak, kınamamıştır bile. Bunu yapanlar da utanmamıştır yaptığından, bütün toplum ise “Allah’ın verdiği gözlerle” seyircidir sadece.
En büyük terörist, batı ve medyasıdır
Batı medyası, gücün medyası olduğunu gösterdi: Habercilik, her şeyden önce ahlâk meselesidir. Ama Batı medyası, küresel güç odaklarının ve çıkar şebekelerinin sözcüsü ve gözcüsü olduğunu ispatladı bir kez daha! Teröriste “terörist” diyemedi bile! Charlie Hebdo saldırısını yapanlara “Müslüman teröristler” diyen Batı medyası, Yeni Zelanda’da ibadet eden insanların üzerine makinalı silahlarla saldırarak kitlesel katliam yapan canilere “gunman” (silahlı kişi!) dedi -örneğin New York Times!
Batı medyası, gücün medyası olduğunu gösterdi: Habercilik, her şeyden önce ahlâk meselesidir. Ama Batı medyası, küresel güç odaklarının ve çıkar şebekelerinin sözcüsü ve gözcüsü olduğunu ispatladı bir kez daha! Teröriste “terörist” diyemedi bile! Charlie Hebdo saldırısını yapanlara “Müslüman teröristler” diyen Batı medyası, Yeni Zelanda’da ibadet eden insanların üzerine makinalı silahlarla saldırarak kitlesel katliam yapan canilere “gunman” (silahlı kişi!) dedi -örneğin New York Times!
Bir kez hac ve umre yapanlar bir daha Müslüman katili Suud’a para vermesin!
Libya Müftüsü Şeyh Sadık Giryani, müslüman alemine çağrıda bulundu: "Bir kez Hac ve Umre yapan bir kere daha yapıp Yemen ve Libya'da Müslümanları öldüren, Sudan ve Cezayir'de ise öldürmek için hazırlık yapan Suudi Arabistan rejimine para vermesin. Allahın huzurunda ben bu sorumluluğu üstleniyorum." diye seslendi.
Libya Müftüsü Şeyh Sadık Giryani, müslüman alemine çağrıda bulundu: "Bir kez Hac ve Umre yapan bir kere daha yapıp Yemen ve Libya'da Müslümanları öldüren, Sudan ve Cezayir'de ise öldürmek için hazırlık yapan Suudi Arabistan rejimine para vermesin. Allahın huzurunda ben bu sorumluluğu üstleniyorum." diye seslendi.
Türkiye'de Peygamber’e sövmek serbest, “Atatürk ilâh değildir” demek suç!
Peygamber’e sövmek yasal olarak suç olduğu halde bunu yapanların serbest bırakıldığı, “Atatürk ilah değildir” demek yasal olarak suç olmadığı halde bu sözü söyleyenin tutuklandığı Türkiye’de, Ahmed Kalkan ve Mehmet Pamak, Edirne’de “Atatürk ilah değildir” dediği için tutuklanan Emine Şahin’e ideolojik yargı kararıyla yapılan zulmü kınayan ve konu hakkında bilgi veren bir açıklama yayınladılar.
Peygamber’e sövmek yasal olarak suç olduğu halde bunu yapanların serbest bırakıldığı, “Atatürk ilah değildir” demek yasal olarak suç olmadığı halde bu sözü söyleyenin tutuklandığı Türkiye’de, Ahmed Kalkan ve Mehmet Pamak, Edirne’de “Atatürk ilah değildir” dediği için tutuklanan Emine Şahin’e ideolojik yargı kararıyla yapılan zulmü kınayan ve konu hakkında bilgi veren bir açıklama yayınladılar.
Bize ne oldu...
Neticede Geldiğimiz 2018 yılı içinde “Burası Türkiye, cinnet geçirenlerin, kendi çocuğunu öldürenlerin, kardeşine tecavüz edenlerin, yeğenlerine tecavüz edenlerin, çocukların taciz edildiği ve her türlü ahlaksızlığı kolayca yapanların ülkesi... Anne-baba bir olup kendi çocuğunu öldürüyor. “ cümlesinin kurulmasına maalesef neden oluyordu.
Neticede Geldiğimiz 2018 yılı içinde “Burası Türkiye, cinnet geçirenlerin, kendi çocuğunu öldürenlerin, kardeşine tecavüz edenlerin, yeğenlerine tecavüz edenlerin, çocukların taciz edildiği ve her türlü ahlaksızlığı kolayca yapanların ülkesi... Anne-baba bir olup kendi çocuğunu öldürüyor. “ cümlesinin kurulmasına maalesef neden oluyordu.
Kur’an’ı anlamanın önünde bir engel olarak "Mealcilik"
Kur’an meali okuyunuz ama asla mealci olmayınız. Dikkat edildiğinde görülen şey şudur. Meal okuyanlar değil, mealcilik yapanlar, yani itibar edilecek şeyin yalnızca meal olduğunu söyleyerek Kur’an’a da aykırı bir tutum sahibi olanlar, Allah’ın o Kitapta peygamberi için “Onda sizler için güzel bir örnek vardır” (Ahzab 33/21, Mümtehine 60/4-6) âyetini görmüyorlar mı? Kitap, yani Allah, elçisine hukukî bir deyimle atıfta bulunmaktadır. Bu atfa itibar etmemek, atıf yapana itibar etmemektir ve hukuk mantığına, hukukun esaslarına aykırıdır.
Kur’an meali okuyunuz ama asla mealci olmayınız. Dikkat edildiğinde görülen şey şudur. Meal okuyanlar değil, mealcilik yapanlar, yani itibar edilecek şeyin yalnızca meal olduğunu söyleyerek Kur’an’a da aykırı bir tutum sahibi olanlar, Allah’ın o Kitapta peygamberi için “Onda sizler için güzel bir örnek vardır” (Ahzab 33/21, Mümtehine 60/4-6) âyetini görmüyorlar mı? Kitap, yani Allah, elçisine hukukî bir deyimle atıfta bulunmaktadır. Bu atfa itibar etmemek, atıf yapana itibar etmemektir ve hukuk mantığına, hukukun esaslarına aykırıdır.
Suud’da veliaht değişikliği
Diktatörler çetesinin Katar’a abluka kararı almasından sonra bazıları bu işin içinde Suudi Arabistan’daki krallığın içinde bir darbe planının da olduğu yönünde yorumlar yaptılar. Maalesef gelişmeler bu yönde yorumlar yapanları haklı çıkardı.
Diktatörler çetesinin Katar’a abluka kararı almasından sonra bazıları bu işin içinde Suudi Arabistan’daki krallığın içinde bir darbe planının da olduğu yönünde yorumlar yaptılar. Maalesef gelişmeler bu yönde yorumlar yapanları haklı çıkardı.
Mezhepçilik algısı üzerinden İran'ın korunması ve kirli dezenformasyon
Dünyada mezhepçilik kavgası yapanlar var diye İran’ın cinayetlerinin ve zulmünün üzerini örtenler katliamın ortaklarıdır. Önce şu konu iyi anlaşılmadır; Amerika,İsrail,Rusya,Çin,İran ve Türkiye, Suriye sürecinin bölgede kendi çıkarları adına mazlum insanların ölümüne ve sürgününe sebep olan aktörlerdir. İran'ın Suriye’de ne işi var?
Dünyada mezhepçilik kavgası yapanlar var diye İran’ın cinayetlerinin ve zulmünün üzerini örtenler katliamın ortaklarıdır. Önce şu konu iyi anlaşılmadır; Amerika,İsrail,Rusya,Çin,İran ve Türkiye, Suriye sürecinin bölgede kendi çıkarları adına mazlum insanların ölümüne ve sürgününe sebep olan aktörlerdir. İran'ın Suriye’de ne işi var?
Gömleği önden yırtılan gençlere!
Genç kardeşim! Şeytan, senin gibi Peygamberin Medine’sindeki gençlere bile “haydi gelsene” çağrısını yaptı. Onlardan da bu çağrıya uyup senin gibi hata yapanlar oldu.
Genç kardeşim! Şeytan, senin gibi Peygamberin Medine’sindeki gençlere bile “haydi gelsene” çağrısını yaptı. Onlardan da bu çağrıya uyup senin gibi hata yapanlar oldu.
Hüseyin Bülbül, "Kul hakkı" konusunu anlattı
Hüseyin Bülbül: Toplumumuzda şöyle bir kanaat vardır. Kul hakkı asla bağışlanmaz. Bu nedenle "bana kul hakkıyla gelmeyin” sözü, bir ayetmiş gibi Allah Teâlâ’ya isnat edilir. Hâlbuki Kur’an’da böyle bir ayet yoktur. İnsanların haklarından bahsedilir. Ama haksızlık yapanların asla affedilmeyeceğinden bahsedilmez. Çünkü kulu yaratan, yaşatan, hak ve hukukunu belirleyen, dünya ve ahirette görev ve sorumluluklarını bildiren, sonucundan sorumlu tutan, hak ve batılın ölçüsünü koyan, neyin daha önemli olduğunu belirleyen de Allah Teâlâ’dır. Konuya bu açıdan baktığımız zaman, herhangi bir kuralı ihlal eden kimse, her şeyden önce kuralı belirleyen Allah’ın hukukunu çiğnemiş olmaktadır. Bu nedenle ihlal edilen hak öncelikle Allah’ın hakkıdır.
Hüseyin Bülbül: Toplumumuzda şöyle bir kanaat vardır. Kul hakkı asla bağışlanmaz. Bu nedenle "bana kul hakkıyla gelmeyin” sözü, bir ayetmiş gibi Allah Teâlâ’ya isnat edilir. Hâlbuki Kur’an’da böyle bir ayet yoktur. İnsanların haklarından bahsedilir. Ama haksızlık yapanların asla affedilmeyeceğinden bahsedilmez. Çünkü kulu yaratan, yaşatan, hak ve hukukunu belirleyen, dünya ve ahirette görev ve sorumluluklarını bildiren, sonucundan sorumlu tutan, hak ve batılın ölçüsünü koyan, neyin daha önemli olduğunu belirleyen de Allah Teâlâ’dır. Konuya bu açıdan baktığımız zaman, herhangi bir kuralı ihlal eden kimse, her şeyden önce kuralı belirleyen Allah’ın hukukunu çiğnemiş olmaktadır. Bu nedenle ihlal edilen hak öncelikle Allah’ın hakkıdır.
Yalçın İçyer'den "Suriye İzlenimleri"
Dışarıda Suriye'de onlarca grubun olduğu havası veriliyor. Duvar yazılarına bakarsanız ve isimlere bakarsanız bu doğru. Ancak işin içine girirseniz farklı olduğunu anlarsınız. Bir sefer Suriye'de İslami bir hareket yoktu. Çünkü anayasanın maddesiyle islami çalışmalar yasaktır. Libya'da, Suud'ta ve kendilerini İslam!!! devleti sanan tüm ülkelerde İslami çalışmalar yasaktır. Çünkü o çalışmaları devlet yapıyor!!!. Dolaysıyla o çalışmaları yapanlar irhabidir-yani teroristtir.- Mutaterrife, aşırı- gidenlerdir. Suriyeli müslümanlar tarihin en büyük zulüm ve işkencesini yaşadılar. Buruç suresini onlar için okuyabilirsiniz. Onun için şu an Suriye'de ki mücadelenin eskilere dayanan yönü çok yoktur. Yeni oluşmuş ve ulemanın yönlendirdiği iki boyutlu mücadeledir. Birisi kültürel ve ilmi, diğeri de silahlı mücadele.
Dışarıda Suriye'de onlarca grubun olduğu havası veriliyor. Duvar yazılarına bakarsanız ve isimlere bakarsanız bu doğru. Ancak işin içine girirseniz farklı olduğunu anlarsınız. Bir sefer Suriye'de İslami bir hareket yoktu. Çünkü anayasanın maddesiyle islami çalışmalar yasaktır. Libya'da, Suud'ta ve kendilerini İslam!!! devleti sanan tüm ülkelerde İslami çalışmalar yasaktır. Çünkü o çalışmaları devlet yapıyor!!!. Dolaysıyla o çalışmaları yapanlar irhabidir-yani teroristtir.- Mutaterrife, aşırı- gidenlerdir. Suriyeli müslümanlar tarihin en büyük zulüm ve işkencesini yaşadılar. Buruç suresini onlar için okuyabilirsiniz. Onun için şu an Suriye'de ki mücadelenin eskilere dayanan yönü çok yoktur. Yeni oluşmuş ve ulemanın yönlendirdiği iki boyutlu mücadeledir. Birisi kültürel ve ilmi, diğeri de silahlı mücadele.
Aydın Doğan: Ertuğrul bunu yapmışsa, dünyanın en şerefsizidir
28 Şubat postmodern darbesinin tartışıldığı iki ayrı TV programına telefonla katılan Aydın Doğan, kendilerinin beyaz kağıt gibi temiz olduğunu idda etti ve Can Ataklı'nın Ertuğrul Özkök ve Zafer Mutlu ile ilgili bir iddiası üzerine "Ya Can kafasında bir senaryo kurdu ya da bunu yapanlar dünyanın en büyük şerefsizleridir" diye konuştu.
28 Şubat postmodern darbesinin tartışıldığı iki ayrı TV programına telefonla katılan Aydın Doğan, kendilerinin beyaz kağıt gibi temiz olduğunu idda etti ve Can Ataklı'nın Ertuğrul Özkök ve Zafer Mutlu ile ilgili bir iddiası üzerine "Ya Can kafasında bir senaryo kurdu ya da bunu yapanlar dünyanın en büyük şerefsizleridir" diye konuştu.
Suriye rejimi bu Cuma da katliam yaptı
Güvenlik güçleri namaz sonrası gösteri yapanlara ateş açıp 10 kişiyi katletti.
Güvenlik güçleri namaz sonrası gösteri yapanlara ateş açıp 10 kişiyi katletti.
Namaza vakit bulamayıp (!) yoga yapanlar
Günümüzde, namaz için yüzünü secdeye kapamaktan utanan; ama iş yoga yapmaya gelince yerde her türlü ilginç hareketi severek yapan birçok insan var. Benim anlamadığım şey, biz Allah’ı razı etmek için ibadet edince, secdeye kapanınca “yobaz” oluyoruz; kendileri iç huzurlarına kavuşmak veya üç gram yağ vermek için yerlerde sürünüyorlar ve adları “modern/çağdaş” oluyor. Bu ne yaman çelişki?
Günümüzde, namaz için yüzünü secdeye kapamaktan utanan; ama iş yoga yapmaya gelince yerde her türlü ilginç hareketi severek yapan birçok insan var. Benim anlamadığım şey, biz Allah’ı razı etmek için ibadet edince, secdeye kapanınca “yobaz” oluyoruz; kendileri iç huzurlarına kavuşmak veya üç gram yağ vermek için yerlerde sürünüyorlar ve adları “modern/çağdaş” oluyor. Bu ne yaman çelişki?
Suriyeli muhalifler: Esad Moğollar gibi saldırıyor
Suriyeli muhaliflerin İstanbul buluşmasında öğleden sonraki oturumda Suriyeli Kürtlerin temsilcileri isteklerini aktardı. Suriye'de günlerdir devam eden eylemler ve gelinen noktanın tartışıldığı konferansın öğleden sonraki ikinci bölümünde Suriyeli Kürtler söz aldı. Mücadelelerini anlatan Kürtler talaplerini de sıraladı. KÜRTLER TALEPLERİNİ SIRALADI İstanbul Grand Cevahir otelindeki konferansta konuşan Kürt liderlerden Rabban Ramazan, Suriye’nin farklı yerlerinde rejim karşıtı mücadele eden kardeşlerinin mücadelelerini desteklediklerini ve demokratik bir Suriye için mücadele ettiklerini söyledi. Rejimin ‘korkutma’ siyaseti uyguladığını ve muhalifleri bastırmak için komplo teorisi ürettiğini dile getiren Ramazan, “Suriye İçişleri Bakanlığı’nın el Muhaberat ile birlikte muhaliflere yönelik operasyon yapmasının durdurulmasını talep ediyoruz” ifadesini kullandı. Ramazan şunları söyledi: "Hapishanelerde binlerce insan suçsuz esir tutuluyor. Bugün de aynı siyaset uygulanıyor ve göstericiler öldürülüyor. Suriye’de hükümet rejimden bağımsız değildir. Halk yönetime katılmak istiyor; Kürtlere, Türkmenlere, Asurilere uygulanan ayrımcı politikaların sonlandırılmasını istiyor" Ramazan taleplerini ise şu şekilde sıraladı: “Talebimiz gösterilere izin verilmesidir, gösterilerde öldürülenler ‘şehit’ olarak kabul edilsin, askeri mahkemeler kaldırılsın, siyasi suçlarla ilgili dosyalar kapatılsın, grev, medya ve siyasi partilere izin verecek kanuni düzenlemeler yapılarak çok partili sisteme geçilsin, şu an yapılan tutuklamalar ile ilgili kamuoyu bilgilendirilsin, Anayasa’daki 8. madde ortadan kaldırılsın, böylece, Suriye devletinin Kürtler, Türkmenler ve Süryanilere farklı etnik ve dini ayrımcılığı da kalkacak. VAROL: REFORM YAPACAK GÜCÜN YOKSA GÖREVİ BIRAK Konferansta konuşan yazar Ahmer Varol ise Suriye’de adaletin uygulanması ve katillerin cezalandırılması gerektiğinin altını çizdi. Varol, “Yönetimden katillerin bulunmasını istiyoruz; ancak katillerin başında bizzat Beşar Esad’ın kardeşi bulunuyor. Esad kardeşine ceza verebilir mi" şeklinde konuştu. Varol gerçek anlamda reformun halkı ikna edecek şekilde yapılması gerektiğinin de altını çizdi. Suriye’nin Filistin siyasetine de dikkat çeken Varol, “Bu ülkenin, Filistin’e yardım ediyor diye halkına zulmetmesine izin veremeyiz,” ifadesini kullandı. Son olarak Varol bir takım menfaat hesaplarından dolayı Suriye yönetimi ile çıkar ilşkilerinin korunması gerektiğini savunan yaklaşımların kabul edilemez olduğunun altını çizdi ve Türkiye ile İran’ın politikasını yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ekledi. MÜNİR: HAPİSANELERDE DOĞAN ÇOCUKLARIN SUÇU NE? Suriyeli bayan temsilci Azad Münir “Suriye rejimi kadın ve erkeklere zulüm açısından eşit davranıyor, Suriye’de kadına da erkeğe de aynı şekilde işkence ediliyor” dedi. Çocukların dahi işkencelere maruz kaldığını dile getiren Münir, yıllar geçmesine rağmen işkencelerin azalmadığının altını çizdi. Suriye’de kadınların büyük bedeller ödediğini dile getiren Münir; Suriye polisinin gözaltına almak istediği erkeği bulamadığı zaman hanımını esir aldığını ve rehine olarak kullandığını belirtti. Birçok çocuğun hapishanelerde, yine bir o kadarının da ülkelerinin dışında doğduğunu hatırlatan Münir; “bu zulmü bu insanlara neden çektirdiler, niçin 13 yaşındayken ben vatanıma özlemlerimi yazdım ve niçin yazdıklarımdan dolayı Suriye’deki akrabalarım sorgulandı” sorularını yöneltti. Sorulması gereken çok sorular olduğunu dile getiren Münir, “ben konuşurken masun insanlar tanklar ile bombalanıyor, biz hiçbir şey yapamıyoruz. Bu tahammül edilemez bir şey. Ben hürriyetimi istiyorum ve vatanıma girme izni istiyorum,” dedi. MECİT: ESAD MOĞOLLAR GİBİ SALDIRDI Mecit kabileleri şeyhi Abdulrahim Mecit, Suriye’de farklı kabilelerin taleplerine Esad rejimini cevap vermeye çağırdıklarını; ancak Beşar Esad’ın ve Baas Partisi’nin taleplerine kulak asmadıklarını dile getirdi. Esad’ın taleplere katliamlar yaparak cevap verdiğini dile getiren Mecit, “Humus’ta Baas güçleri Moğollar gibi saldırdılar” dedi. Suriye yönetiminin gösterilerde ölen insanların bedenlerini ailelerine vermemek için toplu mezarlara gömeceklerini açıklayan Mecit; rejimin alenen halkını katlettiğini belirtti. Türkiye’ye seslenen Mecit, Baas rejimi üzerine baskı yapılmasını ve katliamlara son verilmesini için adım atılmasını istedi. Son olarak Mecit, “Peygamberimizin Hira Mağarası’nda dediği gibi ‘ biz ikimiz değiliz; üçüncümüz Allah’” diyerek sözlerini sonlandırdı. ABDURRAHMAN: ÖZGÜR SEÇİMLER İSTİYORUZ Antakya’da mülteci olarak bulunan Suriye İnsan Hakları Örgütünden Abdulhaviz Abdurrahman, Suriye’deki rejimin Cuma gününden beri yüzlerce kişiyi öldürdüğünü hatırlatarak, Baas güçlerinin tam anlamıyla katliam gerçekleştirdiğini sözlerine ekledi. Suriye’de yaralıların sayısının bini geçtiğini ifade eden Abdurrahman, Suriye’de yolsuzlukların da devam ettiğini ifade etti. Abdurrahman taleplerini şöyle sıraladı: Suriye’de halkın taleplerine karşılık verilerek Baas tekelinin sonlandırılması Siyasi ve fikir suçlularının serbest bırakılması Kürtlere siyasi hakların verilmesi Belediye ve özgür seçimler için düzenleme yapılması TÜRKMENLER: REJİMİN ADIMLARI OLUMLU AMA YETERSİZ Suriye Türkmen Topluluğu temsilcisi Tarık Cevizci, Suriye Türklerinin şiddete başvuranları kınadıklarını dile getirdi. Vatanı yıkmanın ihanet olduğunu belirten Cevizci, gösterilere güvenlik güçlerinin tutumunun yanlış olduğunu sözlerine ekledi. Cevizci, rejim tarafından alınan son adımların olumlu ancak yeterli olmadığını dile getirdi. SİİDE: SURİYE REJİMİ MEŞRUİYETİNİ KAYBETMEDİ Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezinden Kürt araştırmacı Abdulbasık Siide “Suriye rejimi meşruiyetini kaybetmedi; zaten yoktu. Bu rejim askeri darbe ile yönetimi devraldı ve Baba Esad kendisi ile devrim yapanlara karşı devrim yaptı” dedi. Siide, “halk vatanında tam bir yabancılaşma içerisindedir” diyerek yöneticilerin kim olduğu noktasında halkın kafasında soru işaretleri olduğunu hatırlattı. “Suriye’de temel sorun baskı rejimidir, Suriye’de bir vatandaş havaalanına gittiğinde suçlu muamelesi görüyor,” diyen Siide, Baas ideolojisinin halktan tamamen koptuğunu sözlerine ekledi. Siide, Suriye ordusu içerisinde de mezhepsel bir sorun olduğunu hatırlattı ve rejimin güçlü kalabilmek için orduyu kullandığını sözlerine ekledi. Esad’a da seslenen Siide, “yönetemiyorum diyorsan görevi bırak” çağrısı yaptı. KİMLER KATILIYOR? Katılımcılar arasında Suriye İslam Alimleri Birliği Başkanı Şeyh Muhammed el Sabuni, Ahmet Ramazan, Müslüman Kardeşler Genel Sekreteri Muhammed Şıfki, Suriye İnsan Hakları Örgütü Başkanı Velid Saffur başta olmak üzere dünyanın birçok yerinden Suriyeli temsilciler katılıyor.
Suriyeli muhaliflerin İstanbul buluşmasında öğleden sonraki oturumda Suriyeli Kürtlerin temsilcileri isteklerini aktardı. Suriye'de günlerdir devam eden eylemler ve gelinen noktanın tartışıldığı konferansın öğleden sonraki ikinci bölümünde Suriyeli Kürtler söz aldı. Mücadelelerini anlatan Kürtler talaplerini de sıraladı. KÜRTLER TALEPLERİNİ SIRALADI İstanbul Grand Cevahir otelindeki konferansta konuşan Kürt liderlerden Rabban Ramazan, Suriye’nin farklı yerlerinde rejim karşıtı mücadele eden kardeşlerinin mücadelelerini desteklediklerini ve demokratik bir Suriye için mücadele ettiklerini söyledi. Rejimin ‘korkutma’ siyaseti uyguladığını ve muhalifleri bastırmak için komplo teorisi ürettiğini dile getiren Ramazan, “Suriye İçişleri Bakanlığı’nın el Muhaberat ile birlikte muhaliflere yönelik operasyon yapmasının durdurulmasını talep ediyoruz” ifadesini kullandı. Ramazan şunları söyledi: "Hapishanelerde binlerce insan suçsuz esir tutuluyor. Bugün de aynı siyaset uygulanıyor ve göstericiler öldürülüyor. Suriye’de hükümet rejimden bağımsız değildir. Halk yönetime katılmak istiyor; Kürtlere, Türkmenlere, Asurilere uygulanan ayrımcı politikaların sonlandırılmasını istiyor" Ramazan taleplerini ise şu şekilde sıraladı: “Talebimiz gösterilere izin verilmesidir, gösterilerde öldürülenler ‘şehit’ olarak kabul edilsin, askeri mahkemeler kaldırılsın, siyasi suçlarla ilgili dosyalar kapatılsın, grev, medya ve siyasi partilere izin verecek kanuni düzenlemeler yapılarak çok partili sisteme geçilsin, şu an yapılan tutuklamalar ile ilgili kamuoyu bilgilendirilsin, Anayasa’daki 8. madde ortadan kaldırılsın, böylece, Suriye devletinin Kürtler, Türkmenler ve Süryanilere farklı etnik ve dini ayrımcılığı da kalkacak. VAROL: REFORM YAPACAK GÜCÜN YOKSA GÖREVİ BIRAK Konferansta konuşan yazar Ahmer Varol ise Suriye’de adaletin uygulanması ve katillerin cezalandırılması gerektiğinin altını çizdi. Varol, “Yönetimden katillerin bulunmasını istiyoruz; ancak katillerin başında bizzat Beşar Esad’ın kardeşi bulunuyor. Esad kardeşine ceza verebilir mi" şeklinde konuştu. Varol gerçek anlamda reformun halkı ikna edecek şekilde yapılması gerektiğinin de altını çizdi. Suriye’nin Filistin siyasetine de dikkat çeken Varol, “Bu ülkenin, Filistin’e yardım ediyor diye halkına zulmetmesine izin veremeyiz,” ifadesini kullandı. Son olarak Varol bir takım menfaat hesaplarından dolayı Suriye yönetimi ile çıkar ilşkilerinin korunması gerektiğini savunan yaklaşımların kabul edilemez olduğunun altını çizdi ve Türkiye ile İran’ın politikasını yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ekledi. MÜNİR: HAPİSANELERDE DOĞAN ÇOCUKLARIN SUÇU NE? Suriyeli bayan temsilci Azad Münir “Suriye rejimi kadın ve erkeklere zulüm açısından eşit davranıyor, Suriye’de kadına da erkeğe de aynı şekilde işkence ediliyor” dedi. Çocukların dahi işkencelere maruz kaldığını dile getiren Münir, yıllar geçmesine rağmen işkencelerin azalmadığının altını çizdi. Suriye’de kadınların büyük bedeller ödediğini dile getiren Münir; Suriye polisinin gözaltına almak istediği erkeği bulamadığı zaman hanımını esir aldığını ve rehine olarak kullandığını belirtti. Birçok çocuğun hapishanelerde, yine bir o kadarının da ülkelerinin dışında doğduğunu hatırlatan Münir; “bu zulmü bu insanlara neden çektirdiler, niçin 13 yaşındayken ben vatanıma özlemlerimi yazdım ve niçin yazdıklarımdan dolayı Suriye’deki akrabalarım sorgulandı” sorularını yöneltti. Sorulması gereken çok sorular olduğunu dile getiren Münir, “ben konuşurken masun insanlar tanklar ile bombalanıyor, biz hiçbir şey yapamıyoruz. Bu tahammül edilemez bir şey. Ben hürriyetimi istiyorum ve vatanıma girme izni istiyorum,” dedi. MECİT: ESAD MOĞOLLAR GİBİ SALDIRDI Mecit kabileleri şeyhi Abdulrahim Mecit, Suriye’de farklı kabilelerin taleplerine Esad rejimini cevap vermeye çağırdıklarını; ancak Beşar Esad’ın ve Baas Partisi’nin taleplerine kulak asmadıklarını dile getirdi. Esad’ın taleplere katliamlar yaparak cevap verdiğini dile getiren Mecit, “Humus’ta Baas güçleri Moğollar gibi saldırdılar” dedi. Suriye yönetiminin gösterilerde ölen insanların bedenlerini ailelerine vermemek için toplu mezarlara gömeceklerini açıklayan Mecit; rejimin alenen halkını katlettiğini belirtti. Türkiye’ye seslenen Mecit, Baas rejimi üzerine baskı yapılmasını ve katliamlara son verilmesini için adım atılmasını istedi. Son olarak Mecit, “Peygamberimizin Hira Mağarası’nda dediği gibi ‘ biz ikimiz değiliz; üçüncümüz Allah’” diyerek sözlerini sonlandırdı. ABDURRAHMAN: ÖZGÜR SEÇİMLER İSTİYORUZ Antakya’da mülteci olarak bulunan Suriye İnsan Hakları Örgütünden Abdulhaviz Abdurrahman, Suriye’deki rejimin Cuma gününden beri yüzlerce kişiyi öldürdüğünü hatırlatarak, Baas güçlerinin tam anlamıyla katliam gerçekleştirdiğini sözlerine ekledi. Suriye’de yaralıların sayısının bini geçtiğini ifade eden Abdurrahman, Suriye’de yolsuzlukların da devam ettiğini ifade etti. Abdurrahman taleplerini şöyle sıraladı: Suriye’de halkın taleplerine karşılık verilerek Baas tekelinin sonlandırılması Siyasi ve fikir suçlularının serbest bırakılması Kürtlere siyasi hakların verilmesi Belediye ve özgür seçimler için düzenleme yapılması TÜRKMENLER: REJİMİN ADIMLARI OLUMLU AMA YETERSİZ Suriye Türkmen Topluluğu temsilcisi Tarık Cevizci, Suriye Türklerinin şiddete başvuranları kınadıklarını dile getirdi. Vatanı yıkmanın ihanet olduğunu belirten Cevizci, gösterilere güvenlik güçlerinin tutumunun yanlış olduğunu sözlerine ekledi. Cevizci, rejim tarafından alınan son adımların olumlu ancak yeterli olmadığını dile getirdi. SİİDE: SURİYE REJİMİ MEŞRUİYETİNİ KAYBETMEDİ Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezinden Kürt araştırmacı Abdulbasık Siide “Suriye rejimi meşruiyetini kaybetmedi; zaten yoktu. Bu rejim askeri darbe ile yönetimi devraldı ve Baba Esad kendisi ile devrim yapanlara karşı devrim yaptı” dedi. Siide, “halk vatanında tam bir yabancılaşma içerisindedir” diyerek yöneticilerin kim olduğu noktasında halkın kafasında soru işaretleri olduğunu hatırlattı. “Suriye’de temel sorun baskı rejimidir, Suriye’de bir vatandaş havaalanına gittiğinde suçlu muamelesi görüyor,” diyen Siide, Baas ideolojisinin halktan tamamen koptuğunu sözlerine ekledi. Siide, Suriye ordusu içerisinde de mezhepsel bir sorun olduğunu hatırlattı ve rejimin güçlü kalabilmek için orduyu kullandığını sözlerine ekledi. Esad’a da seslenen Siide, “yönetemiyorum diyorsan görevi bırak” çağrısı yaptı. KİMLER KATILIYOR? Katılımcılar arasında Suriye İslam Alimleri Birliği Başkanı Şeyh Muhammed el Sabuni, Ahmet Ramazan, Müslüman Kardeşler Genel Sekreteri Muhammed Şıfki, Suriye İnsan Hakları Örgütü Başkanı Velid Saffur başta olmak üzere dünyanın birçok yerinden Suriyeli temsilciler katılıyor.
“Adalet, ancak Allah’ın hükmü ile gerçekleşir”
Ahmed Kalkan: Teşkilatlarına “adâlet” ismi verenler, “adâlet” kavramına vurgu yapanlar, eğer samimi iseler; adâletin tek kaynağı olan Allah’ın hükmüne sarılmalıdırlar. Hem şirkle bağlarını koparmayacak ve hatta şirke destek olacak, onu yaygınlaştırmaya çalışacaklar ve hem de adâletten bahsedecekler, bu tümüyle aldatmacadır ve zulüm olarak bu tavır yeter.
Ahmed Kalkan: Teşkilatlarına “adâlet” ismi verenler, “adâlet” kavramına vurgu yapanlar, eğer samimi iseler; adâletin tek kaynağı olan Allah’ın hükmüne sarılmalıdırlar. Hem şirkle bağlarını koparmayacak ve hatta şirke destek olacak, onu yaygınlaştırmaya çalışacaklar ve hem de adâletten bahsedecekler, bu tümüyle aldatmacadır ve zulüm olarak bu tavır yeter.
Ergenekonculara 13 soru
Eski savcı Gültekin Avcı, ‘Ergenekon masal’ diyen Tuncer Kılınç, ulusalcı çevreler, Ergenekon’un avukatlığına soyunan CHP lideri Baykal ve örgütün arka bahçesinde gazetecilik yapanlara seslenerek, “Ergenekonu inkâr masallarını artık bıraksınlar. Masallarla uyutma dönemi bitti. Fütursuzca inkâr yoluna gitmeyi bir kenara bırakıp, şu 13 soruya cevap versinler” dedi.
Eski savcı Gültekin Avcı, ‘Ergenekon masal’ diyen Tuncer Kılınç, ulusalcı çevreler, Ergenekon’un avukatlığına soyunan CHP lideri Baykal ve örgütün arka bahçesinde gazetecilik yapanlara seslenerek, “Ergenekonu inkâr masallarını artık bıraksınlar. Masallarla uyutma dönemi bitti. Fütursuzca inkâr yoluna gitmeyi bir kenara bırakıp, şu 13 soruya cevap versinler” dedi.
"Siyonistlerle işbirliği yapanlar, akan kana ortaktır"
"Unutulmamalıdır ki İsrail’le girilecek her türlü işbirliği insanlık suçudur. İşbirliği yapanlar ellerindeki Filistinliler’in kanlarını temizleyemeyeceklerdir!"
"Unutulmamalıdır ki İsrail’le girilecek her türlü işbirliği insanlık suçudur. İşbirliği yapanlar ellerindeki Filistinliler’in kanlarını temizleyemeyeceklerdir!"
CHP'den sonra Mesut Yılmaz da eşarba sarıldı!
28 Şubat sürecinde İslami değerlere açıkça düşmanlık yapanlar şimdi seçimlerin yaklaşmasıyla İslami değerleri istismar yarışına başladı. CHP'nin Siirt ve Yozgat'ta başörtüsü dağıttığı seçim sürecinde 28 Şubat'ın önemli aktörlerinden Mesut Yılmaz da aynı yola başvurdu.
28 Şubat sürecinde İslami değerlere açıkça düşmanlık yapanlar şimdi seçimlerin yaklaşmasıyla İslami değerleri istismar yarışına başladı. CHP'nin Siirt ve Yozgat'ta başörtüsü dağıttığı seçim sürecinde 28 Şubat'ın önemli aktörlerinden Mesut Yılmaz da aynı yola başvurdu.
Makaleler
Hava Durumu